ağrı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ağrı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Nisan 2024 Pazartesi

Mora Terapi ile Obeziteye Veda Edin!




Obezite, modern toplumda giderek artan bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Bu durumun temelinde genellikle yanlış beslenme alışkanlıkları, düzensiz yaşam tarzı ve hareketsizlik yatar. Obezite, ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir. Ancak, Mora Terapi gibi alternatif tedavi yöntemleri, obeziteyi engellemek ve kontrol altına almak konusunda etkili olabilir.

Obeziteye neden olan faktörlerden biri yanlış beslenme alışkanlıklarıdır. Fast food tüketimi, işlenmiş gıdaların aşırı kullanımı, düzensiz ve sağlıksız beslenme obezitenin önemli tetikleyicileridir. Bu nedenle, sağlıklı ve dengeli bir beslenme programı uygulamak obeziteyi engellemenin ilk adımıdır. Mora Terapi, beslenme alışkanlıklarınızı değiştirerek daha sağlıklı seçimler yapmanıza yardımcı olabilir. Terapi seansları, gıda bağımlılığından kurtulmanıza ve daha bilinçli beslenme alışkanlıkları edinmenize destek sağlar.

Mora Terapi aynı zamanda metabolizmanızı hızlandırabilir ve kilo verme sürecini destekleyebilir. Metabolizma, vücudunuzun enerjiyi yakma ve kullanma hızıdır. Hızlı bir metabolizma, yağ yakımını artırarak kilo verme sürecini hızlandırır. Mora Terapi seansları, metabolizmanızı dengeleyerek daha etkili bir şekilde kilo kontrolü sağlar.

Özetle, obeziteye veda etmek için yapabileceğiniz ilk adım sağlıklı beslenme alışkanlıkları edinmek ve düzenli fiziksel aktivite yapmaktır. Bu sürece Mora Terapi gibi doğal ve etkili bir destek eklemek, kilo kontrolü ve sağlıklı yaşam hedeflerinize ulaşmanıza yardımcı olabilir. Beslenme alışkanlıklarınızı değiştirin, gıda bağımlılığından kurtulun, metabolizmanızı hızlandırın ve Mora Terapi ile obeziteye veda edin!


*Bu yazı sizlere bilgi vermek amaçlı yazılmıştır. Sağlığınız için en doğru bilgilere ulaşmak için uzman bir hekiminize mutlaka danışmanızı öneriyoruz.

5 Nisan 2021 Pazartesi

PEMF Cihazlarının Faydasını Deneyince Anlayacaksınız



PEMF Terapisi, vücudunuzdaki her hücreyi yeniden şarj etmenin bir yoludur. Böylece hücreleriniz faydalı maddeleri içeri daha iyi alabilir, atıkları atabilir ve en iyi şekilde işlev görebilirler.

Hücrelerinizin enerji desteğine ihtiyaç duyduğunun bir numaralı işareti ağrıdır. Ağrı ve yorgunluk, vücudunuzun yardım çağrısıdır. Rahatsızlık, halsizlik, vücudun herhangi bir parçasının işlevinde azalma ve duygusal dengesizlikler de diğer enerji ihtiyacı belirleyicileridir.

PEMF Cihazları sayesinde vücudunuz, dünyanın manyetik alanıyla doğrudan temasa geçer ve bundan büyük fayda sağlar.

Dünyanın elektromanyetik alanı (EMF) güvenli ve faydalıdır. Bununla birlikte cep telefonları, Wi-Fi, Bluetooth, bilgisayar ekranları ve yüksek gerilim kabloları gibi modern teknoloji, vücudunuzdaki her hücreyi zararlı enerjiyle bombalar. Vücudunuzdaki her hücreyi , enerji tutabilen ve şarj edilebilen bir pil gibi düşünün. Hücreler zamanla şarjlarını kaybederler ve çalışmaları için yeniden şarj edilmeleri gerekir. Fiziksel yaralanmalar, toksisite, yara dokusu, iltihaplanma ve yetersiz beslenme hücrelerimizin enerjisini tüketen, yani, şarjlarını emen şeylerden sadece bir kaçıdır. 

PEM FDA tarafından kemik kaybını önlemek üzere 1979'da onaylandı. Hatta NASA tarafından dünyaya dönen astronotları desteklemek için bile kullanıldı. 1987'de postoperatif ödem ve ağrı için, 2004'te servikal füzyon cerrahisine ek olarak ve 2011'de de depresyon tedavisi için onay aldı.

Vücudunuzdaki her bir hücre PEMF tedavisinden mutlaka olumlu yönde oldukça fazla fayda görecektir. Mutlaka deneyin.

 


12 Ekim 2018 Cuma

MORA TERAPİ İLE AĞRI TEDAVİLERİ


Ağrı, vücudunuzda yolunda gitmeyen bir şey olduğu konusunda sizi uyaran ancak, kişinin günlük yaşamındaki faaliyet ve aktivitelerini kısıtlayan sıkıntılı bir histir. Uluslararası Ağrı Araştırmaları Derneği ağrıyı şu şekilde tanımlamıştır: "Ağrı, gerçek veya potansiyel bir doku hasarından kaynaklanan veya bu şekilde tanımlanan, hoş olmayan bir duyu ve duygusal bir deneyimdir".



Türleri, lokasyonları ve nedenleri büyük farklılıklar gösterse de ağrı çok sık rastlanan bir hastalık belirtisidir. Hastaların yaklaşık yarısı ağrı sorunları nedeniyle doktorlara başvurmaktadır. Mora Terapi yöntemi ile ağrı üzerine çalışan, Dr. Eckart Herrmann; ağrılı hastaları birbirinden farklı iki gruba ayırmanın doğru olacağını savunmuştur. Bu iki grubu;’ İlki geçici, dokuların maruz kaldığı mekanik, kimyasal veya elektriksel travmalardan kaynaklanan kanıtlanabilir ağrıların dahil olduğu akut ağrı grubudur. İkinci gruptakiler kronik ağrısı olan yani, aynı ağrıyı altı aydan daha fazla süredir çeken hastalardır. Bu ağrının nedeni çoğu zaman net değildir.’ şeklinde tanımlamıştır.

Hastaların bir kısmında ağrı mevcut tıbbi tanısal yöntemler ve tanımlanan hastalık süreci için kabul edilen tedavilerle kontrol altına alınabilmektedir. Ne yazık ki vakaların çoğunluğunda bu yaklaşımlar yetersiz kalmakta ve bu nedenle hastaların tedavi edilebilmesi için daha gelişmiş tedavi yöntemlerinden yararlanılması gerekmektedir. Hastaların bir kısmında ise inatçı ağrı, yaşamları boyunca süren bir sorun halini almaktadır. Raymond Maziewicz ve Joseph B. Martin tarafından gerçekleştirilen bir araştırmada, ABD’de kronik ağrı durumları olan hastaların yılda 50 milyar dolardan fazla tedavi masrafı yarattığını ve sadece sırt ağrılarının yılda 100 milyon işgünü kaybına neden olduğu saptanmıştır.

Mora Terapi yöntemi ile yapılan akut ağrı terapilerinde, öncelikle “Temel Terapi” esnasında tüm eklemlerden geçen tüm akupunktur meridyenleri sadece el ve ayak elektrotlarına yapılacak temasla tedavi edilir. Bununla eş zamanlı olarak lokal ağrı özel bir manyetik elektrotla tedavi edilir. Aygıtın frekans ve amplifikasyon ayarlarını uygun konumlara getirerek bu frekanslar dahilinde bedende var olabilecek birçok patolojik osilasyon yok edilebilmektedir. Bu uygulama ağrının kaynağı üzerinde yapılır ve böylece bedenin kendine ait, elektromanyetik “yansıma görüntüleri” kullanılarak ağrıya neden olan patolojik osilasyonlar azaltılabilmektedir.

Akut ağrı için kullanılan prensiplerin aynısı kronik ağrı için de kullanılmaktadır. Buna rağmen genellikle terapinin kapsamı ve seansların adedi akut ağrıya kıyasla daha fazla olabilmektedir. Akut ağrıların aksine, kronik ağrı durumlarında hasta tarafından tanımlanan ağrı bölgesi, vakaların neredeyse tamamında ağrının varlığından tek başına sorumlu değildir. Onun yerine, uzaktan fiziksel, biyokimyasal veya fizyolojik unsurlar bedeni o kadar olumsuz yönde etkilemiştir ki orijinal akut ağrının otomatik olarak iyileşmesi mümkün olmamıştır. Kronik ağrıda özellikle önemli olan bu diğer unsurları bulmak ve ele almak gerekir. Ancak bu şekilde sürekliliği olan sonuçlar elde etmek mümkün olmaktadır.

Kronik ağrı şikâyeti bulunan hastaların çoğunda, başta civa amalgamları olmak üzere belli başlı dental metallere ve bazı gıdalara karşı intoleransların veya alerjilerin bulunduğu defalarca görülmüştür. Bu konularda da Mora Terapi ile gerekli taramaların yapılması gerekmektedir. Bu uyumsuz maddelerin ve etkilerinin ortadan kaldırılmasından sonra uygulanacak Mora ağrı terapisi durumun hızlı bir şekilde düzelmesine katkıda bulunacaktır.

Çevresel elektromanyetik alanların bedenin enerji alanı üzerinde, ne yazık ki fazlasıyla küçümsenen, aslında çok büyük etkileri bulunmaktadır. Bu kadar enerjik bir sistemin küçük elektromanyetik alanlardan etkilenme ihtimali yüksektir. Günümüz teknolojisi insanları çok sayıda elektromanyetik alana maruz bırakmaktadır. Elektromanyetik stresten dolayı patolojik hale gelmiş akupunktur noktalarını bulabilmek için Dr. Ludger Mersmann’ın “spin test” aparatı kullanılabilmektedir.

MORA prensibi ilk başlarda, hastanın bedeninden alınan osilasyonların filtrelenmesi, ters çevrilmesi ve hastanın kendine ait patolojik elektromanyetik osilasyonlarını yokedilmesinden ibaretti. Mora teknolojisinin ilerlemesiyle rezonans prensiplerine göre işleyen özel “biyolojik filtreler” kullanılmaya başlandı ve bu sayede bedene yararlı fizyolojik osilasyonlarla bedene zararlı patolojik osilasyonlar elektronik olarak ayırt edilebildi. Buna göre Mora Terapinin amacı hastanın kendi elektromanyetik osilasyonlarını, elektronik olarak modifiye ederek, hastanın biyokimyasını olumlu yönde etkileyecek şekilde işlemektir. Bu sayede Mora Terapi, hastaya uygulanacak belirli terapinin tamamen kişiye özel olmasını olanaklı kılmaktadır. Sadece bedenin kendine ait elektromanyetik osilasyonları aygıt tarafından alınmakta, işlenmekte ve hastaya geri iletilmektedir. Tamamen kişiye özel olan bu terapi; diğer, daha az kişiselleştirilmiş teraputik önlemlere kıyasla çok daha etkili bir tedavi süreci sağlayabilmektedir.

Mora Terapi yöntemiyle yapılan ağrı terapilerinde de, diğer tüm terapilerde olduğu gibi, ortaya çıkan semptomu ortadan kaldırmak değil, semptomun ortaya çıkmasına neden olan etmenler teşhis edilerek ve ortadan kaldırarak genel sağlığın geri kazandırılması amaçlanır. Tanısal ve teraputik süreç ve olanaklarıyla Mora-Terapi, her iki gruptan hastanın nedensel ve semptomatik olarak tedavi edilmesine ve böylelikle ağrının yok edilmesine veya azaltılmasına olanak sağlamaktadır.


1 Mart 2016 Salı

Ağrıya kökten çözüm: Mora ağrı terapisi


Yapılan iş, stres ve daha birçok neden ağrı kesicileri günlük hayatımızın vazgeçilmesi haline getirdi. Çalışma hayatı, stres, günlük koşturmaca derken bel, boyun, baş ağrıları listenin başlarına yazabiliriz. Bu ağrıları ortadan kaldırmak için ağrı kesicilere başvururuz fakat ağrı kesiciler ağrının kaynağını ortadan kaldırmayarak, bir süreliğine söz konusu ağrıyı duymamamız için hissizlik yaratır.

Sigara, alkol, alerji, diyabet ve ödem sorunları gibi farklı başlıklarda başarısı birçok kez kanıtlanmış Mora Terapi ağrı tedavisinde de başarılı sonuçlar elde etmiştir. Temelde vücuttaki normal olmayan işleyişi normal ve sağlıklı haline getirmek olan Mora Terapi ağrıya bir neden değil de sonuç olarak yaklaşarak, ağrıya neden olan sorunu ortadan kaldırmaya yönelik adım atar. Birbirinin ayna yansıması gibi iki farklı frekansın birbirini yok edeceği bilginden yola çıkan Mora Terapi ağrıya neden olan sorunu ortadan kaldırarak ağrının kesilmesini sağlıyor.

Minimum 6 seansta sonuç veren Mora ağrı tedavisi, insan vücuduna bütünsel yaklaşarak sorunu meridyen mantığı ile çözmeyi hedefliyor. İnsan vücudundan geçtiği varsayılan dikey çizgilerin yani meridyenlerin aynı doğrultudaki organlar ile bağlantısı olduğu ve bu bağlantılara ulaşarak tedavi etme yöntemi olan meridyen tedavisinde; diz ağrısı aslında aynı meridyen üzerinde yer alan midedeki soruna işaret ediyor olabilir. Bütünsel tıp olarak nitelendirdiğimiz Mora Terapinin her seansı kişiye özel uygulanıyor. Yan etkisi olmayan yani kişinin şikayetçi olduğu sorunu ortadan kaldırırken başka bir soruna yol açmayan terapi öncesi bol bol su içmek gerekiyor. Mora Terapi, vücuttaki suyla aktif hale gelen elektromanyetik frekanslar ile hücreleri eski sağlıklı haline geri döndürür. Mora ağrı terapisi esnasında rahatlama hali ve mevcut şikayetlerde azalma gözlemlenir. İlerleyen tedavi seansları sırasında nadir de olsa ağrıda artış, ağrı bölgesinde hafif karıncalanma hissedilir. Bunlar tedavinin başarılı bir şekilde devam ettiğine, o bölgenin iyileştiğine işarettir.


25 Kasım 2014 Salı

Sizi Ofisimizde Ağırlamaktan Mutluluk Duyarız

Merhaba,
Bugüne dek sizlere cihazımızı anlatan mektuplar gönderdik.
Bu kez size cihazımızı anlatmak değil onunla neler yapabileceğinizi göstermek istiyoruz.
Biorezonans yönteminin temeli Dr. Franz Morell ile Elektronik Müh. Erich Rasche’nin çalışmalarına dayanır. Her madde atomlarının elektron yapısından kaynaklanan ve o maddeye özel olan bir elektromanyetik titreşim paternine sahiptir. Herhangi bir madde vücudu sadece kimyasal özelliği ile değil ayrıca bu elektromanyetik titreşim bilgisiyle de etkiler. Maddenin kendisine özgü bu elektromanyetik frekans paterni elektronik olarak kaydedilerek tedavi için kullanılabilir.
İnsan vücudundaki tüm biyokimyasal işlemlerden daha önemli olan ve tüm vücudu içine alan üst düzey bir kontrol mekanizmasının olduğunu biliyoruz. Vücut üzerinde en üst düzeyde yapılan bu
iletişim vücudu saran enerji meridyenlerini kullanır. MORA-Terapi ile enerji meridyenlerindeki bilgi akışını bozan normal dışı elektromanyetik frekanslar vücuttan silinir. Enerji meridyenlerindeki
blokajların bu şekilde ortadan kaldırılması vücutta çok temelden gelen bir iyileşme yaratır.
-Bu herhangi tipteki bir elektroterapi değildir.
-Manyetik alan tedavisi değildir.
-MORA-Terapi  ile hastalık değil vücudun anormal işlemekte olan iletişim sistemi tedavi edilir. Vücut normalleştiğinde hastalık da kendiliğinden iyileşmiş olur.

MORA-Terapi biyofizikteki en son buluşları kullanan ve bilimsel olarak araştırılmış ve ispatlanmış bir tedavi yöntemidir. Prensipte tüm hastalıklarda MORA-Terapi ile bir iyileşme sağlanabilir, çok ilerlemiş hastalıklarda dahi hastalığın şiddetinin azaltılması mümkündür.
Terapilerdeki en net sonuçlar bağımlılık tedavilerinde, alerjilerde, akut ve kronik ağrı durumlarında, romatizmal hastalıklarda ve kronik zehirlenmelerde alınmıştır.
MORA-Terapi’nin her türlü hastalıkta, çok ilerlemiş olsa bile, iyileşme yaratacağını ve hiçbir zaman hasara sebep olmadığını anımsatmak isterim. MORA-Terapi’nin bu etkisini “kurtuluyorum” diye tanımlıyoruz.
Çalışma alanınızı genişletebilir, hasta memnuniyetinizi artırabilir, hastalarınızda “kurtuluyorum”
etkisi yaratabilirsiniz. Yukarıda saydıklarımız dışında çözümü olmayan pek çok hastalıkta da önemli derecede iyileşme başarısı görebilirsiniz. MORA Nova teknolojisini yakından tanımak, neler yapabileceğinizi görmek üzere sizi ofisimizde ağırlamaktan mutluluk duyarız.

Dilşad Çelebi
Genel Müdür



11 Kasım 2014 Salı

Mora Terapi ile Ağrılardan Nasıl Kurtulabilirsiniz?

Mora cihazlarıyla yapılan terapi yaklaşımına göre ağrılı bölge, sağlıklı durumundan farklı sinyaller veren bir alandır. Ağrılı bölgeden yayılan negatif sinyaller, Mora cihazlarıyla yapılan terapi yöntemiyle giderilir. Mora cihazları üzerinden vücuda sağlıklı sinyaller gönderilir, patolojik ya da uyumsuz sinyaller nötralize edilerek ağrı giderilir. Ağrı hissedilen bölgeden yayılan frekanslar normalden farklıdır ve bu frekansların temizlenmesi ile ağrı ortadan kaldırılabilir. Mora cihazlarıyla yapılan terapi ağrıya yol açan problemin iyileşmesini hızlandırır. Travmaya bağlı ağrılarda Mora cihazlarıyla yapılan terapi çok etkilidir ve çok daha hızlı sonuç alınabilir. Kronik ağrılarda ise ağrının geçirilmesi sistemin bir bütün olarak ele alınmasını ve sistemin üzerindeki olumsuzluğun giderilmesini gerektirir. Kronik ağrıların giderilmesinde, sorun çok iyi tanımlanmaya çalışılarak, belli bir süre farklı Mora cihazlarıyla yapılan terapi uygulamaları bir arada veya birbirinin peşi sıra uygulanır.


 Ağrıyı gidermeye yönelik olarak Mora cihazlarıyla yapılan terapi seansı öncesinde, kişinin ağrı bölgelerini, ağrı şeklini, ağrı geçmişini, ağrı yoğunluğu ve sıklığını tanımlaması istenir. Konu uzmanı Mora Terapisti veya doktoru, kişiden aldığı bilgilerin ışığında uygulanacak ağrı programına karar verir. Kişi, terapi uygulamasının yapılacağı özel odaya alınır. Mora cihazının elektrotları başta ağrı bölgeleri olmak üzere vücudun çeşitli noktalarına bağlanır ve belirlenen ağrı programları aktive edilir. Seans esnasında genellikle rahatlama hali görülür, mevcut şikâyetlerde azalma hissedilir. Nadiren de olsa ağrı bölgesinde hafif karıncalanma, kaşınma hissedilebilinir.Mora cihazlarıyla yapılan terapi seansında kişinin çok farklı ve yoğun bir şey duyumsaması durumu söz konusu değildir. Ağrıların giderilmesinde terapinin uygulama alanlarından biri olan Renk Terapileri yöntemi de uygulanır. Renk Terapisi vücuda her şekilde faydalı olduğu bilimsel olarak ispatlanmış renklerin frekans bilgisinin bir amplifikatör yardımıyla 1.000.000 kez yükseltilerek vücuttaki sağlıklı frekans bilgisinin arttırılması prensibine dayanır. Renk Terapileri, Mora cihazlarıyla yapılan terapi seanslarına destek olarak kullanılabildiği gibi, tek başına da kullanılabilir. Ayrıca kimi Mora Merkezlerinde uygulanan S.Tuning Terapileri de ağrıdan kurtulma seanslarında çok başarılı sonuçlara daha kısa zamanlarda ulaşmayı kolaylaştırmaktadır.

9 Eylül 2014 Salı

Doktora Danışmadan alınan Ağrı Kesiciler Ağrıyı Artırabilir


Ülkemizde yapılan çalışmalara göre en sık rastlanan ağrı yerleri; baş, bel (%13.2), bacaklar (%13.2) ve karın bölgesi (%11.2) olarak sıralanıyor. Türkiye’de başağrısı sıklığını saptayan epidemiyolojik çalışmaya göre ise migren yüzde 16, gerilim tipi başağrısı ise yüzde 35 oranında görülüyor. Özellikle baş ağrılarından mustarip olanların yaptığı en büyük yanlış ise sık ağrı kesici kullanımı. Doktora danışmadan ve sık aralıklarla alınan ağrı kesiciler, ağrıyı azaltmıyor aksine artırıyor.
Türk Nöroloji Derneği (TND) Yönetim Kurulu Üyesi ve Algoloji Çalışma Grubu Moderatörü Doç. Dr. Levent Ertuğrul İnan, küme tipi başağrılarının özellikle erkeklerde daha çok görüldüğünü belirtiyor. Dünya ile karşılaştırıldığında baş ağrılarının Avrupa ve Kuzey Amerika ile benzerlik gösterdiğini anlatan Doç. Dr. Levent Ertuğrul İnan, Uzakdoğu’da baş ağrısının daha az görüldüğüne dikkat çekiyor.
Batı illerinde ağrı sıklığı daha fazla
Çocuklukta da baş ağrısının sık görüldüğünü ifade eden Doç. Dr. İnan, bölgelere göre ağrı haritasını şöyle açıkladı:
“Türk Eczacılar Birliği ve Türk Algoloji Derneği’nin birlikte yaptığı çalışmada araştırmaya katılan kişilerin yüzde 63.5′i son üç ay içinde ağrıdan yalandıklarını belirtmişlerdir. Ağrı çekenlerin yüzde 73.2′sinde bu ağrı 6 aydan uzun süren ağrılar yani kronik ağrılar olarak karşımıza çıkmaktadır. Ağrısı olanların yarısı (yüzde 50.1) batı, yaklaşık beşte biri (yüzde 18) orta bölgede, yüzde 5.5′i kuzeyde ve yüzde 9.1′i güneyde yaşamaktadır.”
Doktora danışmadan ağrı kesici kullanmayın
Türkiye’de ağrı konusunda yapılan en önemli hatanın ağrı kesici kullanımında görüldüğünü vurguluyan Doç. Dr. Levent Ertuğrul İnan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türk Eczacıları Birliği’nin verdiği rapora göre kişi başına düşen ağrı kesici miktarı yıllık iki kutudur. 1999 yılında yapılan çalışmada ağrısı olan kişilerin yüzde 73′ünün ağrı kesici kullandığı tespit edilmiştir.
Türkiye’de diğer ülkelerde olduğu gibi doktora danışmadan ağrı kesicilerin sık kullanımı yaygın görülmektedir. Örneğin baş ağrısında  ağrı kesicinin sık kullanımının; tersine baş ağrısını artırıp tedaviyi zorlaştırdığı bilinmektedir.”
http://www.sagliktayenilikler.com/yanlis-agri-kesici-kullanimi-agriyi-azaltmiyor/

4 Eylül 2014 Perşembe

Ağrının Uyarıcı Etkilerini Dikkate Alın

Akut ağrı pek çok hastalığın en erken belirtisi olduğu için ağrı çeken çok sayıda kişi zaman geçirmeden doktora başvuruyor. Bu sayede ağrının uyarıcı ve dikkate alınması gereken yönünden yararlanılmış oluyor.

Dünya Ağrı Enstitüsü Vakfı CEO’su ve Türk Ağrı Derneği Başkanı Prof. Dr. Serdar Erdine, "Hangi tür ağrıların altında hangi hastalıklar yatıyor?" sorusuna yanıt verdi.

BAŞ ÇEVRESİ
* Sinüzit: Sinüs adı verilen ve kafatasında bulunan boşlukların iltihabı, burun ve göz çevresinde şiddetli ağrıya yol açar.

* Zona: Zona adı verilen sinir iltihaplarında yüzün tutulan sinirinde çok şiddetli ağrılar görülür. Buna en çok göz çevresinde rastlanır.

* Nevralji: Yüze giden sinirlerin elektrik çarpması tarzındaki ağrılarıdır. Yüz yıkama, traş olma veya yemek yeme gibi durumlarda ortaya çıkar.

* Kulak ağrısı: Dış, iç ve orta kulak yolu iltihapları şiddetli kulak ağrısına yol açar.

* Başın üst bölümü: Beyin kanaması, hipertansiyona bağlı başağrıları, kafa içi basıncının değişmelerine bağlı ağrılar, menenjit ve ensefalit gibi merkezi sinir sistemi enfeksiyonları, beyin tümörleri başın üst bölümünde ağrı ortaya çıkaran nedenlerdir.

* Boyunda kireçlenmeler: Boyundaki kas spazmlarına ve kireçlenmelere bağlı ağrılar başın arkasına yayılabilir.

* Boynun arkasında uyuşukluk ve elektrik çarpması tarzında ağrı: Saçlı derinin arka bölümünün duyusunu sağlayan oksipital sinirin sıkışmalarında tek taraflı ağrı ortaya çıkabilir.

BEL AĞRILARI
* Bel bölgesinde akut ağrı: Bu ağrı türü en çok kas spazmlarıyla ilişkilidir. Omurga kaynaklı ağrılar da en fazla belde görülür.

* Bel fıtığı: Bel fıtığı, kalçaya ve bacaklara yayılan şiddetli ağrıya neden olur. Belin ortasında ortaya çıkan bu ani ve çok şiddetli ağrı akla bel omurlarında çökme kırığını getirir. Özellikle kemik erimesi bulunan hastalarda bu durum sık görülür.

* Kireçlenmeler: Kireçlenmeler, belde yer alan çeşitli eklemlerin iltihaplanması ve omurga kanalı darlıkları bel ağrısına neden olabilir.

* Zona: Bu sorun halinde karnın aynı tarafıyla birlikte belde de ağrı oluşur.

GÖĞÜS VE SIRT BÖLGESİ
* Göğsün ön bölümü: Bu bölgede yer alan ağrıların en bilinen ve korkulanı kalp kaynaklı ağrılardır. Kalp damarlarının daralmasına bağlı göğüs ağrısı göğsün ön bölümünde hissedilir. Sol tarafa doğru yayılsa da genellikle yaygın olma eğilimindedir ve göğsün bütün ön duvarını kaplar.

* Kalp kılıfı iltihabı-perikardit: Kalp damarlarında darlık dışında kalp kaynaklı başka bir ağrı da kalp zarının iltihaplanmasına bağlı olan ağrıdır.

* Ana damarların yırtılması: Kalpten çıkan büyük damarların yırtılmalarına bağlı olan şiddetli ağrıdır.

* Kalbe bağlı olmayan ağrılar: Kalbin dışında akciğerin akut hastalıklarında da bu bölgede ağrı görülür. Bunların en önemlileri plörezi, pnömotoraks, akciğer kanseri ve akciğer embolisidir. Göğsün ön bölümündeki diğer ağrı nedenleri, reflü hastalığına bağlı göğüs kemiği arkasında yanma, kas kaynaklı ağrılar, kaburga kemiklerinin çatlaması, kırılması ya da kireçlenmesine bağlı ağrılar ile zona ağrılarıdır.

SIRT BÖLGESİ
* Kas spazmı: Akciğer hastalıkları bu bölgede de ağrıya neden olabilir. Ancak sırt ağrılarının en sık görülme nedenleri akut kas spazmlarıdır.

* Kireçlenmeler ve sırt fıtığı: Omurga hastalıkları (sırt omurlarında fıtıklaşma, skolyoz ve kifoz gibi omurga eğrilikleri veya omurganın sırt bölümünde kireçlenme) da önemli sırt ağrısı nedenidir.

* Zona: Akut sırt ağrısına yol açabilir.

* Safrakesesi hastalıkları: Ağrı sırtın sağına yayılabilir.

KARIN BÖLGESİ
* Apandisit: İncebağırsak hastalıkları ve apandisit (erken dönemde) bu bölgede ağrıya neden olur.

* Boğulmuş göbek fıtığı: Bu sorunun varlığında göbek çevresinde ağrı hissedilir.

* Üst orta bölge: Bu bölgenin ağrıları genellikle mide, onikiparmak bağırsağı, pankreasın iltihabi hastalıkları ve kanserleri ile ilgilidir. Safrakesesi taşı, tümörü ve iltihabında ağrı bu bölgeye yayılabilir. Diyafram fıtığında da karnın üst orta bölümünde ağrı meydana gelebilir.

* Üst sol bölge: Bazen mide, dalak, pankreas ve kalınbağırsakla ilgili hastalıklarda ağrı görülebilir. Özellikle travma sonrasında karnın bu bölümünde meydana gelen ağrı dalak yırtılmasını akla getirir.

* Üst sağ bölge: Safrakesesi taşları, iltihapları ve kanserleri, bu bölgedeki ağrının ilk akla gelen nedenleridir. Karaciğer hastalıkları, özellikle karaciğerin çok fazla büyümesine ve kapsülünün gerilmesine bağlı olarak ağrıya neden olabilir. Bazen pankreas veya onikiparmak bağırsağından kaynaklanan hastalıklar da karnın sağ üst bölgesinde ağrıya yol açar.

* Alt orta bölge: Bu bölgede ağrı, kalınbağırsak iltihaplarına, kadınlarda idrar yolu enfeksiyonları ya da üreme organları ile ilgili hastalıklara bağlı olabilir. Bu bölgenin sık görülen ağrılı bir hastalığı da spastik kolondur.

* Alt sol bölge: Son bağırsaktan kaynaklanan problemler sıklıkla bu bölgede ağrıya yol açar. Divertikülit adı verilen özel bir kalınbağırsak iltihabı ile Crohn hastalığı bu ağrılara yol açan örnekler arasındadır.

* Alt sağ bölge: Kalınbağırsak hastalıklarında bu bölgede de ağrı görülür. Apandisit ağrısının, başlangıç döneminin ardından karnın sağ alt bölümüne yayıldığı unutulmamalıdır.

*Tüm karın bölgelerinde ağrı: Karnın tümünde yaygın akut ağrı en çok; spastik kolonda, bağırsak tıkanmaları veya delinmelerinde, karın zarı iltihabında (peritonit), ailesel Akdeniz ateşi hastalığında ve karın içi kanamalarda görülür.

http://www.haberturk.com/saglik/haber/788283-iste-vucudun-agri-haritasi

8 Temmuz 2014 Salı

Sıcaklar Arttıkça Baş Ağrısı da Artıyor

Hava sıcaklıklarındaki artışla birlikte yaz hastalıkları da kendini göstermeye başladı. Migren ve baş ağrısı şikayetleri de sıcaklıklardaki yükselmeye paralel şekilde hızla artıyor. Migrenin sıcak havalarda tetiklendiğini ancak bir dizi önlem alarak bu durumdan korunmanın mümkün olduğunu belirten Memorial Şişli Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Uz. Dr. Abdullah Özkardeş, hava sıcaklıklarının migren ve baş ağrısı üzerindeki etkileri hakkında şu bilgileri verdi:

“Hava durumu, sağlığı etkileyebilmekte, yakınmaları kötüleştirebilmekte ve hatta bazı hastalarda ölüm riskini artırabilmektedir. Hava değişikliklerinin etkilediği 5 tıbbi durum da net olarak bilinmektedir: Artrit, astım, şeker hastalığı, kalp hastalığı ve migren. Almanya ve İngiltere’de yapılan bilimsel çalışmalar da hava durumu ve tıbbi durumlar arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır.

Hava sıcaklığının baş ağrısı şikayetlerini artırdığının pek çok kişi farkında değildir. Baş ağrısı yüksek hava ısısı ve düşük hava basıncı ile başlayabilir. 7 yıl süren ve 7504 hasta üzerinde yapılan bir bilimsel araştırmada; hava sıcaklığındaki 5°C artış, baş ağrısı oluşumunu, takip eden 24 saat içerisinde % 7,5 artırmaktadır. Basınç düşüşü ve baş ağrısı arasındaki ilişki ise daha düşüktür; basınç düşünce hastalar 2-3 gün sonra baş ağrısı çekebilmektedirler. Bu çalışmalar, acil servislere başvuran hastalar üzerinde yapılmış, evde baş ağrısı çekip, hastaneye gitmeyen hastalar ihmal edilmiştir. Ayrıca baş ağrısı öncesinde hastanın fiziksel durumu, stresi, aldığı gıda ve içecekler gibi, ağrıyı başlatabilecek diğer faktörler de göz önüne alınmamıştır.


SICAK HAVALARDA BAŞ AĞRISINDAN KORUNMAK İÇİN…
• Öncelikle hastanın sıcaklık artışının ağrıya neden olup olmadığına dikkat etmesi gerekir. Sıcaklık ağrıya neden oluyorsa ani sıcaklık artışına karşı önlem almak önemlidir.
• Klimalı ortamlarda bulunulmalıdır. Ancak klimaya doğrudan maruz kalınmamalıdır.
• Sokağa çıkıldığında geniş kenarlıklı şapkalar ve gözlükler takılabilir.
• Kıyafet seçimine özen gösterilmeli, açık renk terletmeyen ve bol giysiler seçilmelidir.
• Yeterli sıvı alımı önemlidir. Günde 2-2,5 litre su tüketiminde yarar vardır.

MİGRENİ TETİKLEYEN YİYECEK VE İÇECEKLERE DİKKAT!
Migren ağrısını artıracak besinlerden uzak durulmalıdır. Alkollü içecekler, sakatatlar, sucuk, salam, sosis, pastırma, jambon gibi şarküteri ürünleri, hazır et ve tavuk suyu tabletleri, kalamar, karides ve midye gibi deniz ürünleri, konserveler, yağlı ve baharatlı yiyecekler, kafeinli içecekler (çay, kahve, asitli içecekler) incir, kuru üzüm, papaya, avokado, muz ve kırmızı erik, çikolata ve kakao, bakla, fıstık ezmesi, özelikle kuru fasulye, mercimek ve soya ürünleri gibi bazı baklagiller migreni tetikleyebilir.“
http://www.ntvmsnbc.com/id/25525056/




13 Mart 2014 Perşembe

Geçmeyen Ağrıların Nedeni Fibromiyalji Olabilir.

Boyun, omuz, göğüs, sırt bölgesi, kollar, bacaklar… Sebebi bulunamayan, neredeyse tüm vücudu dolaşan, ruhsal gerilimle artan ve bir türlü geçmeyen ağrıların altındaki neden fibromiyalji olabilir.


Sürekliliği olan ve gezici ağrılar şeklinde kendini gösteren fibromiyalji, özellikle stres durumlarında ortaya çıkıyor. Bu yönüyle maskeli depresyon ve somatizasyon bozukluğu ile çok karıştırılan stres romatizması, mide ve bağırsak problemlerine de yol açabiliyor.
Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, ‘stres romatizması’ da denilen fibromiyalji tedavisinde ağrı kesicilerin yanı sıra antidepresana da ihtiyaç duyulabildiğini söylüyor.
Fibromiyaljinin kadınları daha çok etkilediğini belirten Dr. Mehmet Yavuz, “Fibromiyalji, başarı konusunda tutkulu, mükemmeliyetçi ve titiz kadınlarda daha sık görülüyor ve sürekli nüksetmesi ile tedavi edilemeyen bir hastalıkmış imajı veriyor” diyor.
Ülkemizde yaklaşık 1,5 milyon fibromiyalji hastası olduğunu vurgulayan Dr. Yavuz, bu hastalığın en önemli özelliğinin ilaçlarla tedavi edilmesine rağmen yeni stres durumlarında nüksedebilmesi olduğunu belirtiyor.
KALP HASTALIKLARIYLA KARIŞTIRMAYIN!Kas olan her yerde görülebilen fibromyaljinin en çok boyun, omuz, göğüs ve sırt bölgesinde ortaya çıktığını belirten Dr. Yavuz bu nedenle göğüs ağrılarının kalp hastalığı gibi algılandığının altını çiziyor. Adale sertleşmesine bağlı olarak ağrılı bölge hareket ettirildiğinde ‘kütürtü’ sesleri çıkabilen fibromiyaljide uyku bozuklukları da sık görülüyor. Uyku dengesizliğinin olmadığı kişiler tedaviye daha iyi ve hızlı cevap veriyor.
ÖNCE STRESTEN UZAKLAŞINDr. Yavuz, ağrılı bir sendrom olmasına rağmen fibromiyaljinin sadece ağrı kesiciler ve adale gevşeticilerle düzeltilmesi mümkün olmadığını belirterek şunları söylüyor:
“Tanı konmadan önce birçok hastaneye başvuran ve çevresi tarafından ‘hastalık hastası’ olarak nitelendirilen fibromiyalji hastaları öncelikle stresten uzaklaştırılmalıdır. Psikolojik destek ve ilaçlarla ya da stres unsurlarının ortadan kalkması ile hasta düzelme sürecine girer. Tedavide Magnetoterapi, biofeedback, lokal fizik tedaviler, hipnoterapi, akupunktur, lokal enjeksiyonlar, kognitif davranış terapileri ve masaj kullanılabilir ancak en etkili unsur stres faktörlerinin uzaklaştırılmasıdır.”
Kaynak: http://www.ntvmsnbc.com/id/25196041

6 Ocak 2014 Pazartesi

Pek Çok Kronik Hastalığın Çözümü Mora Terapi ile Mümkün


Yaşadığımız çağda sağlık kavramı da yeni boyutlar ve anlamlar kazanıyor. Sağlıklı olmak sadece bedenen değil, ruhen ve zihnen ve sosyal olarak da kişinin kendini iyi hissetmesi gerekiyor. Tamamlayıcı tıp uygulamaları, sağlık sorunlarının çözümünde en az yan etkisi olan doğal yöntemlerle hastalıkların kökenine inerek tedavi ediyor.
Kronik hastalıklarla boğuşan pek çok insan kullandıkları ilaçlarla birlikte tamamlayıcı tıp uygulamalarını da hayatlarına soktuklarında iyileşme sürecinin kısaldığı, kişinin kendini daha iyi hissettiği hatta doktorların verdikleri ilaçları azalttıkları gözlenmektedir. Yaşam biçimin yeniden düzenlenmesinde de tamamlayıcı tıp uygulamaları kişilere çok yardımcı olmaktadır. Sigara ve alkol bağımlılıklarından kurtulmakta, fazla kilolarla baş etmek için karbonhidrat bağımlılığından vazgeçmekte, stres ve duygu durum bozukluklarının giderilmesinde tamamlayıcı tıp uygulamaları yaşam kalitesini artıran çözümler sunmaktadır.
Bir tamamlayıcı tıp uygulaması olarak MORA Terapi de kısaca maddenin çevresinde oluşan elektromanyetik alandaki frekansların ve kişinin vücudundan alınan elektromanyetik frekansların tedavi amacıyla kullanılmasıdır. 2006 yılından beri Türkiye’de de var olan Mora Terapi yöntemi artık pek çok hastanede de tamamlayıcı tedavi yöntemi olarak kullanılmaktadır. Özellikle sigara bırakma, karbonhidrat bağımlılığı (kilo verme), alkol ve diğer bağımlılıklar, alerji, stres ve duygu durum bozuklukları endikasyonlarında yaygın, etkin ve yan etkisiz bir tedavi yöntemi olan Mora Terapi İstanbul Alman Hastanesi, gibi büyük hastanelerde ve Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi gibi üniversite hastanelerinde, ayrıca birçok özel hastanede kullanılmaktadır. Kullanımı da gün geçtikçe yaygınlaşmaktadır.

Mora Terapi Tedavilerinde genellikle üç çeşit uygulama söz konusudur. Bu üç uygulama ayrı ayrı kullanılabildiği gibi, genellikle tedavilerin tamamına yakınında birlikte, kombine olarak kullanılır. Uygulamalardan ilki; zararlı, toksik veya alerjen madde frekanslarının vücuttan silinmesidir. Uygulamaların ikincisi vücuttan yayılan frekans bilgisinin sağlıklı ve sağlıksız olarak filtrelenmesi ve tanımlanmasıdır. Bu uygulamada sağlıksız frekans bilgisi vücuttan silinir ve sağlıklı frekans bilgisi ise vücutta desteklenir ve yükseltilir. Mora Terapi tedavilerinde uygulanan üçüncü uygulama ise, vücut ve kişi için gerekli olan sağlıklı frekans bilgisinin güçlendirilmesidir.
Bu uygulamalarla Mora Terapi, hastalığın kökenine iner, bağışıklık sistemini düzeltir ve yükseltir. Vücutta birikmiş olan toksik, yabancı ve alerjen maddelerin atılması sağlanır. Dolayısıyla klasik tıpta çözümü olmayan pek çok kronik hastalığın çözümü Mora Terapi ile mümkün olabilir. Mora Terapi tedavileri sonrasında kişi her şekilde eskiye oranla daha sağlıklı, bağışıklık sistemi daha güçlü, vücutta birikmiş toksik, yabancı veya alerjen madde miktarı daha az olacak şekilde yeni hayatına başlar.

18 Aralık 2013 Çarşamba

Ağrı Kesiciler Uzun Vadede Etkili Değil

Baş ağrısı önemli bir halk sağlığı sorunu ve görülme oranı da bir hayli yüksek.
Türkiye'de baş ağrısı çekenlerin gereksiz ağrı kesici kullanmayı alışkanlık haline getirdiğini ifade eden Trakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yahya Çelik, ''Baş ağrısında önemli olan ne tip bir baş ağrısı var, neden kaynaklanıyor, onun belirlenmesidir. Gerekli olan ilacı, gerekli olduğu zaman kullanmak önemli. Maalesef halkımızda ağrı kesici kültürü çok iyi oturmamış durumda. Baş ağrısı olan kişiler doktora gitmek yerine ya arkadaşına ya da eczacıya sorarak ağrı kesici alıyor'' dedi.
Ağrı kesicilerin çok masum olmadıklarını, uzun süreli kullanımlarda mide, karaciğer ve böbreklere çok ciddi zararlar verdiğini anlatan Çelik, ''Ağrı kesici kullanmak ağrıyı uzun vadede azaltmıyor. Ağrı kesici ağrı eşiğini düşürerek çok daha kolay ağrıya neden oluyor'' şeklinde konuştu.

27 Kasım 2013 Çarşamba

Migren Felç Yapabiliyor

Bazı hastalarda baş dönmesine ve görme kaybına neden olan migren, felç nedenleri arasında gösteriliyor.

DENİZLİ - Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi (PAÜ) Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Çağdaş Erdoğan, migren olarak adlandırılan günlük tekrar eden baş ağrılarının tedavi edilmemesi halinde felç yapabileceğini söyledi.
Erdoğan, insanın yapısından kaynaklanan migrenin ihmal edilmemesi gereken bir hastalık olduğunu ifade etti.
Günlük tekrar eden baş ağrılarının yüzde 30'undan fazlasının migren olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
''Migren biraz ihmal edilen bir baş ağrısı. Sürekli olarak tedavisi erteleniyor. Ağrının alınan ağrı kesicilerle geçebileceği düşünülerek doktora başvurulmuyor. Ağrı geçer düşüncesiyle beklemek doğru bir çözüm değil. Çünkü ağrı giderek artıyor ve dayanılmaz bir hal alıyor. Migren hastalarının bazılarında ağrının geleceği, öncü dediğimiz belirtilerle tespit edilebilir. Bu hastalarımız diğer hastalarımıza göre daha şanslı, önlemini önceden alabileceği için. Mesela ışık çarpmaları ve çizgiler gelmeye başlar.''

MİGREN SONRADAN OLUŞMAZMigren hastalarında başlayan baş ağrısının yüksek ışık ve seste daha da arttığını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Eğer rahatsızlık başladıysa hastanın ışıktan ve sesten kendisini izole etmesi gerekiyor. Bir anda başlayan ağrı şiddetini artırarak devam edeceği için uyumayı öneriyoruz. Sürekli ağrı kesici kullanılmasını istemiyoruz. Koruyucu tedaviyle günlük ihtiyaçmış gibi kullanılan ağrı kesici bağımlılığını azaltmaya çalışıyoruz.''
Migrenin sonradan oluşabilecek bir hastalık olmadığını dile getiren Erdoğan, ''Bir insanda migren varsa vardır, yoksa yoktur ama bunu tetikleyen kişisel özellikler vardır. Yiyecekler, hava sıcaklığı, yorgunluk sıklığını tetikler. Migren sonradan ortaya çıkan bir şey değil. Genetik olmasa da yapısal bir şey, bir insanda olup olmayacağı bellidir'' dedi.
Migrenin baş ağrısı dışında uyku bozukluğu, psikiyatrik hastalıklara ve iş gücü kaybına neden olacağını vurgulayan Erdoğan, ''Migren bazı hastalarda baş dönmesine ve görme kayıplarına neden olurken, bazı hastalarımızı da felç yapabiliyor'' diye konuştu.