tıbbi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tıbbi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Eylül 2019 Perşembe

VÜCUTTAKİ ENFLAMASYONLA MÜCADELE ETMENİZİ KOLAYLAŞTIRAN YİYECEKLER

Doktorlar vücuttaki iltihabı veya tıbbi terimle enflamasyonu azaltmanın en iyi yollarından birinin ecza dolabı değil, buzdolabı olduğundan artık neredeyse eminler. Doğru beslenerek ve özel doğru gıdalarla vücuttaki enflamasyonunuza savaş açabilirsiniz.

Bağışıklık sistemi, vücuda yabancı olan herhangi bir şey girdiğinde (bunlar; polenler, istilacı mikroplar, kimyasal maddeler, alerjenler vb olabilir) hemen aktive olur. Bu aktivasyon genellikle enflamasyon sürecini de tetikler. Aslında enflamasyon vücudunuzu saldıralara karşı koruyan bir sağlık bekçisidir.

Ancak, ne yazık ki, kimi durumlarda vücut yabancı maddelerle istila edilmediği durumlarda bile enflamasyonun devam ettiği görünür. İşte bu durumlarda enflamasyon vücudunuzun ve sağlığınızın düşmanı konumuna düşer ve uzun vadede kanser, kalp hastalıkları, diyabet, artritler, depresyon ve alzaymır gibi birçok kronik önemli rahatsızlığın ana nedeni olabilir.

Harward Halk Sağlığı Bölümünde “Beslenme ve Epidemiyoloji” Profesorü olan Dr. Frank Hu; “Birçok deneysel çalışma göstermiştir ki kimi yiyecek ve içecekler anti-enflatuar etkilere sahiptir” diyor. Yani aslında enflamasyonla mücadele için en güçlü araçları eczanelerde değil, gıda pazarları ve marketlerin meyve sebze, yiyecek bölümlerinde aramalıyız.






Doğru anti-enflamatuar yiyecekleri seçerek vücudunuzdaki enflamasyonun oluşmasına engel olabileceğiniz gibi, oluşmuş enflamasyonu da azaltabilirsiniz. Yanlış besleniyorsanız da, tam tersi geçerlidir; yani vücudunuzdaki iltihabı sürekli arttırıyor olabilirsiniz.

Öncelikle vücutta enflamasyonu arttıran yiyecekler nelerdir ona bakalım;
-          Beyaz ekmek ve hamur işleri gibi rafine karbonhidratlar
-          Her türlü hazır bisküvi, kek vb paketli gıdalar
-          Patates kızartması ve kızarmış gıdalar
-          Şekerli gazlı veya değil her türlü içecek.
-          Kırmızı etin fazla tüketim, ( özellikle kebab, hamburger vs) ve işlenmiş et ürünleri (sosis, salam vb)
-          Margarin ve her türlü benzeri doymuş yağ.

Dikkat ederseniz aslında yukarıda belirtilen bu gıdalar kalp hastaları veya diyabet hastalarına verilen diyetlerdeki gıdalarla hemen hemen aynı. Aslında Prof. Hu bu konunun hiç şaşırtıcı olmadığını ve aslında vücutta enflamasyon gelişimini tetikleyen gıdaların çoğunun diyabet veya kalp hastalıklarını tetikleyen gıdalarla aynı olduğunu söylüyor.

Aynı zamanda bu sağlıksız gıdalar vücut enflamasyonu için bir risk faktörü olan “kilo almaya” da neden oluyorlar. Ancak burada dikkat edilmesi gereken konu, sadece kilo almanın vücut enflamasyonu göstergesi olmadığı. Zayıf bireylerde de yanlış beslenme kaynaklı enflamasyon olabileceğidir. Kimi gıdalar veya gıda bileşenleri yüksek kalori miktarlarında tüketmekten bağımsız olarak bir enflamasyon yapabilir vücutta.

Peki anti-enflatuar yiyecekler nelerdir? Hemen ilk akla gelenleri şu şekilde sayabiliriz;
-          Domates
-          Zeytin yağı
-          Ispanak, lahana, roka, pazı gibi yeşil yapraklı sebzeler
-          Badem, ceviz, fındık gibi yemişler
-          Somon, uskumru, ton balığı, sardalya gibi yağlı balıklar
-          Çilek, kiraz, elma, yaban mersini, portakal gibi meyveler
Enflamasyonu azaltan bu gıdaların ortak özelliği doğal antioksidanlar ve polifenoller bakımından yüksek içerikli olmaları. Kuru yemişler ve kahve de polifenoller ve diğer anti-enflamatuar bileşikler içerdiklerinden vücutta enflamasyona karşı genel bir koruma sağlıyorlar. Kahve ile ilgili dikkat edilmesi gereken konu, kahve insülin direnci ve diyabet problemi yaşamayanlar için anti-enflamatuar özellikte olmasına rağmen, insülin direnci ve diyabet hastaları tarafından kesinlikle tüketilmemesi gerektiğidir. Bu çok yeni bir bilgi olup, son birkaç senedir bu konuyla ilgili pek çok ispatlanmış çalışma mevcuttur.

Enflamasyonu önlemek veya azaltmak için mutlaka meyve, sebze, kuruyemiş ve tam tahıl ağırlıklı, balık ve sağlıklı yağların içinde olduğu Akdeniz tipi bir beslenme programını takip etmelisiniz.

Prof. Hu şunu da ekliyor; “Sağlıklı bir diyet sadece kronik hastalıklara yakalanma riskinizi azaltmaz ve vücuttaki enflamasyonla savaşmaz. Aynı zamanda sağlıklı bir ruh halini, duygu durumunu da destekler. Yaşam kalitenizi arttırır.”

Aslında biliyorsunuz uzun süredir Mora blog sayfalarımızda sağlıklı beslenmenin duygu, zihin ve fiziksel beden sağlığı açısından ne kadar önemli olduğuna tekrar tekrar vurgu yapıyoruz. Bizim kilo kontrolü, diyabet, insülin direnci ve bağırsak hastalıklarında kullandığımız tüm diyet protokolleri de yukarıda anlatılan anti-enflamatuar diyet protokolleri gibi. Bir taraftan da Mora Terapi doktor ve uzman pratisyenlerinin öncelikli amaçlarının başında hastanın beslenme ve yaşam alışkanlıklarını değiştirmek geliyor. Hastalığı iyileştirmek yetmez, aynı zamanda iyileşmenin uzun vadeli ve geri dönüşümsüz olmasını hedefliyoruz.

Keyifli, sağlık ve mutluluk dolu günler diliyoruz.







28 Temmuz 2019 Pazar

BÜTÜNSEL TIP NEDEN DAHA YAYGIN OLARAK KULLANILMALI?


Bütüncül veya Bütünsel Tıp olarak adlandırılan tıp, klasik batı tıbbı yaklaşımından farklı olarak hastalara ruhsal, duygusal, zihinsel ve çevresel açıdan da bakar ve kişinin bütün olarak, tüm yönlerinin mümkün olduğunca doğal ve az zarar göreceği yollarla iyileştirme yollarını arar. Hastaların ruhsal, zihinsel, çevresel ve bedensel olarak tüm yönlerinin tutarlılık halinde bir bütün olarak sağlıklılık haline getirilmesini amaçlar. Farklı modaliteleri içeren bir tedaviler bütünüdür.
En bilinen teknikler; akupunktur, homeopati, beslenme şekli değiştirme, frekans tedavileri, ses terapileri, aromatik terapiler, zihin-beden bütünlüğünü içeren terapiler (yoga, tai chi vb), bitkisel tedaviler, meditasyon, nefes terapileri, özel bütüncül masajlar vb.’dir.
Doktor ve terapistler hastanın akıl, beden iyileşmesinde inanç sistemleri kadar hastaların çevresel faktörlerinin de önemli olduğunu dikkate alırlar. Bütüncül tıp terapistlerinin ideallerinin temeli, gerçek iyileşme için bedensel iyileşmeye ek olarak zihnin ve ruhun (ve duyguların) da beslenmesinin gerekliliğidir. Böylelikle uzun vadede geri dönüşümün çok azalacağı veya ortadan kalkacağı bir iyileşme haline ulaşılacağı, hastanın acısını azaltacaklarını ve böylelikle hastalıkla başa çıkılmasının veya hastalığın yenilmesinin kolaylaşacağını varsayarlar ki bu varsayım, bütünsel tıp ile klasik tıbbın birlikte kullanıldığı veya tek başına klasik tıbbın kullanıldığı karşılaştırmalı çalışma ve gözlemlere bakıldığında doğrulanmaktadır. Genellikle bu tedaviler hastaların zor hastalıklarla başa çıkmasını kolaylaştırmaktadırlar. Ayrıca hastane, tahlil vb maliyetler de azalmaktadır. Hastaların ağrı, sıkıntı, depresyon gibi hastalıktan kaynaklı sorunları da çok çok azalmaktadır.







Modern-klasik batı tıbbının eksikliklerinin en önemlisi; sıklıkla hastaları tek bir organ, semptom, organ sistemi veya tanıya indirgiyor olmasıdır. Örneğin hastanelerde bile hastalar doktorlar arasında “oda 6’daki safra kesesi” veya “ünitedeki kalp krizi” diye adlandırılırlar. Klasik batı tıbbının bizi, yaşamın ve biyolojinin karmaşıklığını farkına varıp bu karmaşıklığı tanı koyma ve tedavi sürecine dahil etmede kısıtladığı noktalar çoktur. Bir hastanın ihtiyaçlarını değerlendirmek için çoğu zaman birden fazla modaliteye ihtiyaç duyulur. Bu da bütünsel veya bütüncül tıbbın alanıdır. Böylelikle hastanın sağlıklı haline geri dönmesi için gereken tüm bileşen ve faktörler derinlemesine ele alınır. Bu ortamda hem doktorlara, hem fizyoterapistlere, hem psikolojik danışmanlara ve hem de beslenme danışmanlarına aynı anda ihtiyaç duyulur.

Vücudun çoklu karmaşıklıklarına ve doğal dünyamızla olan ilişkilerine derinlemesine girilir, hastanın genetiğinin çevresinden nasıl etkilendiği değerlendirilir, toksinler, kimyasal maddeler ve stresin vücuttaki etkileri ele alınır ve en önemlisi insan doğasının doğal besinlere, doğal güneş ışığına, suya, doğal ortamlara ve rahatlama ve neşeye duyulan gereksinimleri vurgulanır.

Bütünsel Tıp, hasta bakım maliyetlerini azaltırken, hasta bakımı sonuçlarını da iyileştirmektedir. Kaliforniya’da büyük bir devlet hastanesinde 160 hasta üzerinde yapılan bir çalışmada, hasta tedavilerinin klasik batı tıbbı ve bütünsel tıp yöntemleriyle birleştirilerek yapıldığı zaman, hastaların semptom iyileşmelerinde artışlar olduğunu gözlemlenmiştir.

Aynı şekilde kanserli hastalar üzerinde yapılan çalışmalarda bütünsel tıp kullanılan hastaların acılarında azalma, iştah, anksiyete, uyku bozuklukları, yorgunluk, bilişsel ve duygusal problemlerinde çok daha olumlu yönde iyileşme olduğu görülmüştür.

Bütünsel Tıbbın uygulanmasının önündeki en önemli engel, konuyla ilgili eğitim eksikliğidir.  Avrupa’dakinin aksine, özellikle Amerika’da hastanelerdeki tıp pratisyen ve terapistleri bu konuya olumlu bakmakla birlikte pek azı bu konuda yeterince eğitimli olduklarını düşündüklerini söylemektedirler. Avrupa’da pek çok ülkede bütünsel tıp ayrı bir ana bilim dalı olarak üniversitelerde okutulmaktadır. Ülkemizde de ne yazık ki konu henüz emekleme aşamasında olup, sadece kısa dönemli kurs ve eğitimlerle desteklenmeye çalışılmaktadır.

Kaynaklar:          * Integrative Medicine as a Vital Component of Patient Care – A. Muacevic & J. R. Adler
*The Difference between Functional Medicine, Holistic Medicine, Natural Medicine and Integrative Medicine – Dr. Scott Resnick