kilolu çocuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kilolu çocuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Ağustos 2014 Cuma

Anne Karnında Obeziteyle Savaş



Çocuk Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Emre Atabek, çağın hastalığı haline gelen obezliğin birçok nedenini olduğunu söyledi. Obezliğin temelinin anne karnında atıldığını hatırlatan Prof. Dr. Atabek, kilosu düşük olduğu için aşırı beslenen bebeğin obezliğe yatkın hale getirildiğini ifade ederek şunları kaydetti:
''Düzensiz bir şekilde bol gıda ve enerji alan çocuğun yağ dokusunda hızlı bir artış görülüyor. Bu da çocuğu şişman biri haline getiriyor. Dünyaya geldikten sonra adaptasyon sürecindeyken çocuğa gıda alımı konusunda aşırı yükleniliyor. Birçok araştırma da erişkin dönemde görülen metabolik bozukluklar gibi rahatsızlıkların düşük doğum ağırlığıyla bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor. Anne karnında bebek, büyümesini oksijen ve gıda desteğiyle sürdürüyor. Anne kendisinin ve bebeğinin beslenmesine çok dikkat etmeli. Bebeğe, anneye ve göbek bağına bağlı hastalıklar nedeniyle anne karnında yeterli gelişemeyen bebek düşük doğum ağırlıklı olarak doğabilmektedir. Bu süreçten sonra dış ortamda aşırı beslenmeye maruz kalan bebek, obezite riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Anne karnındaki açlığı takip eden dış ortamdaki aşırı beslenme yağ dokusuyla sonuçlanıyor. Hareketsiz bir hayat tarzıyla birlikte de genellike 6-7 yaşlarında obezite ortaya çıkmaktadır.''
HASTALIKLARIN TEMELİ BU DÖNEMDE ATILIYORAnne karnındaki dönemin kritik periyodunda yetersiz beslenme metabolik-endokrin değişikliklere yol açabileceğini vurgulayan Atabek, bebekte büyüme sınırlanarak enerji ihtiyacı olanla karşılanmaya çalışılacağını dile getirdi.
Ancak bu adaptasyonun kalıcı yapısal ve fonksiyonel değişikliklere dönüştüğüne ve erişkin hastalıkların temelinin atılmış olduğuna dikkati çeken Atabek, çalışmaların düşük doğum ağırlıklı bebeklerin erişkin dönemde obezite, tip 2 diyabet, anormal karbonhidrat ve lipid metabolizması, hipertansiyon, koroner kalp hastalığı gösterdiğini söyledi.

Bu tür çocukların ilerleyen dönemlerinde kansere yakalanma riskinin de daha fazla olduğunu anlatan Atabek, bu durumun önüne geçebilmek için gebeliğin sağlıklı takibi ve gebelikte problemlere erken müdahale edilmesi önerisinde bulundu.
http://www.ntvmsnbc.com/id/25342606

22 Mayıs 2014 Perşembe

Şişmanlığa Direnin!

Şişmanlığın ömür boyu süren kronik bir hastalık olduğunu belirten İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Yaser Süleymanoğlu, şişmanlıkla mücadelenin de ömür boyu sürmesi gerektiğinin altını çizdi.


Şişmanlık hesabının Vücut Kitle indeksi (VKİ) ölçümüne göre yapıldığını belirten İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Yaser Süleymanoğlu, şişmanlığın bilimsel olarak nasıl tanımlanacağını şöyle açıklıyor: "Kişinin kilogram cinsinden terazide ölçülen kilosu, boyunun metre cinsinden karesine bölünüyor. Yani 170 cm boyundaysa ve 70 kiloysa: 70 kg /1,7 m2 olarak hesaplanınca çıkan sonuç: 24.22 oluyor. Eğer kişinin Vücut Kitle İndeksi 18,5-25 arasındaysa ideal kiloda, 25-30 arasındaysa kilo fazlası var demektir. 30-40 arasındaysa obez ya da şişman olarak kabul ediliyor. Vücut kitle indeksi 40’ın üzerindeyse morbid obez olarak adlandırılıyor. Bir de vücut kitle indeksi 18,5’in altında olanlar var ki, zayıf kabul ediliyor ve tıpkı obezler gibi sağlık kontrolünden geçmeleri öneriliyor.”
ŞİŞMANLIĞIN 12 ZARARI Şişmanlık kısa sürede çözümlenecek bir sağlık sorunu değil. Kilolar da aslında çok kısa sürede alınmıyor, vücutta yağ birikimi yıllar içinde artıyor, sonunda sadece az yiyerek çözümlenmekten uzak bir soruna dönüşüyor. Hekim ve beslenme uzmanı desteği almadan, spor yapmadan da kilolardan kurtulmak mümkün olamıyor. Şüphesiz ki şişmanlık vücut için ciddi bir yük. Şişmanlığın bize verdiği zararları daha iyi anlamamıza yönelik bilgiler veren Dr. Yaser Süleymanoğlu, bunları şöyle sıralıyor:
1-Motivasyon eksikliği.
2-Eklemlerde özelikle dizlerde rahatsızlık.
3-Kalça ağrıları.
4-Omurga ağrıları.
5-Büyük göğüsler nedeniyle sırt ağrıları.
6-Sürekli yorgunluk.
7-Nefes nefese kalmak.
8-Merdiven çıkmakta zorlanmak.
9-Koşamamak.
10-Tempolu yürüyüşte zorlanmak.
11-Büyük beden kıyafetler giymek zorunda kalmak.
12-Genç olduğu halde yaşından büyük göstermek.
ŞİŞMANLIĞI NELER TETİKLER? Şişmanlığı tetikleyen birçok neden bulunduğunu, bunların başında hareketsizlik ve vücudun yakabileceğinden fazla kalori tüketmenin geldiğini belirten Dr. Yaser Süleymanoğlu, “Bir de bunlara genetik yatkınlık, insülin direnci, hipoglisemi, stres, hormonal bozukluklar (büyüme hormonu, tiroid, hipofiz ve adrenal bez sorunları) ekleniyorsa, yağ dokusu artarak şişmanlık sorunu ortaya çıkıyor” diyor. Genetik yatkınlığı olan kişilerin yaşam tarzlarına dikkat etmedikleri sürece şişmanlayacaklarına değinen Dr. Süleymanoğlu, genetik yatkınlığı olup da kilosuna dikkat eden kişilerin şişmanlıktan kurtulabileceklerini söylüyor. Çocukluk çağı obezitesinin artmasıyla birlikte şişman çocukları gelecekte bekleyen tehlikelerin de arttığını vurgulayan Dr. Süleymanoğlu, diyabet, kalp ve koroner damar hastalıkları, erken yaşta hipertansiyon ve kanser riskinin de yükseldiğini ifade ediyor.
SU İÇSE YARAYANLAR KİMLER? Bir de yediklerine dikkat ettiklerini söyledikleri halde en küçük kaçamaklarda bile kilo aldıklarını söyleyenler var ki bu kişiler durumlarını ‘Su içsem yarıyor’ diye tarif ediyor. Şişmanlamamak için geç saatlerde aşırı kalori almaktan kaçınmak şişmanlamamak için alınacak ciddi önlemlerden biri. Sonra hareketli olmak, spor yapmak geliyor. Hazır gıdalardan uzak durmak, bol karbonhidrat ve yağlı yiyecek tüketmemek de alınacak önlemler arasında. Tüm bunlar yapıldığı halde kişi “Su içsem yarıyor” diyorsa metabolizma hızının yavaş olduğu anlaşılıyor. Dr. Yaser Süleymanoğlu, günlük yaşamı sırasında tükettiği enerji miktarını ifade eden bazal metabolizma hızının bazı kişilerde çok düşük olduğuna dikkati çekerek şunları söylüyor: 

“İnsülin direnci, tiroid hastalıkları ve hareketsiz olanların bazal metabolizması yavaş çalışır. Bu kişiler hekim tarafından mutlaka araştırılmalıdır. Örneğin insülin direncinin kırılması için kişiye özel kalorisi hesaplanmış bir diyet programı uygulamak, yine uzman tarafından planlanmış sağlıklı egzersiz bir egzersiz programı yapmak, direncin kırılmasına yönelik ilaç tedavisi görmek etkili olacaktır. Duygusal nedenlerle yiyenlere gelince: Onlar da psikolojik destek almalı, hekim önerisi çerçevesinde bazı medikal yöntemlerle iştah kontrolü yapabilmelidir.”
İnsülin direncinin büyük şehirlerde yaşayan, hareketsiz kalan, çok fazla kalorili gıda tüketenlerin bir sorunu olduğuna işaret eden Dr. Yaser Süleymanoğlu, “İnsülin direnci ömrü kısaltan bir durumdur. İnsülin direncinin diyabet, damar sertliği, tansiyon ve kalp hastalığını tetikleyici etkisi var” diyor.
http://www.ntvmsnbc.com/id/25517100/

14 Mart 2014 Cuma

Çocuklarda Fazla Kilo Öfke Sebebi

Fazla kilo ve obezite yetişkinler için olduğu kadar çocuklarımız için de giderek büyüyen bir sorun haline geldi. Birçok insan çocuklardaki kilo ile ilgili sorunların genetik olduğu düşünür. Bu sorunun kökeninde genetik yatkınlık olabileceği doğrudur ancak ana nedenler; hormonal dengesizlik, yaşam tarzı, beslenme alışkanlıkları, düşük fiziksel etkinlik düzeyidir. Özellikle kentsel kesimdeki her dört çocuktan birinin fazla kilolu ve gelecekte sağlık sorunları yaşama riski altında olduğu unutulmamalıdır. Oluşabilecek sorunları önceden tespit etmek ve önleyici tedbirler almak için çocukluk yıllarında kilo artış hızına özen göstermek gerekir. Araştırmalar 10 ile 20 yaş arasında alınan kiloların ileri yaşlardaki vücut ağırlığını belirleyen önemli faktörlerden biri olduğunu göstermektedir. Üstelik bu yaşlarda alınan kilolar çocukların sadece metabolizmalarını değil psikolojilerini de etkiler.
ABD Yale Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırma özellikle 14-18 yaşları arasında ergenlik dönemindeki kilolu gençler arkadaşları, öğretmenleri, hatta aileleri tarafından ayrımcılığa uğradıklarını ya da kışkırtıldıklarını göstermektedir. Zaman içinde çevresinin kendisi hakkında iyi düşünmediği, başarısız, tembel ve beceriksiz biri olarak görüldüğünü düşünen çocuklar yalnız kalmayı ya da sınırlı arkadaşlıkları tercih ederler. Bu çocuklarda okul başarısının da düştüğü gözlemlenir. Fazla kilolu ya da şişman çocuk olmak, yeni yetişen bu bireylerin özgüven eksikliğine, mutluluklarını yitirmelerine neden olur.
Çocuk obezitesi mücadelesinde diyet yapmak da en önemli yanlışlardan biridir. Bu sorunu çözmek için doktor, aile, rehber öğretmen, sınıf öğretmeni, beden eğitimi öğretmeni ya da aktivite uzmanı gibi farklı kişilerin birlikte çalışması en doğrusudur. Porsiyonları küçültmek, daha sağlıklı ve hareketli bir yaşam tarzı seçmek, fazla atıştırmalıklardan vazgeçmekle çocuğun boyu ulaşacağı son noktaya gelene kadar kilo alımını yavaşlatarak sağlıklı alışkanlıklar kazandırmak yerinde olur. En önemlisi, çocuğa olduğu gibi sevildiğini ve desteklendiğini hissettirmektir. Ona zayıf ve formda olmanın değil sağlıklı olmanın ve sağlıklı beslenmenin önemi anlatılmalı ve yolları gösterilmelidir.
Dr. Murat Besler’e göre, gelişme çağındaki çocuk ve ergenlerde kilo almaların önemli sebeplerden biri de gelişim sonucu hormon dengesizliğidir. Bu dengesizlik çocukta ve ergende hem kilo alma gibi fizyolojik hem de öfke ve anksiyete gibi bir çok psikolojik sorunlar ortaya çıkabilir Mora terapi gelişim çağındaki çocukların hormonal ve fiziksel dengesizliklerini düzelterek hiç bir ilaç kullanımına gitmeden tedavi eder.
Mora Terapi seansları sonrasında artık ekmek, makarna, hamur işleri, tatlılar ya da çikolata gibi karbonhidratları eskisi gibi aramadığını, yeme ihtiyacının ortadan kalktığı belirgin bir biçimde fark edilir. Mora Terapi’nin bu uygulaması, fazla kullanıldığı düşünülen her türlü sağlıksız gıda için kullanılabilir. Tuz, kahve, çay, alkol, tatlılar, çikolatalar, kola, şarküteri ürünleri vb…
Özellikle çocuk ve ergenlerin kilo problemlerinin çözümünde yan etkisiz olması, etkinliği ve hızlı sonuç vermesiyle Mora Terapi doktorlar tarafından da tavsiye edilmektedir.