23 Kasım 2018 Cuma

MORA TERAPİNİN ALKOL BAĞIMLILIĞINDA KULLANIMI


Alkol tıpkı diğer bağımlılık türleri olan sigara ve uyuşturucu gibi bir denemeyle ya da arkadaş ortamında başlayabilen bir bağımlılık türüdür. İçki olarak tüketilen alkol birçok hastalığa neden olabilmektedir. Bunun yanında alkol iradeyi zayıflatmakta, kişinin kontrol kaybı yaşamasına neden olmakta ve uyuşturucu maddelerin kullanımına da zemin hazırlamaktadır. Araştırmalara göre uyuşturucu kullananların yüzde 57’si alkol kullanmaktadır. Bu nedenle alkolden uzak durmanın diğer madde bağımlılıklarından korunma noktasında önleyici bir role sahip olduğu söylenebilmektedir.



Dünyada alkol kullanan 2 milyar kişinin 76 milyon kadarı alkol bağımlısıdır. Yılda 1 milyon 800 bin kişi bu nedenle hayatını kaybetmektedir. Ülkemizde ilk tüketim yaşı 11’e kadar inmiştir. İlk kullanım yaşının düşmesi ise ileriki yaşlarda bağımlı olma riskini artırmaktadır.

Alkol bağımlısı olunduğunun belirtilerine ise; kişi tarafından alışkın olduğu etkinin sağlanabilmesi için kullanılan alkol miktarının giderek artıyor olması yani alkole karşı toleransın artması, kişinin kullandığı alkolün miktarını azaltması ya da alkolü bırakması sonucunda yoksunluk belirtisi dediğimiz bir takım ruhsal ve bedensel sıkıntılar içerisine girmesi ve yoksunluk belirtisi hisseden kullanıcının alkol alması ile rahatlama hissetmesi, alkol sağlamak, alkol kullanmak ya da alkolün etkilerinden kurtulmak için çok fazla zaman harcanması, alkol kullanımı yüzünden önemli toplumsal, mesleki etkinliklerin ya da boş zamanları değerlendirme etkinliklerinin azaltılması ya da bırakılması, alkol kullanımını bırakmak için başarısız girişimlerin varlığı ve kişinin alkolden zarar gördüğünü bilmesine rağmen alkol alımına devam etmesi örnek olarak verilebilmektedir.

Alkolün vücuda ve dolayısıyla duygu duruma birçok olumsuz etkisi bulunmaktadır. Yemek borusu, gırtlak, mide ve pankreas kanserleri, doğru düşünme, karar verme ve hareket etme gibi beyin işlevlerinin bozulması, uyku bozuklukları, baş ağrısı, göz tahribatı, kalp ve kan dolaşımı hastalıkları ve karaciğerde ağır hasar bunlardan sadece birkaçıdır.

Alkolün fizyolojik olarak kişide meydana getirdiği hasar dışında da birçok zararı bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütünün, içinde Türkiye’nin de bulunduğu 30 ülke üzerinde yürüttüğü bir araştırmada; işlenen cinayetlerin %85’inin, tecavüz ve şiddet olaylarının %50’sinin, trafik kazalarının %60’ının ve kadına şiddet olaylarının %70’inin sebebi ve en etkili unsurunun alkol olduğu sonucuna varılmıştır. 

Kilo kontrolü, zayıflama, duygu durumu düzenleme, alerji ve pek çok durumlarda etkili ve kalıcı çözümler sağlayan bütünsel tıp yöntemi olan Mora Terapi cihazları, alkol bağımlılığı konusunda da başarılı sonuçlar elde etmektedir. Alkol bağımlısı olan kişilerdeki alkol alma isteğini azaltarak kişinin alkolü tamamen bırakmasını amaçlamaktadır. Kişinin bağımlılık derecesine göre uygun seanslarla bağımlılık ortadan kaldırılabilir ya da klasik yöntemlere entegre edilebilmektedir.

Tüm seanslarımızda olduğu gibi alkol bağımlılığı seansları sırasında de danışanın vücudunda detoks işlemi gerçekleştirilmektedir. Alkolün yıllardır vücudunda biriktirdiği toksinler yerinden oynatılıp, 72 saat içerisinde ter, idrar ve sindirim sistemi yoluyla vücuttan uzaklaştırılması sağlanmaktadır. Bunu hızlandırmak için ise hastanın bol su içmesi, sık sık duş alması ve ter atmaya çalışması önerilmektedir. Terapiler 4 gün ara ile yapılır ve ardı ardına yapılan 3 seans ilk planda yeterlidir. Daha sonra destek olarak bir veya birden fazla seansın gerekip gerekmeyeceğine kişinin ilk 3 seans sonrası durumuna ve kişisel özelliklerine bakılarak karar verilmektedir.

Mora terapi ile yapılan alkol bağımlılığı seanslarında alkol frekanslarının silinmesiyle isteksizlik oluşturma ve detoks işlemlerinin yanı sıra kişinin duygu durumunun da düzenlenmesi adına renk terapileri ve Bach çiçekleri terapilerinden de mutlaka yardım alınmaktadır. Bu gibi durumlarda Bach çiçeklerimizden Agrimony (Duygularımı neşeli bir tavrın arkasına saklarım, tartışmaktan hoşlanmam ve sürtüşme olmaması için sıklıkla diğerlerinin isteklerine razı olurum, kendimi kötü hissettiğimde gıda, alkol, uyuşturucu, ilaçlar, vs. başvururum.) özellikle tercih edilmektedir. Kişinin bağımlılık durumuna göre uzman kontrolünde klasik tıptan da destek alınabilmektedir.

Tüm bu terapilerden sonra kişi bedensel olarak daha önce hiç alkol kullanmamış gibi hissettiğini ifade edebilmektedir ve aynı zamanda yoksunluk belirtilerini de yaşamamaktadır. Kişi psikolojik olarak da kurtulmaya hazırsa mutlu bir şekilde alkolden kurtulabilmektedir. İhtiyaç duyulması halinde bu terapiler tekrarlanabilmektedir. 

16 Kasım 2018 Cuma

ROMATİZMAL RAHATSIZLIKLARDA MORA TERAPİNİN KULLANIMI


Romatizma kelimesi, Yunanca "rheuma" kökünden gelmektedir. Bu kelime akmayı dolayısı ile hareketi ifade eder. Romatizma oldukça genel bir terimdir ve kemik, kas ve eklemlerin etrafındaki ağrı veya acıyı ifade etmek için kullanılmaktadır. Romatizma deyince tek bir hastalık anlaşılmamaktadır. Bazıları sık bazıları ise oldukça nadir görülen 100'den fazla hastalığı içermektedir.



Romatizmanın birden çok nedenle meydana gelebilmektedir. Romatizmal hastalıklar genellikle vücutta eklemleri, kasları, kemikleri ve bunları birbirine bağlayan bağları etkileyen ve bu dokularda meydana gelen hasarlardır. İltihaplı ve iltihapsız romatizma olmak üzere iki ana gruba ayırmak mümkündür. Çoğu çeşidinin kesin nedeni bilinmese de genetik faktörler, cinsiyet, çevresel faktörler ve yaş faktörleri önemlidir.

Romatizma hemen hemen her yaşta görülebilen ve savunma mekanizmasında çeşitli bozukluklara yol açabilen bir hastalıktır. Toplumda çoğunlukla romatizmaya sıcak ya da soğuk havanın neden olduğu düşünülse de bu yanlış bir düşüncedir. Ancak; romatizmanın kilolu kişilerde, eklemlere binen yükün fazla olduğu için daha fazla ağrıya neden olduğu söylenebilmektedir. Romatizma eklemlerde şişlik, sıcaklık ve ağrı ile kendisini gösterebilmektedir ve tedavi edilmediğinde ciddi rahatsızlıklara neden olabilmektedir.

Romatizma belirtileri arasında kas güçsüzlüğü, kas ağrısı, sırt ve bel ağrısı, ciltte döküntüler, tırnak değişiklikleri, deri sertliği, gözyaşı azalması, ağız kuruluğu, gözlerde kızarıklık, görmede ani azalma ve kayıp, uzun süreli yüksek ateş, parmaklarda renk solması, solunum sistemi ile ilgili belirtiler (Nefes darlığı, kuru öksürük, kanlı balgam vb.) gözlemlenebilmektedir. Aynı zamanda; sindirim sistemi şikayetleri, böbrek fonksiyonlarında azalma, nörolojik belirtiler (Felç, bilinç değişiklikleri vb.), kalp ve dolaşım sisteminde yaşanan olumsuzluklar (Damarlarda pıhtı oluşumu, nabız kaybı vb.) da romatizmal hastalıklarının belirtilerindendir.

Klasik tıpta; romatizmanın kesin bir tedavisi olmamakla birlikte tedavi ile genelde semptomları bastırmak ve hastalığın ilerleyerek diğer organların zarar görmesi engellenmesi hedeflenmektedir. Reçete edilen bazı ilaçlar sadece ağrı ve inflamasyon gibi semptomları tedavi ederken bazıları hastalığın seyrini değiştirebilmektedir. Örneğin; romatizma tedavisinde kortizon çok sık kullanılan bir ilaçtır. Romatizma, hekim ve hasta arasında sürekli takip edilmesi gereken bir rahatsızlıktır.

Mora terapi ile romatizmal rahatsızlıklarda kullanılan tedavilerde, iltihaplanan ve/veya hasarın olduğu ağrılı bölgede oluşan fizyopatolojik değişikler sonucu; organ, doku, mezenkim ve hücresel düzeyde asidozis ve patolojik frekanslar oluşur, bu patolojik durum dokunun normal fizyolojik işlevini engellediği göz önünde bulundurularak hareket edilmektedir. Tedavi genel olarak Ağrı ve Color(renk) terapi seansları ile yapılmaktadır. Bölgesel hasarın olduğu durumlarda ek olarak manyetik elektrotlardan da yardım alınmaktadır.

Biorezonans ile ağrı ve romatizma tedavisi temelde iki yoldan gerçekleşmektedir. Hastalıklı veya ağrılı bölgedeki patolojik frekansları yok etmek ve sağlıklı fizyolojik frekansları daha da güçlendirip tekrar bölgeye vermek. Enflamasyon(iltihap) bölgesindeki lenfatik drenajı artırıp detoksifikasyonu artırmak ve böylece enflamasyon bölgesindeki asidozu azaltıp normal fizyolojik sürece zemin hazırlamaktır.

Sonuç olarak; Mora Terapi genel olarak vücudun birçok dejenaratif ve enflamatuar hastalık ve bozukluklarında kullanılabilmektedir. Hiçbir yan etkisi olmaksızın, ağrı ve romatizmal şikayetlerde azalma gözlemlenmektedir. Buna bağlı olarak hastaların ilaç gereksinimleri azalmaktadır. 

9 Kasım 2018 Cuma

KASIM 2018 MORA NOVA YOĞUNLAŞTIRILMIŞ EĞİTİM


2018 Nisan ayında düzenlediğimiz Mora Terapi Yoğunlaştırılmış eğitimimizin 2. sini, 5-8 Kasım tarihleri arasında düzenledik.

Eğitimimiz; Almanya’daki üretici firmadan gelen değerli eğitmenlerimiz Nat. Dr. Nuno Ruivo ve Nat. Dr. Peter Mahr eşliğinde düzenlenmiş, cihazın temelleri ve ileri düzey kullanımından oluşan, eğitim sonunda 2 adet sertifika alabileceğiniz 4 günlük bir sertifika programıdır. Mora Türkiye Distribütörü olan firma Genel Müdürümüz Dilşad Çelebi tarafından düzenlenmiş ve yürütülmüştür.

Mora Nova Yoğunlaştırılmış Eğitimin amacı; Mora Terapi uygulamalarınızı güçlendirebilmesi, yeni endikasyonlar hakkında derin bilgiler edinebilmeniz, hastalıklara karşı çok yönlü yaklaşabilmenizi sağlamaktır. Aynı zamanda Almanyadaki üretici firmadan gelen eğitmenlere birebir sorularınızı iletebilmenizi ve yine eğitmenlerimizle pratikler yapabilmenizi sağlamaktadır.





Eğitimin 1. Bölümü Mora Terapinin Temelleri, konu başlığı altında günlük hasta muayenesinde kullanım, teşhis ve tedaviler, segment testler, temel elektrohomeopati, temel terapiler, akut ve kronik hastalara yaklaşım, temel regülasyon gibi birçok konuya değinilmiştir.



Eğitimin 2. Bölümü olan Mora Terapinin İleri Düzey Kullanımında ise; biorezonansın temelleri, uygun test ve terapi stratejilerinin geliştirilmesi, pratik ölçüm ve diagnostik egzersizleri, 8 Önemli ‘VOLL’ kanalı, EAP ölçümlerinin genişletilmesi, ilaç testleri, alerji hastalarına yaklaşım birçok önemli konuya değinilmiş, her konuda yapılan pratiklerle, teorik bilgiler pekiştirilmiştir.



Mora Terapi ve bütünsel tıbbın hastaya genel yaklaşımlarını, sunduğu çözümleri içeren sunumlar, örnek vaka çözümleri, test ve terapilerin uygulamalı anlatımları ve katılımcıların bire bir pratik yapma imkanlarıyla çok verimli geçen bir eğitim oldu.



Eğitmenlerimiz cihaz üzerinde uygulamalı anlatım yaptıktan sonra, tüm katılımcılar pratik yapma imkânı buldu.

Eğitimin son gününde Nat. Dr. Peter Mahr eşliğinde, diagnostik ve gerekli terapiler uygulamalı olarak gösterildi.



Her anlamda çok keyifli ve verimli bir eğitimdi. Eğitmenlerimize ve katılımcılarımıza çok teşekkür ederiz. Bir sonraki eğitimlerde görüşmek üzere…





    

2 Kasım 2018 Cuma

PEMF İLE GÜCÜNÜZÜ KEŞFEDİN!


200 yılı aşkındır insan bedeni üzerindeki etkileri gözlemlenen ve araştırmalara konu olan elektro-manyetik alan ve hücre ilişkisi, Japon bilim adamı Dr.Kyochi Nakagawa'nın insan bedeninin düzgün ve sağlıklı şekilde gelişimi için manyetik alanın önemini ortaya atması ile yeni bir boyut kazanmıştır. Hücrelerin enerji transferini düzenleyebilmek için sıradan mıknatısların yetersizliğinin anlaşılmasının ardından, daha güçlü ve kontrol edilebilir bir manyetik alan ihtiyacı doğmuştur. Elektrik enerjisinden faydalanan yeni nesil mıknatıslar hem çok daha güçlü bir manyetik alan yaratmakta, hem de kullanılacağı bölgeye göre şiddeti ve yoğunluğu ayarlanabilmektedir. PEMF cihazı işte tam da bu noktada, bedende hücreler arası ilişkiyi düzenlemek ve enerji transferini hızlandırmak amacı ile geliştirilmiştir.


Bedenimizdeki her hücre birer enerji fabrikası gibi çalışır, enerji özel yollar kullanarak hücreler arasında transfer edilir ve depolanır. Zamanla vücudumuzda biriken toksinler bu yolları yavaş yavaş tıkayarak hücreler arası bu enerji alışverişini yavaşlatmaktadır. Hücrelerin rejenerasyonu ve restorasyonunda çok önemli bir faktör olarak karşımıza çıkan bu yolları temizlemek için PEMF yani Pulsed Electro Magnetic Frequency terapisi kullanılabilmektedir.





PEMF cihazı nasıl çalışır? 


PEMF cihazı, belirli aralıklarla hafif bir şiddet ile hücreleri sarsarak birikmiş olan toksinleri ve yabancı maddeleri hücre duvarından dışarı atar. Vücudun enerji alışverişinin sağlık yapılmasına olanak sağlayan bu işlem öylesine etkili ve hızlıdır ki hücreler gözle görülür bir şekilde daha hızlı iyileşmeye ve sağlıklı hale gelmeye başlar. Tedavi esnasından sorun yaşanan bölgeye sarılan manyetik bobinler şekil alabilir bir yapısıyla kullanım kolaylığı sağlar. Bobinlerden gelen manyetik alanı vücudun her bölgesinde verimli olarak kullanılabilir.

PEMF cihazı hangi alanlarda kullanılabilir?

PEMF, yaralı ya da iltihaplı hücrelerin yenilenmesini hızlandırarak yaraların iyileşmesini desteklemektedir. Kemik yoğunluğunu arttırarak ağrı ve acının giderilmesine yardımcı olur. Aynı zamanda, oksijen salınımını arttırır ve genel detoksifikasyonu genişletmektedir. Besin salınımını ve ATP üretimini de tüm hücreler için arttırmaktadır.

PEMF’in kullanıldığı alanlara; kanserli hücrelerin geriletilmesinde, Alzheimer hastalarında, Amyotrofik Lateral Skleroz (ALS hastaları), kronik bronşit, kronik venöz yetmezlik, diş sorunları, depresyon dermatisis (Egzema), diyabet, gırtlak hastalıkları, boyun tutulması, sinir hücresi hasarları, Parkinson hastalığı, seksüel rahatsızlıklar, uyku bozuklukları, inme, tüberküloz, ülser, üriner problemler, çikolata kisti, kalp rahatsızlıkları, epilepsi (Sara hastalığı), Multiple Skleroz gibi çeşitli birçok hastalık örnek olarak verilebilmektedir.
PEMF terapileri, özellikle sporcularda meydana gelebilecek; bilek burkulmaları, arthritis (eklem iltahabı), kemik kırıkları, kas yırtılmaları gibi problemlerde de sıklıkla tercih edilmektedir.

Herhangi bir yan etkiye yol açmayan PEMF sağlık sorunu olmazsa bile verimli şekilde kullanılabilir. Vücutta biriken toksinler hücrelerin geçiş yollarını tıkayarak hücreler arası enerji geçişine engel olabilmektedir. PEMF cihazı ise hücreler arası geçiş yollarını temizleyerek vücuttaki verimliliği artırabilmektedir. PEMF, hem vücudu zararlı tüm toksinler arındırdığı için performansın artmasını sağlar hem de hafif şiddete hücreleri sarstığı için fizik tedavi, ağrı tedavileri ve spor yaralanmalarında iyileşme sağlar. PEMF cihazının amacı kişinin bütünsel olarak sağlıklı olmasını sağlamaktır.