tansiyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tansiyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Şubat 2020 Pazartesi

ARALIKLI ORUÇ İLE İLGİLİ NELER BİLİYORUZ?



Obez fareler üzerinde yapılmış ve sonuçları inanılmaz umut verici olan bir sürü “Aralıklı Oruç (Beslenme)” çalışması var. Hemen hemen hepsinde kilo verme, tansiyon, kolesterol seviyelerinde düşme, kan şekerlerinde düzelme görülüyor. Ancak bunlar fareler üzerinde yapılmış klinik çalışmalardır. İnsanlarda yapılan çalışmalarda da aralıklı orucun güvenli ve çok etkili olduğu sonucuna ulaşıyoruz. 
Ancak diğer diyet programlarıyla kıyaslandığında daha iyi-etkili sonucuna henüz ulaşmıyoruz. Aralıklı orucun en büyük dezavantajı, pek çok insanın bu programı uygulamayı zor bulması. Ama unutmayın yenilerde çok sayıda uzman aralıklı orucu daha kolay ve uygulanabilir hale getirmenin yollarını aramaya başladı.

Belki duymuşsunuzdur, aralıklı oruç kavramı Japon Biyolog Dr. Yoshinori Ohsumi’nin 2016 Nobel Tıp ödülünü alması sonrasında geniş çaplı olarak gündeme geldi.  Dr. Ohsumi’nin bu çalışması uyarınca hücrelerin sirkadiyen* ritimde yapılan oruçla birlikte nasıl “otofaji”** yaptığını ve böylelikle hücre yenilenmesi üzerinde orucun ne kadar olumlu etkisi olduğunu öğrenmiştik.




Aralıklı oruç kilo kaybına da yardımcı olabilir;

Biliyorsunuz yediğimiz yiyecekler bağırsaklarımızdaki enzimler tarafından parçalanarak kanımızda dolaşan moleküllere dönüşür. Karbonhidratlar, özellikle rafine gıdalar ve rafine şekerler hücrelerin enerji için kullandığı şekere dönüştürülür ve hücre hepsini kullanamazsa kalanı yağa dönüştürülüp depolanır. Ancak hücrelerimize şeker, pankreasta üretilen bir hormon olan insülin tarafından alınabilir. Dolayısıyla insülin yağ hücrelerimize şekeri getirir ve orada tutar. Ancak kendimizi yeteri kadar aç bırakırsak, yani yeme zamanlarımız arasına yeterince uzunlukta bir ara verirsek (12-16 saat gibi) ve bunu sirkadiyen döngü uyarınca yaparsak vücudumuzdaki insülin seviyeleri düşecek ve dolayısıyla yağ hücrelerimizde depolanmış şeker serbest bırakılabilecek. İnsülin seviyemiz düştüğünde kilo da veririz. Aslında aralıklı orucun kilo verme üzerindeki en önemli etkisi insülin seviyelerimizin vücutta birikmiş yağları yakacak kadar uzun süre düşmesine izin vermektir.
Ancak unutmayalım. Kilo verme açısından bakıldığında, aralıklı oruç, daha az yemek yemekten ve porsiyonları küçültmekten daha iyi veya daha kötüdür diyemeyiz. Burada önemli olan, beslenirken her zaman sağlıklı seçimler yapmaya özen göstermemiz. Yani taze sebze & meyve, lif, sağlıklı protein ve sağlıklı yağlardan oluşmuş bir diyetle beslenmemiz. Ayrıca sirkadiyen ritmine uygun saatlerde beslenmemiz. Yani vücudumuz gündüz yemeye ve gece uyumaya ve dinlenmeye uygundur. Gece yemelerine son vermemiz çok önemli. Gece yemek yemek diyabet ve  obezite riskini yükseltiyor.

Alabama Üniversite’sinde aralıklı oruç ile ilgili yapılan son klinik çalışmalardan biri şu şekilde; Prediyabetli, obez bir grup 2’ye ayrıldı. İkiye ayrılan gruplardan birine 8 saatlik yeme, 16 saat yememe üzerine bir beslenme programı, Diğer gruba da 12 saat yeme, 12 saat yememe üzerine bir beslenme programı verildi. 5 Haftalık beslenme programı sonunda her iki grupta da kayda değer bir kilo kaybına rastlanmadı. Ancak 8 saatlik beslenme programı yapılan grupta insülin direnci ve kan basıncı seviyelerinde önemli derecede bir düşüş olduğu görüldü. En iyi etki ise 8 saatlik beslenme programına alınan grupta iştah hatırı sayılır derecede düşmüştü.

Yani sadece yemek yediğimiz zamanları değiştirmek bile sağlığımız üzerinde inanılmaz olumlu etkiler yaratabiliyor.  Bunu da aklımızın bir köşesine yazalım. Gece atıştırmaları metabolik ritmimizi bozuyor ve bizi kilo almaya eğilimli, daha iştahlı ve daha sağlıksız yapıyor. Aralıklı orucun sirkadiyen ritme uygun oluşu, sağlıklı bir beslenme programı ile birleştirildiğinde özellikle diyabet riski ve insülin direnci problemi yaşayanlar için harika bir yaklaşım olabileceğine dair pek çok bilimsel kanıt bulunuyor. (Bununla birlikte ileri diyabetli veya diyabet ilacı kullanan kişiler, anoreksiya ve bulimia gibi yeme bozuklukları olanlar, hamileler ve emziren anneler kesinlikle tek başlarına aralıklı oruç yapmamalı ve kendilerini takip eden doktorlarına konuyu mutlaka danışmalıdırlar).

Yukarıda anlatılan tüm bu bilgileri sağlıklı ve daha iyi kullanmak için 4 aşamalı bir özet çıkardık;
1-      Şeker ve rafine gıdalardan mutlaka uzak duralım. Bunlar yerine taze meyve, sebze, fasulye mercimek gibi bakliyatlar, yağsız protein bazlı gıdalar ve sağlıklı yağları tercih edelim. (Akdeniz tipi beslenme)
2-      Vücudumuzun yemekler arası yağ yakmasına izin verecek kadar uzun süreli aç kalmasına izin verelim. Atıştırma huyumuzu bırakalım. Ve mutlaka kas tonusu oluşturacak kadar aktif olalım (egzersiz yapalım).
3-      Yemek yediğimiz saatleri sınırlandırmak gerçekten sağlıklı bir model. Belli saatler sonrası (özellikle erken akşam saatlerinden ertesi gün sabah saatlerine kadar) yemek yememek vücudumuzu rahatlatacaktır.
4-      Gece atıştırmalarına kesinlikle son verelim. Sirkadiyen ritmimiz uzun vadeli metabolik sağlığımız için önemli.


             
*Sirkadiyen Ritim Nedir?:  Sirkadiyen ritim; dünyanın kendi ekseni etrafında yaklaşık 24 saat süren dönüşünün canlılar üzerinde oluşturduğu biyokimyasal, fizyolojik, davranışsal ritimlerin tekrar edilmesi olarak tanımlanmaktadır. Sirkadiyen sistemler bir hiyerarşi içinde olup, merkezi ve perifer olmak üzere iki yapı tarafından kontrol edilmektedir.  Hipotalamusta yer alan merkezi zamanlayıcı suprakiazmatik nücleus (SCN) için en önemli zamanlayıcı ışık’tır. Işığın yanısıra, melatonin, sıcaklık, jet-lag, vardiyalı çalışma da ritmi etkileyen faktörlerin başında gelmektedir. Karaciğer, pankreas, iskelet kasını içine alan pek çok periferal doku içerisindeki periferik zamanlayıcılar  SCN’den gelen sinyaller ile yönlendirilirler.

**Otofaji Nedir?: Hücrede otofaji mekanizması, uzun ömürlü proteinlerin, fonksiyonu bozulmuş hücre organellerinin, sitozolik perçelerın, hasarlı makromoleküllerin yok edilmesinden sorumlu fizyolojik bir olgudur. Ayrıca obezite ve diyabet gibi metabolik sendromların gelişmesi sırasındaki süreçlerde önmeli rol oynadığı bilinmektedir. Bu alandaki araştırmalar kanser, enfeksiyonlar, metabolik hastalıklar gibi sağlık problemlerinin tedavisine yönelik önemli bir olgu olarak görülmektedir.

Aslında otofaji, hücrenin kendisi için gerekli besini bulunduğu ortamdan alamaması durumunda kendini içtemn yiyerek varlığını sürdürmesi veya biyolojik olarak geri dönüştürme işidir. Özetle hücrenin kendisini arındıran veya yenileyen mekanizmasına otofaji deniliyor ve uzun süreli açlıklar otofajiyi destekliyor. Ancak açlık süresi burada çok önemli. En ideal sürenin 12-16 saat olduğu söyleniyor. Sirkadiyen ritme uygunluğu ve vücudu susuz bırakmamak da önemli.

Kaynaklar:
-          Intermittent fasting: Surprising update December 12, 2019, Monique Tello, MD, MPH
-          Intermittent fasting interventions for treatment of overweight and obesity in adults: a systematic review and meta-analysis. JBI Database of Systematic Reviews and Implementation Reports, February 2018.
-          Metabolic Effects of Intermittent Fasting. Annual Review of Nutrition, August 2017.



9 Ağustos 2019 Cuma

YÜKSEK TANSİYONA DİKKAT!



Her 3 yetişkinden birinin yüksek tansiyon hastası olduğu ülkemizde, bu konu göz ardı edilemeyecek kadar önemli.

Genellikle enseden başlayan baş ağrısı, kulakta çınlama ve uğultu, baş dönmesi, çift veya bulanık görme, burun kanamaları, ve düzensiz kalp atışı gibi belirtilerle kendini gösteren hipertansiyon ilerleyerek kalp yetersizliğine de zemin hazırlayabiliyor. Ayrıca felç, görme kaybı ve böbrek yetersizliğinin de en önemli nedenlerinden biri.

Kanın normalden yüksek bir kuvvetle damarlar boyunca aşırı basınç uygulamasına yüksek tansiyon denir. Normal ideal tansiyon 120-80 mm HG olarak kabul edilmektedir. Yüksek tansiyon tanısı için bu değerlerden birinin yüksek çıkması yeterlidir.

Yüksek tansiyon riskini arttıran faktörlerin başında özellikle hareketsiz ve stresli yaşam, alkol, sigara tüketimi, aşırı kilo özellikle santral obezite denilen göbek yağlanması geliyor.

İleri yaş hastalığı olarak bilinmekle birlikte kötü beslenme ve yaşam alışkanlıkları dolayısıyla genç yaşlarda da ne yazık ki artık görülüyor. 50 yaş altı grupta erkeklerde görülme sıklığı fazlayken, 55 yaş üstünde ise kadınlarda görülme sıklığı artmakta.


Diyabet yani şeker hastalığı olanlarda yüksek tansiyon çok sık görülüyor.

Düzenli egzersiz ve kilonun kontrol altında tutulması bu sorunun önüne geçilmesi için çok önemli. Haftada en az 3-4 gün, en az 30-45 dk tempolu yürüyüş yapılmalı.

Aynı şekilde çok tuz kullanma alışkanlığı bırakılmalı. Daha çok sebze, meyve, tam tahıl tüketilmeli. Tuz, doymuş ve trans yağ tüketimi azaltılmalı. Yağda kızartılmış besinler, hamur işleri, işlenmiş et ürünleri ve sakatatlardan uzak durulmalı.

Yüksek tansiyon konusunu ihmal etmeyin. Bu rahatsızlıklardan kaynaklanan komplikasyonlar diğer hastalıklara kıyasla daha ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Üstelik yüksek tansiyon, daha fazla çalışıp vücudunuza kan pompalamak zorunda olduğundan kalbinize de zarar verir.

Sağlıklı beslenin, düzenli spor yapın, sağlıklı kiloda kalın, alkol tüketiminizi azaltın, sigaradan uzak durun ve tuz kullanımınız konusunda çok dikkatli olun.

Ayrıca, Mora Terapi ile yapılan frekans temizliği tedavilerinde doktorunuzla birlikte koruyucu önlemleri almanız kolaylaşır ve uzun vadeli risklerden korunursunuz.

Sağlık dolu günler.