kilo kontrolü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kilo kontrolü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Ağustos 2022 Pazartesi

YEME BAĞIMLILIĞI BELİRTİLERİ VE TEDAVİLERİ NELERDİR?

 



Yeme Bağımlılığı nedir?


Bağımlılık dendiğinde hepimizin aklına ilk olarak sigara, alkol ve madde bağımlılıkları geliyor olsa da günümüzde yaygınlığı artmakta olan önemli ve kötü sonuçlar doğurabilecek bir bağımlılık türü de gıda/yeme bağımlılığıdır. Yeme bağımlılığı ya da diğer adıyla gıda bağımlılığı; kişinin özellikle şeker, yağ ve karbonhidrat ağırlıklı sağlıksız gıdaları tüketme isteğinin fazla olduğu ve kendini üzgün, kaygılı ya da benzeri bir duygu durumu içinde hissettiğinde yöneldiği ve bastıramadığı yeme isteği olarak tanımlanabilen davranışsal bir bağımlılık türüdür.

Yeme bağımlılığı olan kişilerde gereğinden fazla yemek yeme ve yemek yemediğinde kendini mutsuz ve depresif hissetme oldukça sık görülür. Bununla beraber yeme bağımlılığı devamlılık gösteren ve tekrar eden bir durumdur.

Yeme bağımlılığının tanısı zor değildir ve spesifik pek çok belirtiye de sahiptir. Bağımlılığı olan kişi tarafından kontrolü kolay olmayan yeme bağımlılığı bu belirtiler doğrultusunda tedavi edilebilmektedir.


Yeme/Gıda Bağımlılığı Belirtileri Nelerdir?


• Yeme bağımlılığının en önemli belirtisi yeme isteğinin devamlı olması ve önlenememesidir.


• Yeme isteğinin devamlı olması ile birlikte yeme bağımlılığı olan kişiler yemeği; yaşamsal bir ihtiyaç olduğu için değil duygusal haz almak için tüketirler.


• Yeme bağımlılığın yine önemli bir belirtisi de çok hızlı yemek yeme ve gereğinden fazlasını yemedir. Kişi tam olarak doyuma ulaştığını hissedemez. Ve yeme sıklığını, zamanını da kontrol edemez.


• Yeme bağımlılığı olan kişilerin çoğunluğunda bağımlılığını fark etme görülür fakat buna rağmen yeme bağımlılığını ve bununla birlikte gelişen problemleri engelleyemeyip sürdürme görülmektedir.


• Yeme bağımlılarında sürekli olarak ve engellenemeyen yeme isteği olmasıyla beraber, bu durum devamlılığını sürdürdüğü için kişide bir süreden sonra yemek yedikten sonra oluşan pişmanlık, suçluluk, vicdan azabı ve üzüntü gibi duygular gelişmeye başlar.


• Yeme bağımlısı olan kişiler bu düzensiz yeme durumunu durduramadıklarında, sonlandıramadıklarında kendilerini yalnız hissetmemek için ve normalleştirme amacıyla çevresindekileri de kendi durumlarına dahil etmeye çalışırlar.


• Yeme bağımlılığında sık görülen ve teşhis için de önemli olan bir başka belirti de kalorisi düşük ve daha sağlıklı gıdalar tüketildiğinde tatmin olmama ve mutsuz olmadır ve yeme bağımlısı kişinin tüketmek istediği gıdaya ulaşamaması halinde başka bir şey yemek yerine mutlaka daha sağlıksız olan kendi istediği gıdayı hazırlaması ya da başka bir şekilde ona ulaşmaya çalışmasıdır.


MORA TERAPİ İLE GIDA BAĞIMLILIĞI TEDAVİSİ


Sebebi ne olursa olsun Mora Terapi seanslarıyla diyet yapıyor hissi yaşamadan yeme isteğiniz azalabilmektedir. Tamamlayıcı tıbbın önde gelen uygulayıcılarından Mora Terapi cihazları; ekmek, makarna, hamur işleri, tatlılar gibi karbonhidrat içeren besinler ile tuz, kahve, çay ve alkol gibi metabolizmaya zarar veren gıdaları yeme isteğinizi ortadan kaldırıyor. Mora Terapi cihazları, elektromanyetik frekanslar yardımıyla kişinin metabolizmasındaki rafineri karbonhidrat bağımlılığını silerek, yeme isteğini ve insülin direncini azaltıyor. Bu sayede gıda bağımlılığı olan kişi engelleyemediği ve durduramadığı sağlıksız ve dengesiz yeme isteğinden kurtulmuş olacaktır. Ve bu terapi sayesinde sağlıklı beslenmeye de yönelmiş olacaklardır.



28 Ocak 2022 Cuma

SAĞLIKLI BİR HAYAT İÇİN 7 BESLENME ÖNERİSİ

 




SAĞLIKLI BİR HAYAT İÇİN 7 BESLENME ÖNERİSİ 

Sağlıklı bir hayat için en önemli olan şey beslenmedir. Beslenme şekli doğrudan kişinin hayat kalitesine etki ettiğinden dikkat etmek gerekmektedir. Daha sağlıklı bir hayat için aşağıdaki beslenme önerilerini uygulayabilirsiniz.


1-ÖĞÜN ATLAMAMAK

Beslenmenin düzenli olması sağlıklı olması kadar önemlidir. Öncelikle kahvaltı öğünü, atlanmaması gereken sağlıklı olmak için çok gerekli bir öğündür. Kahvaltı gibi öğle yemeği, akşam yemeği ve ara öğünler de atlanmamalıdır. Öğün atlamak metabolizmayı yavaşlatır. Ayrıca açlık süresi uzatılınca veya çikolata gibi tatlı ürünlerle geçiştirilince kan şekeri dengesi de bozulur. Öğünleri atlamamak kadar önemli diğer bir şey de yeterli su tüketmek gerektiğidir.


2-RAFİNE ŞEKER TÜKETMEMEK

Rafine şeker tüketiminden kaçınmak sağlıklı yaşam için oldukça önemlidir. Rafine yani işlenmiş şeker, şeker pancarı veya kamışında bulunan şekerin işlenmesiyle elde edilir. Sofra şekeri olarak bildiğimiz ve pek çok alanda kullanılan toz şeker, rafine şekerdir. Hazır tatlı gıdaların da neredeyse tamamı rafine şeker içermektedir. Rafine şeker, kan şekerinin dengesini bozduğu için tatlı krizi anlarında tüketilmesi doğru değildir. Rafine şeker; bağışıklık sistemine faydası olan vitamin ve minerallerin emilimini yavaşlatır. Fazla tüketilmesi obezite, tip 2 diyabeti ve daha pek çok hastalığa sebep olur. 


3-TUZ TÜKETİMİNİ AZALTMAK

Günümüzde tuz tüketimiyle ilgili bir bilinçlenme ve farkındalık oluşmaya başlamıştır. Fakat tuzun yemeklerde fazla kullanılmasının zararları hâlâ tam olarak bilinmemektedir. Fazla tuz tüketimi ilk olarak tansiyonu etkiler. Tansiyon aniden yükselebilir. Ve fazla tuz tüketmek böbreklere de zarar verir.


4-SEBZE MEYVE TÜKETMEYE ÖZEN GÖSTERMEK

Sağlıklı beslenmenin olmazsa olmazları sebze ve meyvelerdir. Önemli ölçüde su içeren sebze meyveler; içeriklerinde pek çok vitamin de bulundurduğu için beslenme düzenine kesinlikle eklenmelidir. Her sebze meyvenin farklı faydası olduğu için tüketirken çeşitlilik sağlamak da gerekmektedir.


5-FAST FOOD TÜKETMEMEK

Sağlıklı bir yaşam için sağlıklı beslenmek gerekir. Günümüzde tüketimi dünya çapında oldukça artan fast food yiyeceklerin sağlığa zararları hemen herkes tarafından bilinmektedir. İçeriği hiç temiz olmayan başta trans yağ olmak üzere pek çok katkı maddesi ve zararlı besin içeren fast food yiyecekler; obezite, diyabet, kadınlarda adet düzensizliği, kalp-damar rahatsızlıkları gibi önemli hastalıklara neden olmaktadır. Hamburger, pizza, çeşitli kızartmalar, gazlı içecekler ve paketlenmiş pek çok gıda fast food grubuna girmektedir.


6-VEJETARYEN BESLENMEK

Oldukça yaygın olmaya başlayan vejetaryen beslenme de insan sağlığı üzerindeki olumlu etkisini ispatlamıştır. Vejetaryen beslenme kırmızı et, tavuk, balık ve yumurta, inek sütü, peynir gibi hayvansal tüm gıdaların tüketimini sonlandırmaya yönelik beslenme şeklidir. Bazı insanlar hayvanların tüketiminin etik olmadığını düşünmesi sebebiyle başka bir kısım ise tamamıyla hayvansal gıdaların fayda sağlamadığı ve sebze tüketiminin daha sağlıklı olduğu gerekçesiyle vejetaryen beslenme şeklini uygulamaktadır. Tüketilmek üzere satışa sunulan hayvanların yetiştirilmesi için fabrikalar kullanıldığından dolaylı olarak çevre kirliliğine sebep olunmaktadır. Vejetaryen beslenme dolayısıyla daha bir çevre yaratmayı da amaçlar. İnsan sağlığı konusunda ise kilo vermeye, kolesterolü önlemeye yardımcıdır ve daha pek çok rahatsızlığın engeller.


7-AKDENİZ BESLENME MODELİNİ UYGULAMAK

Akdeniz beslenme modeli sağlıklı yaşamak için tercih edilebilecek bir beslenme modelidir. Akdeniz beslenme modeli, özellikle yeşil yapraklı sebzelerin tüketiminin ağırlıkta olduğu beslenme modelidir. Bu beslenme modelinde sebze meyve tüketimiyle beraber her öğün baklagil ve tahıl tüketilmesi de önemlidir. Akdeniz beslenme modelinde en sağlıklı olan yağ olduğu için sadece zeytinyağı tüketimi tercih edilmektedir. Kırmızı et ve tavuk tüketimi yerine protein kaynağı olarak balık ve diğer deniz ürünleri, Akdeniz beslenme modelinin temel kaynaklarındandır. Bu beslenme modelinin oldukça sağlıklı olduğu, Alzheimer, obezite, kanser gibi hastalıklara yakalanma oranını düşürdüğü ve bu beslenme modelinin ömrü uzattığı kanıtlanmıştır.




11 Ekim 2019 Cuma


GÜNÜMÜZDE KİLO ALMAK NEDEN DAHA KOLAY?

Yapılan bir araştırmaya göre günümüzde kilo vermek 1980’lere oranla daha zor. Peki neden böyle?

2016 yılında yapılan araştırmaya göre günümüzde insanlar daha az yedikleri ve daha fazla egzersiz yaptıkları halde obeziteden korunmaları 1980’li yıllara göre daha zor. Kanada York Üniversitesi Hastanesinde 36.377 yetişkin üzerinde yapılan araştırmaya göre 1971-1988 yılları arasında yaşayan insanlara kıyasla günümüz insanı aynı miktar yeme ve aynı miktar egzersize rağmen yaklaşık %10 oranında daha kilolu.

Bu çalışmada kişilerin o yıllara göre neden daha kilolu olabilecekleri açıklanmamasına rağmen kimi yaşam stili ve çevre değişiklikleri önerilmiş. Özellikle not edilen günümüzde pestisitler, gıda katkıları, paketlemelerde kullanılan kimyasallar gibi çevresel kimyasallara daha fazla maruz kaldığımız, bunun da vücudumuzun hormonal mekanizmasını etkileyerek kilo alımına neden olabileceğinden bahsedilmiş.  2018’de yapılan başka bir araştırma ise perflorinli maddelerin -yağ ve su geçirmez bileşikler- kişilerde kilo alımını arttırdığına dair.  Bu kimyasallar özellikle gıda paketlerinin, su geçirmez kıyafetlerin, cezve ve tavaların, mobilya kumaşlarının ve halıların üretimlerinde kullanılmaktadır. Ve ne yazık ki bu kimyasallara pek çok kişinin kanında da rastlanmaktadır. Bu kimyasalları kanında taşıyan kişiler normal aktivitelerinde normalin çok daha altında kalori harcayabilmektedirler. Dolayısıyla kilo almak daha kolay.


Bunun dışındaki diğer ihtimal de reçete edilen ilaçlardaki artış. Özellikle de antidepresan ilaçlarının kullanımındaki artış. Özellikle 6 ayı geçen sürelerde antidepresan ilaç kullanan insanların  %25’inde kilo alımı görüldüğü doğrudur.

Aynı şekilde 1980’lere göre bağırsak mikrobiyatamızda da değişimler olabileceği düşünülmelidir. O yıllara göre daha fazla kırmızı et tüketimi olduğu, hayvanların günümüzde o yıllara oranla daha fazla hormonlu, antibiyotikli ve kimyasallı yemlerle beslendiği de doğrudur. Dolayısıyla hayvanların vücuduna giren antibiyotikleri, hormonları ve kimyasalları biz direkt sürekli alıyoruz.

Kinesioloji Profesörü Jennifer L. Kuk’un bir araştırmasına göre de günümüzde gıda ve içeceklerde bolca kullanılan tatlandırıcılar da bunun sebeplerinden biri olabilir.

Diğer olası açıklama da günümüzde insanlar 1980’lere göre yüksek stres seviyelerinde yaşıyor olmalarına rağmen daha az uyuyorlar. Ayrıca ısı kontrollü yerlerde yaşadığımız için de vücudumuz ısı ihtiyacını karşılamak üzere eskisi kadar kalori yakmıyor.

Sonuç olarak günümüz hayatının koşulları hem kilomuz hem de sağlığımız açısından 1980’lere kıyasla çok daha zorlu. Sağlıklı kilomuzda kalmak ve hatta sağlığımızı korumak geçmiş yıllara göre daha çok dikkat ve özen gerektiriyor. Ne kadar doğal besinlerle beslenirsek, uyku ve egzersiz düzenine ne kadar uyarsak o kadar uzun vadede rahat ederiz.

Sağlık dolu, mutluluk dolu günler diliyoruz.

Kaynak:
Ruth Brown et al, “Secular differences in the association between caloric intake, macronutrient intake, and physical activity with obesity.” Obesity Research & Clinical Practice, May-June 2016, doi.org/10.1016/j.orcp.2015.08.007