su etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
su etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Aralık 2021 Perşembe

SU İÇEMİYORUM DİYORSANIZ...




SU İÇEMİYORUM DİYORSANIZ...

Su; vücudumuz, sağlığımız ve yaşamımız için en gerekli ve önemli maddedir. İnsanın yaşamını sürdürebilmesi için oksijenden sonra ihtiyacı olan bir diğer şey de sudur. İnsan vücudunun yaklaşık %60'ı sudan oluşmaktadır. Aynı zamanda kan, tükürük, idrar ve mide salgısı gibi birçok vücut sıvıları büyük oranda su içermektedir. Bu yüzden her genç ve yetişkin günde en az 1.5 litre su içmelidir, çocuklarda bu oran düşebilir. Özellikle sabah uykudan uyanıldığında hem organları da uyandırmak için hem de geceden gelen susuzluğu gidermek için güne bir bardak ılık suyla başlamak önemlidir.

VÜCUDUMUZ İÇİN SUYUN ÖNEMİ

-Su, besinlerden alınan vitaminler ve mineralleri dağıtma göreviyle taşır.

-Metabolik işleyiş için de çok önemli olan su, vücutta sağlıklı işlevi bulunmayan toksinlerin idrar ve dışkı yoluyla atılmasını sağlar.

-Hücre ve dokulara nüfuz eden su, cildin daha sağlıklı ve canlı görünmesini sağlar.

-Böbrek taşı gibi ciddi rahatsızlıkların önlenmesi için de su içmek oldukça önemlidir.

-Gebeler ve emziren anneler için de çokça gerekli olan su, anne sütünün artmasına yardımcı olur.

-Özellikle yaz aylarında hava sıcaklığından ötürü terle kaybedilen suyu tekrar vücuda almak gerekmektedir.

Kısacası hayatta kalmak için suya ihtiyaç duyarız ve vücudumuzda sağlıklı bir işleyiş olması için de yeteri kadar su tüketmek zorundayız.

NEDEN AZ SU İÇERİZ?

Bazen vücudumuz su eksikliğinin sinyallerini bize vermeyebilir. Ve bu durum bizim ihtiyacımız

olandan daha az miktarda su içmemize neden olabilir.

Pek çok insan ‘su içemiyorum, midem bulanıyor’ şikayetine sahiptir. Ve bu nedenle yeteri

kadar su içmemektedir. Bu durum bazı farklılıklarla düzelmeye açıktır.

Günümüzde oldukça fazla kişi hayatını çok yüksek tempoda çalışarak geçirdiğinden su içmeyi

unuttuğundan yakınır ve az su içer.

Dışarıda kafe, restoran gibi yerlerin çokluğu insanları hazır gıdalara yönlendirmektedir.

Özellikle kutu içecek ve kahve benzeri şeylerle sıvı ihtiyacını karşıladığını sanan insanlar az su içmektedir.

Peki su içemiyorum diyorsanız su içmeyi nasıl kolay hale getirebilirsiniz:

Öncelikle tüketmemiz gereken suyun temiz içerikli olmasına dikkat edilmelidir. Ve suyun yerine içeriği temiz olmayan gazlı içecekler, kahve, çay gibi diğer sıvıları koymaya çalışmaktan olabildiğince kaçınılmalıdır çünkü bu sıvılar bilinenin aksine vücuttan su atılımına sebep olur.

SUYUNUZU TATLANDIRABİLİRSİNİZ!

Su içmeyi daha keyifli ve kolay hale getirmek için suyunuza birkaç damla limon sıkabilirsiniz.

Suyunuzu görsel olarak da çekici kılmak için içerisine dilimlenmiş meyve (elma, salatalık, ananas, limon vb.) ve kabuk tarçın, nane gibi şeyler koyabilirsiniz.

SU İÇMEYİ KENDİNİZE HATIRLATABİLİRSİNİZ!

Eğer günlük hayatın tempo ve koşuşturmasında su içmek aklıma gelmiyor, unutuyorum diyorsanız; telefon, bilgisayar veya akıllı saat gibi cihazlara alarm kurarak kendinize su içmeyi hatırlatabilirsiniz.

FİZİKSEL BİR AKTİVİTE YAPMAYA BAŞLAYARAK SU İÇMEYİ ARTTIRABİLİRSİNİZ!

Spor, yoga, pilates gibi aktiviteler de insan bedeni ve ruhu için oldukça faydalıdır. Aynı zamanda yapılan bedensel aktiviteler su kaybına yol açar ve dolayısıyla bedende su içme ihtiyacı uyandırır.

SUYU MEYVE VE SEBZELERDEN DE ALABİLİRSİNİZ!

Suyu olduğu gibi içmekte zorlanıyorsanız vücuda su almanın bir başka yolu da içerisinde yüksekoranda su barındıran çeşitli meyve ve sebzeleri tüketmektir. Örneğin karpuz, salatalık, çilek gibi besinler içerisinde fazlaca su oranı olan yiyeceklerdir.

GÜNLÜK SU TÜKETİMİNİ BİR HEDEFE BAĞLAYABİLİRSİNİZ

Yeteri kadar su içemiyorum diyorsanız, kendinizi daha motive ve istekli hissetmek için su içmeyi bir

hedefe dayandırabilirsiniz. Bu yöntem su içmeyi unutmanıza da engel olabilir. Ayrıca koyduğunuz

hedeflere ulaşmak sizi daha mutlu hissettirir ve hedefiniz zamanla daha çok su içmenizi sağlar.

UNUTMAMALISINIZ Kİ HAYATINIZI SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE GEÇİRMEK İÇİN HER HÜCRENİZ

SUYA MUHTAÇTIR. 

2 Ocak 2020 Perşembe

ENERJİNİZİ ARTTIRMANIN YOLLARI



Şaşırtıcı olan bazı ana konulara dikkat ettiğinizde enerjinizi rahatlıkla arttırabildiğinizdir. Yorgunluk ve enerjisizlik yaptığınız bazı temel yanlışların sonucu sadece. Ufak tefek değişiklikler hayatınızda büyük fark yaratacak.
Takviye almadan, ek dopingler yapmadan enerjinizi arttırmak çok kolay!

Stresinizi kontrol etmeyi öğrenin

Stres kaynaklı, endişe, korku, kızgınlık vb duygular fazlaca enerji tüketir. Zihninizin gereğinden fazla çalışması ve sürekli birtakım konularda düşünmek de öyle. Yapmanız gereken, sizi dinleyecek yakın arkadaşlarınızla daha sık konuşmak, meditasyon yapmayı öğrenmek, yoga, tai chi gibi gevşeme egzersizlerini hayatınızın içerisine almak olmalıdır.

Sorumluluklarınızı hafifletin

Yorgunluğun ana nedenlerinden biri hiç ara vermeden aşırı çalışıyor olmanız olabilir. Ya da aileniz ve iş hayatınızda gereğinden fazla sorumluluk ve yük alıyor olabilirsiniz. Olabildiğince sorumluluklarınızı delege etmeyi ve çevrenizdeki insanlara da sorumluluk vermeyi öğrenin. Yapılması gereken işlerinizi mutlaka önceliklendirin ve daha az önemli olanları delege edin, erteleyin veya eleyin.

Egzersiz yapın

Egzersiz yapmak, sağlıklı ve derin bir uykunun garanticisidir. Ayrıca hücrelerinizde fazlaca enerji yakımı olmasını sağlar ve oksijeni hücreler arası dolaşıma sokar. Ek olarak ve en önemlilerinden biri vücudunuzun hormonlarının düzgün salgılanmasını sağlar ve böylelikle hem kendinizi deaha iyi hisseder hem de stresi yenebilirsiniz. Tempolu bir yürüyüş bile egzersiz için iyi bir başlangıçtır.




Sigarayı bırakın

Sigara içmenin sağlığınıza verdiği zararları biliyorsunuz. Ek olarak sigara içmek aslında sizin enerjinizi de vakum gibi çektiğinden haberdar mısınız? Sigara içindeki nikotin uyarıcıdır ve kalp atış hızınızı ve kan basıncınızı yükseltir. Uykuya dalış sırasında beyin aktivitelerinizi uyararak kaliteli ve güzel bir uyku uyumanızı engeller.

Uyku kalitenizi basamaklı olarak arttırın

Genel olarak az uyuyabiliyor ve yatakta boşuna uyumak için çaba harcayan biriyseniz, öncelikle tam olarak uyuyabildiğiniz kadar uyuyun. Mesela 4 saat. İlk hafta sadece 4 saat uyumak için yatın. O sınırlı 4 saati iyi uyuduğunuzdan emin olduktan sora, yavaş yavaş bu süreyi basamaklarla her seferinde yarım saat kadar arttırın. Ve bir süre sonra normal 7-8 saatlik uykuya geri döneceğinizi göreceksiniz. Bu arada Mora Terapi’nin renk terapileri uykusuzluk problemi çekenler için mükemmel bir tedavidir. Yıllardır 3-4 saat uyuyan insanları 3-4 seansta normal 7-8 saatlik uyku düzenine çabucacık getirir.

Enerjinizi arttırmak için beslenin

Bir oturuşta kazanla yemek veya karnınız deli gibi şişmiş sofradan kalkmak sizi enerjisiz bırakan alışkanlıkların başında geliyor. Öğünlerinizde her zaman çok şişkin bir karınla sofradan kalkmamaya özen gösterin.
Şeker emilimi düşük, yani glisemik indeks değerleri düşük besinler yemek de enerjinizi yükseltecek çözüm yollarından biridir. Düşük glisemik indeksli gıdalar arasında tam tahıllar, yüksek lifli sebzeler, fındık, avakado, zeytinyağı gibi sağlıklı ve doyurucu yağlar bulunur. Genel olarak yüksek karbonhidratlı gıdalar, en yüksek glisemik indeks değerine sahiptir. Protein ve sağlıklı yağların ise sıfıra yakın glisemik indeks değerleri vardır. Beslenmenizde buna özellikle dikkat edin.

Kafeinli içecekleri kendi yararınıza kullanın

Dozunda içilen kahve faydalıdır bile. Özellikle insülin direnci ve diyabet sorununuz yoksa mutlaka için. Ancak öğleden sonra saat 16.00 sonrası özellikle kafein ve teinli içecekleri tüketmemeye özen gösterin. Hatta 14.00 sonrası diyenler bile var. Uyaran madde sizin tüm gece gereksizce enerji tüketiminize neden olacaktır.

Alkol tüketiminizi sınırlayın

Öğle yemeğinde alkol kullanmaktan özellikle kaçının. Alkolün yatıştırıcı etkisi özellikle öğle saatlerinde güçlüdür. Benzer şekilde akşamınızı enerjik geçirmek istiyorsanız saat 17.00 kokteyllerinden kaçının. Enerjinizin düşmesini umursamayacağınız zamanlarda ılımlı bir şekilde alkol kullanabilirsiniz. Günlük düzenli alkol tüketimi ise kesinlikle bütünsel enerjinizi çok aşağılara çekecektir. Günlük düzenli alkol almaktan kaçının.

Bol su için

Unutmayın su içmek herkesin performansını arttırır. Özellikle uzun seyahatler, uzun ve yorucu toplantılar, birden fazla gün üst üste yapmak zorunda kalacağınız yorucu faaliyetler sırasında en büyük enerji, güç, zihinsel berraklık sağlayan yol arkadaşınızın su olduğunu unutmayın.  Hiçbir pahalı spor içeceği, hiçbir takviye suyun yerini tutmayacaktır. Vücudunuzda su eksikliği olduğundaysa hissedeceğiniz ilk şey yorgunluktur.

Mora Terapi tedavileri ise doğal olarak enerjinizi arttıran tedavilerin başında geliyor. Gerek Renk Terapileri, gerekse diğer terapileri düzenli olarak alındığında enerjinizin gün geçtikçe normale döndüğünü hem hissedecek hem de cihazın üzerindeki segment test ile göreceksiniz.

Enerjinizin bol olduğu, sağlıklı, mutlu günler diliyoruz.


                

1 Ekim 2019 Salı

Kan Şekeri Düzeyleri Vücudu Nasıl Etkiler?


11-      Yüksek olduğunda sık tuvalete gitme problemi yaratır; Öncelikle böbrekleriniz vücudunuzdaki bu fazla şekeri proses etmek için daha çok zorlanarak çalışmak zorunda kalacak ve vücuttaki suyla birlikte bu fazla şekeri vücuttan atmak isteyecektir. Dolayısıyla daha çok ve sık tuvalete gitme ihtiyacı duyarsınız.
22-      Yüksek olduğunda susatır; Aynı şekilde vücut bu fazla şekeri dışarı atmak için dokulardaki suyu kullanacaktır. Vücut suya enerji üretmek, besinleri transfer etmek, atıkların atılmasını sağlamak için ihtiyaç duyduğundan beyine giden sinyaller size daha fazla su iç der. Yani normalden daha fazla su içme ihtiyacı içinde olursunuz.
33-      Yüksek olduğunda ağız Kuruluğu Yapar; Yine aynı şekilde vücuttaki suyun tamamı fazla şekerin atılımı için kullanılmaya çalışıldığından ağız bölgesindeki su da azalır. Daha az tükrük salgılarsınız ve kanınızdaki şeker sizi daha enfeksiyona yatkın hale getirir. Diş etlerinizde şişmeler, dilinizde ve yanaklarınızın içinde beyaz lekeler oluşabilir (pamukçuk). Daha fazla su içmek ve şekersiz sakız çiğnemek kesinlikle yardımcı olacaktır.
44-      Yüksek olduğunda cilt problemlerine neden olur; Unutmayın aslında yukarıda saydıklarımızla benzer şekilde, vücut ekstra şekerden kurtulmak için vücudunuzdaki tüm suyu kullanacağından özellikle bacaklar, dirsekler, ayaklarınızda ve ellerinizde aşırı kuruluklar, çatlamalar oluşabilir. Zamanla bu yüksek glikoz seviyeleri sinirlerde de zararlara neden olabilir.  Buna diyabetik nöropati denir. Vücudunuzda meydana gelen kesik, yara veya enfeksiyonları hissetmenizi zorlaştırır bu durum.







15-      Yüksek olduğunda görme sorunlarına yol açar; Vücut göz merceklerindeki suyu da çekmeye başlarsa o zaman görme problemleri de oluşmaya başlar.Ne yazık ki kandaki çok yüksek glikoz oranları retinaya da zarar verebilir ve görme kaybı bile yaşayabilirsiniz.
26-      Yüksek olduğunda yorgunluk yapar; Tip2 diyabetiniz varsa ve kan şekeriniz çok sıklıkla yükseliyorsa hücrelere enerji taşınmasına yardım eden insüline karşı hassasiyetiniz azalır. Bu da yakıt eksikliği olacağından sizi yorgun düşürür. Aynı Tip1 diyabet hastalarının yaşadığı yorgunluğu yaşarsınız. Çünkü vücudunuz ihtiyacı olan insülini yapamaz hale gelmiştir.
37-      Düşük olduğunda yorgunluk yapar; Diyabet hastalarında insülin takviyesi yüksek olan kan şekerini düşürmenin yoludur. Ancak çok fazla alınırsa bu sefer de glikoz çok hızlı bir şekilde vücuttan atılacağından, vücut yerine koyacak bir şey bulamaz. Bu da sizi yine yorgun yapacaktır.
48-      Yüksek olduğunda sindirim problemleri olur; Uzun süreler boyunca yüksek kan şekeri olduğunda yiyeceklerin mide ve bağırsaklardan geçişine yardım eden vagus siniriniz zarar görebilir. Kilo verebilirsiniz çünkü açlık hissetmezsiniz. Aynı zamanda asit reflü, mide krampları, kusma veya kabızlık gibi sorunlara da neden olabilir.
59-      Düşük olduğunda kalp atışlarınız garipleşir; Kan şekerinizin yükselmesini sağlayan hormonlar kan şekeri çok düşük olduğunda kalp atış hızında uyumsuzluklara neden olur. Buna aritmi denir. Glikozdaki bu şekildeki düşüş en çok diyabet tedavisinde kullanılan ilaçların bir yan etkisi olarak ortaya çıkar.
610-      Düşük olduğunda ellerde titremeye neden olur; Düşük glikoz seviyeleri merkezi sinir sisteminin düzenini bozabilir, ki bu hareketlerinizi kontrol eden merkezdir. Bu gerçekleştiğinde vücudunuz adrenalin hormonu gibi bazı hormonları salgılayarak merkezi sinir sistemini normal düzenine ger döndürmeye çalışır. Ancak bu gibi salgılanan maddeler aynı zamanda ellerde veya diğer uvzuvlarda titremeye neden olabilir.
711-      Düşük olduğunda terlemeye neden olur; Kan şekeri çok düşük olduğunda benzeri şekilde hormonlarınız onu yükseltmek için çok çalışacağından terlemeye neden olur. Glikoz seviyeleri düşer düşmez ilk vücuttaki değişiklik genellikle terleme olur.Doktorunuz egzersiz, yeme alışkanlığı ve diğer tedavilerle bu durumu kontrol altına alacaktır.
812-      Düşük olduğunda açlığa neden olur; Hemen yemek yedikten sonra bile oluşan ani açlık krizleri, vücudunuzun gıdalardan doğru bir şekilde kan şekeri dönüşümü yapamadığının bir göstergesidir. Kimi hastalıklar veya ilaçlar da yan etki olarak buna sebeb olabilir. Her zaman doktorunuza bu konuyu danışmakta fayda var.
913-      Düşük olduğunda baş dönmesine neden olur; Beyin hücreleri çalışması için gerekli enerjiyi bulamadığında yorgun hisseder ve baş dönmesi ve hatta baş ağrısına neden olabilir.

Sağlıklı beslenmeyi bir alışkanlık haline getirdiğiniz normal seviyelerini koruyabildiğiniz sağlık ve mutluluk dolu günler dileklerimizle.


13 Temmuz 2018 Cuma

SU İÇMEK İÇİN MÜKEMMEL 4 ZAMAN


Gün içinde yapılan egzersizler, kilonuz, yaşadığınız yerin hava durumu ve cinsiyete bağlı olarak günlük su içme miktarı değişmektedir. Bunu hesaplayarak günlük içme miktarınıza bağlı kalarak su içmelisiniz. Ortalama bir hesap yapmak gerekirse; her bireyin günde en az 2,5 litre su içmesi gerekir. Yüksek ateş, ishal ve kusma gibi hastalık zamanlarında ise; ekstra su içmeye önem verilmelidir.
Elbette; susadığınızı hissettiğiniz her zaman su içebilirsiniz. Ancak günün bazı zamanlarında mutlaka su içerek; vücudunuza daha özenli davranmış olursunuz. Sizlere, ‘su içmek için 4 mükemmel zaman’ listesi hazırladık ve bazı püf noktalara değindik.



1.    Uyandıktan sonra
Her insanın güne başlama şekli farklıdır. Belki uyanır uyanmaz kahvaltı edenlerdensiniz, belki güne kahve içerek başlayanlardansınız, belki gözünüzü açar açmaz giyinip çıkanlardansınız, belki de güne erkenden başlayıp beslenmenize dikkat edip spor yapanlardansınız. Sağlıklı bir yaşam ve güne zinde başlamak için vücudun ana yakıt deposu su ile başlamak en doğrusu olur.
Uyandığınızda yarım litre (2 su bardağı) içmek iç organlarınızı harekete geçirir ve sindirim sisteminizde birikmiş toksinleri temizler. Uyanıp su içtiğiniz zaman ile kahvaltı zamanı arasında en az 20 dakika ayırmaya özen gösterin.

2.    Uyumadan önce
Uyumadan önce içilen bir bardak su ile beyin kanaması ve kalp krizi önleniyor. Vücudunuzu dinlenmeye hazırlayan bu bir bardak su ile böylece bazı hastalıklardan da korunmuş oluyoruz.

3.    Yemek yemeden önce
Yemek yemeden yarım saat önce içilen bir bardak su sindirime yardımcı olur. Aynı zamanda; doygunluk hissi vererek aşırı miktarda yemek yemenizi önler ve yemek sırasında susuzluğu önler. Yemek sırasında içilen su şişkinlik yaratacağından dolayı bunu önermiyor ve yemek öncesinde su içilmesini tavsiye ediyoruz.

4.    Duş almadan önce ve sonra
Duş almadan önce içilen bir bardak su; tansiyonun yükselmesini önler. Sodyum ve potasyum gibi mineraller duşta iken buharlaşma nedeniyle kayba sebep olur. Bu nedenle duştan sonra mutlaka su hatta mineralli su içmek gerekiyor.

Mora terapi yöntemiyle yapılan tüm terapilerimiz genel detoks protokolüne dayandığından, danışanlara mutlaka bol su içmeleri önerilir. Danışanlara su içme alışkanlığının kazandırılması tedavinin etkinliğini artırabilmek ve sonrasında daha sağlıklı bir yaşam sürdürebilmelerini sağlamak adına önemlidir.

13 Ocak 2015 Salı

Suyun Hafızası


Farklı alanlarda başarılı çalışmalara imza atan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Meltem Yalınay Çırak, “Suyun Hafızası” başlıklı konuşmasında Türkiye’de ilk kez yapılan ve yayınlanan çalışmasını anlattı. Çırak, şu bilgileri verdi: “Madde enerjinin bir biçimi olarak kendini göstermektedir. Gruplar halinde madde parçacıkları, belirli ve kendileri için özel bir spektrum içinde elektromanyetik ışınlar yayarlar. Bu madde parçacıkları için özel frekans spektrumu, fiziksel bir kod gibidir. Küçük bir hücrenin çevresindeki milyarlarca titreşim bilgisi arasından kendisi için öngörülen bilgileri bulması rezonans kavramıyla açıklanabilir. Hücrenin alıcı sistemi içeri giren bilgi ile rezonansa geçtiği zaman bir dizi biyokimyasal metabolik olayı harekete geçirir. Bu durum biorezonans kavramı ile açıklanır. Biorezonans sistemi suya elektrotransfer sistemi ile bilgi aktarabilmektedir. Maddeye ait elektromanyetik bilginin suyun dipol karakteri ve özellikleri ile suya aktarılabildiği ve hafızasında tutulduğunu immünolog Dr. Jacques Benveniste araştırmalarında göstermiş ve bu hafızanın hastalıkların tedavisinde kullanılabileceği tezini ortaya atmıştır.


Bütün bu prensiplerin kullanılması ile gerçekleştirdiğimiz bir çalışma, düşük frekans elektromanyetik dalga düzeneği ile çalışan biorezonans sistemi kullanılarak, kinolon grubu antimikrobiyal maddelerin ve bakterilerin antifrekanslarının suya transfer edilmesi ve elektrotransfer edilmiş su örneklerinin çeşitli mikroorganizmalar üzerine antibakteriyel etkilerinin incelenmiştir ve çalışma sonuçları oldukça dikkat çekicidir. Elde edilen sonuçlar, bakterilerin 191, 170 ve 998 düşük frekans dalga boyu ile aktarımı yapılan antifrekans formları ve levofloksazin, oflofloksazinin suya elektrotransfer formlarının bakteri üremesi üzerine inhibe edici etkisinin istatistik değerlendirmeler ile anlamlı ve önemli olduğunu ortaya koymuştur. Bu çalışma, antibakteriyel frekanslar ve antimikrobiyallerin suya aktarımının bakteri üremesini inhibe edici etkisini gösteren ilk çalışmadır. Bu çalışma 2013 TÜBİTAK Biyoloji Araştırma Projeleri Yarışmasında İç Anadolu Bölge birinciliği ile ödüllendirilmiştir.”

http://fesraoz.blogspot.com.tr/2014/03/zonguldakta-14-mart-solen-gibi-kutlandi.html