elektrohomeopati etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
elektrohomeopati etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Temmuz 2019 Pazartesi

HOMEOPATİ NEDİR?


Grekçe’de “homeos -benzer”, “pathos-hastalık” demektir. Homeopati, “benzeri benzer ile tedavi etme” (similia similibus currentur) prensibine dayanır.

Homeopati 18. Yüzyılın başlarında Alman Doktor Samuel Hahnemann tarafından bulunan ve vücudun kendini doğal olarak iyileştirmesine yardım eden bir tamamlayıcı tedavidir.

Hastalık belirtileri aslında hastalık ile savaşan vücutta meydana gelen değişikliklerdir. Klasik tıp bu belirtileri ortadan kaldırmaya çalışır.  Öksürüğü keser, ateşi düşürür, ağrıyı dindirir. Homeopati ise belirtileri olduğu gibi ele alır, vücudun savunma sistemine dair işaretler olarak görür, bastırmaya çalışmaz.

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre en sık kullanılan tamamlayıcı tıp yöntemidir. Avrupa’da halkın %50’den fazlası homeopatik tedavi görmekte, doktorların %50’den fazlası homeopatiyi diğer tedavi yöntemleri ile birlikte önermektedir

Fransa’da geçtiğimiz yıllarda yapılan bir araştırmada reçetelenen ilaçların %60’ının homeopatik ilaç olduğu, hastaların %75’inin homeopatik ilaçlara dair daha etkin ve daha az yan etkisiz görüşünde olduğu görülmüştür. Bu konuda ülkemizde henüz bir düzenleme yapılmamış olmakla birlikte, Homeopatik ilaçları genel olarak Avrupa ve İngiltere’deki eczanelerde bulmak her zaman mümkündür.







Homeopatide hastalık tanımı, beden, zihnin ve ruhun “bütün olarak” etkilenmesi, organizmanın tamamının dengesinin bozulmasıdır. Hastalığın sebebi bir organda meydana gelen bozukluk değil bütünün (bedenin yaşam enerjisinin, kendi iyileştirme gücünün) dengesinin bozulmasıdır. Homeopatik maddelerin enerji verici özelliklerinden faydalanarak vücuttaki uyum ve denge yeniden sağlanır. Vücudun savunma ve iyileşme sistemleri güçlenir, bir başka deyişle kişinin yaşama gücünü harekete geçirir. Herkesin DNA sarmalı kendine özgüdür ve bu sarmal o kişinin fiziksel ve psişik özelliklerini belirler. Bu yüzden homeopatide değişik organların bozulmasında değişik ilaç vermek yerine, insanın bütününü kapsayan bir ilaç seçilir.


Bu tedavideki amaç, hastaya zarar vermeden, ılımlı ve güvenilir bir yolla hastalığı tümüyle ve kökten iyileştirmektir.

Sağlık dolu günler.

8 Şubat 2019 Cuma

HOMEOPATİK NOSOD TEDAVİSİ NEDİR?


Grekçe’de ‘homeos’ benzer, ‘pathos’ hastalık demektir. Homeopati, benzeri benzer ile tedavi etmek anlamına gelmektedir. Hastalık belirtileri aslında, hastalık ile savaşan vücutta meydana gelen değişikliklerdir.

Klasik tıp, daha çok hastalık belirtilerine odaklanarak onları ortadan kaldırmaya çalışmaktadır; öksürüğü kesmek, ateşi düşürmek, ağrıyı dindirmek gibi. Homeopati ise belirtileri olduğu gibi ele almakta, vücudun savunma sistemine dair işaretler olarak değerlendirmektedir. Kısacası homeopati hastalık belirtilerinden ziyade hastalığı bütünsel olarak ele almaktadır.

Örneğin, yüksek tansiyon hastaları hayatları boyunca tansiyonlarını dengede tutacak ilaçlar kullansalar bile, genellikle kalp enfarktüsü, beyin kanaması gibi komplikasyonlar neticesinde hayatlarını yitirebilmektedirler. Bu gibi durumlarda, belirtileri ortadan kaldırmanın hastalığı iyileştirmediğini, bastırılan belirtilerin uzun vadede farklı formlarda karşımıza çıkabildiğini göstermektedir.


Homeopati kişiye özel ve bütünsel bir tedavi yöntemidir. Homeopatide her hasta için tamamıyla doğal maddelerden (bitkiler, mineraller, organik ürünler, nosodlar…) karışımlar (remedi) hazırlanmaktadır. Homeopatik remediler sağlıklı kişilerde hastalığa özgü belirtiler oluştururken, hastalarda iyileşme aracı olmaktadır. Hazırlanan remediler, bireye özgü belirtilerin bütününe etki etmektedir. Çünkü her insanın vücudu ve hastalığı kendisine özgü belirtiler göstermektedir.


Homeopatinin en temel ilkesi ‘benzer benzeri iyileştirir’ prensibidir. Bu inanışa göre, homeopatlar herhangi bir hastalık veya belirtiyi, o belirtiyi oluşturacak maddelerin iyileştirebileceğini savunmaktadırlar. Homeopatlar tarafından, iyileştirici özellikleri bulunan bu maddelerden yapılmış çözeltilere “homeopatık remedi” denmektedir.

Homeopatik remediler maddelerin enerjilerini açığa çıkaran ‘potansiyalizasyon’ yöntemiyle hazırlanmaktadır. Bu ilaçlar ileri derecede sulandırılarak ve mekanik enerjiye tabi tutularak hazırlanmaktadır.
Homeopatik remediler; Mineraller, bitkiler, hayvanlar, hastalıklı veya sağlıklı vücut dokuları veya sıvıları ve ay ışığı, X-Ray ışınları gibi ölçülemeyen, tartılamayan maddelerden elde edilebilmektedir.

Hastalıklı akıntılar, hastalık virüsü ve organ parçaları gibi materyallerden oluşturulan remedilere nosode denmektedir. Örneğin; Tubercilinum-Tüberkülozun hastalıklı ifrazatı (balgam), Medorrhinum- Gonore akıntısındaki virüs, Carsinosinum- Kanserli meme dokusu gibi.

Nosodlar, bedensel, duygusal veya zihinsel açıdan kullanılabilmektedir. Carcinosin nosodu; kanserli meme dokusundan hazırlanmaktadır ve nosodların ana teması umutsuzluktur. Yapılan araştırmalarda; Carcinosin nosodu’ nun   bazı kanser hastalarında veya ailesinde kanser hastası olanlarda umutsuzluğu ortadan kaldırabilmek için kullanılabildiği saptanmıştır. Gonore akıntısından alınan virüsten elde edilen remedi Medorrhinum nosodudur. Yine yapılan araştırmalara göre; doğuştan gelen hastalıklarda, yeni evlenen kadınlarda görülen hastalıklarda (bastırılmış gonore olabilir) da göz önünde bulundurulmalıdır.

Mora Nova cihazındaki Bach Çiçekleri gibi Nosodelar da elektrohomeopati yöntemi ile hastalıkları veya duygu durumu iyileştirmeyi amaçlamaktadır. Yine Bach Çiçeklerinde olduğu gibi hastalıklı dokulardan, virüslerden veya vücut akıntılarından hazırlanmış olan remedi frekansları cihaza kayıtlı şekilde bulunmaktadır ve bu şekilde hastaya verilebilmekte veya homeopatik sıvı oluşturulabilmektedir. Her terapide olduğu gibi burada da amaç bütünsel olarak sağlıklı olabilmektedir. 



1 Eylül 2018 Cumartesi

SCHÜSSLER TUZLARI


Hücre veya doku tuzları olarak da bilinen Schüssler tuzları,1873 yılında Alman biyokimyacı William H. Schüssler tarafından geliştirilmiştir. Vücudun ihtiyaç duyduğu bazı önemli minerallerin, vücuttaki hücrelerinin tümünde, uygun bir denge içinde olduğunu bulmuştur. Bir dengesizlik veya bu minerallerin herhangi birinin eksikliğinin, dokularda hastalığa yol açabileceğini ve dokulara eksik minerallerin takviye edilmesi dengesizliği düzelteceğinden hastalıkların da ortadan kalkabileceğini savunmuştur.

Schüssler’in belirlediği 12 hücre tuzu bulunmaktadır. Dr. Schüssler’in ölümünden sonra öğrencileri, bu 12 temel tuza ek olarak 15 yeni hücre tuzu daha geliştirmiştir. Bu tuzları tamamlayıcı ya da ilave tuz hücresi olarak adlandırmışlardır. Dr. Schüssler’in mineral tuzları, hücrelerdeki kimyasal süreçleri düzenler.  Vücudunuzun kendi kendini iyileştirme gücünü teşvik ederler.


Schüssler tuzları homeopatik tedaviler sınıfında, temel vücut fonksiyonlarını destekleyen homeopatik bilgi olarak kullanılır. Homeopatiler potans denilen seyreltme yöntemi ile en etkin formlarına kavuşurken “X” birimi elementin seyreltme (potans) oranını göstermektedir. Bazı elementler 12X potansında hazırlanırken bazılar 3X veya 6X ile en etkili formlarına kavuşurlar.

Mora elektrohomeopati programında, her Schüssler tuzu etkin olduğu potansta kayıt edilmiştir. İstenildiğinde, program içinden çağırılarak tedavi ve homepatik ilaç yapımı için kullanılabilir. Bu özellik hastaya göre doz ayarlaması yapma imkânı da sunmaktadır.


Her tuzun etki ettiği organlar ve kullanım alanları farklıdır. Eklem rahatsızlıklarından kilo problemlerine kadar çeşitli birçok alanda kullanılabilecek Schüssler tuzu bulunmaktadır.

Schüssler tuzları, Mora Terapi cihazlarında elektrohomeopati yöntemiyle kullanılmaktadır. Bach çiçekleri terapilerinde olduğu gibi elektronik ortamda yüklü Schüssler tuzları homeopatik ilaç olarak kişilere uygulanmaktadır. Schüssler tuzlarının size uygun tedavilerini mutlaka deneyimlemelisiniz. 





23 Temmuz 2016 Cumartesi

Elektro homeopati aşamaları

Homeopatik ilaç frekanslarını kullanabilen Mora Terapi cihazlarında, tedavi sürecini anlatan açıklayıcı infografik.