bağışıklık sistemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bağışıklık sistemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ekim 2023 Cumartesi

Brokolinin Sağlığınıza Katkıları - Bağışıklıktan Sindirime 10 Etkileyici Fayda


 

Brokoli, sağlık yararları ve besin değeriyle önemli bir sebze olarak kabul edilir. İçeriğinde bulunan zengin vitaminler, mineraller ve antioksidanlar sayesinde sağlık üzerinde olumlu kalıcılığa sahiptir. 


Bağışıklık sistemini ve vücudunun tamamını korur. Ayrıca yaşam açısından zengin olması sindirim sistemi için faydalı olup parçalayıcıları engelleyebilir. K vitamini, kalsiyum ve fosfor gibi minerallerle kemik bilgilerini destekleyebilir. 


Brokoli elde edilebilir lutein ve zeaksantin gibi besinlerle göz tutulabilirken, kansere karşı koruyuculuk de dikkat çeker. Bu sebzede bulunan antioksidanlar, serbest radikallerin neden olduğu hasarlara karşı cildi korur, genç ve sağlıklı bir bolluğa katkıda bulunur.


Brokoli, genel sağlık ve düzeydeki yaşlanma sürecinin değişme açısından da önemli bir sebze olarak kullanılmasıdır. Beslenme düzeninde bu sebzeye yer verilmesi, sağlık açısından çeşitli faydalar sağlayabilir.


Brokolinin Faydaları Nelerdir?

Brokoli, sağlık açısından oldukça zengin ve çok yönlü bir sebzedir. Bağışıklık sürecinden sindirim sistemi sağlığına kadar geniş bir yelpazede faydası vardır. İşte brokolinin sağlığınıza katkılarından birkaçı:


Bağışıklık Sistemi: 

Brokoli, içeriğindeki vitaminler, mineraller ve antioksidanlarla yapısında bulunur, vücudun tamamını korur.


Sindirim Sağlığı: 

Yaşam açısından zengin olan brokoli, sindirim sistemi için faydalıdır. Lif içeriği, sindirim birimlerinin yardımcı olabilir.


Kemik Sağlığı: 

İçerdiği K vitaminleri, kalsiyum ve fosfor gibi mineraller sayesinde brokoli, kemik sağlığı için önemli bir destek olabilir.


Göz Sağlığı: 

Brokoli, lutein ve zeaksantin gibi besinlerle göz ürünlerini destekleyebilir, gözde oluşanlara karşı koruyucu olabilir.


Kanserle Mücadele: 

Brokoli, içeriğindeki sulforafan olarak adlandırılan bir bitkisel sayesinde kansere karşı koruyucu bakıma sahip olabilir.


Kolesterol ve Kalp Sağlığı: 

Yüksek konsantrasyonları düşürmeye yardımcı olabilir, böylece kalp sağlığını destekleyebilir.


Cilt Sağlığı: 

Antioksidanlar sayesinde cilt serbest radikallerin zararlarına karşı büyüme, genç ve sağlıklı bir zenginlik yardımcı olabilir.


Kilo Kontrolü: 

Düşük kalorili, yüksek yaşam içeriğiyle, kilo kontrolüne yardımcı olabilir.


Hücresel Düzeyde Etkisi: 

Brokolinin antioksidanlar, belirgin düzeyde yaşlanma süreci değişebilir.


Genel Sağlık: 

Yüksek besin değerleri sayesinde brokoli genel sağlığının korunmasına yardımcı olabilir.



Brokolinin zengin sağlık yararları, besin değeri ve antioksidanlarıyla güçlü destek göz önünde bulundurulabilir, bu sebzenin diyetimizde önemli bir yer edinmesi oldukça değerlidir. Günlük beslenmemize dahil edilen muazzam sebze, özellikleri sistemi, sindirim, kemik sağlığı, göz sağlığı, cilt sağlığı, dağılım ve kalp sağlığı gibi birçok alanda etkili olabilir. Brokoli, sağlığa olan olumlu etkileriyle genel bir sağlık dostu olarak kabul edilebilir. 


Dengeli bir diyetin önemli bir parçası olarak, düzenli tüketimin tamamını karşılayan besinlerin toplanmasına yardımcı olabilir. Bu nedenle, eğitim programlarımızda ve günlük yeme dağılmamızda bu benzersiz sebzenin yer alması, sağlıklı bir yaşam için önemli bir adım olabilir.


Daha detaylı bilgi için konuyla ilgili bir uzmana başvurmanızı tavsiye ederiz.



10 Nisan 2023 Pazartesi

NİTRİK OKSİT NEDİR VE NE FAYDA SAĞLAR?

 


Nitrik Oksit Nedir?

Nitrik oksit; nitrojen ve oksijenden oluşur ve vücudun kendisinin üretmiş olduğu bir moleküldür. Bu molekül insan yaşamının sürdürülmesi ve sağlığının korunması için oldukça önemlidir. Nitrik oksit molekülü, insan vücudundaki 50 trilyon hücre arasındaki etkileşimi ve iletişimi sağlama görevine sahiptir. Nitrik oksit hücreler arası iletişimi sağlayıp gerekli sinyalleri iletmekle birlikte birçok fizyolojik süreçte de rol oynamaktadır.

Nitrik oksitin vücudumuzda en fazla bulunduğu yer sinüslerimizdir. Alınan her nefesle birlikte nitrik oksit salınmakta kana karışmaktadır. Nitrik oksitin salınabilmesi için ağızdan değil burundan nefes almak önemlidir. Sadece burundan nefes alındığı takdirde nitrik oksit salınımı artabilmektedir. Bunun sebebi de yalnızca burundan alınan nefesin sinüslere ulaşabilmesidir.

Bilimsel çalışma ve araştırmalar sonucunda nitrik oksitin sağlığa pek çok faydası olduğu ortaya çıkmıştır. Tüm hücrelere etkisi olan nitrik oksit; hem dolaşım hem de solunum sisteminin düzgün bir akış içinde çalışmasına yardımcı olur. Özellikle damar sağlığı için önemli role sahip olan nitrik oksit; “vazodilatasyon” yani kan damarlarının genişlemesi ve dolaşımın artmasından sorumlu olduğundan kalp ve damar sağlığında belirleyici nitelik ve özelliktedir.

Bununla beraber nitrik oksitin başta uyku kalitesini düzenleme ve arttırma gibi pek çok önemli görevi bulunmaktadır.


Nitrik Oksitin Faydaları Nelerdir?

• Nitrik oksit, dolaşım, sinir, solunum, bağışıklık, üreme gibi sistemler arsındaki iletişimi sağlar ve düzenlemelere yardımcı olur.

• Hücresel arası iletişim ile uyku esnasında kaliteyi arttırır.

• Nitrik oksit beyin fonksiyonlarının iyileşmesine katkıda bulunur. Ayrıca sinir hücrelerinin faaliyetlerini arttırarak hafızanın güçlenmesini sağlar.

• Nitrik oksit kan akışında da görevli olduğu için; kanın tüm organlara ulaşmasını sağlar.

• Nitrik oksit vücutta oluşabilecek tümörlere karşı koruma sağlamaktadır.

• Ayrıca nitrik oksitin koku duyusunu güçlendirdiği de bilinmektedir.

• Nitrik oksit midemizin de daha iyi çalışmasını sağlayabilmektedir.

Vücudumuz nitrik oksiti kendi kendine üretebiliyor olsa da eksik kaldığı ve takviye gerektiği durumlarda nitrik oksit zengini gıdaları tüketmek önemlidir. Bilimsel araştırmalar nitrik oksit yetersizliğinde kalp hastalığı, diyabet ve üreme/cinsel fonksiyon bozuklukları görülebileceğini açıklamaktadır.

Nitrik oksit eksikliği belirtileri arasında stres, unutkanlık, halsizlik vardır.


Nitrik Oksit Hangi Gıdalarda Bulunur?

• Ispanak

• Roka

• Lahana

• Kara lahana

• Brokoli

• Çeşitli kök sebzeler

• Yeşil yapraklı sebzeler


MORA TERAPİ İLE SİGARADAN KURTULUN SAĞLIKLI NEFESE MERHABA DEYİN!

Mora Terapi sigara bırakma terapisi, maddenin kimyasal özelliğini değil, bu maddenin yaydığı kendine özel frekansın bilgisini değiştirerek tedavi uygular. Bağımlılık yapan maddenin/nikotinin frekans yapısı özel bir teknolojik yöntemle ters çevrilir ve bu bilgi tekrar kişiye geri verilir. Bu şekilde bağımlılık yaratan sigaranın bilgisi kişinin bedensel hafızasından silinmiş, vücuduna hiç nikotin frekansı yüklenmemiş biri gibi olur. Sigara bağımlılarında, bir süre sonra bağımlılığın psikolojik boyutu aktif olmaya başlar. Bağımlı belirli psikolojik durum veya fiziksel aktiviteyi sigara ile tamamlamaya başlar. Mutluluk, sıkıntı, üzüntü, sinir ve kaygı gibi psikolojik durumları sigarayla ilişkilendirir. Mora Terapi sigarayı bırakmada psikolojik bağımlılığı karşı da savaştığı için uzun vadeli sigara bırakmada başarılı sonuçlar elde etmiştir.


12 Aralık 2022 Pazartesi

ENFLAMASYONU ÖNLEYEN BESLENME ŞEKLİ NASILDIR?



 Enflamasyon (İnflamasyon) Nedir?

 Enflamasyon ya da bilinen diğer adıyla inflamasyon, vücudumuzun bağışıklık sisteminin dıştan gelen herhangi bir zarara karşı verdiği normal koruyucu bir yanıt olarak tanımlanır. Enflamasyon bağışıklık sistemimizin, ayrıntılı olarak da akyuvarlarımızın bizi bakteri veya virüs gibi bir dış etkenden koruması anlamına gelirken; fiziki olarak herhangi bir sakatlık durumunda da enflamasyon ortaya çıkabilmektedir. Fiziki yaralanma veya sakatlanmaya örnek olarak spor yaparken zorlandığınızda incinen bölgenin genellikle ağrıması, şişmesi ve iltihaplanması gösterilebilir. Vücudumuz her gün dışarıdan gelen bir etkene tepki oluşturarak inflamasyon meydana getirebilir ve enflamasyon herkeste meydana gelebilmektedir. Enflamasyon bağışıklık sistemimizin vücudu korumak için gösterdiği savunma mekanizmasıdır. Hastalık ve yaralanmaların temelinde enflamasyon yer alır. Bağışıklık sisteminin antikor üretmesi ve enflamasyonla mücadele etmesi hastalığın veya yaralanmaların iyileşmesini sağlar. 

Enflamasyondan korunmak için sağlıklı beslenmeye dikkat etmek ve bağışıklık sistemimizi güçlü tutmak önemlidir.


 Peki enflamasyonu önleyen beslenme şekli nasıldır?

 Enflamasyona neden olan etkenlerin başında beslenme şekli gelmektedir. Yanlış beslenme sonucunda vücut enflamasyona açık hale gelmektedir. Bu durum bir enfeksiyon, sigara, alkol, stres, alerjiler, uykusuzluk, aşırı bedensel yorgunluk ve gıda duyarlılıkları gibi çevresel stresler ile birleştiğinde de enflamasyon kaçınılmaz hale gelmektedir. Bu sebeple de enflamasyon riskini arttıran işlenmiş gıdalar, fazla tüketilen hayvansal ürünler, doymuş yağlar, asitli içecekler vb. zararlı yiyecekleri tüketmekten kaçınmak önemlidir.

 Enflamasyonu önleyen beslenme şeklinde anti-inflamatuar etkisi ve antioksidan içeriği yüksek olan besinleri tüketmek önemlidir. Ayrıca hayvansal proteinler inflamasyon riskini arttıran besin grubu olduğu için hayvansal protein tüketimini kısıtlamakta fayda vardır.

İnflamasyon azaltıcı besinler yani anti-inflamatuar besinler, vücuda ve bağışıklık sistemine destek olarak inflamasyonun kontrol altında tutulmasını sağlamaktadır. Bu sebeple de antioksidan ve anti-inflamatuar besinleri tüketmek gereklidir. Anti-inflamatuar ve antioksidan içerikli besinler şunlardır:

Kereviz sapı: Kereviz sapı yüksek antioksidan içeriğine sahiptir ve anti-inflamatuar etkisi ile de kolesterol seviyesinin ve tansiyonun dengede kalmasını sağlar. 


Kırmızı pancar: İnflamasyonu önlemeye yardımcı olacak bir diğer besin kırmızı pancardır. Kırmızı pancar, içeriğinde yüksek oranda potasyum, magnezyum ve bazı gerekli mineralleri barındırır. Bu sayede de kırmızı pancar inflamasyonu azaltmaya yardımcı olmaktadır. Pancarı salata, çorba, turşu gibi pek çok tüketme şekli mevcuttur. 


Brokoli: Brokoli de antioksidan kalkanı oluşturan ve  yüksek seviyede inflamasyon ögeleri içeren inflamasyonu önlemeye yardımcı bir sebzedir. Ayrıca birçok faydası olan brokoli; vitamin ve mineral bakımından da zengindir.


Yaban mersini: Yaban mersini de güçlü antioksidan bileşenlerine sahip olma özelliği ile tanınan bir meyvedir. Yaban mersini içinde antioksidanların yanı sıra anti-inflamatuar ögeler ve vitaminler de barındırır. 


Ananas: Ananas genellikle içeriğinde olan yağ yakıcı bromelain ile bilinmektedir. Bununla beraber yine ananasın içeriğinde olan doğal ağrı kesici özelliğine sahip quersetin ile bromelain bir araya geldiğinde güçlü anti-inflamatuar özelliğe sahip olmaktadır. Ananas, yağ yakımını desteklerken aynı zamanda bağışıklığı da güçlendirmektedir.


Chia tohumu: Chia tohumu bilindiği üzere Omega-3 gibi birçok besin ögesi açısından zengindir ve bir bitkisel protein kaynağıdır. Hayvansal proteinlerin vücutta inflamasyonu arttırdığından bahsetmiştik. Bu sebeple chia tohumu gibi bitkisel protein kaynaklarını tercih etmek inflamasyonun yükselmesini engelleyecektir. 


Somon balığı: Enflamasyonu azaltmaya yardımcı olan önemli kaynaklardan biri de Omega-3 içeriğidir. Omega-3 açısından en zengin besinlerden biri olan somon balığı ve diğer yağlı balıklar da enflamasyon önleyici etkiye sahiptir.

 

Ceviz:  Ceviz hem antioksidan hem de Omega-3 zengini bir besindir. Bu sayede de vücudumuzu enflamasyona karşı koruyucu özelliği yüksektir.


Zerdeçal: Zerdeçalın içerisinde yanık ve kesiklerde etken madde olarak kullanılan curcumin maddesi vardır. Ve bu sayede de zerdeçal, enflamasyon azaltmaya ve önlemeye yardımcı olacaktır


Zencefil: Zencefil öncelikle vücut direncini korumayı sağlayan bir bitkidir ve bu özelliği ile de özellikle kış aylarında hastalıklardan korunmak için çay şeklinde tüketimi yaygındır.  Zencefilin bağışıklık sistemini güçlendirici etkisinin yanında anti-inflamatuar özelliği de vardır. Zerdeçal; vücudumuzu dış etkenlere karşı koruyan önemli bir kaynaktır.


Enflamasyonu önleyebilecek diğer gıdalar da pazı, ıspanak, avokado, turp, yeşil çay, zeytinyağı gibi gıdalardır.


Sağlıklı beslenmeye yönelmenin kolay yolu Mora Terapi!

Mora Terapi ile yapılan kilo terapilerinde amaç her zaman sağlıklı beslenme ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarının kazandırılarak sağlıklı beslenme rutinlerinin oluşturulmasıdır. Bu şekilde kronik enflamasyona sebep olabilecek birçok etken ortadan kaldırılabilmektedir. Aynı zamanda standart programların içerisinde olan inflamasyon terapileri ile vücutta var olan inflamasyona da müdahale edilebilmektedir. 

Mora Terapi ile vücuttaki enflamasyon süreçlerini kontrol altına almamız mümkündür. Detaylı bilgi için lütfen uzman bir hekime başvurmayı ihmal etmeyiniz.

Sağlıklı günler dileriz.


14 Kasım 2022 Pazartesi

BETA GLUKAN FAYDALARI NELERDİR?

 


Beta Glukan Nedir?

Beta Glukan; yulaf, buğday, arpa gibi tahıllarda bulunan ve ekmek mayasının hücre duvarından elde edilen çözünür bir diyet lifi türüdür. Çözünür lif diye adlandırılan lif türleri suda çözünür ve kalın, jel benzeri bir madde ortaya çıkarır.

Beta Glukan vücudumuzda doğal olarak bulunmadığı için lif oranı yüksek gıdalar yoluyla ya da takviye yoluyla, Beta Glukan’ın sağlığımıza faydalarından üst düzey yararlanmamız mümkün olacaktır.

Diğer pek çok lif türünün olduğu gibi Beta Glukan’ın da takviye şekli bulunmaktadır.

Beta Glukan’ın Faydaları Nelerdir?

• Beta Glukan kalp sağlığını destekler. Araştırmalar sonucunda Beta Glukan içerikli gıdalar tüketildiğinde, takviyeler alındığında kalp ve damar sağlığını olumlu yönde etkilediği ispatlanmıştır. Beta Glukan etkili besinlerin tüketilmesinin LDL olarak adlandırılan kötü kolesterolü de düşürdüğü bilinmektedir.

• Beta Glukan, vücuda giren şekerin kan dolaşımı tarafından emilimini yavaşlatır. Bu sayede de kan şekerini düzenler ve kan basıncını dengelemeye de yardımcı olur. Yapılan çalışmalar; karbonhidrat içerikli yiyeceklere Beta Glukan ilave edildiği takdirde kan şekeri ve insülin seviyesini azaltacağını ortaya koymuştur. Aynı zamanda, yine yapılan araştırmalar sonucunda Beta Glukan ve diğer tahıl lifleri tüketiminin Tip 2 Diyabet hastalığına yakalanma oranını düşürdüğü açıklamıştır.

• Beta Glukan tüketimi ve takviyesinin bağışıklık sistemini enfeksiyonlara karşı koruduğu, güçlendirdiği ve bağışıklık sistemini uyardığı bilinmektedir. Beta Glukan takviyesi vücudumuzdaki akyuvar hücrelerini daha etkin hale getirmektedir. Böylelikle de bağışıklık sistemi dışarıdan gelebilecek grip, soğuk algınlığı, üst solunum yolu gibi enfekte durumlara karşı bir kalkan oluşturularak korunmaktadır.

Bağışıklık güçlendirme etkisi ile birlikte Beta Glukan’ın kanser hücreleriyle savaştığı da araştırmalarla ortaya konulmuştur.

• Aynı zamanda Beta Glukan içerikli takviyelerin kullanılması cilt sağlığına da iyi gelmektedir. Cilt sağlığını koruyucu etkisi olan Beta Glukan takviyeleri; antioksidan açısından oldukça zengindirler. Bu sayede de cildin yenilenme ve onarılma süresini kısaltır. Cilde nem verme özelliği de olduğundan orta yaşlar itibariyle oluşabilecek ince kırışıklıkları yok etmeye de yardımcı olabilmektedir.

• Beta Glukan, bağırsaklardan geçerken diğer yiyeceklerin geçişini yavaşlatır ve sindirim süresini uzatır. Bu sebeple de daha uzun süre tokluk hissi oluşturur. Beta Glukan bu özelliği sebebiyle zayıflamak ve kilo kontrolü sağlamak isteyen kişiler tarafından da rahatlıkla tercih edilebilmektedir.

Beta Glukan Hangi Besinlerde Bulunur?

• Yulaf

• Buğday

• Arpa

• Çavdar vb. lifli ve tam tahıllı gıdalar

• Deniz yosunu

• Fasulye

• Bezelye

• Mercimek

• Brokoli

• Tatlı patates

• Patlıcan

• Elma

• Çilek

• Kuru erik

Vücudumuz için faydalı bir lif/karbonhidrat türü olan Beta Glukan’ı hem gıdalar yoluyla tüketmeden önce hem de kapsül şeklinde takviye almadan önce mutlaka uzman bir hekime danışmanız ve eksikliğinin, vücudun ihtiyaç duyduğunun kanıtlanmasını sağlanmanız sonucunda doktor tavsiyesi ile kullanmanızı öneririz.


30 Mayıs 2022 Pazartesi

GLUTATYON ÜRETİMİNİ ARTTIRAN YİYECEKLER

 


 GLUTATYON NEDİR VE NE İŞE YARAR?

Glutatyon, vücudumuzda üretilebilen ve üç aminoasitten oluşan bir proteindir.

Vücudumuzun her an ihtiyaç duyduğu ve bir kalkan görevi gören glutatyonun önemli işlevleri vardır.

Vücutta oksijen ile enerji üretimi sağlanırken ortaya çıkan reaktif oksijen radikalleri vücutta kimyasal değişimlere ve kanser gibi hastalıkların oluşabilmesine sebep olur.

Vücudumuzda bazı hastalıklar gelişirken reaktif oksijen radikallerinden destek alırlar. Bu hastalıklar şunlardır:

• Kalp ve damar rahatsızlıkları

• Kanser

• Alzheimer ve Parkinson hastalığı

• Romatizmal hastalıklar

• Diyabet

• Astım

• Katarakt

• Enfeksiyon hastalıkları

Vücudumuz bu serbest radikallerin zararından korunmak ve radikalleri uzaklaştırmak için çeşitli savunma mekanizmaları geliştirir. Bu savunmayı sağlayan moleküller antioksidan olarak adlandırılır.

 Glutatyon çok güçlü bir antioksidandır.

 Vücutta sağlıklı hücre ve organizmalara zarar vermeye çalışan serbest radikalleri uzaklaştırıp, zararı engelleyen glutatyon; bu uzaklaştırma esnasında elektron verebilen bir proteindir.

 Glutatyonun vücut sağlığımızı korumada önemli rolü vardır.

 Cıva, kurşun, bakır gibi ağır metalleri vücuttan uzaklaştırır.

 Sinir sisteminde görev alan glutamat üretimine de yardımcı olur.

 Glutatyon E ve C vitaminlerinin çalışması için de gereklidir.

GLUTATYON EKSİKLİĞİ NEDEN OLUR, GLUTATYON EKSİKLİĞİNDE NE YAPILMALIDIR?

Glutatyonun vücutta kendiliğinden üretilebildiğini söylemiştik. Fakat glutatyon üretimi yaş ilerledikçe azalır. Ayrıca zamanla vücutta biriken toksinler de glutatyonun etkisini azaltmaktadır.

Glutatyon eksikliğinin bir diğer sebebi de dışarıdan aldığımız zararlı maddeler, kimyasallar ve toksinler olduğu bilinmektedir.

Vücudumuzda zararlı maddelere karşı bir savunma mekanizmasının önemli görevlilerinden biri olduğunu ve pek çok hastalığın gelişimini engellediğini söylediğimiz glutatyonun azalması durumunda vücudumuzda serbest radikallerin olumsuz etkileri de uzaklaştırılmamış olmakta ve çeşitli hastalıklar baş gösterebilmektedir.

Farkında olarak ya da olmadan dıştan maruz kaldığımız toksik maddelerin uzaklaştırılması suretiyle ciddi miktarda glutatyon harcanmaktadır.

Bu durumların bazıları şunlardır:

• Ağır metaller (dövmeler, diş dolguları...)

• Sigara, egzoz vb. dumanlar

• Aseton, tiner gibi çözücüler

• Sentetik gıda boyaları

• Böcek öldürücüler

• Röntgen ve UV ışınları

• Elektromanyetik alanlar

• Kimyasal gıda katkıları

• Telefon, bilgisayar, tablet gibi radyasyon yayan elektronik aletler....

Bunların haricinde glutatyon üretiminin azalmasında yetersiz beslenmenin de etkisi büyüktür.

Ayrıca beraber stres, kaygı gibi duygu durum bozuklukları da glutatyon üretimini düşüren faktörlerdendir.

GLUTATYON SEVİYESİNİ ARTTIRMAYA YARDIMCI OLAN YİYECEKLER

Glutatyon seviyesini arttırmak için glutatyonu oluşturan aminoasitleri içeren besinleri tüketmek daha etkili olacaktır. Bu besinler şunlardır:

• Kırmızı ve beyaz et

• Süt ve süt ürünleri

• Kabak ve ay çekirdeği

• Yer fıstığı

• Keten tohumu yulaf gibi tahıllar

• Bakliyatlar

Ayrıca içeriğinde kükürt olan gıdaların da glutatyon üretimini arttırdığı bilinmektedir.

• Sarımsak, soğan

• Lahana çeşitleri

• Kuşkonmaz

• Ispanak

• Roka

• Bamya

• Karnabahar

• Brokoli

• Hardal otu

Doğrudan glutatyon içeren gıdalar ise şunlardır:

• Ispanak

• Roka

• Domates

• Bakla

• Bezelye

• Avokado

• Kuşkonmaz

Her gıdada olduğu gibi glutatyon üretimine yardımcı gıdaların da fazlaca tüketilmesinin yararı olmaktan ziyade vücudumuza zarar verebileceğini göz önünde bulundurmanızı tavsiye ederiz.

SAĞLIKLI GÜNLER...


8 Ocak 2021 Cuma

Faydalı, keyifli ve barışçıl: Yoga!

Yoga, Hindistan’dan çıkıp dünyaya yayılmış binlerce yıllık bir öğreti ve pratiktir. Kişiye öncelikle erdem, saygı, sevgi, şefkat ve tüm ahlak kurallarını öğreten geniş bir felsefe perspektifinden hayatı yorumlar. Günlük yaşamın yarattığı stresli koşullarla nasıl başa çıkabileceğini, yaşamına, davranışlarına ve düşüncelerine nasıl yön verebileceğine yardımcı olur.

Özellikle son zamanlarda hep birlikte yaşadığımız bu süreçte, daha doğrusu yaşamın inişleri ve çıkışları, dalgalanmaları içinde kolaylıkla kaybolabiliyoruz. Karşılaştığımız dirence karşı yaşamın bütünlüğünü unutabiliyoruz. Yoga ve meditasyon gibi günlük pratiklerse, sadece bu ego-zihin-beden üçlüsünden oluşmadığımızı, çok daha fazlası olduğumuzu anımsatan pratiklerden birkaçı. Bu gibi pratikler, yaşamın bütünlüğü içinde zamanla rahatlatmamızı ve kabul etmemizi öğretir bize. Kendi koşullanmışlarımız içinde, kendimizi anlamamıza yardımcı olur. Yoga daha çok derin bir dinleme ve duyma pratiğini doğurur. Bakmak ve görmek arasındaki nitelik farkı gibi. Gerçeği, yanılsamalarımızdan kopup net görmeye olan istek ve motivasyondur. Gerçeği görebilmek ise sevgiyle alakalıdır.

Yogaya başlayan bireyler önce bedenlerini keşfederler. Bedenin sınırsız işleyişini gözlemler ve analiz ederler. Bedenini tanırken nefesiyle, ruhuyla tanışır. Nefes, zihin ve beden arasındaki köprü fark edilir ve bu köprü sayesinde kişi nefesiyle birlikte zihnini de kontrol etmeyi başarır. Zihnimiz gün içerisinde çılgınca çalışırken, nefesimiz aynı zamanda farkındalığı, konsantrasyonu ve an’da kalmayı, yaşadığı an’da olduğunun farkındalığını geliştirir. Beden, zihin ve nefesin bir bütün halinde dengeli olma durumu, kişinin ruhsal gelişimini inanılmaz derecede destekler. Ruhsal gelişim de bu sayede, kişinin kendiyle olan yolculuğunda sağlıklı bir başrol oynar.
Yoganın asla bir yaşı, ırkı, cinsiyeti ya da herhangi bir dinsel kimliği yoktur. Yıllardır Hindistan ve Uzak Doğu'da yapılan yoga ülkemizde ise son zamanlarda popüler olmuştur. Bu sayede merak uyandırmış ve deneyen herkesin  yaşamının her bir noktasına sihirli dokunuşlar yapmıştır. Yoga yapmak için hiç bir zaman geç değildir ve başladığınızda devam etme arzusunu hissettiğinizde doğru yolda olduğunuzun keyifle farkına varabilirsiniz.

Hemen bugün yogaya başlamamız için neler gerekir?

Cevapı çok basit: Bir yoga matı ya da kaygan olmayan bir minder ve rahat kıyafetler.


Peki yoga, tam anlamıyla zaman içerisinde vücudumuzu ve zihnimizi ne yönde etkiler?

Günlük gelişim:

Geliştirilmiş beyin fonksiyonu,
Düşük stres,
Esneklik artışı.

Birkaç ay sonra:

Düşük kan basıncı,
Gelişmiş akciğer kapasitesi,
Gelişmiş seksüel fonksiyonlar,
Kronik boyun ve sırt ağrılarının azalması,
Kaygıların azalması,
Kan şekeri seviyesinin düşmesi,
Denge duygusunun gelişmesi.

Birkaç yıl sonra:

Daha güçlü kemikler,
Sağlıklı kiloda kalabilmek,
Düşük kalp hastalığı riski.

Ve belirgin değişiklikler:

Dikkatli yemek
Vücudumuzun ne zaman gıda istediğinin ve yiyecek / içeceklerin tadının tam anlamıyla farkına varmak, bu bilinçle hareket etmek.

Kilo kontrolü
Yoga yoluyla geliştirilen farkındalık, sizi açlık ve dolgunluk ipuçlarına karşı daha duyarlı hale getirebilir. Bu kilo kontrolünün tamamen sizin elinizde olmasını sağlar.

Daha sıkı ve iyi bir vücut
İçinize odaklanır, vücudunuzdan daha memnun olur ve kendinizi daha az eleştirirsiniz.

Kalp dostu
Yoga, kalbiniz ve kan damarlarınız için tansiyon, kolesterol ve kan şekerini düşürmeye yardımcı olur.

Her anlamda fit olmak
Haftada birkaç kez yoga yaparak kas gücünü ve esnekliğini artırabilir, kalbinizi, akciğerlerinizi ve kan damarlarınızı olumlu yönde düzenler.

Şimdi tek yapmanız gereken, yoga ile kendinizi dinlemek!
Herkese sağlıklı günler... 😊


19 Aralık 2020 Cumartesi

Sağlıklı ve Dayanıklı Olmanın Anahtarı: İstasyon Egzersizleri

Zaman probleminiz varsa fitness programı uygularken setler arasında çok az ya da hiç dinlenme olmayan tüm-vücut istasyon çalışmaları sizin için iyi bir seçim olacaktır.. Harcadığınız aşırı enerji sayesinde antrenman programı sonrasında da kalori yakmaya devam edersin; bu duruma egzersiz sonrası oksijen tüketimi (EPOC) adını vermektedir. Brezilya’da yapılan bir araştırma, bu iki popüler metodu -önceden-yorma tekniği ve istasyon çalışması- karşı karşıya getirdi. Çünkü önceden-yorma tekniği, aynı kas grubu için yapılan ve ardından bir izolasyon hareketinin geldiği çok eklemli temel egzersiz içerirken, istasyon çalışması da her sette alt ve üst vücudu dönüşümlü olarak çalıştırmaktadır.

Zorlu bir antrenman programı boyunca enerjiniz ve kalorileriniz erirken gerçekten zorlandığınızı hissettiğiniz zaman metabolik hızınız doğru orantıda artar. Egzersize ara verdiğinizde vücudunuz hemen dinlenme evresine geri dönmez, metabolizma hızınız kısa bir süre için yüksek kalmaya devam eder. Bu durum, egzersiz sonrası duş aldıktan ve yemek yedikten sonra bile kalori yakmanıza sebep olan bir artış durumudur. Bu durum "afterburn" etkisi olarak da bilinir.

Afterburn Etkisi

Bilimsel olarak egzersiz sonrası oksijen tüketimi veya EPOC olarak adlandırılır. EPOC, vücudu dinlenme durumuna döndürmek için gereksinim duyduğumuz oksijen miktarıdır.

Bu dinlenme durumu:

  • ·        Oksijen seviyelerinin geri yüklenimi,
  • ·        Laktik asit seviyesinin azaltılması,
  • ·        Kas onarımı ve ATP (egzersiz gibi süreçler için vücuda enerji sağlayan bir molekül) düzeylerini geri yükleme gibi gelişmeleri içerir.

Ağırlık İstasyonu ile Çalışmanın Faydaları

  • ·         Ağırlık istasyonlarının ağır ve taşınmaz olması aslında avantaj olarak da düşünülebilir. Sabit olurlar ve bu da dilediğin sertlikte ve yerde egzersiz yapabilmeyi sağlar.

  • ·         Haftanın 3 günü düzenli olarak ağırlık istasyonunda antrenmanı yapmak, kalp sağlığı üzerinde olumlu etki yaratır. 

  • ·         Spor salonuna gitmek istemeyen veya zaman bulamayan için evde ağırlık ve diren antrenmanı yapılmasını pratikleştiren ağırlık istasyonları kullanım kolaylığı sağlar.

  • ·         Ağırlık istasyonu ile günün her saati egzersiz yapabilirsin. Sadece sizin ve ailenizin kullanabiliyor olması da hijyenik bir avantajı beraberinde getirir.


Ağırlık İstasyonu Egzersizleri

Ağırlık istasyonlarının hepsinde göğüs, sırt, bacak, karın, omuz ve kol bölgesini çalıştırabilirsiniz.  Güçlü bacak kasları oluşturmak için ağırlıklarla squat çalışabilir, istasyondaki dumble setleriyle rahatlıkla bench press hareketi yapabilir ve göğüs kaslarını dilediğin gibi şekillendirebilirsiniz. Ağırlık istasyonları ile sırt kaslarını güçlendiren lat pulldown hareketini rahatlıkla uygulayabilirsin. Güçlü bacak kasları için etkili bir egzersiz çeşidi olan leg extension, hem bacak hem de karın kaslarını çalıştıran knee raises ve stepper hareketleri de antrenman istasyonlarında yapılabilen temel egzersizlerdir.

Herkese sağlıklı, bol sporlu günler!

 

9 Aralık 2020 Çarşamba

Sigara Bağımlılığına Karşı Mora Terapi!

Sigara bağımlılığı, en etkili ve ölümcül toplumsal zehirlenme olayıdır. Ölüm, sigara yüzünden oluşan hastalıklar sonucu meydana gelir ve sonucu ölüm olmasa bile hayatınızı zorlaştıracak onlarca olumsuzlukla karşılaşırsınız. Her sigarada vücut için zehirli, tahriş edici, kanser yapıcı ya da kanserin ortaya çıkmasını kolaylaştırıcı 4000’den fazla kimyasal madde bulunmaktadır. Bunlardan en az 50 maddenin doğrudan kansere neden olduğu ispatlanmıştır.

Kişiyi sigaraya bağımlı hale getiren etken madde ise nikotindir. Nikotin ayrıca kalp atışlarını hızlandırır, tansiyonu yükseltir, kanın pıhtılaşma riskini artırır. Sigara dumanındaki karbon monoksit gazı, kanın oksijen taşıma kapasitesini azaltır, dokulara yeterince oksijen taşınmasına engel olur, bunun sonucunda sigara içenler egzersiz sırasında daha çabuk yorulurlar. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, 2025 yılında sigara nedeniyle oluşan hastalıklardan dolayı 10 milyon kişinin ölmesi öngörülmektedir. Bunun 7 milyonunun bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde olacağı belirtilmektedir. Tiryakilerin %25-30’u zamanından önce ölmektedir. Erkeklerde tüm kanser türlerine bağlı ölümlerin %35'inin, kadınlarda ise %15'inin nedeni sigaradır.

Sigara uzun vadede damar sertliğine ve tıkanıklığına neden olabilir. Damarlar esnek bir yapıya sahiptir ve bu kırılgan yapı, sigara ile tahribata uğrar. Bu
 yapının bozulmasından dolayı kaslara kan pompalanma akışı yavaşlar ve ‘’Pump’’ olmamız engellenir. Kan damarları vücuttaki besin trafiğini etkili bir şekilde iletmesini yavaşlatır. Ve genel olarak sigara tüketimi akciğerlerdeki oksijen kapasitenizi düşürür ve çabuk yorulmalara yol açar.


Sigara ve Ruh Sağlığı

Günümüzde, sigara kullanımının bağımlılığa neden olmasından dolayı bu da bir hastalık olarak kabul edilmekte ve ruhsal hastalıklarla ilişkili olduğu bilinmektedir. Şizofreni, depresyon ve anksiyete bozukluğu gibi psikiyatrik sorunlara sahip bireylerde sigara bağımlılığının daha fazla oranda olduğu vurgulanmaktadır. Bu nedenle, ruh sağlığının korunması ve geliştirilmesinde sigaranın bırakılması hayatınız için son derece önemli bir adım olacaktır. Sigarayı bırakma aktivitesi “sigara bağımlılığı” hastalığından kurtulma anlamına gelmektedir.

Sigarayı bırakmayı başarabilen bireyin, kendine güven duygusu artmakta ve bir maddeye bağımlı olma düşüncesinden kurtularak stresli durumlarla başa çıkmada daha etkin yollar kullanmayı öğrenmektedir. Ayrıca, sigarayı bırakmayı başarabilen bireylere yönelik yapılan gözlemler ve çalışmalarda bireylerin çoğunluğunun sigarayı bıraktıktan sonra daha sağlıklı bir yaşam tarzını benimsedikleri belirlenmiştir.

Mora Terapi ile Sigara Bağımlılığına Son!

Mora Terapi yöntemi ile uygulanan sigara bırakma terapilerinde, terapinin başında ve sonunda renk terapisi uygulayarak kişinin duygu durum bozukluklarını en aza indirmeyi amaçlıyoruz. Renk terapisi, uygulanan seansların etkinliği artırır ve sigarayı bırakma sürecinde kişide oluşabilecek stresin ve duygusal dalgalanmaların kontrol altına alınmasına yardımcı olur.

Mora Terapi sigara bırakma terapisi, maddenin kimyasal özelliğini değil, bu maddenin yaydığı kendine özel frekansın bilgisini değiştirerek tedavi uygular. Bağımlılık yapan maddenin/nikotinin frekans yapısı özel bir teknolojik yöntemle ters çevrilir ve bu bilgi tekrar kişiye geri verilir. Bu şekilde bağımlılık yaratan sigaranın bilgisi kişinin bedensel hafızasından silinmiş, vücuduna hiç nikotin frekansı yüklenmemiş biri gibi olur. Sigara bağımlılarında, bir süre sonra bağımlılığın psikolojik boyutu aktif olmaya başlar. Bağımlı belirli psikolojik durum veya fiziksel aktiviteyi sigara ile tamamlamaya başlar. Mutluluk, sıkıntı, üzüntü, sinir ve kaygı gibi psikolojik durumları sigarayla ilişkilendirir. Mora Terapi sigarayı bırakmada psikolojik bağımlılığı karşı da savaştığı için uzun vadeli sigara bırakmada başarılı sonuçlar elde etmiştir.

Detaylı bilgi için web sitemizden ve sosyal medya hesaplarımızdan bize ulaşabilirsiniz.

Sağlıklı günler!


22 Kasım 2020 Pazar

Işığın Gücü: Biyofotonlar ve Bionic 880!

Öncelikle Bionic 880’in cihaz isminin ne anlama geldiğini bilebilmek için öncelikle “biyofoton”u tanımalıyız. Çünkü cihaz isminin çıkış yolu, adından da anlaşıldığı üzere bu terimden doğuyor. Terimi biraz açacak olursak; 

Vücuttaki her hücrenin saniyede 100.000'den fazla ışık impulsu veya fotonu yayması bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Sadece insanlar değil, tüm canlılar tarafından yayılan bu ışık emisyonlarına biyofoton denir ve tüm biyokimyasal reaksiyonların ardındaki direksiyon mekanizması olduğu keşfedilmiştir.

Peki bu ışıklar nasıl bir tedavi yöntemine dönüşüyor, biyofoton tedavisi nedir?

İşte burada bilimin ve zekanın mükemmel bileşiminden bahsedebiliriz. Biyofoton teoirisi, Alman biyofizikçi Med. Dr.Fritz-Albert Popp’un biyofizik alanında çığır açmış bir çalışmasıdır. Quanten veya foton olarak adlandırılan ışık, Quanten teorisine göre ışık demetlerinden oluşur. Popp' a göre ışık cilt tarafından emilir ve vücuda dağılır. Popp' un çalışmasına göre her hücrenin diğer elementlerle ışın fotonlarının etkileşimi ile iletişime geçtiği tespit edilmiştir.

Aslında insanların genellikle bahar aylarında kendilerini daha mutlu hissetmeleri, güz ve kış mevsimlerinde ise kendilerini daha depresif ve karamsar hissetmelerinin doğrudan ışıkla bir ilgisi vardır. İnsan enerjisi için temel ihtiyaç ışık, aynı zamanda iyileştirici bir etkiye sahiptir. Işık sadece insanlar için değil tüm canlılar için hayati bir önem taşımaktadır. Işık olmadan canlılar yaşamsal faaliyetlerini yerine getirememektedir. Işığın insanlar için en faydalı özelliklerine antibakteriyel etki göstermesi, D vitamini deposu olması, dolaşım sistemi, beyin fonksiyonları ve ruh hali üzerindeki olumlu etkisi örnek olarak verilebilmektedir. Sabit olmayıp ortamsal faktörlere bağlı olarak şiddeti değişen ışık kişilerin ruh, zihin ve beden sağlığı dengesinde önemli bir faktördür. Işığın olmadığı ortamlarda nasıl ki olumsuz duygu durumu hakimse ışıktan yoksunluk kemik gelişimi gibi fizyolojik durumları da etkilemektedir.

Biyofoton tedavileri hangi alanlarda kullanılır?

Işık düzenlemesinin doğru gerçekleşmediği durumlarda, ışık kuantumuna bağlı metabolik süreçlerde bozulma meydana gelir ve bu da kronik hastalıklara ve hatta kansere yol açmaktadır. Işığın iyileştirici gücü olan biyofoton teknolojisi, kronik ve sistemik hastalıklarda bozulan hücresel fonksiyonların sağlıklı haline dönmesini sağlamaktadır. Vücutta herhangi bir yan etkiye yol açmayan biyofoton seansları; hormonların dengelenmesi, enfeksiyonlar, zayıflamış bağ dokusu, migren, egzama, sedef, boyun, sırt ve bel ağrıları, siyatik ağrıları, akne, çocuklarda dikkat dağınıklığı tedavileri, uyku ve sindirim sistemi bozukluklarının tedavilerinde olumlu sonuçlar vermektedir.


Bionic 880 nasıl çalışır?

Dünyadaki en gelişmiş ve güçlü foton terapi cihazlarından biri olan Bionic 880 üç akupunktur yolu üzerinden işlem yapar. Tedavide iğneler yerine yumuşak ışık kullanılır; bu yöntemin iğneli akupunktur ile aynı sonuçlara sahip olduğu ispatlanmıştır. Böylece mikrop transferi, organın delinmesi ve köklü iğneler gibi riskler ortadan kalkmaktadır.

Bionic 880, hormonların düzenlenmesi ve hücrelerin uyarımı için biyofotonların iyileştirici gücünden faydalanır. Yayınlanan biyofotonlar deri tarafından emilir, vücut içerisinde çoğalır ve düzensiz olarak yayılır. Farklı hormonları düzenlemek ve üretimini dengelemek için sinir sisteminden dallanarak omurilik yolu ile beyne ulaşır. Endorfin, seratonin, kortizon gibi birçok hormon bu yolla düzenleyebilmektedir. Yapılan klinik incelemelerde ışık terapisi ile böbrek üstü bezlerinden salgılanan DHEA ve kortizon seviyelerinde anlamlı değişiklikler olduğu gözlenmiştir.

Biyofoton terapilerinin uygulama alanlarına; anti aging uygulamaları, enfeksiyonlar, ağrılar, hormonel bozukluklar, migren, nevralji, osteoartrit, tendon rahatsızlıkları, topuk dikeni, spor yaralanmaları, egzamalar, iyileşmeyen yaralar, sedef hastalığı, zona, akne problemleri, bağ dokusu bozuklukları, fibromiyalji, duygu durum bozuklukları, otizim ve uyku problemleri örnek olarak verilebilmektedir. Biyofoton terapilerinin özellikle viral rahatsızlıkların ve lyme hastalığının tedavilerinde etkisi kanıtlanmıştır.

Bütünsel tıbbın Türkiye’deki lider firması Mora Terapi güvencesiyle hizmet veren Bionic 880, biyofoton teorisinin biyofiziksel terapide kullanılmasının bir ürünüdür. Bionic 880 ile biyofotonların canlandırıcı gücünü siz de mutlaka deneyin.

30 Ekim 2020 Cuma

Biorezonans ve Mora Terapi Nedir?

Modern tıpta müthiş gelişmeler yaşanıyor. Gün yok ki yeni bir ilaç veya yeni bir tedavi yöntemiyle ilgili haber duymayalım. Tüm bu tedavilerin mucize etkilerinden söz ediliyor, umutlarımız yeşertiliyor.

Ancak… Tüm bu gelişmelere rağmen modern tıbbın açmazı hala “TAM İYİLEŞME” sağlayan tedavi yöntemleri konusunda pek de başarılı olamaması. Yani pek çok kronik hastalık için uzun süreler, hatta muhtemelen yaşam boyu ilaç tedavisi kullanılması gerekiyor. Daha iyi, daha etkili de olsa ilaçlar hayatımızın başköşesindeki yerlerini korumaya devam ediyorlar.

Her madde, atomlarının elektron yapısından kaynaklanan ve o maddeye özel olan bir elektromanyetik ışınıma sahiptir. Bu elektromanyetik salınım (ya da foton ışınımı) şimdiye kadar deneysel amaçlı olarak kullanılmış olan hassas foton ölçüm aletleriyle ölçülebilir. Kuantum fiziğinden bildiğimiz gibi fotonlar aynı anda hem tanecik hem de dalga-frekans yapısındadır. Şu andaki çalışmalar her maddenin yaydığı kendine özel frekans paternini tek tek ayırabilecek teknolojiye doğru ilerlemektedir. Ancak teknoloji halen, maddelerin biofoton yayılımlarını ya da frekans paternlerini inceleyebilecek ve birbirinden ayırabilecek seviyede değildir.

Biofotonlar...

Biofotonlar canlı dokulardan yayılan elektromanyetik ışınımlara verilen isimdir. Biofotonlarla ilgili olarak öncelikle Prof. Popp ve ekibinin yaptıkları tüm dünyada yankı uyandırmakta ve biofoton çalışmalarına yön vermektedir. Biofotonlar konusunda şu anda dünya üzerinde çok sayıda ve çok merkezli çalışma yürütülüyor ve şimdiye dek bulunanlar sadece sağlık alanında değil diğer birçok alanda farklı bir gelecek vaat ediyor.


Peki ya biorezonans?

Morell tipi biorezonans temelde akupunktur konusunda çalışmalarıyla bilinen Dr. Voll’ün (ve çağdaşı Dr. Rhayadaku’nun) 1960’lı yıllardaki elektroakupunktur ölçümleri sırasında yapılan gözlemlerinin homeopati kurallarıyla birleştirilmesini temel alır. Akupunktur noktalarının elektriksel direnç ölçümlerinin test edilmesi elektro-akupunktur olarak bilinir. Biorezonans elektroakupunktur testleri sırasında kullanılan elektriksel devre içine homeopatik ilaçların sokulmasının akupunktur noktasından alınan elektriksel direnç ölçümünü değiştirdiği gözlemine dayanır.

Zaman içinde maddelerin frekans paternleri ile vücudun frekans paternini karşılaştıran ve eşleşmelere bakarak vücudun yaşamsal özellikleri ya da organların durumu ya da gıda intoleransı olup olmadığı ile ilgili testler yapan cihazlar çıkmış olsa da bu cihazlar burada bahsedilen MORELL tipi biorezonans kavramı ile alakalı değildir. Maddelerin frekans paternlerini görmek, ölçmek mümkün olmadığı için bu frekans paternlerini vücut frekans paterni içinde aramak ve eşleşme yapmak da tabii ki mümkün değildir. Morell tipi biorezonans kavramında tedavinin vücut üzerine etkilerini ya da verilen frekansın vücutla rezonansa girip girmediğini vücut üzerinde yapılacak akupunktur ölçümleri ile ya da bazı bioenerjetik tekniklerle gözlemek mümkündür ancak bu gözlemler test-ölçüm olarak algılanmamalıdır. Bu ölçümler cihaz tarafından yapılmaz, tecrübeli bir terapist tarafından algılanabilir ancak bunlar bildiğimiz anlamda testler olarak sunulmamalıdır.

 

Genel tanım olarak biorezonans, hastalıkları ortaya çıkaran vücudumuza zararlı etkenlerin ortadan kaldırılmasını sağlayan bir tamamlayıcı tıp metodu. Biyofiziksel bir tedavi yöntemi olduğu için de eğitimli doktorların elinde yan etkisi olmayan bir yöntem.


Mora Terapi nedir?

MORA ismi bu tekniğinin yaratıcısı Dr. Franz MOrell ve Eric RAsche'nin soyadlarının baş harflerinin birleşimidir. Dr. Morell, yetmişli yılların ortalarında damadı Elektronik Mühendisi Eric Rasche ile birlikte, vücudun kendi rezonanslarını (salınımlarını) kaydedebilen, analiz edebilen, düzeltebilen ve ardından düzenlenmiş salınımları insan vücuduna geri verebilen bir cihaz geliştirdi. Bu, klasik Biorezonans metodunun doğuşuydu. Özellikle Almanya ve Avrupa ülkelerinde biorezonans metodu olarak adlandırılan tamamlayıcı – integratif tıp akımının başlamasına neden oldu. 44 yıldır, bilimsel çalışmalarla da desteklenen Morell-Rasche yöntemi yıllar içinde terapi etkinliği ve başarısı nedeniyle tüm dünyada yaygın bir şekilde kullanılan bir yöntem haline gelmiştir. Bu nedenledir ki pek çok farklı yöntem ve cihaz da biorezonans isminin saygınlığı dolayısıyla aynı işlevleri yapmamasına rağmen bu ismi kullanmaktadır. İsim benzerliklerinin yanıltıcı olmaması adına ve MORA cihazıyla yapılan uygulamaların kendine has etkinliğinden dolayı bu sitede bahsedilen yöntem MORA Terapi olarak anılmaktadır.

MORA-Terapi Kısaca…

1) Maddenin çevresinde oluşan elektromanyetik alandaki frekansların tedavi amacıyla kullanılmasıdır

2) Vücudun kendisinden alınan elektromanyetik frekansların tedavi amacıyla kullanılmasıdır.

Mora Terapi ile destek verilebilen hastalıklardan bazıları;

·         Bağımlılıklar (Sigara bağımlılığı, Alkol Bağımlılığı, Gıda bağımlılığı)

·         Genel sağlığın desteklenmesi

·         Kronik hastalıklarda destek (Kronik Sistit)

·         Kronik yorgunluk sendromu

·         Fibromiyaljililer

·         Ameliyat sonrası iyileşmenin hızlandırılması

·         Romatizma ve diğer ağrılar

·         Alerjiler ve Alerji kökenli sağlık problemleri (Egzama hastalığı , sedef hastalığı, alerjik rinit , sinizüt, alerjik astım, gıda alerjileri, solunum yolu alerjileri)

·         Detox – Vücudun toksinlerden temizlenmesi

·         Bağışıklığı güçlendirme

·         Obezite – zayıflama

·         Karaciğer problemleri

·         Mide – Bağırsak sistemi

·         Ruhsal Problemler

Mora Terapi ve Mora Tükiye hakkında detaylı bilgiye ulaşmak ve biorezonans teknolojisiyle tanışmak için bize web sitemiz ve telefon numaramızdan ulaşabilirsiniz. 😊




16 Ekim 2020 Cuma

MUTLULUK KİMYASALLARINI GÜNLÜK DOZLARDA NASIL ALIRSINIZ?

DOPAMİN

Motivasyonu, öğrenmeyi ve zevk duygusunu güçlendirir. Size hedefleri, arzuları ve ihtiyaçları gerçekleştirme kararlılığı verir.

Eksikliğinde neler olur?

Erteleme, kendine güven ve saygının azalması, motivasyon eksikliği, düşük enerji veya yorgunluk, odaklanamama, endişeli hissetme, umutsuz hissetme, sık ruh hali değişimleri.

Dopamini nasıl yükseltirsiniz?

Meditasyon yapın, günlük yapılacaklar listesi ile işlerinizi takip edin, uzun vadeli hedefleriniz olsun, L-Tirozin bakımından zengin yiyecekler tüketin (yumurta, baklagiller, balık, tam tahıllı gıdalar vb), düzenli egzersiz yapın, yaratıcılığınızı ortaya çıkaracak bir şeyler yapın; yazı yazmak, müzik veya sanat gibi…

OKSİTOSİN

Güven hissetmenizi sağlar, ilişkiler kurmayı ve onları sürdürmenizi sağlar. Aşk hormonu olarak da adlandırılır. İlişkilerinizde bağlanmada rol oynar.

Eksikliğinde neler olur?

Yalnızlık hissi, stresli olma, motivasyon eksikliği, düşük enerji veya yorgunluk, ilişkilerde bozulma, endişeli hissetme, uykusuzluk...

Oksitosini nasıl yükseltirsiniz?

Fiziksel dokunuşla (kucaklaşma vs), sosyalleşerek, masaj yaptırın, akupunktur veya akupunktur benzeri uygulamalar, müzik dinleyin, egzersiz yapın, soğuk duş alın, meditasyon yapın.

SERATONİN

Akranlar, arkadaşlarınız veya çevrenizde öneminizi hissedersiniz. Çevrenizdeki insanlarla birlikteyken kendinizi olduğunuz gibi sakince kabul etmenizi sağlar.

Eksikliğinde neler olur?

Kendine saygıda azalma, aşırı duyarlılık, anksiyete / panik ataklar, duygu durum dalgalanmaları, umutsuz hissetme, sosyal fobi, takıntı, uykusuzluk.

Seratonini nasıl yükseltirsiniz?

Egzersiz yaparak, soğuk duş alın, güneş ışığına daha çok çıkın, masaj yaptırın.


ENDORFİN

Fiziksel acıyı hafifletir. Coşku hali yaratır ve böylelikle anksiyete, depresyon, stres ve ağrı tepkilerini hafifletir.

Eksikliğinde neler olur?

Anksiyete, depresyon, ağrı ve acı çekme, sık ruh hali değişimleri, uykusuzluk, dürtüsel davranışlar ortaya çıkar.

Endorfini nasıl yükseltirsiniz?

Kahkaha atmak, ağlamak iyi gelecektir (duygu boşalımı), müzik dinleyin, sanat, şiir gibi ruhunuzu iyileştiren şeyler yapın, bitter çikolata ve baharatlı yemekler tüketin, egzersiz yapın, esneme hareketleri yapın, masaj yaptırın, meditasyon yapın.

Mora Terapinin Hormon dengeleme ve aktivasyon programları da tüm vücudunuzdaki hormonal salınımlarınızın dengesi için ayrıca mükemmeldir. Denemeyi sakın ihmal etmeyin. Mora Renk ve Bach Çiçekleri programlarımız da duygu durumunuz konusunda hızlı düzelmelere neden olur.

Sağlık dolu günler dileklerimizle.

 

 

1 Haziran 2020 Pazartesi

MORA TERAPİ TEDAVİLERİ NEDEN İMMÜN(BAĞIŞIKLIK) SİSTEMİNİZİ GÜÇLENDİRİR?




Bağışıklık sistemi veya immün sistem, bizim hastalıklara karşı savunma mekanizmalarımızı oluşturan, patojen veya tümör hücrelerini tanıyıp onları yok eden, vücudumuzu yabancı zararlı maddelere karşı koruyan karmaşık bir sistemdir. Kısacası vücudumuzun hastalıklara karşı korunmasında kalkan görevi görür. Vücudumuza girmeye çalışan tüm maddeleri tanır, ayrıştırır ve zararlı gördüklerini yok eder.

Doğumla birlikte aktif hale gelen bağışıklık sistemimiz zayıfladığında hastalıklara yakalanma riskimiz de artar.  Bağışıklık sistemindeki zayıflığı fırsat bile virüs ve mikroplar da vücudumuza akın ederek hastalıklara yol açar. Özellikle Covid-19 ile gündeme gelen bağışıklık sistemimizi güçlendirmek konusu sadece Covid-19’a karşı değil, oluşabilecek tüm hastalıklara karşı kendimizi, vücudumuzu güçlendirmek açısından çok önemlidir.

Uzun zamandır Bağışıklık sistemini güçlendirmeye yönelik blog sayfalarımızdan sayısız yazılarla sizi bilgilendirdik. Mora Terapi’nin hangi alanlarda kullanıldığı konusunda da sıkça yazılar yazdık. Ancak Mora Terapi’nin neden bağışıklık sisteminizi güçlü tutmaya yarayan bir terapi olduğu konusunda bir özet yapmanın da tam zamanı.

Öncelikle Mora Terapi’nin ana terapi felsefesinden bahsetmek istiyorum. Tüm bütünsel terapi metotları gibi hastalıklara bütünsel bir bakıştan yaklaşır. Vücudu kısımlara veya bölümlere ayırmak yerine bütün olarak ele alır. Hastanın bir organ veya vücut bölümünü iyileştirmek yerine, tüm tedavilerde, tüm vücudun iyileşmesini kapsayacak şekilde terapiler yapılır. Dolayısıyla migren için alınan bir Mora Terapi seansında aslında, hedef migren hastalığı olmakla birlikte, tüm vücudun sağlıklılık hali arttırılacak şekilde terapi yapılmaktadır.





Aslında sigara bırakırken veya kilo tedavilerimizde iştah kesme seansları alırken veya alerji vb tedavilerimizdeki seanslarda tüm vücuttaki sağlıklılık halinin arttırılmasına yönelik işlemler yapılır. Kişi sigarayı bırakmanın yanı sıra tüm vücudunun daha sağlıklı hale gelmesi için desteklendiği bir tedaviyi almış olur. Çünkü terapi aldığınız konu ne olursa olsun, Mora Terapi seanslarının tamamında, kişinin tüm vücudundan alınan frekans bilgisi filtreleme, ters çevirme, yükseltme işlemlerinden geçirilerek sağlıklı frekans bilgisinin yükseltilmesine, sağlıksız bilginin de ortadan kaldırılmasına yönelik olarak yapılır. Terapi seansları ilerledikçe cihaz üzerinde olan bütün vücut frekans bilgisinin - enerjisinin tarandığı ve tanımlandığı segment test bölümünde vücuttaki genel enerji-frekans bilgisinin nasıl olumlu yönde değiştiğine tanık olmak her zaman şaşırtıcıdır. Segment test değerlerindeki değişimin yanı sıra, kişiler kendi genel sağlık durumlarındaki iyileşmeyi, enerji artışı, genel duygu durumdaki iyilik hali, uykuların derin ve kaliteli olması, ağrıların azalması veya semptomların ortadan kalkması şeklinde net olarak her zaman görmekte, hissetmektedirler. Zihinsel netlik, duygusal rahatlık fiziki bedendeki iyileşmeler kadar net bir şekilde hissedilir.

Ayrıca Mora Terapi diğer tüm bütünsel tıp yaklaşım modelleri gibi hastalığın vücutta oluşma nedeninin, vücudun hastalığın oluşumuna imkan veren halinden kaynaklandığı varsayımıyla hareket eder. Yani aynı immün sistemimiz bozukken nasıl hastalıklara açık hale geliyorsak benzeri şekilde fiziksel bedendeki bozukluklar veya yanlış işleyişler veya sağlıklılık halinin zayıflığının, o hastalığın ortaya çıkmasındaki en büyük neden olduğunu, hastalık zemini olduğunu düşünür. Dolayısıyla migren, alerji, romatizma, diyabet vs’nin kendisiyle değil, bu hastalıkların vücutta ortaya çıkmasına neden olan  hastalık yapıcı zemin ile uğraşır ve onları ortadan kaldırmak için çalışır. Vücut normal sağlıklı haline geri döndüğünde, hastalığa neden olan zemin ortadan kalktığında hastalık da ortadan kalkacaktır.

İşte tam bu yüzden, tüm Mora terapi tedavileri aynı zamanda yaşam değişiklikleri de içerir. Çünkü hastalık yapıcı zemini değiştirmek, bir taraftan, o hastalığa neden olan tüm sorunları da ortadan kaldırmak ve yeniden oluşmasına izin vermemek demektir. Bu da, tedavilerin kalıcı olması için uzun vadede kişinin yaşam alışkanlıklarını değiştirmekle mümkündür.

Örneğin kişinin, vücudundaki enflamasyonu arttıracak şekilde bir beslenme alışkanlığı varsa ve bundan dolayı yüksek tansiyon, diyabet, kilo vb problemleri yaşıyorsa, Mora Terapi ile vücut sağlıklı haline dönsün diye desteklenirken, bir taraftan da beslenme alışkanlığı enflamasyona neden olmayacak şekilde değiştirilir. Bir çöplüğün içinden bir çöpü çıkarıp, yıkayıp temizlediğinizi düşünün. Sonra yeniden o çöplüğün içerisine atarsanız ne olur? Yine eski, kirli haline döner değil mi? O zaman hastalığın uzun vadede yeniden oluşmaması için hastalığı oluşturan etmenleri de ortadan kaldırmak mutlaka gerekir.
Dolayısıyla tüm Mora Terapi tedavilerinde, tedavilerin yanı sıra,  kişilerin sağlıklılık halinin devamı için yaşam alışkanlığı değişimlerini de mutlaka yapmaları sağlanır.

Genel olarak o zaman Mora Terapi tedavileri neden immün sisteminizi güçlendiren tedavilerdir konusunu şu şekilde özetleyebiliriz;
-Çünkü Mora Terapi ile vücudunuza zarar veren bağımlılıklarınızdan (sigara, alkol, ilaç vb) kurtulabilirsiniz.
-Çünkü Mora Terapi kilo tedavileri ile hem kilo verip hem de kolaylıkla sağlıklı beslenme alışkanlığı geliştirebilirsiniz.
-Çünkü Mora terapi alerji ve diğer immün sistemi tedavilerimizde vücudunuz alerjen maddeye reaksiyon vermeyecek şekilde güçlendirilir.
-Çünkü tüm kronik hastalık tedavilerimizde vücuttaki enflamasyon miktarı azaltılacak veya ortadan kaldırılacak şekilde tedaviler yapılır böylelikle immün sisteminiz güçlenir.
-Çünkü vücudunuzda yıllardır birikmiş ağır metal, parazit, mantar vb toksik yükleri Mora Terapi tedavilerimizle vücudunuzdan atabilir, detoks olabilirsiniz.
-Çünkü hemen hemen tüm tedavilerimizde, tedavilere ek olarak duygu durum tedavileri de yapılmaktadır. Böylelikle duygusal olarak da daha güçlü olmanız kolaylaşır. Biliyorsunuz immün sistem, kronik stres veya kronik duygu durum bozukluklarında zayıflamaktadır.
-Çünkü Mora Terapi tedavilerimizin tamamında sağlıklı beslenme, uyku, yeterince su ve egzersizin önemi her zaman anlatılır ve uygulama konusunda kişiler takip edilir. Sağlıklı yaşam alışkanlıkları desteklenir.
-Çünkü Mora terapi tedavilerinde kişinin kendisinden alınan frekans bilgisi daha sağlıklı frekanslarla desteklendiğinden ve bu işlem tüm vücudu destekleyecek şekilde yapıldığından problemin ortadan kalkması hızlıdır.
-Çünkü Mora Terapi tedavilerinde kişiler, mutlaka, aldıkları tedaviye uygun, mineral, vitamin, eser element, nutrasötik vb’leri için değerlendirilir ve gerekli durumlarda eksik olanlar takviye edilir.
-Çünkü Mora Terapi tedavilerinin birincil önceliği kişilerin kalıcı olarak daha sağlıklı yaşamlarını devam ettirmeleridir.

Kalıcı olarak sağlıklı, mutlu, keyifli, güçlü bağışıklık - immün sistemine sahip nice güzel yıllarımız olsun…