kalıcı kilo vermek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kalıcı kilo vermek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Ağustos 2021 Cumartesi

Aç kalmadan zayıflamak mümkün mü?





Aç kalmadan zayıflama isteği kilo vermek isteyen bir çok kişinin isteğidir. Fazla kilonun altında yatan sebeplerden biri vücudun esas ihtiyacı olan besinlerden fazlasını tüketmek ve normalinden fazla olan iştah artışıdır. Kişi ne kadar iştahlı olursa ve gıdalara karşı bağımlılık duyarsa uyguladığı diyetlerin çoğu başarısız olur. Çünkü duygusal yeme problemi yaşayan kişiler yeme bozukluğu yaşarlar ve uyguladıkları diyetlerde başarısız olurlar. Bu nedenle kişiler çok fazla yemek yemedikleri diyetleri uygulamaya çalışırlar ve diyetleri bıraktıkları anda verdikleri kiloların daha fazlasını sağlıksız olarak geri alırlar. Bazı zamanlarda da doktora giden arkadaşların diyet listesini kullanmaya çalışırlar ve bu son derece sağlıksız bir yöntemdir. 


Konu “Aç kalmadan zayıflamak” olunca “Bu mümkün mü ki?” dediğinizi duyar gibiyiz. Eğer böyle bir soru işareti aklınıza geldiyse öncelikle sizi çok fazla yemeye iten sebeplerin, Uzman bir hekim tarafından psikolojik ve fizyolojik olarak ele alınması gerekir. Farkında olmadan yaşadığınız bu durumun tespiti sağlınızın açısından kaliteli bir yaşam sürdürmenizi sağlar. Bütünsel Sağlık ve Fonksiyonel Tıp alanının günümüzde daha yaygın şekilde uygulandığı Mora Terapi seansları kişiye aç kalmadan zayıflamayı mümkün kılmaktadır. Biorezonans cihazıyla ve belirli seans aralıklarıyla uygulanan bu tedavi kişinin kilo kontrolünü sağlar ve aç kalmadan zayıflamasını mümkün kılar. Çünkü; iştah kontrolü sağlar ve duygu durum bozukluğunu düzenler. 


Mora Terapi cihazları homeopatik ilaç frekanslarını kullanabilen cihazlardır. Mora Terapi Bach Çiçekleri; 38 duygu durumu (korku, belirsizlik, ilgi eksikliği, yalnızlık, dış etkilere ve fikirlere hassaslık, umutsuzluk, çaresizlik hissi gibi) için 38 farklı çiçek kürü tanımlanmıştır. Mora Terapi uygulamalarından biri olan Bach Çiçekleri Terapisi vücudun çevresine yaymış olduğu bozuk elektromanyetik sinyaller filtreliyor ve vücudun elektromanyetik titreşimlerini dengeliyor. 


Bu tedavi sayesinde vücudunuzun esas ihtiyacı olan kiloya dönmüş olursunuz. İştahınız kontrol altına alınır ve bağımlısı olduğunu hissettiğiniz zararlı gıdalara karşı isteksizlik oluşturulur. Ekmek, şeker, karbonhidrat vb. gıdalara karşı isteksizlik oluşur. Bu sayede sadece acıktığınızda ve esas ihtiyaç duyduğunuz kadar porsiyonlar tüketmiş olursunuz. Tükettiğiniz küçük porsiyonlar sayesinde sağlıklı kiloya dönmüş olursunuz.


Bu tedavi kişinin ihtiyacına göre seans aralıklarıyla yapılmaktadır.


Unutmayın! Eğer kilo veremiyorsanız bunun sebebi sadace uyguladığınız diyetler değildir. Öncelikle sebeplerin ve çözümlerinin uzman bir hekim tarafından tespit edilmesi gerekmektedir.


İzlemek için tıklayabilirsiniz

Dr. Asuman Kentli Biorezonans ile kilo verme tedavisini sizler için anlatıyor...






1 Şubat 2019 Cuma

İDEAL KİLOYA DÜŞMEK, SAĞLIKLI KİLO VERMEK NEDEN ÖNEMLİDİR?


Kilo vermek dendiğinde ilk akla gelen genel olarak dış görünüşteki değişikliklerdir. Aslında kişi kilo verdiğinde dış görünüşündeki değişimlerin yanı sıra vücudunda da bedensel, zihinsel ve psikolojik açıdan birçok olumlu değişim meydana gelmektedir. 

Kilo verirken en önemli noktalardan biri de sağlıklı kilo verebilmektir. Kısa zamanda fazla kilo vermeyi vaat eden diyetlerden uzak durulmalıdır. Bütünsel olarak sağlıklı olabilmek için kilo verme çalışmaları uzun vadeli çözümler sunmalı ve sağlıklı yöntemler ile yapılmalıdır. 

Kilo verdiğinizde vücudunuzdaki değişimleri fark edebilmeniz için ilk aşamada ideal kilonuza düşmeniz şart değildir. Kilo verme sürecinde %5-10 oranında kilo kaybından itibaren vücudunuzdaki olumlu değişimleri fark etmeye başlayabilirsiniz.

İnsülin direnci son zamanlarda sıkça duyduğumuz bir sağlık problemidir. Kandaki yüksek seyreden insülin seviyesi, özellikle bel bölgesinde yağlanma, düzensiz kolesterol seviyeleri, bazen erkeklerde saç dökülmesine, kısırlığa ve kadınlarda hormonel bozukluklar meydana getirebilmektedir. Yapılan araştırmalarda yüzde 5-10 oranında kilo kaybının, insülin düzeylerini önemli ölçüde düşürdüğü ve bu nedenle bu koşulların tersine çevrilmesine yardımcı olduğu saptanmıştır. Aynı zamanda özellikle Tip 2 Diyabet hastalarında kilo kaybı ve düzenli egzersiz ile hastalık sonucu oluşabilecek semptomların oluşumu engellenebilmektedir. Bu şekilde ilaç kulanımı da eşit oranda azalacaktır.


Fazla vücut ağırlığı, hipertansiyon vakalarının yaklaşık yüzde 25-30’unu oluşturmaktadır. Artan vücut ağırlığı kan basıncının yükselmesine neden olabilmektedir. Yüzde 5-10’luk bir kilo kaybıyla kan basıncı ortalama 5 mmHg azalmaktadır. Aynı zamanda sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz ile kilo kaybı sağlandığında kan kolesterol ve yağ asidi miktarında da azalma olmaktadır.

Kalp sağlığı da fazla kilolardan büyük ölçüde etkilenmektedir. Kilo problemi olan bireylerde, kalbin çalışma düzeni bozulmaktadır. Kalp gereğinden fazla zorlanmaya başladığında, kalp krizi riski artmaktadır. Bu risk, sağlıklı diyet ve düzenli kilo yönetimi ile uzun vadeli kilo verme çalışmalarıyla azaltılabilmektedir. İdeal kiloya düşmek, kalp üzerindeki baskıyı azaltmakta ve kalbin normal işlevine ve çalışma temposuna dönmesini sağlamaktadır.

Fazla kilolardan dolayı, vücuttaki kemik ve kaslarda zorlanmalar meydana gelmektedir. Sağlıklı beslenme planı ve düzenli bir yaşam tarzıyla kas ve kemiklerde meydana gelebilecek ağrılar ve eklemler üzerindeki fazla yük azalmaktadır. Kilo verme ile vücut daha verimli çalışmaya başlamaktadır. Öncesinde vücudu zorlayan aktiviteler, vücudu eskisi kadar zorlamamaya başlamaktadır. Bunun nedeni fiziksel olarak kondisyonun daha iyi hale gelmesidir. Kilo verildikçe kişi kendisini daha hafif hisseder ve daha az yorulmaya başlar. Aynı zamanda araştırmalara göre, kilo verme sonrası, yaralanmalardan sonra iyileşme süresi kısalmakta, virüslerden ve enfeksiyonlardan korunma düzeyi artmaktadır.

Kilo vermeye başlandığında; kişi kendini duygusal açıdan daha iyi hissetmeye başlamaktadır. Kilo verme beslenme planını düzgün bir şekilde uygulayan ve günlük egzersizlerini yaparak zayıflayan kişilerde özgüven ve mutluluk seviyeleri artmakta, depresyon riski de azalmaktadır. Kişi sağlıklı beslenme ve aktivite davranışlarını kazanarak, hedeflediği kiloya inmeye başladığında ise özgüveni artabilmektedir. Mutluluk artışının başlıca sebebi olarak görünümdeki ilk değişimler ve başarmanın verdiği gurur duygusu olduğu düşünülmektedir. Bedendeki ‘mutluluk’ kimyasalları ilk sonuçlar görülmeye başladığı andan itibaren salgılanmaya başlar ve kilo kontrol döneminde seviyeleri sabit kalmaya devam etmektedir. Kilo vermek stres seviyelerini de azaltmaktadır. Bu süreçte kişi kendini daha rahat hissetmeye başlar. Spor ve egzersiz yaparken vücut mutluluk ve tatmin duygusu oluşturan endorfin gibi maddeler salgılayacağından sağlıklı beslenme programlarına egzersizin eklenmesi önemlidir.

Mora ile kilo verme terapisinde temel amaç hızlı kilo vermek değil, sağlıklı ve kalıcı kilo vermektir. Kilo terapilerinde danışanların uzaklaşamadıkları sağlıksız gıdalara karşı isteksizlik oluşturularak, bağırsak sağlığını bozabilecek zararlı etkiler ortadan kaldırılmaktadır. Bağırsak terapisi ile birlikte genel frekans temizliği de yapıldığından kan değerlerindeki, kan basıncındaki, hormonlardaki dalgalanmalar düzenlenebilmektedir. Aynı zamanda kişiler renk terapileri ile psikolojik olarak da desteklenmektedir. Mora terapi ile sağlıklı ve mutlu şekilde kilo vererek bütünsel sağlığınızı geri kazanabilirsiniz.




21 Aralık 2018 Cuma

MORA TERAPİNİN ASTIM TEDAVİSİNDE KULLANIMI


Astım, havayollarını yani akciğerlere hava taşıyan bronşları etkileyen bir hastalıktır. Havayolları mikrobik olmayan sebeplerden dolayı iltihaplanıp hassaslaşarak polen, soğuk hava/su, stres ve hormonlar gibi bazı etkenlerden kolaylıkla tahriş olarak tepki vermeye hazır hale gelmektedir. “Tetikleyici” olarak da adlandırılan bu etkenler; havayolu duvarının şişerek ödemli hale gelmesine yol açmaktadır. Bu şişme, zaman zaman hava akımını engelleyerek solunum sıkıntısına neden olabilmektedir. Bu dönemlere de astım nöbetleri denmektedir.

İlerleyen iltihapla birlikte havayolu duvarında kalınlaşma meydana gelmektedir. Aynı zamanda havayollarındaki salgı bezlerinden hava akışını önleyen yapışkan bir salgı olan mukus salınımı başlamaktadır. Verilen bu tepkiler solunum yollarının daralmasına ve kişinin nefes alıp vermesini zorlaştıran astım belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.



Astım, hava yollarının tıkanmasına bağlı ataklar şeklinde kendini göstermektedir. Astım belirtileri genellikle; öksürük, nefes darlığı, hırıltılı nefes alıp verme ve göğüste sıkışma hissidir. Astım belirtilerinin astım tanısı konulmasına yardımcı olabilmesi için; tekrarlayıcı olmaları, gece ve sabaha karşı ortaya çıkmaları, bazı alerjen maddelere maruz kalınması veya egzersiz sonrası tetiklenmeleri gerekmektedir. Astım hastaları atak geçirmedikleri sürece kendilerini iyi hissetmektedirler.

Astım tanısı, detaylı hasta öyküsü, muayene bulguları ve solunum fonksiyon testleri ile konulabilmektedir. Genel astım belirtileri ise şöyledir; genellikle kuru denebilecek ve gece uykudan uyandıracak şekilde kuvvetli öksürük, hırıltılı solunu, göğüste tıkanıklık ve sıkışma hissi, soluk alıp verirken ıslık sesi ve nefes darlığıdır.

Astımı tetikleyen nedenleri; ev tozu akarları, ev hayvanları, hamam böcekleri, küf mantarları ve polen gibi allerjenler, mesleksel etkenler, sigara kullanımı, ev içi ve dışı hava kirliliği, enfeksiyonlar, nezle, sinüzit, burun polibi gibi üst solunum yolu hastalıkları, gastroözofagial reflü (GÖR), psikolojik faktörler, ilaçlar, obezite ve bazı besinler şeklinde sıralamak mümkündür.

Mora terapi yönteminin solunum yolunu etkileyen alerjilerde ve astımda kullanımı sonucu hasta semptomlarında gözlemlenebilir derecede azalma ve ilaç kullanımında tatmin edici şekilde bir azalma söz konusudur.

Tüm terapilerde olduğu gibi astım ve alerjiye de bütünsel yaklaşıldığında; lenfatik drenajın yetersizliği vücudun toksik kirlenmesinin ana nedenlerindendir ve buna bağlı olarak hücreler arası sıvının akışkanlığı azalmaktadır. Akışkanlığın azalması toksik kirlenmenin artışına, yani hücre metabolizması sonucu oluşmuş atık maddelerin, proteinlerin ve diğer kimyasal madde ile ağır metallerin birikmesine yol açmaktadır. Bu nedenle hücreler fonksiyonlarını yerine getiremez hale gelmektedir. Tedavi öncesi genel detoksifikasyona mutlaka yer verilmelidir.

Vücudun en önemli immünolojik organlarından olan lenfatik ve bağırsak sistemlerinin fonksiyonlarını bozacak yüklerin bulunması, bağırsaklar üzerinde çeşitli mantarların –özellikle de Candida yükünün- yoğun olması gerek alerjik rahatsızlıkların gerekse de kronik birçok hastalık tablosunun tedavilere direnç göstermesinin ana nedenlerindendir. Vücudun ve özellikle bağırsakların Candida yükünün olması vücudun bağışıklık sistemini önemli oranda baskıladığı için Candida’ ya yönelik temizleme işlemi, alerji tedavisi ile eşzamanlı hatta daha önce yapılmalıdır.

Obezite ve sigara kullanımı astım hastalarını olumsuz etkilediğinden, bu tip danışanların tedavisinde Mora kilo terapileri ve Mora sigara bırakma terapilerine mutlaka yer verilmelidir. Ayrıca hastaların herhangi bir besin veya çevresel alerjenlere alerjisi olup olmadığı test edildikten sonra astımı tetikleyebilecek sebepler ortadan kaldırılacak şekilde tedavi planı oluşturulmalıdır. Özellikle polen alerjisinde mümkün olduğu kadar geniş bir spektrumda polen tozunu tedaviye dâhil etmek gerekmektedir. Bu konuda hastayla iyi bir iletişim kurulup, bahçeden veya ormandan gerekli polenler temin edilebilmektedir. Bütün yıl devam eden solunum alerjilerinde (astım, allerjik rinit), küf mantarları ve toz akarları düşünülmeli ve özellikle yatak odasından, dolapların üzerinden ve banyo gibi nemin fazla olduğu mekânların duvarlarından elektrikli süpürge ile alerjen temin edip, tedaviye eklemek alerji ve astım tedavilerinde başarıyı artıracak uygulamalardır. 

14 Ocak 2017 Cumartesi

Metabolik Sendrom nedir ve nasıl tedavi edilir?

Yaşam tarzının değişmesi, yaşam şartlarının değişmesinin doğal bir sonucudur. Teknolojik gelişmeler, okuma yazma oranın artması gibi sıralanabilecek global etkenler kentleşme oranını artırmış, yeni bir yaşam tarzı ortaya çıkarmıştır. Bireylerin eğitimi, gelir düzeyi, yaş ve cinsiyet gibi özelliklerini kapsayan sosyoekonomik şartların iyileşmesinin kişinin beden ve ruh sağlığı üzerindeki güçlü etkisi yadsınamaz bir gerçektir. Üretim tarzının değişmesi, kol emeğinden beyin emeğine geçişte sağlık sorunları da şekil değiştirmiştir.

Artan sosyoekonomik düzey ile hazır gıdaların tüketimi artmış, hareketsiz yaşam yaygınlaşmış ve bunların sonucu olarak obezite, sindirim sistemi sorunları ve metabolik hastalıklara rastlanma oranında belirgin bir yükselme olmuştur. Masa başı çalışma, hareketsiz ve stresli mesai saatleri halk arasında insulin direnci, kalp hastalıkları ve tansiyon gibi isimlere bilinen hastalıkları kapsayan metabolik sendromun görülme sıklığını artırmıştır. Yaşam tarzı ile doğrudan bağlantılı olan metabolik sendromun tedavisinde başarılı sonuçlara imza atmış bütünsel tıp yöntemi Mora Terapiyi hastalarına uygulayan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Mustafa Çalık, metabolik sendromlu hastalarda iyileşmeye dair Mora Terapi ile gerçekleştirilmek istenen iki amacı şu şekilde özetliyor:

“Birincisi karbonhidrat bağımlılığını azaltmak veya bitirmek, ikincisi ise efektif bir detoksifikasyon ile insülinin etkinliğini artırmak.” 

Kilo almaya neden olmasının dışında metabolik sendorumun ortaya çıkmasında da oldukça etkili olan karbonhidrat bağımlılığı için hastanın bağımlısı olduğu şeker, tatlı, çikolata, buğday ekmeği, un ve tuz gibi maddeler tüplere konularak Mora Terapi cihazları aracılığıyla vücuttan siliniyor. Vücuttaki doku ve sistemler arasındaki iletişimin elektromanyetik frekanslar yardımıyla gerçekleşmesinden yola çıkan Mora Terapi teknolojisi, karbonhidrat bağımlılığı ile tahribata uğramış hücrelerin yeniden sağlıklı hale getiriyor.

Karbonhidrat bağımlılığının vücuttan silinmesi ile hastalanın kalori alımı azaltılarak metabolik sendroma yola açan belirtilerin ortadan kaldırılması amaçlanıyor. Mora Terapi tedavisinde aynı zamanda tedaviyi desteklemek için hastaya alkali beslenmeyi içeren bir diyet listesi veriliyor. Metabolik sendromda Mora Terapi tedavileri uygulanırken hastanın bütünsel olarak iyileşmesi ele alındığı için vücudun tüm zararlı maddelerden kurtulması amaçlanır. Bu amaç doğrultusunda hastalara özel bir detoks programı uygulanır. Bu detoks sırasında hastaların bol su tüketmesine özen gösterilir ve hayvansal proteinlerden uzak durması önerilir.


20 Haziran 2016 Pazartesi

Mora Terapi ile kilonuzu kaderiniz olmaktan çıkarın


Kilo alma konusu, tüm bilimsel ve toplumsal çalışmalara rağmen baş ağrıtan bir konu olmayı sürdürüyor. Toplumsal çalışmalara, uyarılara ve önlemlere rağmen modern yaşamın hayatımıza kattığı tüketim alışkanlıkları ve düzensiz beslenme biçimi bize kontrol etmekte güçlük çektiğimiz kiloları miras bıraktı. Fazla kilolar konusunda hatalı beslenme, insülin direnci, hareketsizlik ilk sıraya yazılabilecek nedenler olarak anılırken basit psikolojik travmaların dahi beslenme alışkanlıklarını değiştirebildiği bilmekte. Özellikle çevresel etkenlerin önemli rolü olan kilo alma konusunda vücudumuzu tanımak, kilo almaya neden olan alışkanlıkları bilmek son derece önemli. Kilo alımının artması ve kalori harcanmasının azalmasına neden olan faktörleri tanımak, doğru beslenme alışkanlıkları kazanmak kilo verme konusunda yardımcı olan bilgiler arasında.


En basit ifade ile sağlıklı kiloda kalmak için vücudumuzun yakabileceği kadar besin almak gerekir. Eğer yakabileceğimizden daha fazla gıda alırsak, fazla kaloriler vücudumuzda yağ olarak birikir ve kilo sorunu ortaya çıkar. Asıl olarak kilo almaya veya obeziteye neden olan başlıca faktörler hareketsizlik ve aşırı beslenmedir. Bunların dışında Tiroid bezi yetmezliği (hipotiroid), insülin direnci, kan şekeri düşüklüğü, böbreküstü bezinin aşırı kortizol üretmesi, yumurtalıklardaki kistler ve hormon bozuklukları gibi fiziksel sorunlar; az su içmek, aşırı alkol tüketimi, depresyon, bazı psikolojik sorunlar, emeklilik ve gece vardiyasında çalışmak gibi sosyal ve psikolojik nedenler kilo alımında önemli etkenlerdir.

Mora Terapi farkı


Sebebi ne olursa olsun alınan kilolardan doğal yöntemlerle kurtulabileceğiniz Mora Terapi seanslarıyla diyet yapıyor hissi yaşamadan yeme isteğinizi azalıyor. Tamamlayıcı tıbbın önde gelen uygulayıcılarından Mora Terapi cihazları; ekmek, makarna, hamur işleri, tatlılar gibi karbonhidrat içeren besinler ile tuz, kahve, çay ve alkol gibi metabolizmaya zarar veren gıdaları yeme isteğinizi ortadan kaldırıyor. Mora Terapi cihazları, vücudun doku ve sistemler arasındaki iletişimin elektromanyetik frekanslar yardımıyla gerçekleşmesinde yola çıkarak, kişinin metabolizmasındaki rafineri karbonat bağımlılığını bu frekanslar yardımıyla silerek, yeme isteğini ve insülin direncini azaltıyor. Türkiye’de 100’den fazla merkezde uygulanan Mora Terapi yöntemiyle bireyler ilk seansta yemek alışkanlıklarında fark edilir bir değişim yaşadıklarını asıl etkinin ise 2. seansı takip eden günlerde ortaya çıktığını dile getiriyor.

Zayıflama programlarının kişinin diyet haline psikolojik uyum sağlayabildiği ölçüde başarılı olduğu bir gerçek. Mora Terapi, kilo almaya yol açan nedenler ile duygu durumu arasında bir bağ olduğunu ve bağ üzerinden geliştirdiği çözüm ile bireylerin hem zayıflamasını hem de duygu durumundaki iyileşmeyi ortaya koyuyor. Bu sebeple bireylerin diyette yaşadığı halsizlik, yorgunluk, depresif hallere yol açmıyor. Mora Terapi duygu durumunun güçlendirilmesine ve bireyin kendisini duygusal olarak çok daha iyi hissetmesini sağlıyor.

























21 Ocak 2016 Perşembe

Hayalimiz gerçeğe dönüşüyor: Aç kalmadan zayıflamak mümkün

Toplumsal çalışmalara, uyarılara ve önlemlere rağmen modern yaşamın hayatımıza kattığı tüketim alışkanlıkları ve düzensiz beslenme biçimi bize kontrol etmekte güçlük çektiğimiz kiloları miras bıraktı. Fazla kilolar konusunda yanlış beslenme, insülin direnci, hareketsizlik ilk sıraya yazılabilecek nedenler olarak anılırken basit psikolojik travmaların dahi beslenme alışkanlıklarını değiştirebildiği bilmekte.

Kilo vermenin bazılarımız için adeta bir işkenceye dönüştüğü ve defalarca denemenin sonunda elde kalan hayal kırıklığı malum. Aç kalmadan zayıflatacak yöntemleri dört gözle arar olduk, yeme alışkanlığını değiştirerek kilo vermek ise epey zorlayan bir süreç. Çocukluğundan itibaren edindiği yeme alışkanlıklarını bir an değiştirmek zorunda kalan bireyler aynı zaman psikolojik olarak da baskı altında kalıyor ve bu da kilo vermeyi neredeyse imkansız hale getiriyor.

Diyet yapıyor hissi yaşatmadan yeme istediğimiz azaltan tamamlayıcı tıp yöntemi Mora terapi cihazları;ekmek, makarna, hamur işleri, tatlılar gibi karbonhidrat içeren besinler ile tuz, kahve, çay ve alkol gibi metabolizmaya zarar veren gıdaları yeme isteğinizi ortadan kaldırıyor. Türkiye’de 100’den fazla merkezde uygulanan bu tamamlayıcı tıp yöntemini kullanan bireyler, ilk seansta yemek alışkanlıklarında fark edilir değişim yaşandığını ve asıl etkinin 2. seansı takip eden günlerde ortaya çıktığını dile getiriyor.




Yeme alışkanlığında iyileşme


Zayıflama programlarının işe yaraması ve kalıcı olmasında en önemli faktörünün kişinin diyet haline psikolojik uyum sağlayabilmesidir.Yeme alışkanlığında yapılacak pozitif bir düzenlemeyle uzun diyet listelerinin içinde kaybolmayan bireyler daha mutlu ve sağlıklı kilo veriyor.Kilo verme konusunda özellikle zorluk çekilen konulardan olan tatlı yeme isteğinin terapi sonrası ortadan kalkması bireyi psikolojik olarak da rahatlatıyor.

Vücudumuzdaki doku ve sistemler arasındaki iletişimin elektromanyetik frekanslar yardımıyla gerçekleştiğinden yola çıkarak; metabolizmamızdaki rafineri karbonhidrat bağımlılığını bu elektromanyetik frekanslarla silen, yeme isteğini azaltan ve insülin direncini azaltan Mora terapi, sağlıklı şekilde verilen kiloları korumayı da kolaylaştırıyor. Zararlı ve toksik madde frekanslarının vücuttan silinmesiyle yapılan seanslar sonrası bireyler eskiye oranla; bağışıklık sistemi daha güçlü, vücutta birikmiş toksik maddelerden arınmış ve daha sağlıklı olarak yaşamını sürdürüyor. Biyofiziksel süreçler ile vücudu temel olarak kilo vermeye zorlamayan bu yöntemi kullanan bireyler metabolizmalarındaki dengelenmeyi ve sağlıklı deviminin kısa süre içinde farkına varıyor. Rahatlayan ve sağlıklı bir şekilde kilo kontrolünü sağlayan bireyler pek çok fiziksel rahatsızlıklarının da iyileştiğini gözlemliyor. Anormal olan ve anormalliğin aşırı uçlarda olduğu durumları normalleştirmenin mümkün olabildiğini bilmekteyiz. Söz konusu dengesizliğin giderilmesi amaçlayan Mora terapi yöntemi de tam bu noktadan hareketle bireyin metabolizmasını ve enerjisini dengeliyor.



21 Temmuz 2014 Pazartesi

Kötü Alışkanlıklara 'Mora' Terapisi

Her maddenin bir titreşime ve farklı frekanslara sahip olduğu gerçeğinden yola çıkılarak uygulanan mora terapi sayesinde hem bağımlılıklarınızdan kurtulabilir hem de kilo verebilirsiniz. Bu yöntemde hastanın kan, tükürük veya idrar örneği makineye tanıtılarak karşılıklı alışveriş sağlanıyor. 
FREKANSLA KÖKTEN ÇÖZÜM
Kişinin bağımlı olduğu madde cihaza tanıtılıyor. Maddenin anti frekansı, kişiye akupunktur noktalarından yükleniyor. Liv Hospital Mora Terapi Uzmanı Liana Pesah, hissedilmeyen bir titreşim dalgası verildiğinden dolayı hastaların tedavi sırasında hiçbir şekilde acı duymadığını belirtiyor. Bağımlılık durumunda yapılan işlem, maddenin cihazın içine konulması ve alınan elektromanyetik titreşimlerin vücuttan silinmeye çalışılmasıyla gerçekleştiriliyor. 
YÜZDE 90 BAŞARI SAĞLIYOR! 
Liana Pesah, “Mora terapi ile kişinin üzerinde sağladığımız disiplin çok faydalı. Kişilerde yemek yeme isteği azalıyor. Yöntemi, daha çok beslenme alışkanlıkları üzerinde kullanıyoruz. Bunu bölgesel inceltme cihazlarıyla da destekliyoruz. Zayıflamada başarı oranı ise yüzde 90” dedi. Glutenli yiyecekler ya da domates gibi sadece tek bir gıda üzerindeki isteği engellemeye de yarayan mora terapi, alerjik hastalıklara sahip kişilerin olası sağlık problemlerini en aza indiriliyor. İlk seanstan sonra 3 gün bağımlı olunan maddelerin tüketilmemesi gerekiyor. 
Bağımlılığa ve kilolara veda edin 
Mora terapi yaygın olarak sigara bırakma, alkolü bırakma, hafif uyuşturucuları bırakma ve zayıflama konusunda kullanılıyor. Zayıflama amaçlı kullanımda bahsedilen “Silme” işlemi sigara ya da alkol üzerinden değil, “karbonhidrat tipi gıdalar” üzerinden yapılıyor. 
http://www.aksam.com.tr/yasam/kotu-aliskanliklara-mora-terapisi/haber-325198

16 Haziran 2014 Pazartesi

Sağlıklı ve Kalıcı Kilo Vermek

Hızlı kilo verdiren birçok diyet her bahar olduğu gibi yine herkesin gündeminde. Ancak hızlı kilo verdiren diyetler kalp sağlığı açısından tehlike yaratıyor. Uzun süren açlıklar, tek tip besinlerin alındığı diyetler ve tüm kış hareketsiz kalan bedenin birden egzersizle tanışması… Hızlı kilo vermek uğruna yapılan tüm bu davranışlar kalp sağlığını olumsuz etkiliyor. Sağlığı tehlikeye atmadan zayıflamanın en önemli kurallarından birinin verilen kilonun haftada 0,5-1 kiloyu aşmamak olduğunu belirten Kardiyoloji Uzmanı Dr. Utku Zor, kalp sağlığını zorlayan diyetlere dikkat çekti. Dr. Zor'a göre zayıflamak isterken kalp sağlığını bozan 5 hata şöyle:




1- Uzun süreli açlık tansiyonu ve kan şekerini etkiler: Kısa süre içerisinde fazla kilo vermek isteyenlerin yaptığı en önemli hatalardan biri şok diyetler. Bu diyetlerde uzun süreler aç kalınıyor ve öğünlerdeki yemek miktarları çok az oluyor. Öğün atlayarak yapılan diyetlerde ilk olarak metabolizma bu durumdan etkileniyor. Tansiyonda ani düşüşler ve kan şekerinde düzensizlikler meydana geliyor. Bu durumu takiben de aşırı halsizlik, baygınlık gibi sorunlar yaşanabiliyor.

2- Şok diyetten sonra hızla alınan kilo, diyabet riskini artırır: Şok diyetlerle verilen kilolar genellikle çok hızlı bir şekilde geri alınıyor. Yaza zayıf girmek sağlansa da sonbaharda diyetin bırakılmasıyla birlikte kilolar verilenden daha hızlı bir şekilde alınıyor. Ani kilo vermek ve ardından hızlı şekilde almak insülin direncine yol açarak şeker metabolizmasında dalgalanmalara neden olabiliyor. Bu tür dalgalanmalar da kişinin ileride şeker hastalığına yakalanma riskini artırıyor.

3- Ani kilo alıp vermek kalp krizi riskini artırır: Beslenme düzeninde yapılan ani değişiklikler, kolesterol profilinde de dalgalanmalar yaşanmasına neden oluyor. Kısa sürede yüzde 10 veya daha fazla kilo artışı olan orta yaşlı bireylerde ilerleyen yıllarda kalp krizi riskinin arttığı gözlemleniyor.

4- Protein diyetleri kolesterolü dengesini bozabilir: Son zamanlarda sıklıkla tercih edilen tek tip beslenmenin uygulandığı diyetler ilk etapta hızlı kilo vermeyi sağlıyor. Ancak uzun süre yapıldığında vücutta pek çok dengenin alt üst olmasına neden olabiliyor. Sadece proteinden zengin gıdaların alınması kolesterol profilini olumsuz etkileyebiliyor. Hayvansal gıdaların sık olarak tüketilmesi kolesterol ve doymuş yağ oranını artırıyor. Bu diyetlerle kilo kaybı yaşansa da kişilerin kötü kolesterol düzeyleri artıp, iyi huylu kolesterol düzeylerinde düşüş yaşanıyor. Ayrıca fazla protein alımının diyabet riskini artırdığı yakın zamanda açıklanan çalışmalar ile gösteriliyor.

5- Spora aniden yüklenmek kalp krizi riskini artırır: Kış boyunca hareketsiz kalanların bahar aylarında zayıflamak için spora başlaması ve vücuda hızlı bir şekilde yüklenmesi kalp krizine bile neden olabiliyor. Özellikle 40 yaşın üzerindeki bireylerde tansiyon ve kolesterol yüksekliği gibi sorunlar da yaşanıyorsa spora başlamadan önce mutlaka bir kardiyoloji hekimine muayene olmaları öneriliyor.

KALP SAĞLIĞINI KORUYARAK ZAYIFLAMAK MÜMKÜN
1- Şok diyetlerden kaçının: Ani kilo alıp vermeler kolesterol ve şeker metabolizmasında dalgalanmalara neden olabiliyor. Bu durum da şeker hastalığı ve kalp krizi gibi risklerini beraberinde getirebiliyor.

2- Hedefiniz uzun vadede kilo vermek olsun: Sağlıklı diyetin en önemli kurallarından biri hızlı kilo vermemek. Amacınız haftada en fazla 1 kilo vermek olsun. Ayda 4 kilo ve üzerinde kilo vermeyi vadeden diyetlerden uzak durun. Unutmayın ki hızlı verilen kilolar kısa sürede fazlasıyla geri alınıyor.

3- Beslenme alışkanlıklarınızda kalıcı değişiklikler yapın: Yediğiniz yemek miktarlarını azaltmak yerine kalori dengesi yapın. Öğünlerinizdeki karbonhidrat ve protein değerlerini dengede tutun. Bu durumu da hayat boyu devam ettirmeyi hedefleyin.

4- Akdeniz diyetini uygulayın: Sağlıklı yaşamı desteklediği gösterilen tek diyet Akdeniz diyetidir. Sebze, meyve, kuru baklagil, balık ve zeytinyağının bolca yenildiği, kırmızı et tüketiminin ise az olduğu bu diyet, hem lezzet hem de sürdürülebilirlik açısından etkili.

5- Egzersizi hayatınızda devamlı kılın: Egzersiz yapmak denildiğinde aklınıza çok karışık egzersiz programları gelmesin. Günde 30-45 dakika tempolu bir yürüyüşü haftada 4-5 kere tekrar etmeniz sağlığınızı korumak veya iyileştirmek için yeterli. Daha yüksek tempoda yapılan sporun kalp ve damar sağlığı açısından fazladan bir faydası olduğu bilimsel olarak gösterilmiyor.

6- Spora başlamadan önce doktor kontrolünden geçin: Spora başlamadan önce mutlaka doktor kontrolünden geçmek gerekiyor. Özellikle 40 yaşından sonra sporun yüksek tempoda yapılmaması gerekiyor. Yakın zamana kadar egzersiz geçmişiniz yoksa ve kolesterol, tansiyon, sigara kullanımı, diyabet gibi sorunlarınız varsa spora başlamadan önce mutlaka doktor kontrolünden geçin.
http://www.ntvmsnbc.com/id/25342602