saglıklı yaşam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
saglıklı yaşam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Kasım 2022 Pazartesi

BETA GLUKAN FAYDALARI NELERDİR?

 


Beta Glukan Nedir?

Beta Glukan; yulaf, buğday, arpa gibi tahıllarda bulunan ve ekmek mayasının hücre duvarından elde edilen çözünür bir diyet lifi türüdür. Çözünür lif diye adlandırılan lif türleri suda çözünür ve kalın, jel benzeri bir madde ortaya çıkarır.

Beta Glukan vücudumuzda doğal olarak bulunmadığı için lif oranı yüksek gıdalar yoluyla ya da takviye yoluyla, Beta Glukan’ın sağlığımıza faydalarından üst düzey yararlanmamız mümkün olacaktır.

Diğer pek çok lif türünün olduğu gibi Beta Glukan’ın da takviye şekli bulunmaktadır.

Beta Glukan’ın Faydaları Nelerdir?

• Beta Glukan kalp sağlığını destekler. Araştırmalar sonucunda Beta Glukan içerikli gıdalar tüketildiğinde, takviyeler alındığında kalp ve damar sağlığını olumlu yönde etkilediği ispatlanmıştır. Beta Glukan etkili besinlerin tüketilmesinin LDL olarak adlandırılan kötü kolesterolü de düşürdüğü bilinmektedir.

• Beta Glukan, vücuda giren şekerin kan dolaşımı tarafından emilimini yavaşlatır. Bu sayede de kan şekerini düzenler ve kan basıncını dengelemeye de yardımcı olur. Yapılan çalışmalar; karbonhidrat içerikli yiyeceklere Beta Glukan ilave edildiği takdirde kan şekeri ve insülin seviyesini azaltacağını ortaya koymuştur. Aynı zamanda, yine yapılan araştırmalar sonucunda Beta Glukan ve diğer tahıl lifleri tüketiminin Tip 2 Diyabet hastalığına yakalanma oranını düşürdüğü açıklamıştır.

• Beta Glukan tüketimi ve takviyesinin bağışıklık sistemini enfeksiyonlara karşı koruduğu, güçlendirdiği ve bağışıklık sistemini uyardığı bilinmektedir. Beta Glukan takviyesi vücudumuzdaki akyuvar hücrelerini daha etkin hale getirmektedir. Böylelikle de bağışıklık sistemi dışarıdan gelebilecek grip, soğuk algınlığı, üst solunum yolu gibi enfekte durumlara karşı bir kalkan oluşturularak korunmaktadır.

Bağışıklık güçlendirme etkisi ile birlikte Beta Glukan’ın kanser hücreleriyle savaştığı da araştırmalarla ortaya konulmuştur.

• Aynı zamanda Beta Glukan içerikli takviyelerin kullanılması cilt sağlığına da iyi gelmektedir. Cilt sağlığını koruyucu etkisi olan Beta Glukan takviyeleri; antioksidan açısından oldukça zengindirler. Bu sayede de cildin yenilenme ve onarılma süresini kısaltır. Cilde nem verme özelliği de olduğundan orta yaşlar itibariyle oluşabilecek ince kırışıklıkları yok etmeye de yardımcı olabilmektedir.

• Beta Glukan, bağırsaklardan geçerken diğer yiyeceklerin geçişini yavaşlatır ve sindirim süresini uzatır. Bu sebeple de daha uzun süre tokluk hissi oluşturur. Beta Glukan bu özelliği sebebiyle zayıflamak ve kilo kontrolü sağlamak isteyen kişiler tarafından da rahatlıkla tercih edilebilmektedir.

Beta Glukan Hangi Besinlerde Bulunur?

• Yulaf

• Buğday

• Arpa

• Çavdar vb. lifli ve tam tahıllı gıdalar

• Deniz yosunu

• Fasulye

• Bezelye

• Mercimek

• Brokoli

• Tatlı patates

• Patlıcan

• Elma

• Çilek

• Kuru erik

Vücudumuz için faydalı bir lif/karbonhidrat türü olan Beta Glukan’ı hem gıdalar yoluyla tüketmeden önce hem de kapsül şeklinde takviye almadan önce mutlaka uzman bir hekime danışmanız ve eksikliğinin, vücudun ihtiyaç duyduğunun kanıtlanmasını sağlanmanız sonucunda doktor tavsiyesi ile kullanmanızı öneririz.


3 Ekim 2022 Pazartesi

BİYOLOJİK SAAT AYARI NEDİR?

 


BİYOLOJİK SAAT NEDİR, NASIL ÇALIŞIR?

Her insanın kendine özgü, farklı bir yaşayış şekli/ yaşam tarzı vardır. Yaşam tarzını şekillendiren ve büyük oranda etkileyen bazı faktörler vardır. Bunlar uyku, beslenme, egzersiz ve diğer çevresel etkenlerdir. Tüm bu faktörler kişinin yaşam kalitesini belirler ve böylelikle gündelik yaşantı şeklini de oluştururlar.

Yaşam şeklini ve kalitesini etkileyen bu fizyolojik etkenler ile birlikte herkesin kendine özgü, doğa ile uyumlu biyolojik saati vardır.

Biyolojik saat, vücutta hormon işleyişiyle denge ve düzen içinde çalışır.

Vücudumuzda doğal olarak kişinin fizyolojik yapısına ve yaşam şekline göre her saatin bir anlamı vardır. Biyolojik saatimize göre vücudumuzda hormon salınımı gerçekleşmekle birlikte fizyolojik mekanizma biyolojik saat ritmiyle yönetilir.

Bu sebeple biyolojik saatte gerçekleşen herhangi bir bozukluk veya aykırılık kişinin gündelik yaşamında meydana gelebilecek aksamalara da neden olabilmektedir.

Herkesin günlük, aylık düzenleri vardır. Belli aralıklarla tekrar eden bu düzen biyolojik saat ile oluşur. Her gün aynı saatte uyanmamız, yemek yediğimiz saatlerde acıkmamız ve yeme ihtiyacı duymamız, yine her gün aynı saatlerde uykumuzun gelmesi biyolojik saatimiz ile uyumlu olarak meydana gelen olaylardır. Bunlarla beraber metabolik durumumuz ve hormon düzenimiz de biyolojik saate bağlı olarak düzen içindedir.

Biyolojik saatimiz beynin içindeki Epifiz bezinde bulunur. Biyolojik saatin bozulmasına neden olan bazı durumlar vardır. Bu durumları şöyle sayabiliriz:

• Uzun mesafeli uçak yolculuğu (Jetlag)

• Gece yemeleri

• Gece ışık kirliliği

• Vardiyalı çalışma

• Ağır hastalıklar gibi geçici çevresel bozukluklar neticesinde biyolojik saatimizde de bozulma meydana gelebilmektedir.

Biyolojik saatin bozulması sonucunda da hormonal bozukluklar, obezite, uyku problemleri, diyabet, kanser ve psikolojik olarak da bipolar bozukluk ve manik depresif bozukluk ortaya çıkabilmektedir. Vücut ritminin bozulması ile ortaya çıkan bu rahatsızlıklar kişinin hayatını ve yaşam kalitesini oldukça olumsuz etkilemektedir.


Vücudumuzun biyolojik saat ayarı nasıldır?

Vücudumuzun doğa ve çevre ile uyumlu bir ritme sahip biyolojik saati olduğunu söylemiştik. Vücudumuzda bu işleyiş şu şekilde gerçekleşir:

İnsan organizması gün ışığı ile entegre olduğundan vücudumuz saat 06.00’da gün ışığı ile birlikte uyanır ve vücut kortizon salgılamaya başlar. (mevsimsel olarak güneşin doğma saati ile birlikte vücudumuzun uyanma saati de değişir.)

Saat 10.00’da vücut ısımız en üst seviyeye ulaşır ve bu saatler zihinsel ve bedensel olarak vücudumuzun en verimli saatleridir.

İlerleyen saatlerde, öğlene doğru vücut yorulmaya başar ve verimliliğin de azalmasıyla birlikte dikkat dağınıklığı yaşanabilir. Vücudun tekrar enerji toplaması ve verimliliğini yakalaması için gün ortalarında kısa mola ve uyku uzmanlar tarafından önerilmektedir.

Bu sisteme göre saat 15.00’da enerji yükselmesi ve beraberinde bellek yenilenmesi görülür.

Bu saate kadar vücudun alışmış olduğu ve beynine kodlanmış olan yemek saatlerinde yemek yeme ihtiyacı hissedilir.

Akşam olduğunda saat 22.00 civarında sindirim yavaşlamaya başlar. Bu nedenle bu saatlerde beslenmenin artık bitmiş olması, sindirim sistemi sağlığını korumak için faydalı olacaktır.

Ve saat 00.00 ve 01.00 arasında beyin, vücudu uyuması için odaklamaya başlar bu saatlerde konsantrasyon zayıflar.

Biyolojik ritim bu şekilde oluşur ve böylece bir yaşam düzeni de var olur. Uyku, nabız, vücut aktifliği gibi yaşamsal faaliyetler, biyolojik saate göre işler.

Bu sebeple biyolojik saate doğrudan etki eden beslenme, uyku gibi faktörlerin düzenli olması yaşamsal öneme ve niteliğe sahiptir.


Konuyla ilgili detaylı bilgi için uzman bir hekime danışmanızı tavsiye ederiz.

1 Ağustos 2022 Pazartesi

SAĞLIKLI BİR YAŞAM İÇİN YAPMANIZ GEREKENLER...

 


Sağlıklı bir yaşam hepimizin sahip olmak istediği çok önemli bir varlıktır.

Sağlık; beraberinde mutluluğu, huzuru, ekonomik varlığı ve daha fazlasını getirebilmektedir. Bu sebeple bize emanet edilmiş olan bedensel sağlığımızı korumak için çaba sarf etmeli ve sağlığımız için zararlı olan her gıdadan, olaydan ve durumdan uzak durmalıyız.

Sağlıklı bir yaşam için sadece fiziksel değil, zihinsel ve ruhsal sağlığımıza da özen göstererek bütünsel sağlığımızı korumamız önemlidir.

Benjamin Disraeli’nin de söylediği gibi: “Gücün ve mutluluğun temeli sağlıktır.”

Bütünsel sağlık 3 ana unsurun uyumlu birleşimiyle oluşur. İnsanın var oluşunu oluşturan temeller olan fiziksel, zihinsel ve ruhsal sağlığın olması gerektiği ölçüde sağlıklı şekilde, uyumla sürdürüldüğü yaşam şekli bütünsel sağlık olarak adlandırılır. İnsanın bedeni, zihni ve ruhu bir bütündür.

Uzun sağlıklı ve mutlu bir yaşam için en önemli anahtar sağlıklı beslenmedir.

Sağlıklı Beslenme

Hayatımızın olmazsa olmazı sağlıklı beslenmedir ve beslenmemize gösterdiğimiz özen bize sağlıklı bir beden ve uzun bir ömür olarak geri dönecektir.

Sağlıklı ve dengeli beslenmenin de altın kuralları vardır. Bu kuralların en önemlisi ise öğün atlamamaktır. Düzenli ve planlı bir yaşam şekli herkes için daha sağlıklı olacaktır. Ve bu doğrultuda beslenmede de bir düzen olması mutlaka gereklidir. Sabah kahvaltısı hem güne iyi bir başlangıç hem de zihinsel uyanma ve bedenin işleyişi için oldukça önemlidir. Dengeli beslenmenin bir kuralı olarak her besin grubundan yeteri kadar tüketmek gerektiğinden, kahvaltı ile birlikte öğle ve akşam yemeği de aksatılmadan ve öğün içeriği olarak da lif, protein, sebze-meyvelerden gelen vitamin ve mineraller, karbonhidrat, antioksidan ve sağlıklı yağlar gibi her gün belli ölçüde tüketmemiz gereken gıdaları dengeli şekilde almaya dikkat etmeliyiz. Ayrıca pek çok sağlık sorununa neden olduğu için şeker, doymuş yağ ve fazla tuz tüketiminden kaçınmamız daha sağlıklı bir yaşam için önemlidir. Sağlıklı ve dengeli beslenme ile birlikte sıvı alımı da önemli bir konudur. Özellikle böbrek ve cilt olmak üzere diğer organlarımız ve sağlıklı bir yaşam için günde en az 2 litre su içmemiz gereklidir.

Hareket ve Egzersiz

Sağlıklı bir yaşam hem bedenin hem ruhun hem de zihnin uyum içinde olduğu durumlarda gerçekleşir demiştik. Sağlığımız için beslenme ne kadar önemli ise hareket de bir o kadar önemlidir. Fiziksel aktivite şartlar uygun olduğunca yapılmalıdır. En basit olarak yürüyüş yapmak bile sağlığımız için çok faydalıdır. Bunun yanı sıra açık havada yapılan koşu, bisiklet sürme gibi faaliyetler de hem fiziksel hem de zihinsel sağlığımızı korumak ve beslemek için gereklidirler.

Düzenli Uyku

Her gün düzenli uyku uyumak bizleri daha sağlıklı yapar. Sağlıklı ve mutlu bir yaşam için düzenli uyku çok önemlidir. Özellikle ergenlik çağındaki çocukların, büyüme ve gelişmesini düzgün bir şekilde tamamlayabilmesi için düzenli bir uyku gereklidir. Düzenli uyku uyumak vücudumuzdaki bütün sistemleri düzenler bu da bize daha sağlıklı ve mutlu bir yaşam sunar.

Bağımlılıklardan Uzak Durmak

Sigara ve alkol bağımlılığı insan hayatını gerek fiziksel gerek psikolojik olarak olumsuz yönde etkiler. Sigara ve alkol bağımlılığının sağlığımıza, organlarımıza ve psikolojimize verdiği zarar herkesçe bilinir. Ve bu bağımlılıklardan en az psikolojik hasar ile kurtulmak çok önemlidir.


 DAHA SAĞLIKLI VE MUTLU BİR YAŞAM İÇİN MORA TERAPİ

Mora Terapi kullanımı kolay ve etkinliği yüksek bir terapi metodudur. Özellikle bağımlılık, kilo kontrolü, alerji, duygu durum bozuklukları, ağrı ve vücuttan toksik madde atılımları için kullanılmakta ve olumlu dönüşler alınmaktadır.

Bütünsel ve fonksiyonel tıp yaklaşımını kullanan uzman pratisyenler ve doktorlar için her türlü kronik hastalık terapisinde iyi bir yardımcı araç niteliğindedir.

Mora Terapi ile destek verilebilen bazı problemler;

- Bağımlılıklar (Sigara bağımlılığı, Alkol Bağımlılığı, İlaç bağımlılıkları, Gıda bağımlılığı)

- Genel sağlığın desteklenmesi

- Kronik hastalıklarda destek

- Kronik yorgunluk sendromu

- Fibromiyalji

- Ameliyat sonrası iyileşmenin hızlandırılması

- Romatizmal hastalıklar ve kas iskelet sistemi ağrıları

- Alerjiler ve Alerji kökenli sağlık problemleri (Egzama hastalığı , sedef hastalığı, alerjik rinit , sinüzit, alerjik astım, gıda alerjileri, solunum yolu alerjileri)

- Detox – Vücudun toksinlerden temizlenmesi

- Gıda duyarlılıkları

- Bağışıklığın güçlendirilmesi

- Obezite – zayıflama terapileri

- Karaciğer problemleri

- Mide – Bağırsak sistemi

- Duygu durum bozuklukları


18 Temmuz 2022 Pazartesi

PROTEİNLERİN VÜCUDUMUZDAKİ GÖREVLERİ NELERDİR?




         PROTEİNLER

Proteinler aminoasit zincirlerinden oluşan organik bileşiklerdir. Yaklaşık 20 aminoasitten oluşan proteinlerin işlevleri aminoasit dizilimine göre değişkenlik gösterir. Proteinler vücudumuz için oldukça önemli yapı taşlarıdır. Yaşamsal pek çok faaliyetimiz proteinler sayesinde gerçekleşmektedir. Bir kısım proteinler insan vücudunda üretilemez ve besinlerden alınması gerekir. Proteinlerin vücudumuzda çeşitli fonksiyonları vardır ve mutlaka tüketmemiz gerekir.

Proteinlerin vücudumuzdaki görevleri nelerdir bahsedelim:

Proteinler vücudumuzda hasarlı doku onarımı ve yeni doku inşasında görev alır.

Kas gelişimi ve kas dokusunun korunmasında da proteinlerin etkisi büyüktür.

Proteinler çocuk ve gençlerin büyüme ve gelişmesinde önemli rol oynar.

Proteinler bağışıklık sistemini güçlendirmekle beraber virüs ve bakterilerden korunmamıza da yardımcı olur.

Proteinler vücudumuzda taşınması gereken moleküllerin taşınmasında da görev alırlar.

Cilt sağlığı alanında öne çıkan ve bir protein türü olan kolajen vb. yapıların üretimi de proteinler sayesinde olur.

Vücudumuzdaki sistemler için oldukça önemli olduğunu belirttiğimiz proteinler; metabolizmanın düzenlenmesini sağlar.

Proteinler vücudumuzda enerji üretimini de sağlarlar.

Proteinler çeşitli nedenler sonucu oluşan yaralanmaların daha hızlı iyileşmesine katkı sağlar.

Kan şekerini düzenlemeye yarayan insülinin yapısında da protein bulunur.

Proteinler yüksek tansiyon ve kolesterolün düzenlenmesine de yardımcı olmaktadır.

Hemoglobinin yapısında da bulunan proteinlerin kansızlığı önlediği de bilinmektedir.


Vücudumuzda üretilemediği için besinlerden almamız gereken protein hangi besinlerde bulunur?

Proteinlerin en çok bulunduğu besin grubu hayvansal gıdalar olarak bilinir fakat bununla beraber sebze ve meyvelerden de protein almak mümkündür.

Hayvansal proteinler

Yumurta

Süt ve yoğurt

Peynir

Kırmızı ve beyaz et 

Balık

Ton balığı 

Karides 

Bitkisel proteinler

Baklagiller (yeşil mercimek, bulgur...)

Yulaf 

Kinoa

Çiğ badem 

Yer fıstığı

Kabak çekirdeği 

Brokoli

Brüksel lahanası

Fasulye

Bezelye 

Kuşkonmaz

Mısır

Ispanak

Soya fasulyesi


Proteinin vücudumuz için gerekli olduğundan ve tüketmemiz gerektiğinden bahsetmiş olsak da özellikle hayvansal proteinlere karşı duyarlılığı olan kişilerin dikkat etmesi gerekmektedir. Protein içerikli diğer gıdalarda da alerji riski olduğundan kontrollü tüketim herkes için önemlidir.

Bununla beraber gebelikte protein alımı önemli bir konudur. Anne karnındaki bebeğin gelişimi için aşırıya kaçmadan protein kaynaklı besinler tüketmek önemlidir. 

Protein gereğinden fazla tüketildiği takdirde bazı sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Örneğin; kabızlık, kalsiyum ve kemik kaybı, kalp rahatsızlıkları, su kaybı...

Proteinin aşırı alımı zararlı olduğu kadar eksikliğinde de bazı problemler görülebilmektedir. Protein eksikliğinin belirtileri şunlardır: saçlarda kırılma ve dökülme, tırnak kırılmaları, cilt kuruluğu, yorgunluk hissi, uyku problemleri, vücutta ödem oluşumu ve ruhsal değişimler...

Bu belirtiler dikkate alınmadığı ve protein eksikliği devam ettiği takdirde çeşitli hastalıklar da görülebilmektedir. Protein eksikliği sonucu görülen hastalıklar ise şunlardır:

o Marasmus hastalığı: Bu hastalık genellikle çocuklarda, protein eksikliğine bağlı olarak kas, kemik ve yağ dokusu kaybı olarak ortaya çıkar.

o Kwashiorkor hastalığı: bu hastalık da yine çocuk ve gençlerde protein eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkar. Ve tedavi edilmediği takdirde fiziksel ve zihinsel gelişimi etkilemektedir.

o Organ yetmezliği

o Yetişkinlerde kas kütlesi kaybı

o Hormon bozuklukları

o Bağışıklık sisteminde zayıflama


Protein tüketiminde dikkatli olmalı ve mutlaka uzman bir doktora danışmalısınız.




30 Mayıs 2022 Pazartesi

GLUTATYON ÜRETİMİNİ ARTTIRAN YİYECEKLER

 


 GLUTATYON NEDİR VE NE İŞE YARAR?

Glutatyon, vücudumuzda üretilebilen ve üç aminoasitten oluşan bir proteindir.

Vücudumuzun her an ihtiyaç duyduğu ve bir kalkan görevi gören glutatyonun önemli işlevleri vardır.

Vücutta oksijen ile enerji üretimi sağlanırken ortaya çıkan reaktif oksijen radikalleri vücutta kimyasal değişimlere ve kanser gibi hastalıkların oluşabilmesine sebep olur.

Vücudumuzda bazı hastalıklar gelişirken reaktif oksijen radikallerinden destek alırlar. Bu hastalıklar şunlardır:

• Kalp ve damar rahatsızlıkları

• Kanser

• Alzheimer ve Parkinson hastalığı

• Romatizmal hastalıklar

• Diyabet

• Astım

• Katarakt

• Enfeksiyon hastalıkları

Vücudumuz bu serbest radikallerin zararından korunmak ve radikalleri uzaklaştırmak için çeşitli savunma mekanizmaları geliştirir. Bu savunmayı sağlayan moleküller antioksidan olarak adlandırılır.

 Glutatyon çok güçlü bir antioksidandır.

 Vücutta sağlıklı hücre ve organizmalara zarar vermeye çalışan serbest radikalleri uzaklaştırıp, zararı engelleyen glutatyon; bu uzaklaştırma esnasında elektron verebilen bir proteindir.

 Glutatyonun vücut sağlığımızı korumada önemli rolü vardır.

 Cıva, kurşun, bakır gibi ağır metalleri vücuttan uzaklaştırır.

 Sinir sisteminde görev alan glutamat üretimine de yardımcı olur.

 Glutatyon E ve C vitaminlerinin çalışması için de gereklidir.

GLUTATYON EKSİKLİĞİ NEDEN OLUR, GLUTATYON EKSİKLİĞİNDE NE YAPILMALIDIR?

Glutatyonun vücutta kendiliğinden üretilebildiğini söylemiştik. Fakat glutatyon üretimi yaş ilerledikçe azalır. Ayrıca zamanla vücutta biriken toksinler de glutatyonun etkisini azaltmaktadır.

Glutatyon eksikliğinin bir diğer sebebi de dışarıdan aldığımız zararlı maddeler, kimyasallar ve toksinler olduğu bilinmektedir.

Vücudumuzda zararlı maddelere karşı bir savunma mekanizmasının önemli görevlilerinden biri olduğunu ve pek çok hastalığın gelişimini engellediğini söylediğimiz glutatyonun azalması durumunda vücudumuzda serbest radikallerin olumsuz etkileri de uzaklaştırılmamış olmakta ve çeşitli hastalıklar baş gösterebilmektedir.

Farkında olarak ya da olmadan dıştan maruz kaldığımız toksik maddelerin uzaklaştırılması suretiyle ciddi miktarda glutatyon harcanmaktadır.

Bu durumların bazıları şunlardır:

• Ağır metaller (dövmeler, diş dolguları...)

• Sigara, egzoz vb. dumanlar

• Aseton, tiner gibi çözücüler

• Sentetik gıda boyaları

• Böcek öldürücüler

• Röntgen ve UV ışınları

• Elektromanyetik alanlar

• Kimyasal gıda katkıları

• Telefon, bilgisayar, tablet gibi radyasyon yayan elektronik aletler....

Bunların haricinde glutatyon üretiminin azalmasında yetersiz beslenmenin de etkisi büyüktür.

Ayrıca beraber stres, kaygı gibi duygu durum bozuklukları da glutatyon üretimini düşüren faktörlerdendir.

GLUTATYON SEVİYESİNİ ARTTIRMAYA YARDIMCI OLAN YİYECEKLER

Glutatyon seviyesini arttırmak için glutatyonu oluşturan aminoasitleri içeren besinleri tüketmek daha etkili olacaktır. Bu besinler şunlardır:

• Kırmızı ve beyaz et

• Süt ve süt ürünleri

• Kabak ve ay çekirdeği

• Yer fıstığı

• Keten tohumu yulaf gibi tahıllar

• Bakliyatlar

Ayrıca içeriğinde kükürt olan gıdaların da glutatyon üretimini arttırdığı bilinmektedir.

• Sarımsak, soğan

• Lahana çeşitleri

• Kuşkonmaz

• Ispanak

• Roka

• Bamya

• Karnabahar

• Brokoli

• Hardal otu

Doğrudan glutatyon içeren gıdalar ise şunlardır:

• Ispanak

• Roka

• Domates

• Bakla

• Bezelye

• Avokado

• Kuşkonmaz

Her gıdada olduğu gibi glutatyon üretimine yardımcı gıdaların da fazlaca tüketilmesinin yararı olmaktan ziyade vücudumuza zarar verebileceğini göz önünde bulundurmanızı tavsiye ederiz.

SAĞLIKLI GÜNLER...


25 Nisan 2022 Pazartesi

GÜNE DAHA POZİTİF BAŞLAMANIZ İÇİN ÖNERİLER

  


 Pozitif bir gün ve pozitif bir yaşamın temelinde pozitif düşünceler ve sağlıklı bir beden vardır.

Bireyin kendi kendine yaptığı olumlamalar ve duygu durum bozukluklarından (stres, kaygı, aşırı korku ve öfke, depresyon... ) kurtulması ile önce zihinde bir iyileşme ve pozitiflik görülür ve bunun yansıması zihinle ilişkili olarak bedensel sağlıkta da görülebilmektedir.

Ruh-beden-zihin dengesinin ve sağlığının olduğu kişilerin daha sağlıklı ve pozitif bir yaşamı olabilmektedir.

Hayata daha pozitif şekilde devam etmek için bedenimizin bize verdiği her sinyali ve uyarıyı dikkate almalıyız. Ve bedensel rahatsızlıklarımızın zihin sağlığımızla bir bütün olduğunu unutmamalıyız.

Öncelikle vücudumuzda işleyişin düzenli ve normal olduğundan emin olmalıyız. Bunun için sağlıklı beslenme, bağımlılıklardan uzak durma, egzersiz yapma gibi vücudumuza iyi gelecek, sağlıklı olmamızı sağlayacak şeyleri yapmaya özen göstermeliyiz.

Güne daha pozitif başlamak ve gün içerisinde de enerjik olmak için bazı öneriler

• Her gün birbirinin aynısı değildir. Yeni bir gün yeni bir başlangıç olduğundan yeni güne umutlu başlamak çok önemlidir. Geçmişe takılı kalmadan hayata devam etmek, zihnimizde negatif düşüncelere yer vermemek, kendimizi dinlemek ve kendimize zaman ayırabilmek gereklidir. Her yeni güne uyandığınızda pencereyi açıp derin bir nefes almak ve gülümsemek güne daha pozitif devam etmenin anahtarlarından biridir. Gün içinde de bu gülümsemeyi korumak günü daha pozitif geçirmeye yardımcı olacaktır.

• Uyandığınızda kendinizi yorgun ve uykusuz hissediyorsanız, daha enerjik ve pozitif olmak için ılık bir duş alabilirsiniz. Duş kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacaktır.

• Öncelikle uyanınca 1 bardak su içerek gece boyu uyuyan bedeninizi uyandırın. Beslenmenin önemini hepimiz biliyoruz. Güne başlarken mutlaka kahvaltı yapın. Kahvaltı sizi daha mutlu ve enerjik hissettirecektir.

• Kısa bir süre de olsa meditasyon/egzersiz yapmaya çalışın. Sabah yapılan egzersiz de kahvaltı gibi daha mutlu ve pozitif hissetmenizi sağlayacaktır.

• Müziğin insan ruhunu beslediği ve iyi geldiği bilinmektedir. Uyandığınızda enerjinizi yükseltecek ve sizi mutlu edecek müziklerle güne başlamak, gün içinde de daha pozitif olmanıza yardımcı olacaktır.


 DUYGU-DURUM BOZUKLUKLARINDA BACH ÇİÇEKLERİ TERAPİSİ

  Mora Terapi Bach Çiçekleri Terapisi, kişinin zihnindeki tüm olumsuz duygu düşüncelerden kurtulmasına yardımcı olur. Bu duygular örneğin; mutsuzluk, ilgi eksikliği, çaresizlik, öfke, nefret vb.dir.

Zihnin ve ruhun sağlıklı olmadığı bir durumda bütünsel sağlık düşünülemez. Mora Terapi Bach Çiçekleri Terapisi de tam bu noktada daha sağlıklı, mutlu ve dingin bir zihin ve ruh için çalışır. Ayrıca Mora Terapi seanslarında kişiden olumsuz düşüncelerin uzaklaştırılmasının yanı sıra sağlıklı beslenmeye de yöneltme yapılır. Bu sayede kişi ruhen ve bedenen sağlığına kavuşur ve bütünsel olarak bir denge sağlanmış olur.


11 Nisan 2022 Pazartesi

SABAHLARI ÇENE AĞRISIYLA UYANIYORSANIZ BU YAZIYI OKUMALISINIZ...




 Çene ağrısının pek çok sebebi olabilmektedir. Siz de çene ağrısından şikayetçiyseniz önemli sağlık sorunlarınız olabilir.

Özellikle sabahları çene ve yüz ağrısıyla uyanıyorsanız, diş sıkma diğer adıyla Bruksizm probleminiz olması muhtemeldir.

Günümüzün yaygın bir problemi olan diş sıkma; genç, yetişkin, yaşlı  farketmeksizin herkeste görülebilmektedir.

Diş sıkma veya gıcırdatma sorunu olan kişiler bunu uykusunda ve istem dışı yaptığından çoğunlukla farkında olamayabilirler. Ve diş sıkma ve gıcırdatma kronikleşen bir durum haline gelebilir.

 Diş sıkmanın temel nedeni diş ve çene yapısındaki bozukluk veya uyumsuzluk olarak bilinse de, böyle bir sorunu olmayan kişilerde de diş sıkma ve gıcırdatma görülebilmektedir. Bu durum diş sıkmanın temel nedeninin fiziksel bozukluk olmadığını; günlük yaşamın stres ve sorunlarının uykuda ya da gün içinde bilinçsiz şekilde diş sıkma, gıcırdatma veya dişleri birbirine bastırma şeklinde ortaya çıktığını gösterir. Başka hastalıklara da neden olabilen duygu durum bozuklukları (anksiyete, stres, kaygı, öfke...) bilinçaltını olumsuz etkilemekte ve çoğunlukla uyku esnasında Bruksizm gibi fiziksel rahatsızlıklarla ortaya çıkmaktadır.

Temel şikayetleri çene, baş ve yüz ağrısı olan Bruksizm; tedavi edilmeyip ertelendiği takdirde daha büyük sorunlar doğurabilmektedir.

Örneğin; çene eklemlerinde bozukluklar meydana gelmesi ve bunun bir belirtisi olarak ağzı açıp kapama esnasında eklemlerden ses gelmesi, dişlerin kırılması veya sallanması, ilerleyen zamanlarda yemek yemede güçlük gibi kişinin hayatını doğrudan olumsuz bir şekilde etkileyen büyük bir sorun haline gelmektedir.

Bu nedenle bu gibi belirtileri ve diş sıkma sorunu olanların mutlaka uzman bir diş hekimine başvurmasını öneriyoruz.

Hekimler gerek gördüğü durumda diş plağı ya da diş koruyucularla tedaviyi sağlayabilmektedirler. Ayrıca uyku öncesi alınmak üzere kas gevşeticiler de tedavinin destekleyici bir parçası olabilmektedir.

Küçük çocuklarda görülen diş gıcırdatmasında durum yetişkinlerdeki kadar ciddi olmamakla beraber kendiliğinden geçebilmektedir. Tabi ki geçmediği durumlarda  mutlaka uzman bir hekime başvurulmalıdır.

Temel nedenlerinin duygu durum bozuklukları olduğunu belirttiğimiz diş sıkmasından kurtulmak için duygu durum bozukluklarından da kurtulmak gerekmektedir.


BACH ÇİÇEKLERİ TERAPİSİ İLE  DUYGU DURUM BOZUKLUKLARINA ÇÖZÜM

Zihnin ve ruhun sağlıklı olmadığı bir durumda bütünsel sağlık düşünülemez. Mora Terapi Bach Çiçekleri Terapisi de tam bu noktada daha sağlıklı, mutlu ve dingin bir zihin ve ruh için çalışır. Ayrıca Mora Terapi seanslarında kişiden olumsuz düşüncelerin uzaklaştırılmasının yanı sıra sağlıklı beslenmeye de yöneltme yapılır. Bu sayede kişi ruhen ve bedenen sağlığına kavuşur ve bütünsel olarak bir denge sağlanmış olur.


28 Mart 2022 Pazartesi

DUYGU DURUM BOZUKLUĞU NEDEN YAŞANIR ?


                    

                          DUYGULARIMIZ

 Hayatımızda bizi biz yapan, kişiliğimizi oluşturan, eylemlerimize yön veren ve yaşamımızın, varoluşumuzun temel ögesi olan duygular; hayatın akışı içinde, akışa uygun olarak veya olmayarak değişir ve gelişir.

 Temel olarak yaşadığımız korku, sevinç, üzüntü, öfke, güven, kaygı, şaşkınlık, iğrenme gibi duygular kişinin tamamen zihninde ve bilinçaltında var olurlar ve tetikleyici bir durum ile ortaya çıkarlar.

Duygular doğuştan gelmez ve kontrol edilemezler. Her duygu tecrübe edilerek öğrenilir.

  Duyguların kontrolü tamamen akıldadır diyemeyiz. Kişi zamanla duygularının farkına vararak onları kodlayıp isimlendirir. Bazen de hayatın bir anında tetikleyici durum ile beraber hissedeceği duyguyu bastırmaya ve önlemeye çalışabilir. Bu durumun olumlu bir getirisi olmamakla beraber o duygunun verdiği mesajdan yoksun kalınır ve duygudan faydalanma gerçekleşmez. Duygular bize başta ihtiyaçlarımız olmak üzere pek çok şeyi hatırlatır. Ve hayatın akışı içinde hareketlerimiz de duygulara bağlıdır. Örneğin beyin bir tehlikeyle karşılaşılacağını anladığında korku kendini hissettirir.

Hayatın sürdürülebilirliği açısından duygularımız temel gereksinimimizdir ve duygularımızla barışık olup, onlardan kurtulmak istemek yerine onlara kendi iyiliğimiz için yön vermek bizim elimizdedir.

Duyguları başkası tarafından bastırılmış ya da kendi iradesi ile duygularını yok saymak isteyen insanlar vardır. Ve bu insanların hayatını etkileyen, olumsuzluklar getiren, akıl sağlığı problemleri diyebileceğimiz duygu durum bozuklukları olabilmektedir.


                   DUYGU-DURUM BOZUKLUĞU NEDEN YAŞANIR?

 Duygu-durum bozuklukları yaşanmasının temel nedeni psikolojik problemler kabul edilse de geçmişte yaşanılan tramvatik olaylar, kişinin doğup büyüdüğü ortam ve bu ortamda yaşanan vakalar, kayıplar (ölüm/ iş kaybı/ maddi kayıplar), fiziksel rahatsızlıklar, ilaç kullanımı veya bağımlılığı, az da olsa genetik faktörler, yalnızlık gibi etkenler de kişinin duygu-durum bozuklukları yaşamasını etkileyen faktörlerdendir.

Durumun psikolojik boyutunun yanında biyolojik etkileri de görülmektedir.

 Kişinin psikolojisini olumsuz etkilediğini belirttiğimiz durumlardan herhangi birine ya da birkaçına maruz kalındığında; kişi kendini iyi hissetmek için sosyal veya duygusal, tutunacak bir sebep aramaya başlar. Aradığı desteği bulamayınca ve sebep-sonuç ilişkisi kuramayınca da kendini çaresiz ve umutsuz hissetmeye başlar. Bu hisler zamanla yerini duygu durum bozukluğu olarak tarif ettiğimiz;  büyük bir atak olarak genellikle bir defa görülen ya da belirli aralıklarla gelen rahatsızlıklara sebep olabilmekle beraber, temel olarak iki uç duyguyla yani duygu-durum bozukluğuyla karşılaşılır.

     Depresyon

  Depresyon yaygın görülen bir bozukluk olmakla beraber, kişinin hayatını pek çok yönden olumsuz etkileyebilecek, yaşamını idame ettirecek faaliyetleri yapmasını engelleyebilecek ve insan ilişkilerini bozacak ya da bitirebilecek bir duygu-durum bozukluğudur. 

Depresyonun yaygınlığının sebebi, hayatın doğal akışında herkesin başına gelebilecek, önlenemeyen olayların depresyona neden olabilmesidir. 

Her insan kayıplar, zorluklar, üzüntüler yaşayabilir; engellere, baskılara, zorbalıklara maruz kalabilmektedir. Bu tür yaşanmışlıkların birikmesiyle ve çözüm üretilmeyip olumsuzlukların hayatın her alanına götürülmesi ve ‘An’ın yaşanamamasıyla birlikte, birikmiş ve bastırılmış duygular bir gün açığa çıkar. Üzüntünün, karamsarlığın en üst seviyede yaşandığı depresiflik hali, mutlaka tedavi edilmesi gereken bir durumdur. 


     Bipolar Bozukluk (Manik- Depresif Durum)

  Bipolar bozukluğu olan kişiler, Mani dönemi ve depresif dönem olmak üzere iki farklı duygu durumunu içeren dönemlerden geçerler. 

Ani duygu değişimleri, bir anda gelen aşırı coşku, heyecan, mutluluk, hızlı düşünme ve konuşma gibi belirtileri olan Mani durumu ile birlikte, bu duygular yerini tam tersine yani depresif duygulara ve belirtilere bırakabilir. Ve asıl sorun da bu duyguların çok kısa sürede değişmesidir. Her iki duygu durumu da atak şeklinde gelir.

Bahsedilen belirtilere sahip Bipolar bozukluğu olan kişiler, bu ani duygu değişimleri ve tüm duygu durumlarının aşırı uç noktada yaşanması sebebiyle hayatını dengesiz yaşamaya başlamakta ve bu durumdan olumsuz etkilenerek çevresini de olumsuz etkilemektedir.

Depresyonda olduğu gibi Mani durumunda ve Bipolar bozuklukta da kesinlikle hekime başvurulmalı ve tedaviye başlanmalıdır.

Ne yazık ki duygu-durum bozuklukları tamamen kontrol altına alınması mümkün olmayan ve tekrarlaması olası olan rahatsızlıklardır.

Hekimin gerekli gördüğü takdirde ilaç kullanımı olmakla birlikte tedaviyi desteklemek amacıyla doğanın ve bitkilerin güç ve enerjisinden de yararlanmakta fayda olacaktır.


   DUYGU-DURUM BOZUKLUKLARINDA BACH ÇİÇEKLERİ TERAPİSİ 

  Mora Terapi Bach Çiçekleri Terapisi, kişinin zihnindeki tüm olumsuz duygu düşüncelerden kurtulmasına yardımcı olur. Bu duygular örneğin; mutsuzluk, ilgi eksikliği, çaresizlik, öfke, nefret vb.dir. 

Zihnin ve ruhun sağlıklı olmadığı bir durumda bütünsel sağlık düşünülemez. Mora Terapi Bach Çiçekleri Terapisi de tam bu noktada daha sağlıklı, mutlu ve dingin bir zihin ve ruh için çalışır. Ayrıca Mora Terapi seanslarında kişiden olumsuz düşüncelerin uzaklaştırılmasının yanı sıra sağlıklı beslenmeye de yöneltme yapılır. Bu sayede kişi ruhen ve bedenen sağlığına kavuşur ve bütünsel olarak bir denge sağlanmış olur.


15 Mart 2022 Salı

STRESLE BAŞA ÇIKMA YÖNTEMLERİ

 



Sakinlik

Stres; günümüzde oldukça sık yaşadığımız bir duygu durum bozukluğu haline gelmiştir. Strese sebep olacak pek çok nedenle karşı karşıya kalmaktayız. Stres; temel sebebi öfke, korku, kaygı veya heyecan olabilen bir durumdur. Stresten kurtulmak için sebebiyet verecek olan bu durumlarla karşılaşmaktan kaçınmak önemlidir. Ama bazen kaçmak mümkün olmadığında ve stres altına girildiğinde sakin kalmak, sakinleşmeye çalışmak gerekir. Zaten bu durumları yaşamamak için sakinleştirecek aktiviteler yapmak ve sakin bir yaşam sürebilmek önemlidir. Sakinleşmek için kriz anlarında derin nefes almak işe yarayan bir yöntemdir.


Müzik

Müziğin iyileştirici ve sakinleştirici gücü olduğu herkesçe bilinmektedir. Stresle karşılaşıldığında ve/veya karşılaşılma olasılığını düşürmek için müziğin bu güçlerinden yararlanmak oldukça faydalı olacaktır. Dingin ve sakin bir zihnin kaygılanma, aşırı korku ve heyecan yaşama ihtimali düşüktür. Ama insanın doğası gereği bu tip duyguları yaşaması muhtemeldir. Stres anlarında yalnız kalınabilecek, kişinin kendini güvende ve rahat hissettiği bir ortamda zihni rahatlatacak ve kişiyi sakinleştirecek bir müzik açıp dinlemesi stresten uzaklaşmasına yardımcı olacaktır. Özellikle beynin Teta frekanslarını harekete geçiren dinlendirici müzikler dinlemek sakinleşmek için etkili bir yöntemdir.


Hobi

Günlük hayatın koşuşturmasından, kalabalığından ve insanı strese sokabilecek çeşitli durumlardan uzaklaşmak isteyenler için hobi edinmek doğru bir yöntem olacaktır. Boş zamanlarda hem zihni dinlendirmek hem hayal gücünü geliştirmek ve başka bir dünyayı keşfetmek için farklı türlerde roman ve hikayeler okumak güzel bir hobi olabilecektir. Kişinin isteğine ve kendini iyi hissetmesine bağlı olarak resim yapmak, herhangi bir film veya dizi izlemek, yemek yapmak, doğada yürüyüş veya bir spor yapmak, bir müzik aleti çalmaya çalışmak gibi hobiler edinmek stresten uzaklaşmak için çözüm olacaktır.


Meditasyon 

Pek çok duygu durum bozukluğuna iyi gelen ve genel olarak kişiyi sakinleştirmeye yarayan diğer bir yöntem de meditasyon yapmaktır. Meditasyon esnasında derin nefes almak ve tamamen pozitif düşünceye odaklanmak önemlidir. Meditasyon yapmak için yalnız ve sessiz bir ortam tercih edilse de çalışırken ofiste vb. bir yerde de ihtiyaç duyulduğunda sakinleşmek ve olumsuzluklardan uzaklaşmak için birkaç dakika meditasyon yapmak doğru olacaktır. Meditasyonun püf noktası tamamen kişinin kendine odaklanması, doğru nefes alıp vermesi ve oksijenle temasında kendini rahat hissetmesi böylelikle zihnindeki korkudan, kaygıdan vs. Kurtulmasıdır.



Motivasyon 

Stresle karşılaşılabilecek kriz durumlarında o anın olumsuzluğuna odaklanmak ve o anda kalmak yerine, sakinleşip daha ileriyi düşünerek o krizden uzaklaşmak için kendine motive edici bir neden oluşturmak önemlidir. Böyle durumlarda kişinin karamsarlığa kapılmaması stresle başa çıkabilmek için kendine güvenmesi ve bu konuda motivasyonunu kaybetmemesi gerekir. 



Seyahat

Özellikle büyük şehirlerde koşuşturma içinde ve aralıksız, dinlenmeden çalışan ve yaşayan kişiler için ya da hayatın temposundan ve stresinden uzaklaşmak, zihnini dinlendirmek isteyenler için seyahat etmek doğru bir tercih ve yöntemdir. Her zamanki yaşam alanından uzaklaşmak farklı bir atmosfer solumak kişiyi sakinleştirecek, güzel bir ara vermesini sağlayacaktır.


Egzersiz

Kişinin strese maruz kaldığı durumlarda zihinde olduğu gibi bedende de bir rahatsızlık meydana gelebilmektedir. Stresin pek çok hastalığa sebep olabileceği bilinir. Stresten uzaklaşmak için yapılabilecek bir diğer şey de egzersizdir. Bedeni rahatlatmaya yönelik olarak yoga, zinde kalmak ve hareketsizlikten kaçınmak için yürüyüş ya da tenis, voleybol, yüzme gibi egzersizlere yönelmek doğru bir çözüm olabilecektir.



Mora Terapi

Kişinin günlük yaşamında hissettiği stresi ve kaygıları azaltmak, ani öfke nöbetlerini gidermek, sabırsızlık, kararsızlık, takıntılı olmak gibi çok farklı duygu durum bozukluklarını gidermek amacıyla kullanılan Bach Çiçekleri Terapisi, elektromanyetik frekanslardaki dengelenmeyle kişide pozitif değişim sağlıyor. Strese maruz kalarak bozulan elektromanyetik sinyallerin vücuttan atılmasıyla kişi rahatlama, duygu durumunda gözlemlenebilen sakinlik ve mutluluk dikkat çeker.  Bu terapi ile ruh hali dengelendiği için oluşan olumlu düşünce hali, organik rahatsızlıklarda da iyileşme görülmesine neden oluyor.


28 Şubat 2022 Pazartesi

MAGNEZYUM KULLANIMI NEDEN ÖNEMLİDİR

                    



           MAGNEZYUM 

Magnezyum vücutta en çok bulunan 4 mineralden biridir ve vücuttaki işleyişte önemli rolü vardır. Ayrıca magnezyum vücutta kendiliğinden üretilemez, dışarıdan alınması gerekir.

Vücudumuzda enerji mekanizmasını harekete geçirmekle görevli olan ve işleyiş düzeni için hayati önem taşıyan magnezyumun diğer görevleri şunlardır:

Sinir ve kas sistemi için oldukça gereklidir. Kasların güçlenmesini sağlar.

Ağız ve diş sağlığını desteklemeye ve korumaya yardımcı olur.

Tiroit, insülin ve cinsel hormonların dengeli ve kalmasını sağlar.

Kan basıncının normal değerde kalmasına yardımcı olur.

Beyin ve kalpte daha fazla bulunan magnezyum bu organların sağlığı için önemlidir.

Kalsiyum ve potasyumun işlevini arttırır.

Hücre bölünmesinde de önemli bir faktördür.

Magnezyum eksikliği yani ‘hipomagnezemi’ bazı kişilerde görülebilir. Örneğin; fazla terleyen kişilerde magnezyum atılımı fazla olur. Gebelikte magnezyum eksikliği görülme olasılığı yüksektir, bunun sebebi gebelikte vücudun daha fazla magnezyuma ihtiyaç duymasıdır. Gastrointestinal hastalıklar da fazladan magnezyum ihtiyacı ortaya çıkarabilmektedir. Magnezyum eksikliği görüldüğü takdirde eğer  dışarıdan takviye yapılmazsa vücut kemiklerde depolanan magnezyumu tüketmeye başlar. Vücudumuz için gerekli ve önemli olan magnezyum; eksiklik olduğu halde bazı belirtiler göstermektedir. Bu belirtiler şunlardır :

Halsizlik, yorgunluk

İştahsızlık 

Bulantı, kusma

Saç dökülmesi 

Dikkat dağınıklığı 

Kas krampları

Fibromiyalji (genel kas ağrıları)

Uyuşma

Kalpte ritim bozukluğu

Magnezyum kullanımı eksikliğin giderilmesi için oldukça önemlidir. Ve magnezyum eksikliği bazı sağlık sorunlarına sebep olabilmektedir:

Tip 2 Diyabet

Kemik erimesi

Hipoglisemi 

Hipertansiyon

Depresyon

Astım ve migren semptomlarında artış

Kalp ve solunum rahatsızlıkları 

Huzursuz bacak sendromu

Bunlar gibi sağlık sorunlarını yaşamamak için magnezyum eksikliğinin tanı ve tedavisi çok önemlidir. 

Belirtilere sahip kişilerin bir sağlık kurumuna başvurması gereklidir. Magnezyum eksikliği tespit edildiği halde, kişiye doktor tarafından magnezyum hapı ve multivitaminler şeklinde takviyeler verilmektedir. Eksikliğin ileri boyutta olduğu kişilere damar yolu ile magnezyum takviyesi de uygulanabilmektedir.

Magnezyum eksikliği yaşamamak ve eksikliği gidermek için magnezyum içeriği yüksek besinleri tüketmek de gerekir. 

Magnezyum İçeren Besinler

Baklagiller ( mercimek, nohut, barbunya, fasulye...)

Yeşil yapraklı sebzeler ( ıspanak, pazı...)

Avokado, enginar, fasulye, brokoli...

Tahıllar ( yulaf, buğday, susam, çavdar...)

Bitter çikolata 

Süt

Somon ve Uskumru Balığı 







18 Şubat 2022 Cuma

YEŞİL ÇAYIN BİLİNMEYEN FAYDALARI...




      Yeşil çay; çay bitkisinin tepe tomurcuğundan ve oradaki yapraklardan üretilir. Yeşil çay ve siyah çay aynı bitkiden üretilir. Yeşil çayın siyah çaydan farkı ise daha az işlem görmesidir. İkisinin arasındaki temel fark şudur: Siyah çay kurutulurken oksijenle tepkimeye girer, yeşil çay ise okside olmamış bir çay türüdür. Yeşil çay ve siyah çayın üretim şeklinden kaynaklanan farklılık, içerik ve besin değeri olarak da ortaya çıkar. 

Yeşil çayın içerdiği kafein miktarı siyah çaydaki kadar fazla değildir. Böylelikle çarpıntı, gerginlik gibi rahatsızlıklara sebep olmaz. Aşırıya kaçmayacak miktarda kafein de hafızaya iyi gelmektedir.


İnsan sağlığı üzerindeki olumlu etkileri kanıtlanmış ve uzmanlarca önerilen yeşil çayın faydalarını inceleyelim:

Yeşil çay antioksidan zenginidir. Antioksidan; hastalıklarla savaşmak için oldukça önemlidir ve son zamanlarda oldukça popülerdir.


Yeşil çayın içerisinde polifenol bulunur. Polifenoller bitkilerde bulunur ve bitkilerin renk değişikliğinden sorumludur. Antioksidan zenginliği olan polifenoller yaşlanmaya, kansere sebep olan moleküllerle savaşır. Bilimsel araştırmalar yeşil çay içmenin kadınlarda meme kanseri, erkeklerde prostat kanseri riskini azalttığını ortaya koymuştur.


Yeterli miktarda tüketilen yeşil çay; beyinde hareketlerin kontrolünden sorumlu olan dopamin üreten hücrelerinin bozulması sonucu ortaya çıkan Parkinson hastalığı ile savaşır.


Nöroprotektif etkisi olan yeşil çay düzenli tüketildiğinde Alzheimer riskini azaltmaya yardımcı olur.


İçeriğindeki kateşinler sayesinde görme kaybı ve bozuklukları ile de savaşan yeşil çay, yine düzenli tüketim ile göz hastalıklarını önlemeye yarar. Ayrıca bu kateşinler ağız sağlığına da faydalıdır.


Yeşil çayın iyi ve kötü kolesterol oranını da dengelediği bilinmektedir.


Yapılan araştırmalar sonucu yeşil çayın, insülin direncini azalttığı ve kan şekerini düzenlediği bilinmektedir. Yeşil çayın diyabetten koruduğu da bilinmektedir.


Yeşil çay; kronik hastalıkları ve kalp-damar hastalıkları önlemeye yardımcı olur.


Sağlıklı ve güzel bir cildin sırlarından biri de yeşil çaydır. Bu özelliği de antioksidan içeriğinden gelmektedir.


Kilo vermek için diyet yapan kişilerin listesinde de yeri olan yeşil çayın yağ yaktırıcı etkisinin olduğu da bilinir.


           YEŞİL ÇAY NASIL VE NE KADAR TÜKETİLMELİDİR ? 


 Yeşil çayın pek çok faydasının olduğundan bahsetmiş olduk. Bu olumlu yönlerden yararlanabilmek için yapılması ve dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. 

Yeşil çay poşet şeklinde ve toz halinde satılmaktadır. Poşet şeklinde olanı üzerindeki talimatlara uygun olarak kolayca hazırlayabilmek mümkündür. Piyasada toz halinde bulunan yeşil çayların hazırlanması da oldukça pratiktir. Demleme, suyun sıcaklığı, musluk suyu olmaması önemli adımlardır. Bu adımlara dikkat etmek hem daha lezzetli bir çay içmeyi sağlar, hem de çayın olumlu etkilerinden üst düzeyde yararlanmayı sağlar.  

Günde ortalama 2-3 bardak yeşil çay tüketilebilmektedir. Bu sayı genel bir açıklama olsa da kişinin bünyesine göre değişiklik gösterebilir. Rahatsızlık vermediği derecede düzenli olarak tüketilirse olumlu yönlerinden faydalanılabilir. 


30 Aralık 2019 Pazartesi

GÜNLÜK ÖĞÜNLERİNİZE DAHA FAZLA LİF EKLEYEREK KRONİK HASTALIKLARIN ÖNÜNE GEÇEBİLİRSİNİZ



GÜNLÜK ÖĞÜNLERİNİZE DAHA FAZLA LİF EKLEYEREK KRONİK HASTALIKLARIN ÖNÜNE GEÇEBİLİRSİNİZ


Her gün yeterince lif tüketiyor musunuz? Kadınlar için önerilen günlük lif alım miktarı 25 gr (yaklaşık 1,5 fincan baklagil), erkekler için önerilen günlük lif alım miktarı ise 38 gr’dır.

Dünya Sağlık Örgütü tarafından yaptırılan ve Ocak 2019’da yayınlanan bir çalışmada lifli beslenmenin neden sağlık açısından önemli olduğu açıklanıyor. Lif bakımından zengin gıdalarla beslenenler ile lif bakımından zayıf gıdalarla beslenenler karşılaştırıldı. Görülen o ki, düzenli olarak lif bakımından zengin gıdalarla beslenen kişilerin kronik hastalıklara yakalanma ve ölüm riski azalıyor.

Her gün yenen diyet lifteki her 8 gr’lık artış kalp hastalığı, diyabet, kanser vakaları ve ölüm sayısında %5 ile %27 oranında bir azalmaya neden oluyor. Klinik çalışmaları yapanlar günde 25 ila 29 gr lif yemenin yeterli olduğunu ancak günde 30 gr’dan fazla yendiği zaman daha fazla korunma sağlanabildiğini söylüyorlar.

Muhtemelen liflerin sağlıklı olduğunu biliyorsunuz ancak yeterince alıp almadığınızı bilmiyorsunuz. Bir yetişkin ortalama günde 15 gr kadar lif tüketiyor. Bu rakamın en az 2 katına çıkartmak gerek.

Bunun için günlük beslenmenizde dikkat edebileceğiniz şeyler var. Daha fazla sebze, meyve, kepekli tahıllar ve bakliyat tüketimine dikkat etmek mesela.

Başlıca lif kaynağı olarak; fasulye (her türlü kuru ve yeşil), bezelye, börülce, enginar, tam buğday unu, bulgur, kepek, yulaf, kuru erik.




Ayrıca; nohut, brokoli, bamya, marul, koyu yeşil yapraklı sebzeler, karnabahar, tatlı patates, havuç, kabak, lahana, kepekli makarna, fındık, kuru üzüm, armut, çilek, portakal, muz, elma da iyi birer lif kaynaklarıdır.

Beyaz un, beyaz ekmek, beyaz makarna ve beyaz pirinç gibi rafine tahıl ürünlerini de tam tahıl olanlarla (kepekli ekmek, tam tahıl ekmeği, kepekli makarna, esmer pirinç) değiştirmek de diyetinizdeki lif miktarını arttırmak için harika bir yoldur.


Lifler suda çözünebilir ve çözünemez olarak 2’ye ayrılır.

Tüm bitkisel besinlerde farklı oranlarda lif bulunur. Bunların kimi suda çözünebilir, kimi de çözünemezdir.

Çözünebilir lif alımı kötü kolestrolün (LDL) düşürülmesi, kan şekerinin düzenlenmesi, tip2 diyabet riskinin düşürülmesi için önemlidir. Fasulye, bezelye, mercimek, yulaf ezmesi, yulaf kepeği, fındık, elma, armut ve çilek’te bulunur.

Çözünemez lif alımı, vücudun sağlıklı işlemesine yardımcı olur, kabızlığın önler ve divertiküler hastalıkların oluşmasını engeller. Kepekli tahıllarda, kepekli kuskus, arpa, kahverengi pirinç, bulgur, buğday kepeği, havuç, salatalık, kabak, kereviz, yeşil fasulye, koyu yapraklı sebzeler, kuru üzüm ve domateste bulunur.

Yüksek lifli gıdalar ayrıca uzun süre tokluk hissi de verirler. Dolayısıyla sık sık atıştırmak zorunda kalmazsınız.

Ayrıca kolon kanseri gibi kanser çeşitleriyle lif alımı arasında direkt bir bağlantı olduğu söyleniyor. Yani yüksek lifli beslenmek bu tip kanserlere yakalanma riskini azaltıyor.

Diyetinizdeki lifi kademeli olarak arttırmak ve bol su tüketmek en iyisi. Ve lif tüketiminizi olabildiğince günün farklı zamanlarına yayın. Böylelikle sindirim sisteminiz de rahatlıkla uyum gösterecektir.

Sağlık dolu, mutluluk dolu, uzun bir ömür diliyoruz.