tedavi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tedavi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Aralık 2023 Çarşamba

Minnettar olmak neden önemli?

 





Minnettarlık, hayatın karmaşasında sıklıkla gözden kaçan ancak içsel huzurun anahtarı olan önemli bir duygu. Her gün karşılaştığımız küçük anlarda bile minnettarlık duygusunu yaşamak, yaşam kalitemizi artırmanın ve içsel dinginliğimizi güçlendirmenin bir yolu olabilir.


Minnettar olmak neden bu kadar önemli?

1. Ruhsal Sağlığı Güçlendirir:

Minnettarlık, stresle başa çıkmada ve duygusal dengeyi korumada yardımcı olabilir. Olumlu duygularla beslenen bir zihin, ruhsal sağlığı güçlendirir ve olası zorluklar karşısında daha dirençli olmanıza yardımcı olur.

2. Mutluluğu Artırır:

Minnettarlık, küçük güzellikleri fark etmeyi ve hayatın tadını çıkarmayı öğrenmemizi sağlar. Her gün minnettarlık duygusuyla yaşamak, genel mutluluğu artırır ve yaşamımıza pozitif bir bakış açısı katar.

3. İlişkileri Güçlendirir:

Minnettarlık, ilişkilerde derinleşmeye ve bağları güçlendirmeye yardımcı olabilir. Birbirimize minnettarlık göstermek, karşılıklı güveni artırır ve duygusal bağları derinleştirir.

4. Şükran Pratiği:

Minnettarlık, şükran pratiğini hayatımıza entegre etmemizi sağlar. Her gün küçük bir şey için şükran ifade etmek, olumlu bir alışkanlık haline gelerek genel yaşam memnuniyetini artırır.

5. Dayanıklılığı Artırır:

Minnettar insanlar, zor zamanlarda daha fazla dayanıklılığa sahip olabilirler. Zorluklarla karşılaşıldığında bile, minnettarlık duygusu içsel güç sağlar.


Minnettarlık, hayatın karmaşasında bize bir rehberlik sağlar. Günlük koşuşturmanın içinde bile, küçük bir çiçeği fark etmek veya sevdiklerimize teşekkür etmek bize içsel bir huzur ve memnuniyet getirebilir. Unutmayalım ki, minnettar olmak küçük şeylerde büyük mutluluklar bulmamıza olanak tanır. Hayatı minnettar bir kalp ile yaşamak, bizi daha sağlıklı, daha mutlu ve daha tatmin olmuş bir birey yapabilir.


Ruhsal Sağlığınızı Mora Terapi İle Güçlendirin!

Günümüzün hızlı tempolu yaşamında, ruhsal sağlığımıza verdiğimiz önem giderek artıyor. Bu noktada Mora Terapi, ruhsal dengeyi güçlendirmenin etkili bir yolu olarak öne çıkıyor. İlaçsız ve non-invaziv bir terapi yöntemi olan Mora Terapi, bedenin enerji akışını düzenleyerek ruhsal sağlığı destekliyor.

Mora Terapi, stres, kaygı ve duygusal zorluklarla baş etmede yardımcı olurken, aynı zamanda içsel huzurunuzu artırmaya da odaklanır. Enerji merkezlerini dengeleyerek, negatif enerjiyi ortadan kaldırır ve pozitif bir zihinsel durumu teşvik eder. Böylece, ruhsal sağlığı güçlendirirken genel yaşam kalitesini artırır.

Bu terapi yöntemi, zihinsel ve duygusal dengeyi sağlamak için vücuttaki enerji akışını optimize eder. Mora Terapi'nin sunduğu bu benzersiz denge, ruhsal sağlığı güçlendirmek isteyenler için değerli bir çözüm sunar. İçsel huzurunuzu keşfedin, stresle baş etmekte Mora Terapi ile adım atın, ruhsal sağlığınıza bir öncekinden daha yakın hissedin.

11 Ekim 2019 Cuma


GÜNÜMÜZDE KİLO ALMAK NEDEN DAHA KOLAY?

Yapılan bir araştırmaya göre günümüzde kilo vermek 1980’lere oranla daha zor. Peki neden böyle?

2016 yılında yapılan araştırmaya göre günümüzde insanlar daha az yedikleri ve daha fazla egzersiz yaptıkları halde obeziteden korunmaları 1980’li yıllara göre daha zor. Kanada York Üniversitesi Hastanesinde 36.377 yetişkin üzerinde yapılan araştırmaya göre 1971-1988 yılları arasında yaşayan insanlara kıyasla günümüz insanı aynı miktar yeme ve aynı miktar egzersize rağmen yaklaşık %10 oranında daha kilolu.

Bu çalışmada kişilerin o yıllara göre neden daha kilolu olabilecekleri açıklanmamasına rağmen kimi yaşam stili ve çevre değişiklikleri önerilmiş. Özellikle not edilen günümüzde pestisitler, gıda katkıları, paketlemelerde kullanılan kimyasallar gibi çevresel kimyasallara daha fazla maruz kaldığımız, bunun da vücudumuzun hormonal mekanizmasını etkileyerek kilo alımına neden olabileceğinden bahsedilmiş.  2018’de yapılan başka bir araştırma ise perflorinli maddelerin -yağ ve su geçirmez bileşikler- kişilerde kilo alımını arttırdığına dair.  Bu kimyasallar özellikle gıda paketlerinin, su geçirmez kıyafetlerin, cezve ve tavaların, mobilya kumaşlarının ve halıların üretimlerinde kullanılmaktadır. Ve ne yazık ki bu kimyasallara pek çok kişinin kanında da rastlanmaktadır. Bu kimyasalları kanında taşıyan kişiler normal aktivitelerinde normalin çok daha altında kalori harcayabilmektedirler. Dolayısıyla kilo almak daha kolay.


Bunun dışındaki diğer ihtimal de reçete edilen ilaçlardaki artış. Özellikle de antidepresan ilaçlarının kullanımındaki artış. Özellikle 6 ayı geçen sürelerde antidepresan ilaç kullanan insanların  %25’inde kilo alımı görüldüğü doğrudur.

Aynı şekilde 1980’lere göre bağırsak mikrobiyatamızda da değişimler olabileceği düşünülmelidir. O yıllara göre daha fazla kırmızı et tüketimi olduğu, hayvanların günümüzde o yıllara oranla daha fazla hormonlu, antibiyotikli ve kimyasallı yemlerle beslendiği de doğrudur. Dolayısıyla hayvanların vücuduna giren antibiyotikleri, hormonları ve kimyasalları biz direkt sürekli alıyoruz.

Kinesioloji Profesörü Jennifer L. Kuk’un bir araştırmasına göre de günümüzde gıda ve içeceklerde bolca kullanılan tatlandırıcılar da bunun sebeplerinden biri olabilir.

Diğer olası açıklama da günümüzde insanlar 1980’lere göre yüksek stres seviyelerinde yaşıyor olmalarına rağmen daha az uyuyorlar. Ayrıca ısı kontrollü yerlerde yaşadığımız için de vücudumuz ısı ihtiyacını karşılamak üzere eskisi kadar kalori yakmıyor.

Sonuç olarak günümüz hayatının koşulları hem kilomuz hem de sağlığımız açısından 1980’lere kıyasla çok daha zorlu. Sağlıklı kilomuzda kalmak ve hatta sağlığımızı korumak geçmiş yıllara göre daha çok dikkat ve özen gerektiriyor. Ne kadar doğal besinlerle beslenirsek, uyku ve egzersiz düzenine ne kadar uyarsak o kadar uzun vadede rahat ederiz.

Sağlık dolu, mutluluk dolu günler diliyoruz.

Kaynak:
Ruth Brown et al, “Secular differences in the association between caloric intake, macronutrient intake, and physical activity with obesity.” Obesity Research & Clinical Practice, May-June 2016, doi.org/10.1016/j.orcp.2015.08.007

22 Temmuz 2019 Pazartesi

HOMEOPATİ NEDİR?


Grekçe’de “homeos -benzer”, “pathos-hastalık” demektir. Homeopati, “benzeri benzer ile tedavi etme” (similia similibus currentur) prensibine dayanır.

Homeopati 18. Yüzyılın başlarında Alman Doktor Samuel Hahnemann tarafından bulunan ve vücudun kendini doğal olarak iyileştirmesine yardım eden bir tamamlayıcı tedavidir.

Hastalık belirtileri aslında hastalık ile savaşan vücutta meydana gelen değişikliklerdir. Klasik tıp bu belirtileri ortadan kaldırmaya çalışır.  Öksürüğü keser, ateşi düşürür, ağrıyı dindirir. Homeopati ise belirtileri olduğu gibi ele alır, vücudun savunma sistemine dair işaretler olarak görür, bastırmaya çalışmaz.

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre en sık kullanılan tamamlayıcı tıp yöntemidir. Avrupa’da halkın %50’den fazlası homeopatik tedavi görmekte, doktorların %50’den fazlası homeopatiyi diğer tedavi yöntemleri ile birlikte önermektedir

Fransa’da geçtiğimiz yıllarda yapılan bir araştırmada reçetelenen ilaçların %60’ının homeopatik ilaç olduğu, hastaların %75’inin homeopatik ilaçlara dair daha etkin ve daha az yan etkisiz görüşünde olduğu görülmüştür. Bu konuda ülkemizde henüz bir düzenleme yapılmamış olmakla birlikte, Homeopatik ilaçları genel olarak Avrupa ve İngiltere’deki eczanelerde bulmak her zaman mümkündür.







Homeopatide hastalık tanımı, beden, zihnin ve ruhun “bütün olarak” etkilenmesi, organizmanın tamamının dengesinin bozulmasıdır. Hastalığın sebebi bir organda meydana gelen bozukluk değil bütünün (bedenin yaşam enerjisinin, kendi iyileştirme gücünün) dengesinin bozulmasıdır. Homeopatik maddelerin enerji verici özelliklerinden faydalanarak vücuttaki uyum ve denge yeniden sağlanır. Vücudun savunma ve iyileşme sistemleri güçlenir, bir başka deyişle kişinin yaşama gücünü harekete geçirir. Herkesin DNA sarmalı kendine özgüdür ve bu sarmal o kişinin fiziksel ve psişik özelliklerini belirler. Bu yüzden homeopatide değişik organların bozulmasında değişik ilaç vermek yerine, insanın bütününü kapsayan bir ilaç seçilir.


Bu tedavideki amaç, hastaya zarar vermeden, ılımlı ve güvenilir bir yolla hastalığı tümüyle ve kökten iyileştirmektir.

Sağlık dolu günler.

25 Ocak 2019 Cuma

MORA PSYCHOBIOPHONIC SES TERAPİLERİ


Mora Nova Cihazı

MORA terapinin mucitlerinden olan Dr. Morell, yetmişli yılların ortalarında damadı Elektronik Mühendisi Eric Rasche ile birlikte, vücudun kendi rezonanslarını kaydedebilen, analiz edebilen, düzeltebilen ve ardından düzenlenmiş salınımları insan vücuduna geri verebilen bir cihaz geliştirmiştir. Bu, klasik Biorezonans metodunun doğuşudur.

Homeopati olarak bilinen ve tüm dünyada hızlı şekilde yayılan bir tamamlayıcı tıp yönteminin, geleneksel Çin tıbbının temel önermeleriyle harmanlanması ve bu bilginin yüksek teknolojiyle birleştirilmesi MORA Terapi’yi yaratmıştır.

Mora NOVA cihazı, Dr. Franz Morell ve Erich Rasche’nin geliştirdiği orijinal biorezonans tedavilerinin hem cihaz hem de yazılım olarak en gelişmiş ve güncel teknoloji kullanılarak üretilmiş, son ve yenilikçi versiyonudur. Mora NOVA dünyada, Bioerzonans cihazları içinde gelişmiş teknoloji uygulamaları, kullanım kolaylığı ve yüksek etkinliği ile bilinmektedir.


Mora Nova Psychobiophonic Ses Terapisi Modülü


Mora Nova cihazı, doktorların teşhis ve tedavide kolaylıkla kullanabileceği ve alanlarında fark yaratmalarını sağlayabilecek birçok modül bulundurmaktadır. Bu modüller gerek sadece tedavi amaçlı gerekse yapılacak tedavilere destek terapi amaçlı kullanılabilmektedir. Mora Nova, içerisindeki çeşitli modüller ve test kitleri sayesinde birçok endikasyonda çalışabilmek için doktorlarımıza ışık tutmaktadır.

Endikasyon yelpazesi oldukça geniş modüllerimizden birisi de Mora Nova Psychobiophonie’dir. Bu modül de 5 Element modülü gibi müziğin terapi gücünden yardım almaktadır. Ancak onu müzik terapilerinden ayıran en önemli özelliği aynı zamanda vücuttaki frekansları düzenlemesidir. El ve ayaklardan cihaza bağlı olan danışanın, seçilen endikasyon çerçevesinde hem vücudundaki doğru olmayan frekanslar teşhis edilerek düzenlenir hem de yine seçilen endikasyona özel ses terapilerinden destek alınmaktadır.

Mora Nova Psychobiophonie modülü, anksiyete ve OKB gibi psikolojik rahatsızlıkları, kalp, karaciğer, sinir sistemi rahatsızlıkları, egzama, dermatit gibi deri problemleri ve sindirim sisteminde meydana gelebilecek akut ve kronik rahatsızlıklarda tedavi etme veya tedaviyi destekleme imkânı sunmaktadır. Aynı zamanda uçak korkusu gibi fobileri olanlarda, jet lag olanlarda da zararlı etkileri ortadan kaldırabilmek için kullanılabilmektedir.

Mora Nova Psychobiophonie modülü, hormon dengesizliklerinde, menapozun istenmeyen etkilerini ortadan kaldırmada, ağrılı menstrual dönem geçiren kadınlarda da tercih edilmektedir. Hipertansiyon, diyabet, alerji, otizm, gıda bağımlılıkları, obezite, uyku bozuklukları, çeşitli akut veya kronik enfeksiyonel hastalıklar gibi birçok alanda destek terapisi olarak fark yaratmaktadır.

Psychobiophonie, programlı olarak en az 6-8 seans uygulandığında danışanlar üzerinde gözle görülebilir düzelmeler sağlamaktadır. Gerek tedavi olarak gerekse yapılan tedavilere destek terapi olarak bu modüle yer vermekte fayda var.