mora etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mora etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Mayıs 2025 Pazartesi

Nefesin Değişsin, Hayatın Değişsin: Mora Terapi ile Sigarayı Bırak



Nefesin Değişsin, Hayatın Değişsin: Mora Terapi ile Sigarayı Bırak

Sigarayı bırakmak… Hem fiziksel hem de zihinsel bir dönüşüm yolculuğu. Birçok kişi bu yolculuğun zorluklarından dolayı defalarca denemiş ama başarılı olamamış olabilir. Ancak artık sigarayı bırakmak için non-invaziv bir yaklaşım var: Mora Terapi.

Mora Terapi ile Yeni Bir Nefes

Mora Terapi, vücudun frekanslarını dengeleyerek çalışan, kimyasal madde kullanılmayan, non-invaziv bir uygulamadır. Sigara içen bireylerde, nikotine karşı gelişmiş olan fiziksel ve zihinsel bağımlılığı dengelemeyi hedefler. Bu sayede hem bedensel arınma başlar hem de zihinsel isteğin azalması desteklenir.

Sigarayı Bırakmak Neden Bu Kadar Zor?

Sigaranın içinde yer alan nikotin maddesi, beyin kimyasını etkileyerek bağımlılık yaratır. Sigarayı bırakmak isteyen birçok kişi yalnızca iradeyle bu bağımlılığı kıramaz çünkü hem fiziksel hem de duygusal bir alışkanlıktır. İşte Mora Terapi tam da bu noktada devreye girer: bedensel detoks ve zihinsel rahatlama sağlar.

Mora Terapi Sigara Bırakmayı Nasıl Destekler?

  • Nikotin frekansları silinir: Uygulama sırasında kişiye özel olarak alınan sigara örneğinin frekansları analiz edilir ve vücuttan silinmesi hedeflenir.

  • Bağımlılığa neden olan titreşimler nötralize edilir: Vücudun sigaraya karşı verdiği tepki dengelenir, istek azalır.

  • Yoksunluk belirtileri hafifler: Kullanıcıların çoğu seans sonrasında daha sakin, daha kararlı ve sigaradan uzak hissettiklerini belirtir.

  • Bütüncül destek sağlar: Fiziksel etkilerin yanında duygusal olarak da sigaradan uzaklaşmayı kolaylaştırır.

Nefesin Değişsin, Hayatın Değişsin

Sigarasız bir hayat demek; daha derin nefesler, daha canlı bir cilt, daha kaliteli bir uyku ve daha enerjik bir beden demek… Ve Mora Terapi ile bu değişim artık daha kolay. Çünkü bu yöntem, yalnızca sigarayı değil; bağımlılıkla olan bağı da hedef alır.

Unutma, nefesin değişirse hayatın değişir. Mora Terapi ile kendine yeni bir başlangıç hediye et.
Bugün ilk adımı at, yarın daha sağlıklı bir sen için...


*Bu yazı bilgi vermek amaçlı yazılmıştır. Sağlığınız için en doğru bilgilere ulaşmak için uzman bir hekiminize mutlaka danışmanızı öneriyoruz.

21 Nisan 2025 Pazartesi

Sürekli Telefonumuza Bakıyoruz! Bağımlılığı Nasıl Yeneceğiz?



Sürekli Telefonumuza Bakıyoruz! Bağımlılığı Nasıl Yeneceğiz?

Günümüzde telefonlar, hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Sabah uyanır uyanmaz telefonumuza göz atmak, gün içinde sürekli ekran karşısında olmak ve gece yatağımızda telefonumuzu kontrol etmek neredeyse herkesin alışkanlıkları arasında yer alıyor. Ancak bu durum, sosyal medya, oyunlar ve sürekli bildirimler gibi unsurlarla birleşince bir bağımlılığa dönüşebilir. Peki, telefon bağımlılığıyla nasıl başa çıkabiliriz?

1. Telefonu Bilinçli Kullanma

Telefon bağımlılığını yenmek için ilk adım, telefonunuzu daha bilinçli bir şekilde kullanmaya başlamaktır. Gün boyunca belirli zaman dilimlerinde telefonunuzu kontrol etmeyi alışkanlık haline getirin. Örneğin, sabah kahvenizi içtikten sonra ve gece yatmadan önce birer kez telefonunuzu kontrol edin, ancak bu süreyi kısa tutmaya özen gösterin.

2. Bildirimleri Kapatın

Sürekli gelen bildirimler, telefonumuzu her an kontrol etme dürtüsüne yol açar. Bildirimleri sınırlamak, telefon kullanımınızı daha kontrollü hale getirmenize yardımcı olabilir. WhatsApp, Instagram, e-posta gibi uygulamalardaki bildirimleri devre dışı bırakın veya sadece önemli olanlar için aktif tutun.

3. Telefonu Uzakta Tutun

Telefonu sürekli elinizde tutmak, ona bağımlılığınızı artırır. Özellikle çalışma veya dinlenme saatlerinde telefonunuzu başka bir odada tutarak dikkatinizin dağılmasını engelleyebilirsiniz. Bu, odaklanmanıza yardımcı olacak ve telefona olan bağımlılığınızı zamanla azaltacaktır.

4. Telefonu Kullanma Amaçlarınızı Belirleyin

Telefonu sadece ihtiyaçlarınız doğrultusunda kullanmak, onun üzerinizdeki etkisini kontrol altına almanıza yardımcı olabilir. Sosyal medya veya oyun gibi dikkat dağıtıcı uygulamaları sadece belirli bir zaman diliminde kullanmaya karar verin. Telefonunuzu, iş veya kişisel gelişim amacıyla kullanmaya odaklanmak daha verimli bir yaklaşım olabilir.

5. Dijital Detoks Yapın

Dijital detoks, telefon bağımlılığını yenmenin en etkili yollarından biridir. Bir gün boyunca veya bir hafta sonunda telefonunuzu tamamen kapatarak, sadece kendinize ve çevrenizdekilere odaklanabilirsiniz. Bu süre zarfında telefonunuzu kullanmamak, dijital dünyadan uzaklaşmanıza ve yeniden gerçek dünyayla bağ kurmanıza yardımcı olabilir.

6. Alternatif Aktiviteler Bulun

Telefonu kullanma isteğinizi başka sağlıklı aktivitelerle doldurmak, bağımlılığı kontrol altına almanıza yardımcı olabilir. Kitap okumak, yürüyüş yapmak, bir hobi edinmek veya meditasyon gibi rahatlatıcı aktivitelerle meşgul olmak, telefonun dışında zaman geçirmenizi sağlayacaktır.

7. Bağımlılıkları Mora Terapi ile Yenenlerin Hikayeleri

Telefon bağımlılığı, dijital dünyada sürekli aktif olmanın yarattığı stresin ve kaygının bir yansımasıdır. Mora Terapi, bu tür bağımlılıkla mücadele etmek isteyen bireyler için etkili bir destek sunar. Elektromanyetik dalgalarla vücudun doğal denge süreçlerini iyileştiren Mora Terapi, beynin ve vücudun yeniden dengeye kavuşmasına yardımcı olur. Böylece, dijital cihazlardan uzaklaşmak ve sağlıklı alışkanlıklar edinmek daha kolay hale gelir.

Mora Terapi, stresin azaltılmasını, zihinsel ve fiziksel rahatlamayı teşvik eder. Bu süreç, sadece telefon bağımlılığı için değil, alkol, sigara ve diğer zararlı alışkanlıklar için de etkili bir destek olabilir. Bağımlılıklarınızla savaşırken, Mora Terapi'nin sunduğu denge ve iyileşme süreci size yardımcı olabilir.

Sonuç

Telefon bağımlılığı, modern yaşamın getirdiği bir sorun olsa da, bu alışkanlıkları yönetmek ve aşmak mümkündür. Bilinçli kullanım, dijital detoks, alternatif aktiviteler ve gerektiğinde Mora Terapi desteği ile telefon bağımlılığınızı kontrol altına alabilir, sağlıklı bir yaşam tarzı oluşturabilirsiniz.



*Bu yazı bilgi vermek amaçlı yazılmıştır. Sağlığınız için en doğru bilgilere ulaşmak için uzman bir hekiminize mutlaka danışmanızı öneriyoruz.



22 Temmuz 2024 Pazartesi

Pirolokinolin Kinon (PQQ) Nedir?




Pirolokinolin Kinon (PQQ) Nedir?

Pirolokinolin kinon (PQQ), son yıllarda bilim dünyasında büyük ilgi gören bir besin maddesidir. Doğal olarak bazı yiyeceklerde ve insan vücudunda bulunan bu molekül, özellikle hücresel enerji üretimi ve antioksidan özellikleri ile dikkat çekmektedir. PQQ'nun sağlığımız üzerindeki olumlu etkileri giderek daha fazla araştırma konusu olmakta ve potansiyel faydaları keşfedilmektedir.


PQQ’nun Başlıca Faydaları

  1. Mitokondriyal Fonksiyonun Artırılması: Mitokondriler, hücrelerimizin enerji santralleri olarak görev yapar. PQQ, bu organellerin sayısını ve işlevselliğini artırarak hücresel enerji üretimini destekler. Mitokondriyal biyogenezi teşvik eden PQQ, enerji seviyelerinin yükselmesine ve genel sağlığın iyileşmesine katkıda bulunur.

  2. Güçlü Antioksidan Özellikler: PQQ, serbest radikallerin neden olduğu oksidatif stresi azaltarak hücrelerin zarar görmesini engeller. Bu sayede, yaşlanma süreci yavaşlatılabilir ve hastalıklara karşı koruyucu etkiler sağlanabilir.

  3. Nöroprotektif Etkiler: Beyin sağlığı üzerinde de olumlu etkileri olan PQQ, sinir hücrelerinin korunmasına yardımcı olur. Bu molekül, nörodejeneratif hastalıkların riskini azaltabilir ve bilişsel fonksiyonları destekleyebilir.

  4. Kardiyovasküler Sağlık: PQQ'nun kalp ve damar sağlığını desteklediği gösterilmiştir. Oksidatif stresi azaltarak ve inflamasyonu kontrol altında tutarak kardiyovasküler sistemin sağlıklı kalmasına yardımcı olabilir.

  5. Hücresel Büyüme ve İyileşme: PQQ, hücresel büyümeyi ve iyileşmeyi teşvik eden büyüme faktörlerini aktive eder. Bu, hücre yenilenmesini hızlandırarak vücudun tamir süreçlerine katkı sağlar.


PQQ'nun Kaynakları ve Kullanımı

PQQ, doğal olarak bazı yiyeceklerde bulunur. Fermente edilmiş soya ürünleri, yeşil çay, papaya, maydanoz ve yeşil biber, PQQ'nun iyi kaynakları arasındadır. Ayrıca, PQQ takviyeleri de mevcuttur ve bu takviyeler genellikle enerji artırıcı, antioksidan ve nöroprotektif etkileri nedeniyle kullanılır. 


Mora Terapi ile Tazelenin

PQQ'nun faydalarından yararlanırken, Mora Terapi'yi de keşfederek vücudunuzu ve zihninizi tazeleyebilirsiniz. Mora Terapi, enerji dengesini sağlamak ve hücresel düzeyde iyileşmeyi teşvik etmek için yenilikçi bir yöntem sunar. PQQ'nun mitokondriyal fonksiyonu artırıcı etkileri, Mora Terapi'nin vücudun enerji akışını düzenleyici özellikleri ile birleştiğinde, daha sağlıklı ve dengeli bir yaşam sürmenize yardımcı olabilir. Bu bütünsel yaklaşım, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığınızı destekleyerek, yaşam kalitenizi artırabilir. PQQ'nun sağladığı hücresel yenilenme ile Mora Terapi'nin sağladığı enerji dengesi, vücudunuzun doğal iyileşme süreçlerini destekler ve sizi daha enerjik, zinde ve huzurlu hissettirir.


*Bu yazı sizlere bilgi vermek amaçlı yazılmıştır. Sağlığınız için en doğru bilgilere ulaşmak için uzman bir hekiminize mutlaka danışmanızı öneriyoruz.

26 Şubat 2024 Pazartesi

KAS KAYBI OLMADAN ZAYIFLAYIN!


Kaslar İnsan Vücudu İçin Neden Önemlidir?

Kaslar, vücudu destekler ve hareket etmemizi sağlar. Aynı zamanda, metabolizmayı hızlandırır ve yağ yakımını destekler. Kaslar, kemik sağlığını korur, kan dolaşımını artırır, insülin hassasiyetini artırır ve genel dayanıklılığı ve gücü artırır. Ayrıca, kaslar vücudu dengelemeye yardımcı olur ve sakatlık riskini azaltır. Bunların hepsi, kasların insan vücudu için kritik öneme sahip olduğunu gösterir.

Kas Kaybı Neden Olur?

Kas kaybı, yaşlanma süreciyle birlikte doğal olarak meydana gelir, ancak diğer birçok faktör de bu duruma katkıda bulunabilir. İşte kas kaybına neden olan bazı yaygın faktörler:

  • Dengesiz beslenme ve yetersiz protein alımı
  • Sedanter yaşam tarzı ve fiziksel aktivitenin azalması
  • Hormonal değişiklikler, özellikle yaşlanma sürecinde
  • Kronik hastalıklar ve tıbbi durumlar
  • Sakatlık veya hareketsizlik nedeniyle kullanılmayan kasların atrofisi

Kaslar Yerine Gelmezse Ne Olur?

Kas kaybı, vücudun günlük işlevlerini etkileyebilir ve bir dizi sağlık sorununa yol açabilir. Kas kaybı yaşayan bireylerde güçsüzlük, yorgunluk, dengesizlik ve düşme riski artar. Ayrıca, metabolizma yavaşlar, vücut yağ oranı artar ve insülin hassasiyeti azalır. Kas kaybı ayrıca kemik yoğunluğunu azaltabilir ve osteoporoz riskini artırabilir. Tüm bunlar, kasların sağlık açısından ne kadar önemli olduğunu vurgular.

PEMF Terapi: Kas Kaybını Önlemeye Nasıl Yardımcı Olabilir?

PEMF (Pulsed Electromagnetic Field) Terapi, manyetik alanların düşük seviyelerini kullanarak vücudu iyileştirmeye ve sağlığı desteklemeye yönelik bir terapi yöntemidir. PEMF Terapi, kaslara, dokulara ve hücrelere nüfuz ederek dolaşımı artırabilir, iyileşmeyi hızlandırabilir ve kasların gücünü artırabilir. Ayrıca, PEMF Terapi, kas kaybını önlemeye ve kas kütlesini korumaya yardımcı olabilir. Bunun yanı sıra, PEMF Terapi stresi azaltabilir, bağışıklık sistemini güçlendirebilir ve genel sağlığı iyileştirebilir. Bu nedenle, Mora Terapi ile birlikte kullanıldığında, PEMF Terapisi, kas kaybı olmadan sağlıklı bir şekilde zayıflamayı destekleyebilir ve vücut kompozisyonunu optimize edebilir.


*Bu yazı sizlere bilgi vermek amaçlı yazılmıştır. Sağlığınız için en doğru bilgilere ulaşmak için uzman bir hekiminize mutlaka danışmanızı öneriyoruz.

13 Aralık 2023 Çarşamba

Minnettar olmak neden önemli?

 





Minnettarlık, hayatın karmaşasında sıklıkla gözden kaçan ancak içsel huzurun anahtarı olan önemli bir duygu. Her gün karşılaştığımız küçük anlarda bile minnettarlık duygusunu yaşamak, yaşam kalitemizi artırmanın ve içsel dinginliğimizi güçlendirmenin bir yolu olabilir.


Minnettar olmak neden bu kadar önemli?

1. Ruhsal Sağlığı Güçlendirir:

Minnettarlık, stresle başa çıkmada ve duygusal dengeyi korumada yardımcı olabilir. Olumlu duygularla beslenen bir zihin, ruhsal sağlığı güçlendirir ve olası zorluklar karşısında daha dirençli olmanıza yardımcı olur.

2. Mutluluğu Artırır:

Minnettarlık, küçük güzellikleri fark etmeyi ve hayatın tadını çıkarmayı öğrenmemizi sağlar. Her gün minnettarlık duygusuyla yaşamak, genel mutluluğu artırır ve yaşamımıza pozitif bir bakış açısı katar.

3. İlişkileri Güçlendirir:

Minnettarlık, ilişkilerde derinleşmeye ve bağları güçlendirmeye yardımcı olabilir. Birbirimize minnettarlık göstermek, karşılıklı güveni artırır ve duygusal bağları derinleştirir.

4. Şükran Pratiği:

Minnettarlık, şükran pratiğini hayatımıza entegre etmemizi sağlar. Her gün küçük bir şey için şükran ifade etmek, olumlu bir alışkanlık haline gelerek genel yaşam memnuniyetini artırır.

5. Dayanıklılığı Artırır:

Minnettar insanlar, zor zamanlarda daha fazla dayanıklılığa sahip olabilirler. Zorluklarla karşılaşıldığında bile, minnettarlık duygusu içsel güç sağlar.


Minnettarlık, hayatın karmaşasında bize bir rehberlik sağlar. Günlük koşuşturmanın içinde bile, küçük bir çiçeği fark etmek veya sevdiklerimize teşekkür etmek bize içsel bir huzur ve memnuniyet getirebilir. Unutmayalım ki, minnettar olmak küçük şeylerde büyük mutluluklar bulmamıza olanak tanır. Hayatı minnettar bir kalp ile yaşamak, bizi daha sağlıklı, daha mutlu ve daha tatmin olmuş bir birey yapabilir.


Ruhsal Sağlığınızı Mora Terapi İle Güçlendirin!

Günümüzün hızlı tempolu yaşamında, ruhsal sağlığımıza verdiğimiz önem giderek artıyor. Bu noktada Mora Terapi, ruhsal dengeyi güçlendirmenin etkili bir yolu olarak öne çıkıyor. İlaçsız ve non-invaziv bir terapi yöntemi olan Mora Terapi, bedenin enerji akışını düzenleyerek ruhsal sağlığı destekliyor.

Mora Terapi, stres, kaygı ve duygusal zorluklarla baş etmede yardımcı olurken, aynı zamanda içsel huzurunuzu artırmaya da odaklanır. Enerji merkezlerini dengeleyerek, negatif enerjiyi ortadan kaldırır ve pozitif bir zihinsel durumu teşvik eder. Böylece, ruhsal sağlığı güçlendirirken genel yaşam kalitesini artırır.

Bu terapi yöntemi, zihinsel ve duygusal dengeyi sağlamak için vücuttaki enerji akışını optimize eder. Mora Terapi'nin sunduğu bu benzersiz denge, ruhsal sağlığı güçlendirmek isteyenler için değerli bir çözüm sunar. İçsel huzurunuzu keşfedin, stresle baş etmekte Mora Terapi ile adım atın, ruhsal sağlığınıza bir öncekinden daha yakın hissedin.

25 Haziran 2023 Pazar

ENFLAMASYONU KONTROL ALTINA ALIN: SAĞLIKLI BİR YAŞAM İÇİN 4 BASİT ADIM

 



Enflamasyon, vücudun bağışıklık sisteminin bir tepkisi olarak ortaya çıkan bir savunma mekanizmasıdır. Enflamasyon, dokulara zarar veren mikroorganizmaların, yabancı maddelerin veya yaralanmaların oluştuğu durumlarda meydana gelir. Bu durumlar, vücudun enfeksiyonlara veya yaralanmalara karşı korunmasını sağlar.

Enflamasyon, genellikle kırmızılık, şişlik, sıcaklık artışı ve ağrı gibi belirtilerle kendini gösterir. Bu belirtiler, etkilenen bölgeye daha fazla kan akışı ve bağışıklık hücrelerinin bölgeye yönlendirilmesi sonucunda ortaya çıkar. Enflamasyon süreci, vücudun zarar görmüş dokuları onarmasına ve iyileşmesine yardımcı olur.

Akut enflamasyon, genellikle kısa süreli ve belirli bir olaya (örneğin bir yara) tepki olarak ortaya çıkar. Bu tür enflamasyonlar genellikle iyileşme sürecinin bir parçasıdır. Öte yandan, kronik enflamasyon daha uzun süre devam eder ve bazı sağlık sorunlarıyla ilişkilendirilebilir. Kronik enflamasyon, kalp hastalığı, diyabet, obezite, romatoid artrit gibi hastalıkların gelişimine katkıda bulunabilir.

Enflamasyon, bağışıklık sistemi tarafından başlatılan bir savunma mekanizması olsa da, bazen bağışıklık sistemi dengesizlikleri veya sürekli tetikleyiciler nedeniyle aşırı veya yanlış tepkiler verebilir. Bu durum, otoimmün hastalıklar gibi durumlarda ortaya çıkabilir, bağışıklık sistemi normalde zararlı olmayan dokulara saldırır.




ENFLAMASYONU KONTROL ALTINA ALIN: SAĞLIKLI BİR YAŞAM İÇİN 4 BASİT ADIM

1-Dengeli ve Besleyici Beslenme:
Sağlıklı bir yaşamın temelini, dengeli ve besleyici bir beslenme alışkanlığı oluşturur. Günlük olarak tüm besin gruplarından yeterli miktarda tüketmek önemlidir. Doğal ve işlenmemiş gıdalara odaklanarak, sebzeler, meyveler, tam tahıllar, protein kaynakları ve sağlıklı yağlar gibi besinleri içeren bir diyet benimsemelisiniz. Aynı zamanda, işlenmiş gıdalar, şekerli atıştırmalıklar ve doymuş yağlar gibi zararlı bileşenleri içeren yiyecekleri sınırlamak da önemlidir.

2-Düzenli Egzersiz:
Sağlıklı bir yaşam için düzenli egzersiz yapmak vazgeçilmezdir. Egzersiz yapmak, kasları güçlendirir, enerji seviyelerini artırır, kilo kontrolüne yardımcı olur ve genel sağlığı iyileştirir. Haftada en az 150 dakika orta şiddetli aerobik aktivite veya 75 dakika yoğun şiddetli aerobik aktivite yapmayı hedefleyin. Ayrıca, güçlendirme egzersizleriyle kaslarınızı güçlendirin ve esneklik egzersizleriyle esnekliğinizi artırın.

3- İyi Uyku Alışkanlıkları:
Sağlıklı bir yaşam sürdürmek için iyi uyku alışkanlıkları geliştirmek önemlidir. Yeterli ve kaliteli uyku, vücudunuzun dinlenmesine, yeniden şarj olmasına ve sağlıklı bir şekilde çalışmasına yardımcı olur. Her gece 7-9 saat uyku almak idealdir. Uyku rutinleri oluşturmak, uyandırma ve uyuma saatlerini düzenlemek, uyumadan önce rahatlama tekniklerini kullanmak (örneğin, kitap okuma, meditasyon, sıcak bir banyo) ve uyku ortamını sessiz, karanlık ve rahat hale getirmek iyi uyku alışkanlıklarını destekler.

4- Stres Yönetimi:
Stres, sağlığınız üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir. Dolayısıyla, stres yönetimi sağlıklı bir yaşamın önemli bir parçasıdır. Stresi azaltmak için yoga, meditasyon, derin nefes egzersizleri gibi rahatlama tekniklerini kullanabilirsiniz. Kendinize zaman ayırarak hobilerle uğraşmak, sevdiklerinizle vakit geçirmek ve destekleyici ilişkiler kurmak da stresi azaltmaya yardımcı olabilir. 


Sağlıklı Yaşam İçin Mora Terapi

Vücudunuzda enflamasyonu arttıracak şekilde bir sağlık koşulunuz  varsa ve bundan dolayı yüksek tansiyon, diyabet, kilo vb problemleri yaşanıyorsa, Mora Terapi ile vücut sağlıklı haline dönsün diye desteklenirken, bir taraftan da beslenme alışkanlığı enflamasyona neden olmayacak şekilde değiştirilir. Tüm Mora Terapi tedavilerinde, tedavilerin yanı sıra,  kişilerin sağlıklılık halinin devamı için yaşam alışkanlığı değişimlerini de mutlaka yapmaları sağlanır.

 Mora Terapi, vücudun doğal denge ve iyilik halini desteklemeye yardımcı olabilir. Enerji akışının düzenlenmesi, vücudun kendi kendini iyileştirme sürecini teşvik edebilir. Bu da genel sağlık, bağışıklık sistemi fonksiyonu ve yaşam kalitesini artırabilir.

17 Haziran 2023 Cumartesi

MORA BİOREZONANS NASIL ÇALIŞIR?


MORA BİOREZONANS NEDİR?

 Mora Nova cihazı Dr. Franz Morell ve Erich Rasche tarafından geliştirilen orijinal biorezonans tedavi uygulamasının en yenilikçi versiyonlarındandır. Yazılım olarak da oldukça gelişmiştir ve son teknoloji ile üretilmiştir.

Mora Terapi cihazları dünyadaki ilk biorezonans cihazlarıdır ve 1977’den bu yana sürekli yeni teknolojiye uyumlandırılarak geliştirilmekte ve bütünsel tıp terapistleri ve doktorları için mükemmel birer araç niteliği taşımaktadırlar.

Şu an dünyadaki en pratik kullanımlı, tam otomatik, software ve hardware’i birlikte barındıran, çift kanallı (aynı anda iki tedaviyi yapabilen), frekans tarama kapasitesi en gelişmiş ve en ince ayar frekans tarama özelliğine sahip cihazlardır. 

Dr. Morel’in ve Mora Terapi camiasında uzun yıllar çalışmış pek çok doktorun da bütünsel tıp yöntemleri üzerinde çokça çalışmış olmaları dolayısıyla, cihaz biorezonans metoduyla birlikte kullanılabilen 50’ye yakın test kit ve modül opsiyonuna sahiptir. Bütünsel Tıp’ın farklı uzmanlık alanlarıyla ilgilenenler kendi alanlarıyla Mora Terapi biorezonans metodunu birlikte kullanma şansı da bulabilmektedir.


BİOREZONANS TERAPİSİ NEDİR?

Biorezonans terapisi bir bütünsel tıp yöntemi olup, bütünsel tıp bakış açısını pek çok özelliğiyle kullanan harika bir araçtır. Dr. Morell ve Erich Rasche birlikte geliştirdikleri bu yönteme “biorezonans” ismini vermiş ve 1977 yılında da ilk defa piyasaya sürdükleri cihazları MORA olarak markalaştırmışlardır.

Biorezonans metodu içerisinde yapılmış olan pek çok ilke Mora Cihazları imza atmıştır. Renk terapileri, homeopatik ilaç test kitleri, doktorların kendi özel program yazılımlarını cihaz üzerine yazma opsiyonu, EAV ile yapılabilen teşhis imkanı ve hatta bu teşhis metodunun farklı doktorlarca geliştirilmiş versiyonları (Dr. Cornelissen teşhis metodu gibi)  pek çok teknolojik avantajı vardır.

Biorezonans terapisi; elektromanyetik frekanslar kullanarak vücudun her hücresine etki edebilmek, blokajları ortadan kaldırmak, vücutta bağımlılık veya toksisiteye maruz kalmaktan kaynaklı birikmiş toksinleri uzaklaştırmak, hastalıkları ortaya çıkaran zararlı etkenleri ortadan kaldırmak ve vücudun kendi kendini iyileştirme kapasitesini arttırarak rejenerasyonu başlatmak üzerinedir. 

Biorezonans terapisi; dünyanın pek çok yerinde yaygın olarak kullanılan, 0,1 hertz ve 1000 hertz arası frekans bilgisini kullanabilen, hemen hemen hiçbir yan etkisi olmayan, ağrısız, acısız ve non invasiv bir terapi yöntemidir. Biyolojik sistemlerdeki fiziksel fenomenleri kullandığı için bu yöntem biyofiziksel terapiler başlığı altında yer alır. 


MORA BİOREZONANS TERAPİSİ NASIL ÇALIŞIR?

Mora terapi kişilerin kendi vücut frekanslarını kullanarak uygulanan bir terapi yöntemidir. Terapi; genellikle kişi otururken ve kimi gerekli durumlarda da yatar pozisyonda uygulanır. Mora Nova cihazı terapiyi alacak kişinin vücudunun herhangi bir yerinden içine girecek bir sisteme sahip değildir. Yani non invasiv’dir. Sadece el ve ayak elektrotları ve/veya vücut üzerindeki enerji meridyenlerinin tamamını gören kesişim noktalarına koyulan elektrotlar vasıtasıyla bilgi alışverişi sağlanır ve terapiler yapılır. 

Terapi süresi yarım saat ile 1 saat arası değişmektedir. Terapi sırasında yalnızca elektromanyetik dalga alışverişi yapılır. En önemli özelliği hemen hemen hiçbir yan etkisinin olmamasıdır. Terapilerde, öncesi ve sonrası yapılacaklara dikkat edildiğinde yorgunluk, bağırsak yumuşaması, baş ağrısı gibi oluşabilecek hafif yan etkiler tamamen elimine edilir. Uygulamacılar tarafından terapiye giren kişiler hassaslıkla takip edilir ve ön uyarılar ve bilgilendirmeler mutlaka yapılır.

Mora Terapi kullanımı kolay ve etkinliği yüksek bir terapi metodudur. Özellikle bağımlılık, kilo kontrolü, alerji, duygu durum bozuklukları, ağrı ve vücuttan toksik madde atılımları için kullanılmakta ve olumlu dönüşler alınmaktadır.

Bütünsel ve fonksiyonel tıp yaklaşımını kullanan uzman pratisyenler ve doktorlar için her türlü kronik hastalık terapisinde iyi bir yardımcı araç niteliğindedir.


MORA BİOREZONANS TERAPİSİ İLE ÇÖZÜLEN HASTALIKLAR NELERDİR?

  • Bağımlılıklar (Sigara bağımlılığı, Alkol Bağımlılığı, İlaç bağımlılıkları, Gıda bağımlılığı)
  • Genel sağlığın desteklenmesi
  • Kronik hastalıklarda destek 
  • Kronik yorgunluk sendromu
  • Fibromiyalji
  • Ameliyat sonrası iyileşmenin hızlandırılması
  • Romatizmal hastalıklar ve kas iskelet sistemi ağrıları
  • Alerjiler ve Alerji kökenli sağlık problemleri (Egzama hastalığı , sedef hastalığı, alerjik rinit , sinüzit, alerjik astım, gıda alerjileri, solunum yolu alerjileri)
  • Detox – Vücudun toksinlerden temizlenmesi
  • Gıda duyarlılıkları
  • Bağışıklığın güçlendirilmesi
  • Obezite – zayıflama terapileri
  • Karaciğer problemleri
  • Mide – Bağırsak sistemi
  • Duygu durum bozuklukları


18 Şubat 2022 Cuma

YEŞİL ÇAYIN BİLİNMEYEN FAYDALARI...




      Yeşil çay; çay bitkisinin tepe tomurcuğundan ve oradaki yapraklardan üretilir. Yeşil çay ve siyah çay aynı bitkiden üretilir. Yeşil çayın siyah çaydan farkı ise daha az işlem görmesidir. İkisinin arasındaki temel fark şudur: Siyah çay kurutulurken oksijenle tepkimeye girer, yeşil çay ise okside olmamış bir çay türüdür. Yeşil çay ve siyah çayın üretim şeklinden kaynaklanan farklılık, içerik ve besin değeri olarak da ortaya çıkar. 

Yeşil çayın içerdiği kafein miktarı siyah çaydaki kadar fazla değildir. Böylelikle çarpıntı, gerginlik gibi rahatsızlıklara sebep olmaz. Aşırıya kaçmayacak miktarda kafein de hafızaya iyi gelmektedir.


İnsan sağlığı üzerindeki olumlu etkileri kanıtlanmış ve uzmanlarca önerilen yeşil çayın faydalarını inceleyelim:

Yeşil çay antioksidan zenginidir. Antioksidan; hastalıklarla savaşmak için oldukça önemlidir ve son zamanlarda oldukça popülerdir.


Yeşil çayın içerisinde polifenol bulunur. Polifenoller bitkilerde bulunur ve bitkilerin renk değişikliğinden sorumludur. Antioksidan zenginliği olan polifenoller yaşlanmaya, kansere sebep olan moleküllerle savaşır. Bilimsel araştırmalar yeşil çay içmenin kadınlarda meme kanseri, erkeklerde prostat kanseri riskini azalttığını ortaya koymuştur.


Yeterli miktarda tüketilen yeşil çay; beyinde hareketlerin kontrolünden sorumlu olan dopamin üreten hücrelerinin bozulması sonucu ortaya çıkan Parkinson hastalığı ile savaşır.


Nöroprotektif etkisi olan yeşil çay düzenli tüketildiğinde Alzheimer riskini azaltmaya yardımcı olur.


İçeriğindeki kateşinler sayesinde görme kaybı ve bozuklukları ile de savaşan yeşil çay, yine düzenli tüketim ile göz hastalıklarını önlemeye yarar. Ayrıca bu kateşinler ağız sağlığına da faydalıdır.


Yeşil çayın iyi ve kötü kolesterol oranını da dengelediği bilinmektedir.


Yapılan araştırmalar sonucu yeşil çayın, insülin direncini azalttığı ve kan şekerini düzenlediği bilinmektedir. Yeşil çayın diyabetten koruduğu da bilinmektedir.


Yeşil çay; kronik hastalıkları ve kalp-damar hastalıkları önlemeye yardımcı olur.


Sağlıklı ve güzel bir cildin sırlarından biri de yeşil çaydır. Bu özelliği de antioksidan içeriğinden gelmektedir.


Kilo vermek için diyet yapan kişilerin listesinde de yeri olan yeşil çayın yağ yaktırıcı etkisinin olduğu da bilinir.


           YEŞİL ÇAY NASIL VE NE KADAR TÜKETİLMELİDİR ? 


 Yeşil çayın pek çok faydasının olduğundan bahsetmiş olduk. Bu olumlu yönlerden yararlanabilmek için yapılması ve dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. 

Yeşil çay poşet şeklinde ve toz halinde satılmaktadır. Poşet şeklinde olanı üzerindeki talimatlara uygun olarak kolayca hazırlayabilmek mümkündür. Piyasada toz halinde bulunan yeşil çayların hazırlanması da oldukça pratiktir. Demleme, suyun sıcaklığı, musluk suyu olmaması önemli adımlardır. Bu adımlara dikkat etmek hem daha lezzetli bir çay içmeyi sağlar, hem de çayın olumlu etkilerinden üst düzeyde yararlanmayı sağlar.  

Günde ortalama 2-3 bardak yeşil çay tüketilebilmektedir. Bu sayı genel bir açıklama olsa da kişinin bünyesine göre değişiklik gösterebilir. Rahatsızlık vermediği derecede düzenli olarak tüketilirse olumlu yönlerinden faydalanılabilir. 


31 Aralık 2021 Cuma

OFİS ÇALIŞANLARININ KARŞILAŞTIĞI SAĞLIK SORUNLARI NELERDİR?

 



OFİS ÇALIŞANLARININ KARŞILAŞTIĞI SAĞLIK SORUNLARI NELERDİR?

Günümüzde pek çok kişi bütün gün ofiste, masa başında çalışmaktadır. Yalnızca ofis çalışanları da değil, öğrenciler de aynı durumu yaşamaktadır. Tüm gün masa başında olan kişiler, yaşamını olumsuz etkileyen pek çok rahatsızlıkla karşılaşmaktadır. Özellikle bir de bilgisayarla işini yapıyorsa rahatsızlığın boyutu artmaktadır. Ofis çalışanlarının karşılaştığı sorunlardan kısaca bahsedelim:

Boyun, Sırt-Bel ve Omuz ağrıları

Masa başında fazla zaman geçiren, ortopedik bir sandalye veya koltukta oturmayan kişiler boyun, sırt ve omuz ağrılarından muztarip olmaktadır. Ayrıca postürü bozacak yanlış oturuş şekilleri, boynu öne doğru eğme gibi hareketler bu ağrıların başlıca sebeplerindendir. Bilgisayar başında boynu sürekli öne eğmek kambur duruşa meyillenmeye ve boyun eğriliği gibi boyun rahatsızlıklarına yol açar. Boynun öne doğru eğik olması aynı zamanda omuzları da öne doğru düşürür. Bu durum beraberinde kamburlukla birlikte çeşitli postür bozukluklarını ve sırt ağrılarını getirir. Başı sürekli öne eğmek iskelet yapısında bozulamaya yol açtığı gibi boyundaki kasların  sertleşmesinden ve yapısının bozulmasından ötürü boyun fıtığı gibi ciddi rahatsızlıklara da sebep olur. Boynu
n yapısındaki bozulma sırt ağrılarıyla da doğrudan ilgilidir. Sırt ağrılarının da temel nedenleri başı öne eğip, omuzları da düşürmekle meydana gelen kambur duruş ve ergonomik bir sandalyede veya koltukta oturmamaktır. Ayrıca hareketsiz oturulan süre de önemlidir. Çünkü hareketsiz şekilde aynı pozisyonda -ki bu pozisyon çoğunlukla yanlıştır- oturmak hem kaslarda sıkışmaya hem de vücudun farklı yerlerinin uyuşmasına sebebiyet verir. Örneğin kollar, bilekler, bacaklar ve ayaklar bu uzuvlardan birkaçıdır. Ofis çalışanlarının çoğu bilgisayar karşısında oturmakta ve kolunu mouse veya klavyeye uzatarak bu şekilde uzun zaman geçirmektedir. Bu durum kolların, bileklerin ve parmakların sinir sıkışması yaşayarak uyuşmasına neden olabilmektedir. Aynı durum bacaklar ve ayaklar için de geçerlidir. Günümüzde çalışma sürelerinin uzunluğu ve yoğun temposu sebebiyle uzun süre oturulmakta olduğundan hareketsiz kalan bacak ve ayaklar da uyuşabilmektedir. 

Farklı bölgelerde meydana gelen bu ağrıların zamanla kronikleşmesi de çok olasıdır. Ve boyun düzleşmesi, bel-boyun fıtığı gibi bazı rahatsızlıklar uzun vâdede tedavi edilmekle beraber kalıcı hasarlar da bırakabilmektedir.

Bu ağrıları hafifletmek ve önlemek için yapılabilecek bazı egzersizler de mevcuttur. Fakat ofiste çalışsın veya çalışmasın, toplumda büyük çoğunluk çalışma sürelerinin uzunluğu ve beraberinde gelen yorgunluk-halsizlik nedeniyle egzersiz, spor ve yürüyüş gibi aktiviteler yapmaya zaman bulamamaktadır.

Ofis çalışanları sadece fiziksel rahatsızlıklarla değil psikolojik problemlerle de karşılaşmaktadır. Daha önce de bahsettiğimiz gibi çalışma saatlerinin günde ortalama 8 saat gibi uzun bir süre olması başta olmak üzere, çalışılan rahatsız ortam ve daha pek çok neden kişilerde stres, bunalım, depresyon gibi bazı psikolojik rahatsızlıklar da ortaya çıkarmaktadır.

Bunların yanı sıra yoğun iş temposunun ofis çalışanlarına ve diğer çalışanlara getirdiği başka bir sorun da beslenme düzenin bozulması hatta yok olmasıdır. Zaman kısıtlılığından ve hazır, işlenmiş gıdaların yaygınlığından, çalışanlar düzensiz ve bozuk beslenmeye mecbur ve de meyilli olabiliyorlar. Örneğin çok önemli bir öğün olan sabah kahvaltısını doymuş yağ oranı çok yüksek poğaça, simit, börek gibi hamur işi gıdalarla ve paket meyve suları gibi şeker deposu bir eşlikçi ile geçirebiliyorlar. Diğer öğünler de eğer atlanmıyor ise -ki bu büyük bir sorundur- yine dışarıdan işlenmiş, yağ ve şeker oranı yüksek yiyecekler ile geçiştiriliyor. Aynı zamanda bolca kafein ve gazlı içecek de bu düzensiz beslenmenin ana faktörleri olmaktadır. Hem hazır gıda alışkanlığının önüne geçmek hem de sağlıklı yaşamak için bu beslenme türü  yerine evde hazırlanan tahıl, meyve-sebze ve bakliyat ağırlıklı yiyeceklerin tercih edilmesi oldukça önemlidir. Uzun süren beslenme düzensizliği sindirim ve boşaltım sistemi başta olmak üzere pek çok organa zarar verir.

Hem kişilerin yaşamını olumsuz etkileyen tüm bu fiziksel rahatsızlıklar hem de psikolojik problemler için çözüm yollarından biri de PEMF terapi cihazlarıdır.

HER HÜCRESİ DAHA SAĞLIKLI BİR BEDEN İÇİN PEMF TERAPİ CİHAZI

Japon bilim adamı Dr. Kyochi Nakagawa'nın insan bedeninin düzgün ve sağlıklı bir şekilde gelişmesi için manyetik alanın önemini savunmasıyla ortaya çıkan ve 200 yılı aşkın bir süredir insan bedeni üzerindeki olumlu etkileri gözlemlenen ‘elektro manyetik alan ve hücre ilişkisi’ yeni bir boyut kazanmıştır. PEMF terapi cihazı da bedende enerji akışı ve hücreler arası ilişkiyi düzenlemek amacıyla geliştirilmiştir. Enerji; bedenimizde her hücre arasında transfer edilir ve depolanır. Enerjinin hücreler arasında dolaşmak için kullandığı yollar zamanla toksin biriktirip tıkanabilmektedir. Tam da bu noktada, hücrelerin rejenerasyonu  ve yolların temizlenmesi için PEMF terapi cihazı kullanılmalıdır.

PEMF TERAPİ CİHAZI HANGİ RAHATSIZLIKLARDA KULLANILIR?

  • Kanserli hücrelerin geriletilmesinde
  • Alzheimer hastalarında
  • Sporcu yaralanmaları
  • Amyotrofik Lateral Skleroz (ALS hastaları)
  • Bilek burkulmaları
  • Arthritis (Eklem iltihabı)
  • Blepharitis (Göz kapağı enfeksiyonu)
  • Kemik kırıkları
  • Kronik bronşit
  • Kalp rahatsızlıkları
  • Diş sorunları
  • Depresyon
  • Dermatisis (Egzama)
  • Diyabet
  • Kas yırtılmaları
  • Boyun tutulması
  • Sinir hücresi hasarları
  • Parkinson hastalığı
  • Uyku bozuklukları
  • Tüberküloz
  • Ülser
  • Üriner problemler
  • Yara iyileştirme
  • Yaralı yada iltihaplı hücrelerin yenilenmesi


4 Temmuz 2021 Pazar

Bağımlılığı Yok Etmek İçin MORA TERAPİ

 



Bağımlılığı Yok Etmek İçin MORA TERAPİ

Mora terapi, maddenin çevresine yaydığı elektromanyetik alandaki frekansların tedavi amacıyla kullanılmasını sağlar. %91 gibi yüksek bir başarı oranına sahip olan mora terapi, her türlü istenilmeyen  ve bağımlılık olarak adlandırılabilen her alışkanlığın kontrol altına alınması ya da tamamen ortadan kaldırılması için kullanılır. Mora terapiye başvurma nedenleri arasında en başta sigara ve alkol kullanımından yada bağımlılığından kurtulmak olsada , karbonhidrat, çikolata, şeker ve gibi kişinin kendisini tutmaksızın tüketmesine neden olan pek çok alışkanlığın ortadan kaldırılmasında etkilidir. Ayrıca, tedavi sırasında enerjetik nötrlenme gerçekleştiğinden vücudun daha sağlıklı olmasını ve toparlamasını da sağlar. Bağımlılığın yanı sıra akut ya da kronik ağrılarda, akut hastalıklarda, hatta alerjilerde ve bazı kronik hastalıklarda kullanılabilmektedir. Mora terapi frekans silme işlemi ile istenmeyen bağımlılıklardan, alışkanlıklardan veya rahatsızlık veren kronik ağrılardan kurtulmak mümkün olabilir. 

Mora terapi tedavi yönteminde bağımlılıklardan kurtulmak için farklı metodlar uygulanmaktadır. Kişinin cilt yüzeyine elektrotların bağlanmasının yanı sıra kurtulmak istediği maddenin bir örneği de mora terapi cihazının ilgili bölgesine yerleştirilir. Mora’ya özel bir filtreleme yöntemi sayesinde kişinin vücudundan elde edilen frekans, sabit fazlı olarak ayna görüntüsüne dönüştürülür. Elde edilen bu frekans kişinin vücuduna tekrar gönderilir. Gönderilen frekanslar, içerdikleri bilgiyle vücut sistemine müdahalede bulunur.

Sigara bağımlılık yapıcı bir madde olması ve erişiminin kolay olması nedeniyle tüm dünyada önlenebilir ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer almaktadır. İnsan sağlığı başta olmak üzere, sosyal ve ekonomik olarak da baş etmesi zor bir bağımlılıktır. Sigaranın içindeki yabancı maddeler dokularda irritasyon ve hasar oluşturur. Aynı zamanda cildin yeteri kadar beslenmesini engelleyerek erken yaşlanmanıza sebep olur. Ayrıca yorgunluk, uykusuzluk, ruhsal gerilim, stres, performans düşüklüğü, reflekslerde azalma da oluşturmaktadır.

Son 10 yıldır ülkemizde Mora Terapi ile sigara bırakma tedavisi uygulanmaya başlanmıştır. Mora-Biorezonans yöntemi ilk kez 1970’li yıllarda Alman doktor Franz Morell tarafından kullanılmaya başlanmış olan ve vücuda maddelere özgü zayıf elektromanyetik frekanslar yoluyla müdahaleyi amaçlayan ve bu amaçla üretilmiş tıbbi cihazlar yardımıyla yapılan bir bütünsel tıp yöntemidir. Bu tedavinin birçok farklı endikasyonlarda kullanılabileceği gösterilmiş olsa da; son yıllarda, özellikle bağımlılıklar konusundaki kullanımı yaygınlaşmıştır.

Mora Terapi, içtiğiniz sigaradan alınan elektromanyetik titreşimlerin biorezonans yöntemiyle vücuttan silinmesi işlemidir.  Biorezonans birbirinin ayna görüntüsü yani tersi olan iki titreşimin birbirini yok edeceği bilgisinden yola çıkılarak geliştirilmiştir. Sigara, alkol, şeker veya karbonhidratlardan alınan elektromanyetik titreşimleri de ters çevirip biorezonans yöntemiyle vücuda geri verdiğimizde madde ile vücut arasındaki iletişim bağı siliniyor ve bu sayede bağımlılık yapan maddeye yada düşünceye duyulan ihtiyaç belirgin olarak azalıyor.

Mora terapiyi diğer sigara bırakma yöntemlerinden ayıran en büyük farklar, terapi sırasında sadece sigara frekansları silinmekle kalmaz aynı zamanda, vücutta birikmiş olan toksinler vücuttan uzaklaştırılmış olur. Bunun yanında vücudun sağlıklı frekansları cihaz tarafından filtrelenerek yükseltilir, sağlıksız frekanslar ise ters çevrildikten sonra vücuda geri verilir. Bu şekilde vücudun genel sağlık durumu da dengelenmiş olur. Her seansta yapılan renk terapileri sayesinde de sigarayı bırakma evresinde meydana gelebilecek duygu durumdaki dalgalanmaların kontrol altına alınabilmesi sağlanır.

Vücudumuz ve canlı cansız tüm maddeler arasındaki iletişim ve karşılıklı birbirini algılama kabiliyeti, düşük enerjili elektromanyetik titreşimlerle taşınan bilgi paketlerine dayanıyor. Mora-Terapi’nin ana dayanak noktası homeopatidir. Çünkü tedavi amacıyla vücuda bir kimyasal ilaç verilmez sadece onun tedavi amaçlı taşıdığı elektromanyetik titreşim aktarılır.

5 Nisan 2021 Pazartesi

PEMF Cihazlarının Faydasını Deneyince Anlayacaksınız



PEMF Terapisi, vücudunuzdaki her hücreyi yeniden şarj etmenin bir yoludur. Böylece hücreleriniz faydalı maddeleri içeri daha iyi alabilir, atıkları atabilir ve en iyi şekilde işlev görebilirler.

Hücrelerinizin enerji desteğine ihtiyaç duyduğunun bir numaralı işareti ağrıdır. Ağrı ve yorgunluk, vücudunuzun yardım çağrısıdır. Rahatsızlık, halsizlik, vücudun herhangi bir parçasının işlevinde azalma ve duygusal dengesizlikler de diğer enerji ihtiyacı belirleyicileridir.

PEMF Cihazları sayesinde vücudunuz, dünyanın manyetik alanıyla doğrudan temasa geçer ve bundan büyük fayda sağlar.

Dünyanın elektromanyetik alanı (EMF) güvenli ve faydalıdır. Bununla birlikte cep telefonları, Wi-Fi, Bluetooth, bilgisayar ekranları ve yüksek gerilim kabloları gibi modern teknoloji, vücudunuzdaki her hücreyi zararlı enerjiyle bombalar. Vücudunuzdaki her hücreyi , enerji tutabilen ve şarj edilebilen bir pil gibi düşünün. Hücreler zamanla şarjlarını kaybederler ve çalışmaları için yeniden şarj edilmeleri gerekir. Fiziksel yaralanmalar, toksisite, yara dokusu, iltihaplanma ve yetersiz beslenme hücrelerimizin enerjisini tüketen, yani, şarjlarını emen şeylerden sadece bir kaçıdır. 

PEM FDA tarafından kemik kaybını önlemek üzere 1979'da onaylandı. Hatta NASA tarafından dünyaya dönen astronotları desteklemek için bile kullanıldı. 1987'de postoperatif ödem ve ağrı için, 2004'te servikal füzyon cerrahisine ek olarak ve 2011'de de depresyon tedavisi için onay aldı.

Vücudunuzdaki her bir hücre PEMF tedavisinden mutlaka olumlu yönde oldukça fazla fayda görecektir. Mutlaka deneyin.

 


20 Ocak 2021 Çarşamba

MRNA Aşıları Neden Bu Kadar Heyecan Verici?

Farkındaysanız COVID-19 için 3. aşama testini tamamlayan ilk aşılardan tamamen yeni bir aşı türü: mRNA aşıları. FDA'dan acil kullanım izni almış olan iki dozlu bu mRNA aşıları daha önce hiçbir zaman herhangi bir hastalıkta kullanım için onaylanmamıştı. Peki bu aşıların geleneksel aşılardan farkı nedir ve onları bu kadar heyecan verici kılan nedir?

Geleneksel aşılar nasıl çalışır?

COVID-19'a neden olan virüs gibi belirli bir bulaşıcı ajan için bir aşının asıl amacı, bağışıklık sistemine bu virüsün neye benzediğini öğretmektir. Bağışıklık sistemi eğitildikten sonra, gerçek virüs vücuda girerse böylece virüse şiddetle saldırır. Virüsler, bir kat proteinle sarılmış DNA veya RNA'dan oluşan bir gen çekirdeği içerir. Protein tabakasını yapmak için virüsün DNA veya RNA genleri haberci RNA (mRNA) yaparlar; bu haberci mRNA, daha sonra da proteinleri yapar. 

Belirli bir yapıya sahip bir mRNA, belirli bir yapıdaki bir proteini oluşturur. Bazı geleneksel aşılar zayıflatılmış virüs kullanırken diğerleri virüsün protein kaplamasının sadece kritik bir parçasını kullanıyor. COVID-19 durumunda, başak proteini adı verilen parça kritik parçadır. Geleneksel aşılar işe yarar: Çocuk felci ve kızamık, aşıların kontrol altına aldığı ciddi hastalıkların sadece iki örneğidir. Aşılar insanlık için tarihte çok fazla fayda sağlamışlardır. Fakat, klasik aşılarda büyük miktarlarda virüs üretmek ve ardından bu virüsü zayıflatmak veya kritik parçayı çıkarmak çok zaman alır.


MRNA aşı çalışmaları, 30 yıl önce bazı bilim adamlarının aşıların daha basit yapılıp yapılamayacağını merak edip, bu keşif yolculuğuna çıktıklarında başladı. Eğer COVID-19 virüsünün, başak proteini gibi bir virüsün protein tabakasının kritik parçasını oluşturan mRNA'nın yapısını tam olarak bilseydiniz? O zaman bu mRNA'yı laboratuvarda büyük miktarlarda yapmak nispeten kolaydır değil mi? Peki eğer o mRNA'yı birine enjekte ederseniz, mRNA, bağışıklık sistemi hücreleri tarafından yutulmak üzere kan dolaşımından geçer ve sonra bu hücreler dikenli protein yapmaya başlarsa, bu, bağışıklık sistemini eğitir mi?

Kavram basit gibi görünse de MRNA aşılarını üretmek konusunda bir dizi engelin üstesinden gelinmesi için onlarca yıllık çalışma gerekti. İlk olarak, bilim adamları, şiddetli bağışıklık sistemi reaksiyonları üretmeyecek şekilde mRNA'yı nasıl değiştireceklerini öğrendiler. İkincisi, bağışıklık sistemi hücrelerini kandan geçerken mRNA'yı yutmaya nasıl teşvik edeceklerini öğrendiler. Üçüncüsü, büyük miktarlarda kritik protein parçasını yapmak için bu hücreleri nasıl ikna edeceklerini öğrendiler. Son olarak, mRNA'yı kanımızdaki kimyasallar tarafından yok edilmekten korumak için mikroskobik olarak küçük kapsüller içine nasıl yerleştireceklerini öğrendiler. Bu arada, geleneksel aşılara kıyasla, mRNA aşılarının aslında daha güçlü bir bağışıklık türü oluşturabileceğini de öğrendiler: bunlar bağışıklık sistemini “antikorlar” ve “bağışıklık sistemi öldürücü hücrelerini” yapmak için uyarıyorlardı. Yani virüse çifte darbe.

Sonra COVID-19 geldi. 

Aslında mRNA teknolojisinde çalışan şirketlerin tamamı ve pek çok bilim adamı, bu konuda 30 yıldır titizlikle çalışıyorlardı ve mRNA teknolojisini bitirmenin zaten eşiğindeydiler. Teorik olarak, herhangi bir bulaşıcı hastalık için sadece o hastalığa özel, doğru mRNA dizinini yerleştirerek bir aşı üretmek için kullanılabilecek platformları zaten vardı. Sonra biliyorsunuz dünyada COVID-19 salgını ortaya çıktı. Sorumlu virüs belirlendikten sonra haftalar içinde, Çin'deki bilim adamları, başak proteinini oluşturan genler de dahil olmak üzere tüm genlerin yapısını belirlediler ve bu bilgileri internetten yayınladılar. Bu yayınlardan neredeyse dakikalar gibi kısa bir süre sonra, dünyanın her yanındaki bilim adamları bir mRNA aşısı tasarımı üzerine çalışmaya başladılar. Haftalar içinde, bunu hayvanlarda ve sonra insanlarda test etmeye yetecek kadar aşı yaptılar. SARS-CoV-2 virüsünün keşfedilmesinden sadece 11 ay sonra, COVID-19 için bir mRNA aşısının etkili ve güvenli bir şekilde tolere edildiğini doğrulanarak, bağışıklığın bu yolla yapılabileceğinin önü açıldı. Bu dünyada bir ilkti. Daha önce, herhangi bir aşının bulunması için geçen süre dört yıldan daha kısa değildi. 

Şu an mRNA aşıları, Ebola, Zika virüsü ve grip gibi diğer bulaşıcı ajanlar için de test edilmektedir. Kanser hücreleri de mRNA aşıları tarafından hedeflenebilen proteinler üretir: Aslında melanomda rapor edilen son gelişmeler de dikkat çekmektedir. Ve teorik olarak, mRNA teknolojisi, kistik fibroz gibi bazı hastalıklarda eksik olan proteinleri de üretebilir.

Her buluşta olduğu gibi, mRNA aşılarının arkasındaki bilim, daha önceki birçok çalışmaya ve gelişmeye dayanmaktadır. Bunlar;

·    *DNA ve mRNA'nın yapısını ve bir protein üretmek için nasıl çalıştıklarını anlamak,

      *Bir virüsün genetik dizisini belirleyen teknolojiyi icat etmek,

·     *mRNA’nın belirli bir proteini yapması için teknoloji geliştirmek,

·     *Bir kişinin kol kasına enjekte edilen mRNA aşısının vücudun derinliklerindeki bağışıklık sistemi hücrelerine giden yolu bulmasını engelleyebilecek tüm engellerin üstesinden gelmek ve bu hücreleri kritik proteini yapmak için ikna etmek.

Tüm bu bilgiler dünya çapında ışık hızında tüm dünya ile paylaşıldı. Bunun için de günümüz iletişim teknolojisinin çok faydasını gördük.  Unutmayalım ki hepimiz için heyecan verici olan bu yeni keşfi, bilim insanlarının çoğu zaman karşılaştıkları muazzam şüpheciliğe ve alay konusu olma ihtimallerine rağmen, uzun zamandır sabırla, bitmez tükenmez bir isteklilikle konu üzerinde çalışıyor olmalarına borçluyuz.

Kaynakça:
Dr Anthoni Komaroff, 10 Aralık 2020, "Harvard Health" Makalesi.