kilolardan kurtulmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kilolardan kurtulmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Temmuz 2018 Cuma

TOK TUTAN BESİNLER

Besinlerin tokluk hissi verme sürelerini, içerdikleri protein, posa, yağ miktarları belirler. Bu doğrultuda bazı yiyecekler daha uzun süre tok hissetmemizi sağlar. Diyet yaparken veya gün içinde canınız bir şeyler atıştırmak istediğinde tüketebileceğiniz ve bu şekilde size kilo kontrolde de yardımcı olabilecek besinleri sizler için bir araya getirdik.



·         Yumurta: Tok tutma konusunda isim yapmış bir besin olan yumurta, tabi ki de listemizin başında yer almalıydı. Yumurta proteini, anne sütünden sonra vücutta kullanılabilirliği en yüksek olan proteindir. Yumurtanın sarısı E vitamini içerir ve yağlı yapısıyla uzun süre tok tutar. Ayrıca yapılan araştırmalarda, güne yumurtayla başlayan bireylerin gün içinde daha az kalori aldıkları kanıtlanmış.

·         Yulaf ezmesi: Yulaf, diğer tahıllara göre daha yüksek oranda çözünür posa içerir. Posa içeriği sayesinde tok tutan besinler arasında önemli bir yer kazanmıştır. Kan şekerini ve mide-bağırsak fonksiyonlarını düzenleyici etkisi de vardır. Yulaf az kalorisi ve doygunluk hissi sağlaması bakımından kilo vermek isteyenler için sağlıklı bir alternatiftir.

·         Badem: Enerji ve besin öğesi değerleri oldukça yüksek olan badem; karbonhidrat, protein, doymamış yağ, lif, fosfor, kalsiyum, demir, potasyum, magnezyum, çinko, A, B, C ve E vitamini içerir. İçeriğinde bulunan yağlar sayesinde tokluk hissi oluşturur. Ancak porsiyon kontrolü çok önemlidir. Ara öğünlerde 10-12 çiğ badem yemeniz ideal olacaktır.

·         Süt-Yoğurt-Peynir: Protein, kalsiyum, fosfor, riboflavin ve B12 vitamini olmak üzere birçok vitamin ve mineral bakımından zengin olan süt ve süt ürünleri, özellikle kalsiyum içerikleriyle bel çevresindeki yağlanma ile savaşırlar. Fermente süt ürünleri, içerdikleri probiyotik bakterilerle bağırsak dostudur, sindirim sistemini rahatlatır ve bağışıklık sistemini güçlendirirler. Süt ve süt ürünleri proteinden zengin, aynı zamanda dengeli karbonhidrat ve yağ içerikleri sayesinde uzun süre tok tutarlar.

·         Chia tohumu: Chia tohumu, özellikle son zamanlarda farklı birçok alanda adını duyurmuş, çeşitli faydalarının yanı sıra tok tutma konusunda da uzman bir besindir. Su veya süt ile birleştiğinde şişen ve jelleşen yapısı sayesinde uzun süre tokluk hissi sağlamaktadır.

·         Avokado: Zengin yağ ve lif içeriği sayesinde tok tutan besinlerden biri de avokadodur. Yağ içeriği yüksek olduğundan porsiyon kontrolüne dikkat edilmesi gereken bir besindir. Yağ kullanmadığınız zamanlarda, salatalarınıza yarım avokado dilimleyerek yeterli miktarı tüketmiş olacaksınız.

·         Mevsim yeşillikleri: Roka, dereotu, maydanoz, marul, semizotu, ıspanak gibi yeşillikler içeriğindeki posa sayesinde tokluk hissini desteklemektedir. Öğünlerinize dahil edeceğiniz yeşillikler, kilo kontrolünde ve bağırsak sağlığınızın korunmasında en büyük destekçiniz olacaktır.

·         Baklagiller: Nohut, mercimek ve barbunya gibi baklagiller lif, protein, kaliteli karbonhidrat, antioksidan ve vitamin bakımından oldukça zengindir. Bu sayede uzun süre tokluk hissetmenizi sağlar.

Mora terapi yöntemiyle yapılan bağırsak terapisi ve kilo kontrolü seanslarından sonra yukarıda bahsettiğimiz sağlıklı alternatifleri belirtilen miktarlarda kullanarak, hem daha sağlıklı bağırsaklara kavuşmuş olursunuz hem de daha sağlıklı yeme alışkanlıkları kazanmış olursunuz.

30 Temmuz 2015 Perşembe

Mora Cihazlarıyla Yapılan Terapi Nasıl Bir Etki Yaratır?



Mora cihazlarıyla yapılan terapide genellikle üç çeşit uygulama söz konusudur. Bu üç uygulama ayrı ayrı kullanılabildiği gibi, genellikle terapilerin tamamına yakınında birlikte, kombine olarak kullanılır. Uygulamalardan ilki; zararlı, toksik veya alerjen madde frekanslarının vücuttan silinmesidir. Uygulamaların ikincisi vücuttan yayılan frekans bilgisinin sağlıklı ve sağlıksız olarak filtrelenmesi ve tanımlanmasıdır. Bu uygulamada sağlıksız frekans bilgisi vücuttan silinir ve sağlıklı frekans bilgisi ise vücutta desteklenir ve yükseltilir.Yapılan üçüncü uygulama ise, vücut ve kişi için gerekli olan sağlıklı frekans bilgisinin güçlendirilmesidir. Bu, genellikle Mora cihazlarıyla yapılan Renk Terapisi, Bach Çiçekleri Terapisi veya S. Tuning Terapisi ile kişinin vücuduna sağlıklı olduğu kesin olarak kanıtlanmış frekans bilgilerinin diğer uygulamalarla birlikte veya ayrı olarak kişiye verilmesi şeklinde olur.

2 Eylül 2014 Salı

Kilomuzu Korumak Kilo Vermekten Daha Zor

Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, kiloyu vermek kadar korumanında sağlık açısından son derece önemli olduğunu söyledi.
Enç, konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada, “Fazla kilolarınızdan kurtuldunuz. Ya tekrar geri alırsak diye mi endişeleniyoruz. Peki, şimdi ne yapmak gerekiyor? Eski yeme alışkanlıklarımıza geri dönüp, nasıl olsa 1-2 kilodan bir şey olmaz deyip, eskisi gibi kontrolsüz yemeğe mi başlayacağız? Tabii ki hayır. Kilo vermenin devamı olarak kilo kontrolünde olmanızda önemli” diye konuştu.
Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç konu ile ilgili yaptığı değerlendirmede şunları kaydetti; “Öncelikle hiçbir zaman unutmamız gereken nokta koruyabileceğimiz ağırlık hedef noktamız olmalı ve doğru bir diyet programından sonra her zaman beslenmemizi kontrol altında tutmalıyız.
Aslında birçoğumuz da kilo korumanın, kilo vermekten daha zor olduğunu birkaç kez deneyimlemişizdir. Kiloyu koruma konusunda yetersiz kalınması, iki temel nedene bağlanabilir.
Birincisi; Gerçekçi olmayan ve ulaşılamaz hedefler belirlenmesidir. Sonuca ulaşılsa dahi o kiloyu korumanın oldukça zor olur çünkü ulaşılan kilo bireyin sabitlemek de zorlanacağı kilodur ve birey bu kiloyu uzun süreli koruyamayacaktır. Bunun sonucunda da birey kendini kısır bir döngünün (kilo alıp-verme) içinde bulacaktır.
İkincisi ise; Bireyler, zayıflama programında kazandıkları olumlu beslenme alışkanlıklarını devam ettirmezler ve program süresince yaptıkları aktiviteyi bırakırlarsa, kiloyu koruyamama ve tekrar kilo almaları olasıdır. Diyet yaparken ,koruma zamanında kesinlikle uygulayamacağımız kuralları uzmanınızla belirleyerek diyette yer vermediğimizde korumamız çok daha kolay olur.
Bu programlarda ki genel amaçta; kaybedilen kiloların tekrar geri alınmasını önlemek veya minimum düzeyde olmasını sağlamak ve sağlıklı-dengeli beslenmeyi yaşam şekli haline getirmektir.
“Yine mi diyet yapmam gerekiyor? Ben hiçbir zaman, istediğim gibi yemek yiyemeyecek miyim?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim.


 Tabi ki istediğimiz, sevdiğimiz, keyif aldığımız besinleri tüketebileceğiz ancak kilo almak istemiyorsak yapılan aktivite yani harcanan enerji ile alınan enerjiyi dengede tutmamız gerekiyor.
Örneğin; özel bir gündesiniz (doğum günü, parti, kokteyl, yılbaşı, bayramlar, arkadaşlarla buluşma, akşam yemeği gibi) burada 3 seçiminiz olduğunu düşünün ve hangisini seçmek istediğinize siz karar verin.
* Bugün sizin doğum gününüz ve arkadaşlarınız akşam için size sürpriz bir parti hazırlamış. İlk önce yemek yiyeceksiniz, sonra mumlarınızı üfleyeceksiniz. Oysa siz daha yeni fazla kilolarınızdan kurtulmuşsunuz ve kilonuzu korumak istiyorsunuz.

Pratik püf noktaları ile özel zamanlardan dolayı oluşan veya biraz kaçırdığınızdan dolayı kilo almaya başladığınızı hissettiğinizde acil önlemler diyelim birlikte;
Günlük sıvı tüketimimizi hemen kontrol altına alarak daha fazla su ve aynı zamanda sıvı grubunda yer alan ödem atabileceğimiz bitki çaylarından tüketimizi arttıyoruz
Aktivitemiz eskisine göre azaldımı? 15 dk ekleyeceğimiz aktivite haftada 105 dk,ayda da 420 dk daha fazla enerji kaybettiğimizi gösterir,o zaman hemen başlıyalım.
Gelelim beslenmemizle ilgili alacağımız önlemlerimize,aralıklı beslenmek yani ara öğün atlamamak olmazsa olmazımız diyelim.
Porsıyonlarımızı küçültmek hemen ve çok rahat kontrolunu sağlayabileceğimiz bir önlemimiz .
Ana öğünlerimizden birine hemen ızgara içerikli bir salata eklemek veya akşam öğünümüzde bir hafta 1 yumurtalı menemen ve yanında 2 dilim tahıllı ekmek ekleyebiliriz.
Ara öğünlerimizde metabolizmamızı hızlandirmamız şart ve bunun için hem tok tutacak hemde protein alımımızı arttıracak 3 tam ceviz veya 10 fındık veya 10 badem tercih edelim.
Tatlıda canımız istiyor ama hemen 1-2 kilo da vermek istiyoruz o ama 1 bardak yağsız sıcak süte 1 dal tarçın çubuğu bekletelim ve ara öğün olarak yanında tahıllı 1-2 adet kurabiye ile diyetimizi renklendirebiliriz.
Hem antioksidan etkisi olan hem kan yapıcı özelliği olan aynı zamanda mevsim meyveside olan NAR ,kış aylarında yavaşlayan metabolizmamız için super bir tercihimiz olmalı,püf noktaları ile sağlıklı ve formda günler diliyorum.”
http://www.stargundem.com/ajanslar/kiloyu-vermek-kadar-korumakta-onemli-691374.html

15 Ağustos 2014 Cuma

Anne Karnında Obeziteyle Savaş



Çocuk Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Emre Atabek, çağın hastalığı haline gelen obezliğin birçok nedenini olduğunu söyledi. Obezliğin temelinin anne karnında atıldığını hatırlatan Prof. Dr. Atabek, kilosu düşük olduğu için aşırı beslenen bebeğin obezliğe yatkın hale getirildiğini ifade ederek şunları kaydetti:
''Düzensiz bir şekilde bol gıda ve enerji alan çocuğun yağ dokusunda hızlı bir artış görülüyor. Bu da çocuğu şişman biri haline getiriyor. Dünyaya geldikten sonra adaptasyon sürecindeyken çocuğa gıda alımı konusunda aşırı yükleniliyor. Birçok araştırma da erişkin dönemde görülen metabolik bozukluklar gibi rahatsızlıkların düşük doğum ağırlığıyla bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor. Anne karnında bebek, büyümesini oksijen ve gıda desteğiyle sürdürüyor. Anne kendisinin ve bebeğinin beslenmesine çok dikkat etmeli. Bebeğe, anneye ve göbek bağına bağlı hastalıklar nedeniyle anne karnında yeterli gelişemeyen bebek düşük doğum ağırlıklı olarak doğabilmektedir. Bu süreçten sonra dış ortamda aşırı beslenmeye maruz kalan bebek, obezite riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Anne karnındaki açlığı takip eden dış ortamdaki aşırı beslenme yağ dokusuyla sonuçlanıyor. Hareketsiz bir hayat tarzıyla birlikte de genellike 6-7 yaşlarında obezite ortaya çıkmaktadır.''
HASTALIKLARIN TEMELİ BU DÖNEMDE ATILIYORAnne karnındaki dönemin kritik periyodunda yetersiz beslenme metabolik-endokrin değişikliklere yol açabileceğini vurgulayan Atabek, bebekte büyüme sınırlanarak enerji ihtiyacı olanla karşılanmaya çalışılacağını dile getirdi.
Ancak bu adaptasyonun kalıcı yapısal ve fonksiyonel değişikliklere dönüştüğüne ve erişkin hastalıkların temelinin atılmış olduğuna dikkati çeken Atabek, çalışmaların düşük doğum ağırlıklı bebeklerin erişkin dönemde obezite, tip 2 diyabet, anormal karbonhidrat ve lipid metabolizması, hipertansiyon, koroner kalp hastalığı gösterdiğini söyledi.

Bu tür çocukların ilerleyen dönemlerinde kansere yakalanma riskinin de daha fazla olduğunu anlatan Atabek, bu durumun önüne geçebilmek için gebeliğin sağlıklı takibi ve gebelikte problemlere erken müdahale edilmesi önerisinde bulundu.
http://www.ntvmsnbc.com/id/25342606

21 Temmuz 2014 Pazartesi

Kötü Alışkanlıklara 'Mora' Terapisi

Her maddenin bir titreşime ve farklı frekanslara sahip olduğu gerçeğinden yola çıkılarak uygulanan mora terapi sayesinde hem bağımlılıklarınızdan kurtulabilir hem de kilo verebilirsiniz. Bu yöntemde hastanın kan, tükürük veya idrar örneği makineye tanıtılarak karşılıklı alışveriş sağlanıyor. 
FREKANSLA KÖKTEN ÇÖZÜM
Kişinin bağımlı olduğu madde cihaza tanıtılıyor. Maddenin anti frekansı, kişiye akupunktur noktalarından yükleniyor. Liv Hospital Mora Terapi Uzmanı Liana Pesah, hissedilmeyen bir titreşim dalgası verildiğinden dolayı hastaların tedavi sırasında hiçbir şekilde acı duymadığını belirtiyor. Bağımlılık durumunda yapılan işlem, maddenin cihazın içine konulması ve alınan elektromanyetik titreşimlerin vücuttan silinmeye çalışılmasıyla gerçekleştiriliyor. 
YÜZDE 90 BAŞARI SAĞLIYOR! 
Liana Pesah, “Mora terapi ile kişinin üzerinde sağladığımız disiplin çok faydalı. Kişilerde yemek yeme isteği azalıyor. Yöntemi, daha çok beslenme alışkanlıkları üzerinde kullanıyoruz. Bunu bölgesel inceltme cihazlarıyla da destekliyoruz. Zayıflamada başarı oranı ise yüzde 90” dedi. Glutenli yiyecekler ya da domates gibi sadece tek bir gıda üzerindeki isteği engellemeye de yarayan mora terapi, alerjik hastalıklara sahip kişilerin olası sağlık problemlerini en aza indiriliyor. İlk seanstan sonra 3 gün bağımlı olunan maddelerin tüketilmemesi gerekiyor. 
Bağımlılığa ve kilolara veda edin 
Mora terapi yaygın olarak sigara bırakma, alkolü bırakma, hafif uyuşturucuları bırakma ve zayıflama konusunda kullanılıyor. Zayıflama amaçlı kullanımda bahsedilen “Silme” işlemi sigara ya da alkol üzerinden değil, “karbonhidrat tipi gıdalar” üzerinden yapılıyor. 
http://www.aksam.com.tr/yasam/kotu-aliskanliklara-mora-terapisi/haber-325198

16 Haziran 2014 Pazartesi

Sağlıklı ve Kalıcı Kilo Vermek

Hızlı kilo verdiren birçok diyet her bahar olduğu gibi yine herkesin gündeminde. Ancak hızlı kilo verdiren diyetler kalp sağlığı açısından tehlike yaratıyor. Uzun süren açlıklar, tek tip besinlerin alındığı diyetler ve tüm kış hareketsiz kalan bedenin birden egzersizle tanışması… Hızlı kilo vermek uğruna yapılan tüm bu davranışlar kalp sağlığını olumsuz etkiliyor. Sağlığı tehlikeye atmadan zayıflamanın en önemli kurallarından birinin verilen kilonun haftada 0,5-1 kiloyu aşmamak olduğunu belirten Kardiyoloji Uzmanı Dr. Utku Zor, kalp sağlığını zorlayan diyetlere dikkat çekti. Dr. Zor'a göre zayıflamak isterken kalp sağlığını bozan 5 hata şöyle:




1- Uzun süreli açlık tansiyonu ve kan şekerini etkiler: Kısa süre içerisinde fazla kilo vermek isteyenlerin yaptığı en önemli hatalardan biri şok diyetler. Bu diyetlerde uzun süreler aç kalınıyor ve öğünlerdeki yemek miktarları çok az oluyor. Öğün atlayarak yapılan diyetlerde ilk olarak metabolizma bu durumdan etkileniyor. Tansiyonda ani düşüşler ve kan şekerinde düzensizlikler meydana geliyor. Bu durumu takiben de aşırı halsizlik, baygınlık gibi sorunlar yaşanabiliyor.

2- Şok diyetten sonra hızla alınan kilo, diyabet riskini artırır: Şok diyetlerle verilen kilolar genellikle çok hızlı bir şekilde geri alınıyor. Yaza zayıf girmek sağlansa da sonbaharda diyetin bırakılmasıyla birlikte kilolar verilenden daha hızlı bir şekilde alınıyor. Ani kilo vermek ve ardından hızlı şekilde almak insülin direncine yol açarak şeker metabolizmasında dalgalanmalara neden olabiliyor. Bu tür dalgalanmalar da kişinin ileride şeker hastalığına yakalanma riskini artırıyor.

3- Ani kilo alıp vermek kalp krizi riskini artırır: Beslenme düzeninde yapılan ani değişiklikler, kolesterol profilinde de dalgalanmalar yaşanmasına neden oluyor. Kısa sürede yüzde 10 veya daha fazla kilo artışı olan orta yaşlı bireylerde ilerleyen yıllarda kalp krizi riskinin arttığı gözlemleniyor.

4- Protein diyetleri kolesterolü dengesini bozabilir: Son zamanlarda sıklıkla tercih edilen tek tip beslenmenin uygulandığı diyetler ilk etapta hızlı kilo vermeyi sağlıyor. Ancak uzun süre yapıldığında vücutta pek çok dengenin alt üst olmasına neden olabiliyor. Sadece proteinden zengin gıdaların alınması kolesterol profilini olumsuz etkileyebiliyor. Hayvansal gıdaların sık olarak tüketilmesi kolesterol ve doymuş yağ oranını artırıyor. Bu diyetlerle kilo kaybı yaşansa da kişilerin kötü kolesterol düzeyleri artıp, iyi huylu kolesterol düzeylerinde düşüş yaşanıyor. Ayrıca fazla protein alımının diyabet riskini artırdığı yakın zamanda açıklanan çalışmalar ile gösteriliyor.

5- Spora aniden yüklenmek kalp krizi riskini artırır: Kış boyunca hareketsiz kalanların bahar aylarında zayıflamak için spora başlaması ve vücuda hızlı bir şekilde yüklenmesi kalp krizine bile neden olabiliyor. Özellikle 40 yaşın üzerindeki bireylerde tansiyon ve kolesterol yüksekliği gibi sorunlar da yaşanıyorsa spora başlamadan önce mutlaka bir kardiyoloji hekimine muayene olmaları öneriliyor.

KALP SAĞLIĞINI KORUYARAK ZAYIFLAMAK MÜMKÜN
1- Şok diyetlerden kaçının: Ani kilo alıp vermeler kolesterol ve şeker metabolizmasında dalgalanmalara neden olabiliyor. Bu durum da şeker hastalığı ve kalp krizi gibi risklerini beraberinde getirebiliyor.

2- Hedefiniz uzun vadede kilo vermek olsun: Sağlıklı diyetin en önemli kurallarından biri hızlı kilo vermemek. Amacınız haftada en fazla 1 kilo vermek olsun. Ayda 4 kilo ve üzerinde kilo vermeyi vadeden diyetlerden uzak durun. Unutmayın ki hızlı verilen kilolar kısa sürede fazlasıyla geri alınıyor.

3- Beslenme alışkanlıklarınızda kalıcı değişiklikler yapın: Yediğiniz yemek miktarlarını azaltmak yerine kalori dengesi yapın. Öğünlerinizdeki karbonhidrat ve protein değerlerini dengede tutun. Bu durumu da hayat boyu devam ettirmeyi hedefleyin.

4- Akdeniz diyetini uygulayın: Sağlıklı yaşamı desteklediği gösterilen tek diyet Akdeniz diyetidir. Sebze, meyve, kuru baklagil, balık ve zeytinyağının bolca yenildiği, kırmızı et tüketiminin ise az olduğu bu diyet, hem lezzet hem de sürdürülebilirlik açısından etkili.

5- Egzersizi hayatınızda devamlı kılın: Egzersiz yapmak denildiğinde aklınıza çok karışık egzersiz programları gelmesin. Günde 30-45 dakika tempolu bir yürüyüşü haftada 4-5 kere tekrar etmeniz sağlığınızı korumak veya iyileştirmek için yeterli. Daha yüksek tempoda yapılan sporun kalp ve damar sağlığı açısından fazladan bir faydası olduğu bilimsel olarak gösterilmiyor.

6- Spora başlamadan önce doktor kontrolünden geçin: Spora başlamadan önce mutlaka doktor kontrolünden geçmek gerekiyor. Özellikle 40 yaşından sonra sporun yüksek tempoda yapılmaması gerekiyor. Yakın zamana kadar egzersiz geçmişiniz yoksa ve kolesterol, tansiyon, sigara kullanımı, diyabet gibi sorunlarınız varsa spora başlamadan önce mutlaka doktor kontrolünden geçin.
http://www.ntvmsnbc.com/id/25342602