31 Ekim 2022 Pazartesi

TIRNAK YEME HASTALIĞI NEDİR?

 


Tırnak yeme hastalığı ya da tıptaki bilinen adıyla onikofaji; toplumda çoğumuzun aşina olduğu ve her yaş grubunda görülebilen bir hastalıktır. Onikofaji; bir ya da birden fazla parmağın ağız içerisine sokularak tırnakların kemirilmesi olarak tanımlanır. Kişilerin hayatını olumsuz etkileyen tırnak yeme hastalığı nedir ve ne sebeple meydana gelir şöyle açıklayabiliriz:

Tırnak yeme hastalığı, toplumda bazen basit bir alışkanlık olarak da tanımlanan, fiziksel bir bağımlılık olmakla birlikte çoğunlukla psikolojik ve onunla bağlantılı olarak çevresel etkenlerden kaynaklanarak oluşan bir hastalıktır. Tırnak yeme alışkanlığı; sıklık, süre ve tırnaktaki şekilsel ve yapısal bozulma kriterleri ile onikofaji teşhisini alır. Bu hastalık kişilerin uzun süre boyunca bırakamadığı ve basit şekilde alışkanlık olarak tanımlanamayacak kadar ciddi bir probleme dönüşerek; genellikle korku, endişe, stres gibi sağlıksız duygularla beraber eylem haline gelir.

Tırnak yeme hastalığının yetişkinlerde ve çocuklarda sıkça görüldüğü bilinmektedir. Kişinin günlük ve sosyal yaşamını pek çok yönden olumsuz etkileyen çoğunlukla da stres ve baskı altındayken yaptığı bu eylem, genellikle 3-4 yaşlarından sonra başlar. Tırnak yeme hastalığı her üç çocuktan birinde görülür. Yapılan çalışmalar, ergenlik döneminde tırnak yeme alışkanlığının toplam ergen nüfusunun %40'ında görüldüğünü gösterir.

Genellikle çocukluk veya ergenlik döneminde başlayan bu problem, tedavi yöntemine başvurulmadığı takdirde yetişkinlikte de devam edebilir.

Tırnak Yemenin Zararları Nelerdir?

• Önce psikolojik, dürtüsel bir bozukluk olarak tanımladığımız tırnak yeme hastalığı; kişide sosyal utanca ve gerginliğe sebep olabilmektedir.

• Görünüş olarak da kötü görünümlü tırnaklara, tırnak etlerine sebep olan tırnak yeme hastalığı; kozmetik açıdan rahatsızlık vermekle beraber kişinin özgüvenini de olumsuz etkileyen bir problemdir.

• Tırnak yeme hastalığında tırnak ve çevre dokusu da zarar görebileceğinden yapısal bir bozuklukla birlikte enfeksiyon, mantar ve bakteri oluşumu da yaşanabilmektedir. Tekrar uzayan tırnaklar tırnak yatağının yapısı bozulduğu için olumsuzluk oluşturabilmektedir.

• Tırnak yiyerek elde ve tırnaklarda bulunan bakteri ve virüsler ağız yoluyla solunum yoluna ve sindirim sistemine ulaşır ve bu durum da çeşitli sağlık sorunları doğurabilir. Bakterilerin sebep olduğu sorunların başında ishal gelmektedir.

• Tırnak yeme hastalığıyla tırnak yapısının yanında diş yapısında da çeşitli bozulmalar görülebilmektedir. Tırnak yeme ile dişlerin genelde hep aynı bölgesine yapılan baskı, diş minesi hasarına sebep olabilmektedir.

• Dişler gibi çene eklemi de tekrarlama ve baskı nedeniyle ağrı kaynaklı zarar görebilmektedir.

Tırnak Yeme Hastalığı Nasıl Tedavi Edilir?

Kişilerde küçük yaşlarda alışkanlık olarak başlayan ve uzun süre devam ederek onikofaji olarak adlandırılan tırnak yeme hastalığında tedavi yöntemi seçilmeden önce bu eylemi sürdürme nedeni uzman bir doktora başvurularak saptanmalı ve doktorun uygun gördüğü yöntem ile ilaç tedavisi ya da psikolojik destek alınmalıdır.

Bununla birlikte tırnak yiyen kişiler, hastalık boyutunda değilse, kendi isteğiyle bazı önlemler alarak bu alışkanlığı terk etmeye çalışabilirler. Bu yöntemlerden şöyle bahsedebiliriz:

• Tırnak yemeyi engellemek için tırnağa acı içerikli ojeler uygulamak.

• Elleri ve ağzı sakız, stres topu gibi başka şeylerle oyalamak.

• Stres ve kaygıyı engellemek amacıyla meditasyon yapmak.

• Tırnakları kısa kesmek ya da manikür yaptırmak.

• Psikolojik sorunlar yaratabilecek ortam ve durumlarda kaçınmak.

Hastalıklarda önemli olan hastalığa temel oluşturan sebebi bulmaktır. Tırnak yeme hastalığının duygu durumları sebebiyle psikolojinin olumsuz etkilenmesi sonucu oluştuğundan bahsetmiştik. Bu durumda duygu durumlarını düzeltmek, hastalığı yenmek için önemli ve büyük bir adım olacaktır.

STRES İLE BAŞA ÇIKMA YÖNTEMİ MORA TERAPİ

Bach Çiçekleri Terapisi; terapi sonrasında bir yan etkisi görülmeyen ve Avrupa’da 100 yıldır yaygın olarak kullanılan; duygu durumlarında belirgin pozitiflik ve iyileşme sağlayan bir Homeopatik ilaç tedavisidir. Bach Çiçekleri Terapisi çiçeklerin yaydıkları elektromanyetik frekansları ile olumsuz duygu ve düşüncelere maruz kalarak bozulan vücut sinyallerinin vücuttan uzaklaştırılmasını amaçlayarak; Mora cihazları üzerine programlar şeklinde kaydedilmesiyle oluşturulmuştur.

Mora Terapi Bach Çiçekleri Terapisi, kişinin zihnindeki tüm olumsuz duygu düşüncelerden kurtulmasına yardımcı olur. Bu duygular örneğin; mutsuzluk, ilgi eksikliği, çaresizlik, öfke, nefret vb.dir.

Zihnin ve ruhun sağlıklı olmadığı bir durumda bütünsel sağlık düşünülemez. Mora Terapi Bach Çiçekleri Terapisi de tam bu noktada daha sağlıklı, mutlu ve dingin bir zihin ve ruh için çalışır. Böylelikle kişide olumlu ve pozitif duygular gelişir ve stres, korku, kaygı gibi negatif duygular bağlamında gerçekleşen eylemlerinde de azalma ve yok olma görülür.


17 Ekim 2022 Pazartesi

SİGARA BIRAKMA YÖNTEMLERİ NELERDİR?

 



Sigaranın Zararları Nelerdir?

Her sigarada vücut için zehirli, tahriş edici, kanser yapıcı ya da kanserin ortaya çıkmasını kolaylaştırıcı 4000’den fazla kimyasal madde bulunmaktadır. Bunlardan en az 50 maddenin doğrudan kansere neden olduğu ispatlanmıştır.

Kişiyi sigaraya bağımlı hale getiren etken madde ise nikotindir. Nikotin ayrıca kalp atışlarını hızlandırır, tansiyonu yükseltir, kanın pıhtılaşma riskini artırır. Sigara dumanındaki karbon monoksit gazı, kanın oksijen taşıma kapasitesini azaltır, dokulara yeterince oksijen taşınmasına engel olur.

Sigara bağımlılığı, en etkili ve ölümcül toplumsal zehirlenme olayıdır. Ölüm, sigara yüzünden oluşan hastalıklar sonucu meydana gelir ve sonucu ölüm olmasa bile hayatınızı zorlaştıracak onlarca olumsuzlukla karşılaşmanız olasıdır.

Sigara uzun vadede damar sertliğine ve tıkanıklığına neden olabilir. Damarlar esnek bir yapıya sahiptir ve bu kırılgan yapı, sigara ile tahribata uğrar.

Kan damarları vücuttaki besin trafiğini etkili bir şekilde iletmesini yavaşlatır. Ve genel olarak sigara tüketimi akciğerlerdeki oksijen kapasitenizi düşürür ve çabuk yorulmalara yol açar.

Sigaranın başlıca neden olduğu hastalıklar şu şekildedir:

• Kanser

• Kalp hastalıkları

• Kalp krizi

• Akciğer hastalıkları

• Diyabet

• Kronik bronşit

Tüberküloz, göz rahatsızlıkları, bağışıklık sistemi sorunları da sigara nedeniyle riski artan hastalıklar arasında. Sigara aynı zamanda pek çok hastalığın yan nedeni de olabilmektedir.

Sigarayı bırakmayı başarabilen bireyin, kendine güven duygusu artmakta ve bir maddeye bağımlı olma düşüncesinden kurtularak stresli durumlarla başa çıkmada daha etkin yollar kullanmayı öğrenmektedir. Ayrıca, sigarayı bırakmayı başarabilen bireylere yönelik yapılan gözlemler ve çalışmalarda bireylerin çoğunluğunun sigarayı bıraktıktan sonra daha sağlıklı bir yaşam tarzını benimsedikleri belirlenmiştir.

Sigara Bırakma Yöntemleri Nelerdir?

İlaç Tedavisi

Sigara bırakmak için herhangi bir sağlık kuruluşuna başvurulduğunda çeşitli ilaçlar ile bir tedavi yöntemi oluşturulmaktadır.

Bu tedavi yönteminde nikotini yerine koyma tedavisi yerine brupropion veya vareniklin etken maddelerini içeren ilaçlar kullanılır. Sigara bırakma ile birlikte gelişen nikotin çekilmesinin bazı belirtileri vardır. Bu belirtiler; öfke, huzursuzluk, bunalma, depresif ruh hali, bağımlılık yapıcı etken madde arayışı (nikotin), sabırsızlık, iştah artışı, açık hissi, şeker isteği, odaklanma problemi vb. Bu ilaç tedavileri ile bu belirtilerin görülme olasılığı azalabilmektedir.

İlaç tedavisi ile psikolojik etkiler ile baş edebilmek ve en az hasarla atlatmak için psikolog desteği de gerekli görülmektedir.

Akupuntur

Geleneksel bir tedavi yöntemi olan akupunktur, sigarayı bırakmak isteyen kişiler için önemli bir tedavi uygulamasıdır. Akupunktur tedavisinin önemli bir yan etkisi bulunmamaktadır. Akupunktur, sigara bırakma aşamasında ve sonrasında ortaya çıkan güçlüklerin ortadan kaldırılmasına yardımcıdır. Sertifikalı uzman hekimler tarafından uygulanan akupunktur tedavisi ile vücudun kaybettiği dopamin ve endorfin salınımı tekrar beyin tarafından kontrol edilir hâle gelir. Böylece de sigaranın bırakılması sırasında ortaya çıkan belirtiler hafifler ya da tamamen ortadan kalkar. 

Nikotin Bandı

Nikotin bandı yapı itibariyle yara bandına benzer  bir banttır. Cilde yapıştırılan bu bant nikotin içerir ve sigara bağımlılığı olan kişilerde kandaki nikotin miktarı düştüğünde nikotin ihtiyacı ve böylece sigara içme isteği oluşmaktadır. Nikotin bandı içerisinde bulunan nikotin yavaşça kana karışarak kanda düşen nikotin miktarını dengeler ve sigara içme isteğini azaltır. Sigara isteği azalan kişilerin zamanla sigara bıraktıkları görülmektedir.

Mora Terapi 

Mora Terapi yöntemi ile uygulanan sigara bırakma terapilerinde, terapinin başında ve sonunda renk terapisi uygulayarak kişinin duygu durum bozukluklarını en aza indirmeyi amaçlıyoruz. Renk terapisi, uygulanan seansların etkinliği artırır ve sigarayı bırakma sürecinde kişide oluşabilecek stresin ve duygusal dalgalanmaların kontrol altına alınmasına yardımcı olur.

Mora Terapi sigara bırakma terapisi, maddenin kimyasal özelliğini değil, bu maddenin yaydığı kendine özel frekansın bilgisini değiştirerek tedavi uygular. Bağımlılık yapan maddenin/nikotinin frekans yapısı özel bir teknolojik yöntemle ters çevrilir ve bu bilgi tekrar kişiye geri verilir. Bu şekilde bağımlılık yaratan sigaranın bilgisi kişinin bedensel hafızasından silinmiş, vücuduna hiç nikotin frekansı yüklenmemiş biri gibi olur. Sigara bağımlılarında, bir süre sonra bağımlılığın psikolojik boyutu aktif olmaya başlar. Bağımlı belirli psikolojik durum veya fiziksel aktiviteyi sigara ile tamamlamaya başlar. Mutluluk, sıkıntı, üzüntü, sinir ve kaygı gibi psikolojik durumları sigarayla ilişkilendirir. Mora Terapi sigarayı bırakmada psikolojik bağımlılığı karşı da savaştığı için uzun vadeli sigara bırakmada başarılı sonuçlar elde etmiştir.

İlaçla sigara bırakma yöntemine göre daha kesin ve kalıcı bir yol olan Mora Terapi’de etkinlik oranı ve kullanıcı memnuniyeti de oldukça yüksektir.


Sigaradan en sağlıklı şekilde kurtulmak için mutlaka uzman bir hekime danışmanızı tavsiye ederiz.

3 Ekim 2022 Pazartesi

BİYOLOJİK SAAT AYARI NEDİR?

 


BİYOLOJİK SAAT NEDİR, NASIL ÇALIŞIR?

Her insanın kendine özgü, farklı bir yaşayış şekli/ yaşam tarzı vardır. Yaşam tarzını şekillendiren ve büyük oranda etkileyen bazı faktörler vardır. Bunlar uyku, beslenme, egzersiz ve diğer çevresel etkenlerdir. Tüm bu faktörler kişinin yaşam kalitesini belirler ve böylelikle gündelik yaşantı şeklini de oluştururlar.

Yaşam şeklini ve kalitesini etkileyen bu fizyolojik etkenler ile birlikte herkesin kendine özgü, doğa ile uyumlu biyolojik saati vardır.

Biyolojik saat, vücutta hormon işleyişiyle denge ve düzen içinde çalışır.

Vücudumuzda doğal olarak kişinin fizyolojik yapısına ve yaşam şekline göre her saatin bir anlamı vardır. Biyolojik saatimize göre vücudumuzda hormon salınımı gerçekleşmekle birlikte fizyolojik mekanizma biyolojik saat ritmiyle yönetilir.

Bu sebeple biyolojik saatte gerçekleşen herhangi bir bozukluk veya aykırılık kişinin gündelik yaşamında meydana gelebilecek aksamalara da neden olabilmektedir.

Herkesin günlük, aylık düzenleri vardır. Belli aralıklarla tekrar eden bu düzen biyolojik saat ile oluşur. Her gün aynı saatte uyanmamız, yemek yediğimiz saatlerde acıkmamız ve yeme ihtiyacı duymamız, yine her gün aynı saatlerde uykumuzun gelmesi biyolojik saatimiz ile uyumlu olarak meydana gelen olaylardır. Bunlarla beraber metabolik durumumuz ve hormon düzenimiz de biyolojik saate bağlı olarak düzen içindedir.

Biyolojik saatimiz beynin içindeki Epifiz bezinde bulunur. Biyolojik saatin bozulmasına neden olan bazı durumlar vardır. Bu durumları şöyle sayabiliriz:

• Uzun mesafeli uçak yolculuğu (Jetlag)

• Gece yemeleri

• Gece ışık kirliliği

• Vardiyalı çalışma

• Ağır hastalıklar gibi geçici çevresel bozukluklar neticesinde biyolojik saatimizde de bozulma meydana gelebilmektedir.

Biyolojik saatin bozulması sonucunda da hormonal bozukluklar, obezite, uyku problemleri, diyabet, kanser ve psikolojik olarak da bipolar bozukluk ve manik depresif bozukluk ortaya çıkabilmektedir. Vücut ritminin bozulması ile ortaya çıkan bu rahatsızlıklar kişinin hayatını ve yaşam kalitesini oldukça olumsuz etkilemektedir.


Vücudumuzun biyolojik saat ayarı nasıldır?

Vücudumuzun doğa ve çevre ile uyumlu bir ritme sahip biyolojik saati olduğunu söylemiştik. Vücudumuzda bu işleyiş şu şekilde gerçekleşir:

İnsan organizması gün ışığı ile entegre olduğundan vücudumuz saat 06.00’da gün ışığı ile birlikte uyanır ve vücut kortizon salgılamaya başlar. (mevsimsel olarak güneşin doğma saati ile birlikte vücudumuzun uyanma saati de değişir.)

Saat 10.00’da vücut ısımız en üst seviyeye ulaşır ve bu saatler zihinsel ve bedensel olarak vücudumuzun en verimli saatleridir.

İlerleyen saatlerde, öğlene doğru vücut yorulmaya başar ve verimliliğin de azalmasıyla birlikte dikkat dağınıklığı yaşanabilir. Vücudun tekrar enerji toplaması ve verimliliğini yakalaması için gün ortalarında kısa mola ve uyku uzmanlar tarafından önerilmektedir.

Bu sisteme göre saat 15.00’da enerji yükselmesi ve beraberinde bellek yenilenmesi görülür.

Bu saate kadar vücudun alışmış olduğu ve beynine kodlanmış olan yemek saatlerinde yemek yeme ihtiyacı hissedilir.

Akşam olduğunda saat 22.00 civarında sindirim yavaşlamaya başlar. Bu nedenle bu saatlerde beslenmenin artık bitmiş olması, sindirim sistemi sağlığını korumak için faydalı olacaktır.

Ve saat 00.00 ve 01.00 arasında beyin, vücudu uyuması için odaklamaya başlar bu saatlerde konsantrasyon zayıflar.

Biyolojik ritim bu şekilde oluşur ve böylece bir yaşam düzeni de var olur. Uyku, nabız, vücut aktifliği gibi yaşamsal faaliyetler, biyolojik saate göre işler.

Bu sebeple biyolojik saate doğrudan etki eden beslenme, uyku gibi faktörlerin düzenli olması yaşamsal öneme ve niteliğe sahiptir.


Konuyla ilgili detaylı bilgi için uzman bir hekime danışmanızı tavsiye ederiz.