dengeli yaşam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dengeli yaşam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ekim 2022 Pazartesi

BİYOLOJİK SAAT AYARI NEDİR?

 


BİYOLOJİK SAAT NEDİR, NASIL ÇALIŞIR?

Her insanın kendine özgü, farklı bir yaşayış şekli/ yaşam tarzı vardır. Yaşam tarzını şekillendiren ve büyük oranda etkileyen bazı faktörler vardır. Bunlar uyku, beslenme, egzersiz ve diğer çevresel etkenlerdir. Tüm bu faktörler kişinin yaşam kalitesini belirler ve böylelikle gündelik yaşantı şeklini de oluştururlar.

Yaşam şeklini ve kalitesini etkileyen bu fizyolojik etkenler ile birlikte herkesin kendine özgü, doğa ile uyumlu biyolojik saati vardır.

Biyolojik saat, vücutta hormon işleyişiyle denge ve düzen içinde çalışır.

Vücudumuzda doğal olarak kişinin fizyolojik yapısına ve yaşam şekline göre her saatin bir anlamı vardır. Biyolojik saatimize göre vücudumuzda hormon salınımı gerçekleşmekle birlikte fizyolojik mekanizma biyolojik saat ritmiyle yönetilir.

Bu sebeple biyolojik saatte gerçekleşen herhangi bir bozukluk veya aykırılık kişinin gündelik yaşamında meydana gelebilecek aksamalara da neden olabilmektedir.

Herkesin günlük, aylık düzenleri vardır. Belli aralıklarla tekrar eden bu düzen biyolojik saat ile oluşur. Her gün aynı saatte uyanmamız, yemek yediğimiz saatlerde acıkmamız ve yeme ihtiyacı duymamız, yine her gün aynı saatlerde uykumuzun gelmesi biyolojik saatimiz ile uyumlu olarak meydana gelen olaylardır. Bunlarla beraber metabolik durumumuz ve hormon düzenimiz de biyolojik saate bağlı olarak düzen içindedir.

Biyolojik saatimiz beynin içindeki Epifiz bezinde bulunur. Biyolojik saatin bozulmasına neden olan bazı durumlar vardır. Bu durumları şöyle sayabiliriz:

• Uzun mesafeli uçak yolculuğu (Jetlag)

• Gece yemeleri

• Gece ışık kirliliği

• Vardiyalı çalışma

• Ağır hastalıklar gibi geçici çevresel bozukluklar neticesinde biyolojik saatimizde de bozulma meydana gelebilmektedir.

Biyolojik saatin bozulması sonucunda da hormonal bozukluklar, obezite, uyku problemleri, diyabet, kanser ve psikolojik olarak da bipolar bozukluk ve manik depresif bozukluk ortaya çıkabilmektedir. Vücut ritminin bozulması ile ortaya çıkan bu rahatsızlıklar kişinin hayatını ve yaşam kalitesini oldukça olumsuz etkilemektedir.


Vücudumuzun biyolojik saat ayarı nasıldır?

Vücudumuzun doğa ve çevre ile uyumlu bir ritme sahip biyolojik saati olduğunu söylemiştik. Vücudumuzda bu işleyiş şu şekilde gerçekleşir:

İnsan organizması gün ışığı ile entegre olduğundan vücudumuz saat 06.00’da gün ışığı ile birlikte uyanır ve vücut kortizon salgılamaya başlar. (mevsimsel olarak güneşin doğma saati ile birlikte vücudumuzun uyanma saati de değişir.)

Saat 10.00’da vücut ısımız en üst seviyeye ulaşır ve bu saatler zihinsel ve bedensel olarak vücudumuzun en verimli saatleridir.

İlerleyen saatlerde, öğlene doğru vücut yorulmaya başar ve verimliliğin de azalmasıyla birlikte dikkat dağınıklığı yaşanabilir. Vücudun tekrar enerji toplaması ve verimliliğini yakalaması için gün ortalarında kısa mola ve uyku uzmanlar tarafından önerilmektedir.

Bu sisteme göre saat 15.00’da enerji yükselmesi ve beraberinde bellek yenilenmesi görülür.

Bu saate kadar vücudun alışmış olduğu ve beynine kodlanmış olan yemek saatlerinde yemek yeme ihtiyacı hissedilir.

Akşam olduğunda saat 22.00 civarında sindirim yavaşlamaya başlar. Bu nedenle bu saatlerde beslenmenin artık bitmiş olması, sindirim sistemi sağlığını korumak için faydalı olacaktır.

Ve saat 00.00 ve 01.00 arasında beyin, vücudu uyuması için odaklamaya başlar bu saatlerde konsantrasyon zayıflar.

Biyolojik ritim bu şekilde oluşur ve böylece bir yaşam düzeni de var olur. Uyku, nabız, vücut aktifliği gibi yaşamsal faaliyetler, biyolojik saate göre işler.

Bu sebeple biyolojik saate doğrudan etki eden beslenme, uyku gibi faktörlerin düzenli olması yaşamsal öneme ve niteliğe sahiptir.


Konuyla ilgili detaylı bilgi için uzman bir hekime danışmanızı tavsiye ederiz.

7 Şubat 2022 Pazartesi

MORA CİHAZININ AVANTAJLARI NELERDİR

 


  MORA NOVA CİHAZI NEDİR?

 Mora Nova cihazı Dr. Franz Morell ve Erich Rasche tarafından geliştirilen orijinal biorezonans tedavi uygulamasının EN yenilikçi versiyonlarındandır. Yazılım olarak da oldukça gelişmiştir ve son teknoloji ile üretilmiştir.

  BİOREZONANS NEDİR?

 Biorezonans terapisi bir bütünsel tıp yöntemi olup, bütünsel tıp bakış açısını pek çok özelliğiyle kullanan harika bir araçtır. Dr. Morell ve Erich Rasche birlikte geliştirdikleri bu yönteme “biorezonans” ismini vermiş ve 1977 yılında da ilk defa piyasaya sürdükleri cihazları MORA olarak markalaştırmışlardır.

Kısacası, Mora Terapi cihazları dünyadaki ilk biorezonans cihazlarıdır ve 1977’den bu yana sürekli yeni teknolojiye uyumlandırılarak geliştirilmekte ve bütünsel tıp terapistleri ve doktorları için mükemmel birer araç niteliği taşımaktadırlar.

 Biorezonans terapisi; elektromanyetik frekanslar kullanarak vücudun her hücresine etki edebilmek, blokajları ortadan kaldırmak, vücutta bağımlılık veya toksisiteye maruz kalmaktan kaynaklı birikmiş toksinleri uzaklaştırmak, hastalıkları ortaya çıkaran zararlı etkenleri ortadan kaldırmak ve vücudun kendi kendini iyileştirme kapasitesini arttırarak rejenerasyonu başlatmak üzerinedir. Biorezonans terapisi; dünyanın pek çok yerinde yaygın olarak kullanılan, 0,1 hertz ve 1000 hertz arası frekans bilgisini kullanabilen, hemen hemen hiçbir yan etkisi olmayan, ağrısız, acısız ve non invasiv bir terapi yöntemidir. Biyolojik sistemlerdeki fiziksel fenomenleri kullandığı için bu yöntem biyofiziksel terapiler başlığı altında yer alır. 

  MORA TERAPİ NASIL UYGULANIR?

 Mora terapi kişilerin kendi vücut frekanslarını kullanarak uygulanan bir terapi yöntemidir. Tedavi genellikle kişi otururken ve kimi gerekli durumlarda da yatar pozisyonda uygulanır. Mora Nova cihazı terapiyi alacak kişinin vücudunun herhangi bir yerinden içine girecek bir sisteme sahip değildir. Yani non invasiv’dir. Sadece el ve ayak elektrotları ve/veya vücut üzerindeki enerji meridyenlerinin tamamını gören kesişim noktalarına koyulan elektrotlar vasıtasıyla bilgi alışverişi sağlanır ve terapiler yapılır. Terapi süresi yarım saat ile 1 saat arası değişmektedir. Terapi sırasında yalnızca elektromanyetik dalga alışverişi yapılır. En önemli özelliği hemen hemen hiçbir yan etkisinin olmamasıdır. Terapilerde, öncesi ve sonrası yapılacaklara dikkat edildiğinde yorgunluk, bağırsak yumuşaması, baş ağrısı gibi oluşabilecek hafif yan etkiler tamamen elimine edilir. Uygulamacılar tarafından terapiye giren kişiler hassaslıkla takip edilir ve ön uyarılar ve bilgilendirmeler mutlaka yapılır.

Mora Terapi kullanımı kolay ve etkinliği yüksek bir terapi metodudur. Özellikle bağımlılık, kilo kontrolü, alerji, duygu durum bozuklukları, ağrı ve vücuttan toksik madde atılımları için kullanılmakta ve olumlu dönüşler alınmaktadır.

Bütünsel ve fonksiyonel tıp yaklaşımını kullanan uzman pratisyenler ve doktorlar için her türlü kronik hastalık terapisinde iyi bir yardımcı araç niteliğindedir.


Mora Terapi ile destek verilebilen bazı problemler;

-  Bağımlılıklar (Sigara bağımlılığı, Alkol Bağımlılığı, İlaç bağımlılıkları, Gıda bağımlılığı)

- Genel sağlığın desteklenmesi

- Kronik hastalıklarda destek 

- Kronik yorgunluk sendromu

-  Fibromiyalji

- Ameliyat sonrası iyileşmenin hızlandırılması

- Romatizmal hastalıklar ve kas iskelet sistemi ağrıları

- Alerjiler ve Alerji kökenli sağlık problemleri (Egzama hastalığı , sedef hastalığı, alerjik rinit , sinüzit, alerjik astım, gıda alerjileri, solunum yolu alerjileri)

- Detox – Vücudun toksinlerden temizlenmesi

- Gıda duyarlılıkları

- Bağışıklığın güçlendirilmesi

-  Obezite – zayıflama terapileri

- Karaciğer problemleri

- Mide – Bağırsak sistemi

-  Duygu durum bozuklukları


MORA CİHAZLARININ AVANTAJLARI

Mora terapi uygulanırken Mora biorezonans cihazları kullanılır. Sonuçlarına bakıldığında yüksek kullanıcı memnuniyetleri olması cihazların yaygın kullanımı için tercih sebebidir. 

Biorezonansın mucidinin firması tarafından üretilen cihazlar olması bir avantajdır. 1970’lerin başlarından beri know-how içeride saklı tutulduğundan, firmanın yeni nesil mühendis ve doktorları tarafından sürekli geliştirilme olanağı bulunmuştur. 

Şu an dünyadaki en pratik kullanımlı, tam otomatik, software ve hardware’i birlikte barındıran, çift kanallı (aynı anda iki tedaviyi yapabilen), frekans tarama kapasitesi en gelişmiş ve en ince ayar frekans tarama özelliğine sahip cihazlardır. 

Dr. Morel’in ve Mora Terapi camiasında uzun yıllar çalışmış pek çok doktorun da bütünsel tıp yöntemleri üzerinde çokça çalışmış olmaları dolayısıyla, cihaz biorezonans metoduyla birlikte kullanılabilen 50’ye yakın test kit ve modül opsiyonuna sahiptir. Bütünsel Tıp’ın farklı uzmanlık alanlarıyla ilgilenenler kendi alanlarıyla Mora Terapi biorezonans metodunu birlikte kullanma şansı da bulabilmektedir.

Biorezonans metodu içerisinde yapılmış olan pek çok ilke Mora Cihazları imza atmıştır. Renk terapileri, homeopatik ilaç test kitleri, doktorların kendi özel program yazılımlarını cihaz üzerine yazma opsiyonu, EAV ile yapılabilen teşhis imkanı ve hatta bu teşhis metodunun farklı doktorlarca geliştirilmiş versiyonları (Dr. Cornelissen teşhis metodu gibi)  pek çok teknolojik avantajı vardır.


%100 Almanya üretimidir. Firma yıllar içinde kurumsallaşırken kalite standartlarından asla ödün vermemiş, artan rekabet koşulları ve piyasa şartlarına rağmen en kaliteli malzeme kullanma ( manyetik iletkenlik dolayısıyla altın kaplama elektrotlar – mora cihazlarını sarı renk elektrotlarından tanıyabilirsiniz-, 3-4 katla dışarıdaki elektromanyetik alandan koruyan kablolar vb…) alışkanlığını kesinlikle bırakmamıştır.


Biorezonans cihazları üreticileri içerisinde Dünya standartlarındaki yönetmeliklere, belgelendirme sistemlerine uyan yegane firmalardan biridir.


Türkiye’de Mora markasını oturtmuş, bütünsel tıp cihazlarının farklı alanlarıyla da çalışan (biyofoton, manyetik alan, quantum frekans sistemleri gibi) EDT Sağlık Hizmetleri tarafından aynı titizlikle 15 yıldır sektöre hizmet vermekte başarıdan başarıya koşmaktadır. Türkiye’de de aynı dünyada olduğu gibi Mora Terapi cihazları sektörün en başarılı doktorlarının, hastanelerinin ve pek çok sağlık kuruluşunun başarılarına ortak olmaktadır.

Sorularınızı info@mora.com.tr adresine göndermekten çekinmeyiniz. 

18 Ocak 2022 Salı

SÜREKLİ BİR ŞEYLER YEMEK İSTİYORUM DİYORSANIZ...




 SÜREKLİ BİR ŞEYLER YEMEK İSTİYORUM DİYORSANIZ...

Günümüzde birçoğumuz bizim için çok önemli olan beslenmeyi düzenli bir şekilde uygulamıyoruz ve sağlıklı beslenmeye de özen göstermiyoruz. Çeşitli sebeplerden ötürü bozulan beslenme düzeni; hazır gıda ve fast food'a yönelimi arttırmaktadır. Bu tip yiyecekler, içeriğindeki çeşitli maddeler sebebiyle geçici bir tokluk hissi oluşturur. Ayrıca bunlar ve benzeri ürünlerin çoğu, bağımlılık yapma özelliğine sahiptir. Bu özellik gıda bağımlılığı sebeplerinden biridir. Beslenme düzenimizin bozulması ve sağlıksız beslenmenin vücuda olumlu bir etkisi olmamakla beraber birçok olumsuz dönütü vardır. Sağlıksız yiyecekler, sürekli şeker, yağ, tuz, karbonhidrat ağırlıklı beslenme, zamanla doyumsuzluk hissini ve sürekli yemek yeme isteğini ortaya çıkarır. Gıda bağımlılığı işte böyle oluşmaktadır. Yukarıda bahsi geçen tuz, şeker vb. maddelerin fazla tüketimi insanda bağımlılık oluşturabilmektedir. 

Gıda sektöründe, satılan ürünlerin katkı maddesi yüklü olması ve bağımlılık oluşturabilecek gıdaların piyasaya sürülmesi çok olağan bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Satış oranını yükseltmek için uygulanan bu yöntem hiç sağlıklı değildir. Bu gıdaların çoğu yağ, şeker ve kalori değeri çok yüksek ve bağımlılık yaratabilecek gıdalardır. 

KİŞİ NEDEN GIDA BAĞIMLISI OLUR?

Gıda bağımlılığının temel sebebi bir gıdanın kontrolsüz bir şekilde fazlaca tüketilmesidir. Gıda bağımlısı bir kişi aç olmasa bile ‘Sürekli bir şeyler yemek istiyorum’ şikayetine sahip olabilir. Gıda bağımlılığında karşı konulamayan temel iki şey yağ ve şekerdir. Gıda bağımlılığı olan kişi o gıdayı tükettiğinde beyin bir ödül mekanizması geliştirir. Kişi bağımlı olduğu gıdayı tükettiğinde haz duymaktadır. Asıl problem tokluk hissinin ve tüketim kaynaklı haz ve mutluluğun geçici olmasıdır. Beyin yemek yedikten kısa bir süre sonra tüketimin tekrarlanmasını istemeye odaklanmaktadır. Bu bir döngü olarak tekrar eder. Kişi bir gıdayı fazla ve kontrolsüz tüketmesi nedeniyle bağımlı olur, o gıdayı aç olmasa bile sürekli tüketmek ister, kısa bir doyum anı yaşar ve tekrar tüketme isteği yaşar. Bir gıdayı kontrolsüz şekilde tüketim davranışının farklı sebepleri olabilmektedir. 

Beynin bağımlılık bölgesini etkin hale getiren gıdalar daha çok glisemik indeksi yüksek yani kan şekerini hızla yükselten gıdalardır. Bu gıdaların başında karbonhidratlar ve şeker oranı yüksek besinler gelir. Örneğin; beyaz ekmek, kek, makarna, pirinç, glikoz içeren tüm gıdalar, paketli abur cuburlar, ve glisemik indeksi yüksek bazı meyveler...


Gıda bağımlılığının sebebi kimi zaman stres, üzüntü gibi duygu durumları olabilir. Stresli bir hayat süren kişi, özellikle kan şekerini yükselten yiyeceklere bağımlı olabilmektedir. Özellikle yağ, şeker, karbonhidrat miktarı yüksek besinler, stresliyken tüketildiğinde beyin bunu ödül olarak algıladığından kişi haz ve mutluluk yaşar. Bu tüketimin getirdiği mutluluk kişinin yaşadığı stresi geçici de olsa ortadan kaldırdığı için stres anında kontrolsüz gıda tüketimine meyillenme olmaktadır. Bu durum tekrarlandığında bağımlılık ortaya çıkmış olur.

Stres ve beraberinde getirdiği düzensiz beslenme gıda bağımlılığının yanında kişide hormonal bozukluklara da yol açabilmektedir. Sağlıksız fast food yiyecekler, işlenmiş hazır gıdalar insanların hormonal gelişimini oldukça kötü etkilemektedir. Özellikle kadınlarda çok önemli hormonal bozukluklar sıkça görülmektedir. Örneğin; kemik erimesi, adet düzensizliği, aşırı tüylenme, kısırlık, polikistik over sendromu, vajinada kuruluk, çeşitli cinsel problemler, depresyon kadınlarda sık görülen hormonal bozukluklardır. İşte bu bozuklukların temel nedeni düzensiz ve sağlıksız beslenmedir. 

MORA TERAPİ İLE BAĞIMLILIKTAN KURTULMAK!

Başta bağımlılık olmak üzere çeşitli sorunların tedavisinde uygulanan, modern biorezonans tedavi şekli olan Mora terapi ile gıda bağımlılığı bitirilebilmektedir. Gıda bağımlılığı tedavisi uygulanırken Mora Nova cihazının bir bölümüne bağımlı olunan madde yerleştirilir. Biorezonans tedavi, ayna yöntemiyle yani birbirine ters olan iki titreşimin birbirini yok edeceği ilkesiyle çalışır. Bu sebeple bağımlı olunan maddenin titreşimi ters çevrilip vücuda verildiğinde bağımlılık etkisi ya çok üst düzeyde azalır ya da tamamen silinir.

Mora terapi aynı zamanda hormon regülasyon tedavisi de vermektedir.

Kişinin sağlıklı frekansları da cihaz tarafından otomatik olarak yükseltileceğinden hormonal, metabolik ve duygusal durumu da cihaz öncesine göre çok daha iyi olacaktır. Ek olarak duygu durum tedavileri de Bach Çiçekleri terapisi ile terapistin uygun gördüğü durumlarda yapılır.


2 Aralık 2021 Perşembe

SU İÇEMİYORUM DİYORSANIZ...




SU İÇEMİYORUM DİYORSANIZ...

Su; vücudumuz, sağlığımız ve yaşamımız için en gerekli ve önemli maddedir. İnsanın yaşamını sürdürebilmesi için oksijenden sonra ihtiyacı olan bir diğer şey de sudur. İnsan vücudunun yaklaşık %60'ı sudan oluşmaktadır. Aynı zamanda kan, tükürük, idrar ve mide salgısı gibi birçok vücut sıvıları büyük oranda su içermektedir. Bu yüzden her genç ve yetişkin günde en az 1.5 litre su içmelidir, çocuklarda bu oran düşebilir. Özellikle sabah uykudan uyanıldığında hem organları da uyandırmak için hem de geceden gelen susuzluğu gidermek için güne bir bardak ılık suyla başlamak önemlidir.

VÜCUDUMUZ İÇİN SUYUN ÖNEMİ

-Su, besinlerden alınan vitaminler ve mineralleri dağıtma göreviyle taşır.

-Metabolik işleyiş için de çok önemli olan su, vücutta sağlıklı işlevi bulunmayan toksinlerin idrar ve dışkı yoluyla atılmasını sağlar.

-Hücre ve dokulara nüfuz eden su, cildin daha sağlıklı ve canlı görünmesini sağlar.

-Böbrek taşı gibi ciddi rahatsızlıkların önlenmesi için de su içmek oldukça önemlidir.

-Gebeler ve emziren anneler için de çokça gerekli olan su, anne sütünün artmasına yardımcı olur.

-Özellikle yaz aylarında hava sıcaklığından ötürü terle kaybedilen suyu tekrar vücuda almak gerekmektedir.

Kısacası hayatta kalmak için suya ihtiyaç duyarız ve vücudumuzda sağlıklı bir işleyiş olması için de yeteri kadar su tüketmek zorundayız.

NEDEN AZ SU İÇERİZ?

Bazen vücudumuz su eksikliğinin sinyallerini bize vermeyebilir. Ve bu durum bizim ihtiyacımız

olandan daha az miktarda su içmemize neden olabilir.

Pek çok insan ‘su içemiyorum, midem bulanıyor’ şikayetine sahiptir. Ve bu nedenle yeteri

kadar su içmemektedir. Bu durum bazı farklılıklarla düzelmeye açıktır.

Günümüzde oldukça fazla kişi hayatını çok yüksek tempoda çalışarak geçirdiğinden su içmeyi

unuttuğundan yakınır ve az su içer.

Dışarıda kafe, restoran gibi yerlerin çokluğu insanları hazır gıdalara yönlendirmektedir.

Özellikle kutu içecek ve kahve benzeri şeylerle sıvı ihtiyacını karşıladığını sanan insanlar az su içmektedir.

Peki su içemiyorum diyorsanız su içmeyi nasıl kolay hale getirebilirsiniz:

Öncelikle tüketmemiz gereken suyun temiz içerikli olmasına dikkat edilmelidir. Ve suyun yerine içeriği temiz olmayan gazlı içecekler, kahve, çay gibi diğer sıvıları koymaya çalışmaktan olabildiğince kaçınılmalıdır çünkü bu sıvılar bilinenin aksine vücuttan su atılımına sebep olur.

SUYUNUZU TATLANDIRABİLİRSİNİZ!

Su içmeyi daha keyifli ve kolay hale getirmek için suyunuza birkaç damla limon sıkabilirsiniz.

Suyunuzu görsel olarak da çekici kılmak için içerisine dilimlenmiş meyve (elma, salatalık, ananas, limon vb.) ve kabuk tarçın, nane gibi şeyler koyabilirsiniz.

SU İÇMEYİ KENDİNİZE HATIRLATABİLİRSİNİZ!

Eğer günlük hayatın tempo ve koşuşturmasında su içmek aklıma gelmiyor, unutuyorum diyorsanız; telefon, bilgisayar veya akıllı saat gibi cihazlara alarm kurarak kendinize su içmeyi hatırlatabilirsiniz.

FİZİKSEL BİR AKTİVİTE YAPMAYA BAŞLAYARAK SU İÇMEYİ ARTTIRABİLİRSİNİZ!

Spor, yoga, pilates gibi aktiviteler de insan bedeni ve ruhu için oldukça faydalıdır. Aynı zamanda yapılan bedensel aktiviteler su kaybına yol açar ve dolayısıyla bedende su içme ihtiyacı uyandırır.

SUYU MEYVE VE SEBZELERDEN DE ALABİLİRSİNİZ!

Suyu olduğu gibi içmekte zorlanıyorsanız vücuda su almanın bir başka yolu da içerisinde yüksekoranda su barındıran çeşitli meyve ve sebzeleri tüketmektir. Örneğin karpuz, salatalık, çilek gibi besinler içerisinde fazlaca su oranı olan yiyeceklerdir.

GÜNLÜK SU TÜKETİMİNİ BİR HEDEFE BAĞLAYABİLİRSİNİZ

Yeteri kadar su içemiyorum diyorsanız, kendinizi daha motive ve istekli hissetmek için su içmeyi bir

hedefe dayandırabilirsiniz. Bu yöntem su içmeyi unutmanıza da engel olabilir. Ayrıca koyduğunuz

hedeflere ulaşmak sizi daha mutlu hissettirir ve hedefiniz zamanla daha çok su içmenizi sağlar.

UNUTMAMALISINIZ Kİ HAYATINIZI SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE GEÇİRMEK İÇİN HER HÜCRENİZ

SUYA MUHTAÇTIR. 

15 Şubat 2019 Cuma

ENERJİ BLOKAJLARI VE SCARLAR


Biyoenerji, kısaca hayat enerjisi veya akımı olarak tanımlanabilmektedir. Öncelikle canlı her varlığın bir enerjiye sahip olduğu bilinmelidir. Hastalıklar, fiziksel semptomlar olarak oluşmadan önce enerji bedenlerimizde ortaya çıkmaktadır. Zihnimizde oluşturduğumuz içsel veya dış etmenler vücudumuzun bağışıklık sistemini zayıflatabilmektedir. Bu durum vücudumuzun enerji akışını bozarak enerji blokajlarına yol açabilmekte ve sonucunda hastalıklara neden olabilmektedir.

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki; Organlar enerjik olarak blokaj altında değil ise antikor lökosit ve lenfosit miktarı ile birlikte kan dolaşımının düzenli ve yeterli oluşu sayesinde pek çok kronik sorunun oluşmasını engelleyebilmektedir. Bu durumda organ üzerindeki enerji blokajının kalkması ile birlikte ilgili bölgelerde kan dolaşımının normal düzeye gelmesi ve ilgili bölgenin kendisini koruma yeterliliğine tekrar ulaşabildiği sonucuna varılmıştır.



Geleneksel Çin Tıbbı gibi eski felsefelere göre biyolojik sistemler duygusal ve zihinsel stres, sarsıntı, batıl inançlar, çevresel ve psikolojik stres ile kendinizi geliştirmenin önündeki engellerden dolayı bloke olabilmektedir. Aynı zamanda yara izlerinin (scarların) da enerji blokajı oluşturduğu bilinmektedir. Enerji blokajları vücudun ortalamanın altında çalışmasına neden olarak hastalığa yol açabilmektedir. Hastalığa yol açmalarının yanı sıra blokajlar herhangi bir terapi veya tedavinin etkinliğini de ciddi oranda etkilemektedir. Bu nedenle yapılacak her türlü tedavi ve terapiden önce blokajların saptanarak açılabilmesi önemlidir.

Mora Terapi ile scar blokajlarını çözebilmek ve yapılacak diğer tedavilerin etkinliğini artırabilmek çok pratiktir. Mora Terapi ile yapılacak her tedaviden önce basic terapiler sonrası mutlaka scar taraması yapılır. Scarlar yani yara izleri ameliyat izleri, dikiş izleri, hatta dövmeler bile olabilmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki her yara izi blokaj oluşturmak zorunda değildir.

Scarların blokaj oluşturup oluşturmadığı Mora Nova cihazındaki EAV diagnostik-teşhis kiti ile derecelendirilmektedir. Derecelendirme sonrası blokaj oluşturduğu düşünülen scarların cihazdaki standart programlar içerisindeki Scar Tedavi programı (Prog 149) ile lokal olarak çözülebilmektedir. Aynı program art arda 4-5 kez yara izi üzerine lokal olarak uygulandıktan sonra tekrardan test edilerek yapılacak diğer tedaviye geçilebilmektedir.

Aynı zamanda Mora Terapi ile yara izi tedavisi de mümkündür ve bunun üzerine çalışmalar bulunmaktadır. Özellikle renk terapileri ve fitoterapi ile desteklenen vakalarda ciddi iyileşmeler söz konusudur. Özellikle turkuaz rengin Scar tedavilerinde güzel sonuçlar verdiği bilinmektedir.

Mora Terapi ile yapılan Scar tedavileri hakkında detaylı çalışmamız olan http://www.mora.com.tr/download/dr_sama_karadag.pdf inceleyebilirsiniz.

8 Şubat 2019 Cuma

HOMEOPATİK NOSOD TEDAVİSİ NEDİR?


Grekçe’de ‘homeos’ benzer, ‘pathos’ hastalık demektir. Homeopati, benzeri benzer ile tedavi etmek anlamına gelmektedir. Hastalık belirtileri aslında, hastalık ile savaşan vücutta meydana gelen değişikliklerdir.

Klasik tıp, daha çok hastalık belirtilerine odaklanarak onları ortadan kaldırmaya çalışmaktadır; öksürüğü kesmek, ateşi düşürmek, ağrıyı dindirmek gibi. Homeopati ise belirtileri olduğu gibi ele almakta, vücudun savunma sistemine dair işaretler olarak değerlendirmektedir. Kısacası homeopati hastalık belirtilerinden ziyade hastalığı bütünsel olarak ele almaktadır.

Örneğin, yüksek tansiyon hastaları hayatları boyunca tansiyonlarını dengede tutacak ilaçlar kullansalar bile, genellikle kalp enfarktüsü, beyin kanaması gibi komplikasyonlar neticesinde hayatlarını yitirebilmektedirler. Bu gibi durumlarda, belirtileri ortadan kaldırmanın hastalığı iyileştirmediğini, bastırılan belirtilerin uzun vadede farklı formlarda karşımıza çıkabildiğini göstermektedir.


Homeopati kişiye özel ve bütünsel bir tedavi yöntemidir. Homeopatide her hasta için tamamıyla doğal maddelerden (bitkiler, mineraller, organik ürünler, nosodlar…) karışımlar (remedi) hazırlanmaktadır. Homeopatik remediler sağlıklı kişilerde hastalığa özgü belirtiler oluştururken, hastalarda iyileşme aracı olmaktadır. Hazırlanan remediler, bireye özgü belirtilerin bütününe etki etmektedir. Çünkü her insanın vücudu ve hastalığı kendisine özgü belirtiler göstermektedir.


Homeopatinin en temel ilkesi ‘benzer benzeri iyileştirir’ prensibidir. Bu inanışa göre, homeopatlar herhangi bir hastalık veya belirtiyi, o belirtiyi oluşturacak maddelerin iyileştirebileceğini savunmaktadırlar. Homeopatlar tarafından, iyileştirici özellikleri bulunan bu maddelerden yapılmış çözeltilere “homeopatık remedi” denmektedir.

Homeopatik remediler maddelerin enerjilerini açığa çıkaran ‘potansiyalizasyon’ yöntemiyle hazırlanmaktadır. Bu ilaçlar ileri derecede sulandırılarak ve mekanik enerjiye tabi tutularak hazırlanmaktadır.
Homeopatik remediler; Mineraller, bitkiler, hayvanlar, hastalıklı veya sağlıklı vücut dokuları veya sıvıları ve ay ışığı, X-Ray ışınları gibi ölçülemeyen, tartılamayan maddelerden elde edilebilmektedir.

Hastalıklı akıntılar, hastalık virüsü ve organ parçaları gibi materyallerden oluşturulan remedilere nosode denmektedir. Örneğin; Tubercilinum-Tüberkülozun hastalıklı ifrazatı (balgam), Medorrhinum- Gonore akıntısındaki virüs, Carsinosinum- Kanserli meme dokusu gibi.

Nosodlar, bedensel, duygusal veya zihinsel açıdan kullanılabilmektedir. Carcinosin nosodu; kanserli meme dokusundan hazırlanmaktadır ve nosodların ana teması umutsuzluktur. Yapılan araştırmalarda; Carcinosin nosodu’ nun   bazı kanser hastalarında veya ailesinde kanser hastası olanlarda umutsuzluğu ortadan kaldırabilmek için kullanılabildiği saptanmıştır. Gonore akıntısından alınan virüsten elde edilen remedi Medorrhinum nosodudur. Yine yapılan araştırmalara göre; doğuştan gelen hastalıklarda, yeni evlenen kadınlarda görülen hastalıklarda (bastırılmış gonore olabilir) da göz önünde bulundurulmalıdır.

Mora Nova cihazındaki Bach Çiçekleri gibi Nosodelar da elektrohomeopati yöntemi ile hastalıkları veya duygu durumu iyileştirmeyi amaçlamaktadır. Yine Bach Çiçeklerinde olduğu gibi hastalıklı dokulardan, virüslerden veya vücut akıntılarından hazırlanmış olan remedi frekansları cihaza kayıtlı şekilde bulunmaktadır ve bu şekilde hastaya verilebilmekte veya homeopatik sıvı oluşturulabilmektedir. Her terapide olduğu gibi burada da amaç bütünsel olarak sağlıklı olabilmektedir. 



14 Aralık 2018 Cuma

VÜCUDUNUZUN SESİNE HEALTH SCANNER İLE KULAK VERİN


Bütünsel tıbbın modern tıptan ayrıldığı en önemli nokta, modern tıp yanlış bir yaşam tarzının neden olduğu pek çok kronik hastalığı, hastalık belirtilerini ortadan kaldırarak tedavi etme iddiasındayken, bütünsel tıbbın bu belirtileri bir neden değil, temelde yatan asıl sorunu haber veren bir sonuç olduğu şeklindeki yaklaşımıdır.

Bütünsel tıpta tedavi değil, iyileşme esastır ve iyileşme de bedenin kendi rezervlerini kullanarak, belli yaşam tarzı değişiklikleri ve belirli uygulamalarla kendi kendine gerçekleştirdiği bir süreçtir.

Bütünsel tıp, insanın sadece fiziksel sağlığı üzerinde durmayıp, duygusal, zihinsel ve ruhsal boyutların da sağlığın bileşenleri olarak göz önünde bulundurmaktadır. Bütünsel sağlık tüm bu unsurların dengesinin kurulmasıyla sağlanabilmektedir.



Vücudumuzdaki doku ve sistemler arasındaki iletişimin elektromanyetik frekanslar yardımıyla gerçekleştiğinden yola çıkarak icat edilen Mora Terapi cihazları, iki eş elektriksel sinyalin birbirini seçmesi ve ilişkiye geçmesidir. Biorezonans metodunun başlangıcı olarak kabul edilen Mora Terapi cihazları geliştirilen teknolojisi ile pek çok farklı sağlık sorununun tedavisi için kullanılmaktadır.

Mora Terapi kendi markası altındaki cihazları ile birlikte Health Scanner ve Biofoton cihazlarını da Türk doktor ve hastalarıyla buluşturmaktadır. Bionic Health Scanneri en son kuantum tıbbı bilgilerine dayanarak aminoasitlerden ağır metallere ve minerallere kadar yüzlerce değeri saniyeler içinde ölçebilmektedir.

Bionic Health Scanner, ana cihaza bağlı bir el sensörünün avuç içinde 1 dakika tutulmasıyla kalp ritmi, böbrek fonksiyonu, karaciğer fonksiyonu, kemik hastalıkları, vücut toksinleri, beyin sinirleri, ağır metaller, aminoasitler, vitamin, mineral, eser, element, cilt, göz, prostat, jinekoloji ve göğüs gibi 40’a yakın alandaki sağlık analizi saniyeler içinde ölçebilmektedir. Hücre ve organların manyetik dalgalarını nano ve mikro- Gauss aralığında ölçerek yüzlerce değeri doğru bir şekilde gösteren Bionic Health Scanner mini bir check-up imkânı sunmaktadır. 40’a yakın spesifik sağlık analizini olması gereken normal değerler ile birlikte veren Bionic Health Scanner, kişiye değerlerini normal değerleri ile karşılaştırma imkânı sağlamaktadır.

Bionic Health Scanner’in özel yazılımı, kişinin değerlerinin normal değerlerinin üzerinde seyretmesi halinde hastalığın tanı ve tedavisi için yol gösterici konumundadır. Bionic Health Scanner geleneksel, tamamlayıcı ve bütünsel tıp tedavilerindeki her bir parametre için ipuçları vermektedir. Hücre ve organların manyetik dalgalarını nano ve mikro-Gauss aralığında ölçerek değerlendirme yapan Bionic Health Scanner ile bulunan tüm çözümsel sonuçlar hastanın sağlığı için birer ipucu değeri taşımaktadır. Ayrıca, bu cihazla yapılan düzenli ölçümler, hasta durumunun hızlı bir kontrolle takip edilmesini kolaylaştırmaktadır. 

19 Ekim 2018 Cuma

WELLNESS NEDİR?


İyi yaşam ya da sağlıklı yaşam olarak da adlandırılabilen wellness; bireyin hayatındaki stresi yönetebilmesi, duygularıyla nasıl başa çıkabileceğini bilmesi ve hayatında denge kurabilmesiyle ilgilidir. Wellness kişinin yaşı, bedeni veya dış görünüşünden bağımsızdır. Nasıl göründüğümüzü, hissettiğimizi, insanlarla nasıl etkileşim kurduğumuzu sosyal ve iş hayatımızda başarılı olma şeklimizi belirleyen her faktör aslında wellness’ın bir parçasıdır.



Dünya Sağlık Örgütünün tanımına göre; “Wellness” sadece hasta ve güçsüz olmamak değil kişinin bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir.

Wellness, sağlıklı ve tatmin edici bir yaşam için tercihlerde bulunmaya yönelik bir gelişim sürecidir. Beden, beyin ve ruhun bir bütün haline gelerek; yaşamımızın kıymetini bilmemizi, en yüksek potansiyelimizi elde etmenizi, optimal sağlığı elde edebilmenizi sağlayan bir yaşam felsefesidir. Wellness yaşamın amaçlarını ve anlamını bulmamıza destek olan bir süreçtir.

Genel anlamda, wellness farklı alanlarda, dolu, anlamlı ve kişisel potansiyellerini en yüksek seviyelere çıkarabilmek için atılan adımlardır ve sürekli kendini geliştirmeyi hedefler. Wellness’ın birbiri ile ilişkili olan, fiziksel, duygusal (zihinsel), entelektüel (düşünsel ve yaratıcı), ruhsal (spiritüel), sosyal, çevresel ve mesleki wellness gibi boyutları vardır ve wellnessın asıl amacı bu boyutları dengede tutmaktır.

Fiziksel wellness: Sağlıklı bir beden, iyi beslenmek, düzenli egzersiz yapmak, zararlı alışkanlıklardan uzak durmak, ideal kiloyu korumak, düzenli sağlık kontrolleri yaptırmak, yeterli süre uyumak ve zararlı maddelerin alımını kısıtlamak hatta hiç almamak ‘’fiziksel wellness’’ kapsamındadır.

Duygusal Wellness: Duygusal wellness, kendi kişisel hislerinizi anlama kabiliyetiniz, sınırlarınızı kabul etmeniz, duygusal istikrarın üstesinden gelmeniz ve duygularınızla daha rahat hale gelmenizi kapsar ve kişisel davranışlarınızdan sorumludur. Zihinsel ve duygusal sağlık kişinin duygularını hissedip, kabul edip, paylaşabilmesi; iyimser, oto kontrollü, güvenilir, kendine saygılı, memnun, meraklı ve dirençli olması; hayattan zevk alabilmesi ile ilgilidir.

Entelektüel Wellness: Düşünsel ve yaratıcı wellness da diyebileceğimiz bu boyut; kişinin kişisel gelişimine, eğitimine, başarı ve yaratıcılığa karşı geliştirdiği tutumu, öğrenme deneyimleri, edindiği bilgileri paylaşma, yetenek, beceri, öğrenme ve eleştirel düşünme yetisini geliştirme isteğini kapsar. Bu açılardan sağlıklı olan bireyler yeni fikir ve deneyimlere de açıktır. 

Sosyal Wellness: Aile içinde ya da aile dışındaki bireylerle iyi ilişkiler kurma yeteneğidir. Sadece bireysel bir ilgi değil, aynı zamanda bir bütün olarak insan ve çevre ilgisini de kapsar. Sosyal bakımdan sağlıklı olan bireyler kendini rahat ifade edebilir; destekleyici ve tatmin edici ilişkiler kurabilir, ilişkilere karşı olumlu tutuma sahiptir; insanlarla yakın bağ kurabilir ve gönüllü faaliyetlere katılma konusunda isteklidir.

Spirituel Wellness: Spirituel/ruhani/manevi wellness, dünya hayatı ile birlikte iç dünyaya ait ihtiyaçları dengelemek için bir arayıştır. Evrende var olan daha yüksek bir güç ile birlikte kişisel ilişkilerin bir yaşam boyu gelişmesini özendirir. En önemli sevgi kendini sevmektir, kendini sevmeden başkasını tam olarak sevemezsin. Dünya hayatı ile birlikte iç dünyaya ait ihtiyaçları dengelemek için bu boyuta ihtiyaç duyarız. Buradaki amaç iç huzura ermektir.

Çevresel Wellness: Çevresel wellness; temiz hava, temiz su, kaliteli besin, elverişli ev koşulları, iyi iş şartları, kişisel güvenlik ve sağlıklı ilişkiler gibi şartları yerine getirmek gibi gereksinimleri içerir. 

Mesleki Wellness: İş yaşamında sağlıklı çalışma performansı, keyif, mutluluk ve başarıyı bir arada yürütme yeteneğidir. Birey bu dengeyi sadece kendisi için değil iş ortamındaki diğer bireylerle birlikte yürütme ve sürekli daha iyisini elde etme üzerine odaklanır.

Kısaca wellness hayatın her alanında denge kurabilmek, her anlamda huzurlu ve mutlu olabilmektir.

Mora Terapi cihazlarımızdan olan Mora Beauty, bağımlılık terapilerinde, kilo kontrol terapilerinde kullanılan aynı zamanda rahatlama, detoksifikasyon, stres azaltma ve yeniden canlanma, selülitin giderilmesi, cilt, sac, tırnaklar ve gözler için birçok uygulamayı barındırabilen bir wellness cihazıdır. Mora Terapi fiziksel ve duygusal wellness açısından kişiyi destekler. Mora Terapi yöntemi ile yapılan tüm tedaviler gibi burada da amaç bütünsel olarak sağlıklı olabilmektir. 

6 Ekim 2018 Cumartesi

BÜTÜNSEL TIP NEDİR?


Bütünsel tıbbın iddiası, insanın beden, akıl ve duygudan oluşan çok boyutlu bir varlık olduğu, tek tek organlara ve sistemlere indirgenemeyeceği ve insanın tüm bu parçaların toplamından daha fazlası olduğudur. Bütünsel tıp, insanı parçalara ayrılmadan tüm varlığıyla ve şahsiyeti ile ele alır. Bütünsel tıp, hastalığın nasıl tedavi edileceğinden önce, insanı hasta eden süreçlerin tespit edilmesini amaçlar. Hastalıkların seyrinden çok, hastalığı doğuran nedenleri sorgulayarak öncelikli olarak bu nedenlerin ortadan kaldırılması gerektiğini savunur. 

Vücut bir bütün olarak çalışır, organlar ve diğer bileşenler birbirinden ayrı değildir. Bir semptom ortaya çıktığında bir şeylerin dengesiz olduğunda ve tedavi edilmesi gerektiğinde vücut sinyaller verir. Bu teori baz alınarak, vücudumuzun bir parçası düzgün çalışmadığında vücudun bütününü etkilenmektedir diyebiliriz.



Beden – Zihin – Duygu Dengesi


Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlığı, "Sadece hastalıklardan ve mikroplardan korunma değil, bir bütün olarak fiziki, ruhi ve sosyal açıdan iyi olma hali" olarak tanımlar.

Bu tanımlamadan da anlaşılacağı gibi sağlık; beden, zihin ve duygu dengesidir. Bireylerin sadece fiziksel durumlarına bakılarak sağlıklı demek bütünlüklü ve doğru bir açıklama olmayacaktır. Nasıl ki bedensel olarak yaşanan sağlık sorunları ruh ve zihin sağlığını etkiliyorsa, ruh ve zihin sağlığındaki sorunlar da bedensel hastalıklara yol açmaktadır. Yaşayan bir organizmanın denge durumu olan sağlık bütünlüklü değerlendirilemediği sürece tedavi amaçlı yapılan işlemler çözüm olmayacaktır.

Bütünsel sağlık, tüm bu unsurların dengesinin kurulmasıyla sağlanır. Bütünsel tıp uygulayıcıları, bu dengeyi sağlamak için doğal yöntemleri ve yaşam tarzı değişikliklerini kullanırlar.

Beden, zihin ve duygu dengesini ve bütünlüğünü sağlayacak yaşam tarzı değişikliklerini öğretmek, bütünsel tıbbın öncelikli konularındandır. Kısacası bütünsel tıp hastalıkla değil, sağlıkla ilgilenir. Oluşmuş bir hastalığın belirtilerini yok etmekle değil, hastalığın altında yatan sebeplerin saptanabilmesi, sağlığın korunması ve iyileştirilmesiyle ilgilenir. Geçici değil, kalıcı, sürdürülebilir yaşam tarzı değişiklikleri hedefler. Hastalıkları tedavi etmek yerine iyileşebilmesi için uygun ortamın sağlanmasını amaçlar.

Bütünsel tıp insanların birbirleriyle ve çevreleriyle ilişkilerinin, yaşam tarzlarının, zihinsel durumlarının genel sağlıkları üzerindeki belirleyiciliğine vurgu yapar. Hastalık, tüm bu unsurlardaki dengesizlikten kaynaklanır.

Bütünsel tıbbın temellerini esas alan Mora Terapi yöntemi ile yapılan kilo, bağımlılık, alerji, migren, diyabet, metabolik sendrom gibi terapilerde, kişinin yaşam tarzı mutlaka sorgulanır ve yapılan renk terapileri, Bach çiçekleri gibi terapilerle de duygu durum mutlaka desteklenir. Hastalık tedavi edilmeden önce temelinde yatan sebep mutlaka sorgulanarak, iyileşme sürecinde gidilmesi gereken yol bu şekilde planlanır.