21 Haziran 2019 Cuma

Biorezonans ve MORA Terapi Nedir?

Özellikle son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz ve aşina olduğumuz biorezonans, en yalın tanımıyla bir enerji tıbbı yöntemidir. Rezonans kelimesi elektronikten gelir ve iki eş elektriksel sinyalin birbirini seçmesi ve ilişkiye geçmesi olarak tanımlanabilir. Biyolojik sistemler için rezonans fenomenini kullanan yöntemlere ve teknolojilere genel olarak biorezonans adı verilir. Biyofiziksel bir teknik olduğu için kimyasal ilaçlar ve herhangi başka bir madde kullanılmaz. Yöntem elektromanyetik frekanslarla uygulanır; ama tahmin edildiği veya korkulduğu gibi yoğun ve tehlike arz eden bir frekans değil, biorezonans cihazından yayılan elektromanyetik frekansın gücü neredeyse bir cep telefonundan yayılanın binde biri kadar.

Bu tıp yöntemi, hücreler arasındaki ve vücudun bütünü içindeki iletişimi bozan yabancı frekansların ortadan kaldırılması vücut üzerindeki stresi ortadan kaldırır ve sistemin düzgün biçimde işleyebilmesini sağlar. Rezonanslar, özellikle elektromanyetik rezonanslar, fiziksel sağlık için büyük önem taşır. İnsanların, hayvanların ve hatta bitkilerin sağlığı, her bir somatik hücre ve her bir organ tarafından oluşturulan bu spesifik rezonansların bozulmadan kalmasına bağlıdır. Sadece tüm enstrümanları doğru akort edildiğinde uyum içerisinde performans sergileyebilen bir senfoni orkestrası gibi, insan vücudu da rezonansları ve elektromanyetik frekansları doğru ve doğayla uyumlu olduğunda ideal bir şekilde çalışır. Bu yöntem, non-invasiv ve yan etkisiz olduğundan uygulama basittir, bu da yöntemin çığır açmasında ve etkin bir şekilde kullanmasında büyük rol oynuyor. Yan etkisi olmayan bu yöntemde bilinmesi gereken en önemli unsur ise kalp pili olanlarda, organ nakli yapılmış kişilerde ve gebeliğin ilk 3 aylık döneminde kullanılmamasıdır.

 

Peki biorezonans yönteminin temelini oluşturduğu MORA ve MORA Terapi nedir? Öncelikle kelimenin etimolojisinden başlarsak MORA ismi bu tekniğinin yaratıcısı Dr. Franz MOrell ve Eric RAsche'nin soyadlarının baş harflerinin birleşiminden doğuyor. Dr. Morell, yetmişli yılların ortalarında damadı Elektronik Mühendisi Eric Rasche ile birlikte, vücudun kendi rezonanslarını (salınımlarını) kaydedebilen, analiz edebilen, düzeltebilen ve ardından düzenlenmiş salınımları insan vücuduna geri verebilen bir cihaz geliştirdi. Bu, klasik Biorezonans metodunun doğuşuydu. Özellikle Almanya ve Avrupa ülkelerinde biorezonans metodu olarak adlandırılan tamamlayıcı – integratif tıp akımının başlamasına neden oldu. 35 yıldır, bilimsel çalışmalarla da desteklenen Morell-Rasche yöntemi yıllar içinde terapi etkinliği ve başarısı nedeniyle tüm dünyada yaygın bir şekilde kullanılan bir yöntem haline geldi. Bu nedenledir ki pek çok farklı yöntem ve cihaz da biorezonans isminin saygınlığı dolayısıyla aynı işlevleri yapmamasına rağmen bu ismi kullanmaktadır. İsim benzerliklerinin yanıltıcı olmaması adına ve MORA cihazıyla yapılan uygulamaların kendine has etkinliğinden dolayı bu sitede bahsedilen yöntem MORA Terapi olarak anılıyor.

Homeopati olarak bilinen ve tüm dünyada hızlı şekilde yayılan bir tamamlayıcı tıp yönteminin, geleneksel Çin tıbbının temel önermeleriyle harmanlanması ve bu bilginin yüksek teknolojiyle birleştirilmesi MORA Terapi’yi yarattı. Homeopati de yaklaşık 200 yıl kadar önce yine Almanya’da Dr. Hahneman tarafından standardize edilmiş çok eski bir tedavi yöntemi.
Tüm bu tedavi yöntemlerinin ana kullanım alanları;
  • Sigara ve Alkol Bırakma
  • Kronik Ağrı Tedavisi
  • Alerji Tedavileri
  • Obezite / Kilo Verme.
Mora Terapi’nin tedavi yöntemlerini ise 3 maddede tanımlayacak olursak, elektromanyetik frekanslar;

·    Cilt üzerine konulan elektrotlar yardımıyla,
·        Cihazın giriş yeri içerisine konulan maddeler yardımıyla (örneğin sigara ya da alerjen madde),
·        Cihazın giriş yeri içerisine konulan patolojik vücut sıvıları (örneğin idrar yolu enfeksiyonu olan bir kişinin idrarı) yardımıyla cihaz içine alınır. Optik uncoupling/ayırma uygulandıktan sonra frekans, MORA’ya özgü bir filtre içinden geçirilerek sabit fazlı olarak ters çevrilir ve kişinin vücuduna verilir.

Tıp endüstrisinde çığır açan bu tedavi yöntemi hakkında daha fazla bilgi almak, faydalanmak isterseniz, bu “sağlıklı teknolojiyi” ülkemizde uygulayan Mora Türkiye’ye web sitemizden, sosyal medya kanallarımızdan (Instagram, Twitter, LinkedIn, Facebook) linklere tıklayarak, isterseniz de 0 216 405 14 52’i arayarak ulaşabilirsiniz. Unutmayın, siz sağlığınız için bir adım atmaya karar verdiğinizde biz de sizinle bu yolu birlikte ilerlemek isteriz.


Herkese sağlıklı günler! J




7 Haziran 2019 Cuma

Sağlık Endüstrisinde Gelişmeler: 3D Yazıcı ve Katmanlı İmalat

3D yazıcıların (üç boyutlu baskı) ve katmanlı imalatın kullanılmaya başladığı tarihin başlangıcına baktığımızda öncelikle eşyaların basıldığını görebiliriz; telefon kabı, gözlük, ayakkabı, elbise, mimari modeller… Ve şimdi sağlık sektöründe yapay organ basımı denemeleri, eksik kemik parçalarını tamamlama ve kişiye özel protez yapımı gibi araştırmalar ile geleceğin umut ışığı olma yolunda hızla ilerliyor. Yakın tarihte teknoloji ve sağlığın en verimli buluşması diyebilir ve heyecanla 3D imalat ürünlerini bekleyebiliriz: Çünkü bu teknoloji birçok hayali gerçeğe dönüştürüyor!

3D üretim teknolojisinin sağladığı faydaları biraz daha açacak olursak uzman sağlıkçı Jimmie Beacham'ın yorumuna bakabiliriz: “3D baskı birçok insana fayda sağlayabilir. Tarama süreci sonrasında hastalarıyla konuşan doktorlar, modeli kullanarak sorunun kaynağını görsel olarak anlatabilir ve konunun daha net anlaşılmasını sağlayabilir. Bu modeller, karmaşık ameliyatların planlama aşamasında cerrahlara yardımcı olabilir. Cerrahlar için zorluk yaratan konulardan biri, organ konumunun her insanda bire bir aynı olmamasıdır. Bu modeller sayesinde, bir organın sıra dışı bir açıya veya farklı bir şekle sahip olduğu durumlarda, doktorlar bunu önceden görebilir, hastanın vücuduna dalıp sorunu bulmaya çalışmak yerine önceden daha detaylı plan yapabilirler.




Gün geçtikçe kullanımı artan 3D yazıcılardan üretilen protezler, yapay organ denemeleri gelecekte günümüzde sorun olarak görülen birçok hastalığa çözüm olacak gibi duruyor.  Günümüzde yaşam şartlarını geliştirmenin yanı sıra 3D Printerlar hayat kurtarmayı da başarıyor. İngiltere’de 3 boyutlu yazıcı kullanılarak üretilen leğen kemiğinin nakledildiği bir kanser hastası baktığımızda değnek yardımı ile yürümeyi başarabiliyor.  Bir diğer önemli hayat kurtaran operasyon ise Hollanda’da görüyoruz. 23 yasındaki bir hastanın kafatası 3D yazıcıdan üretilmiş sentetik bir kafatası ile değiştiriliyor ve bu yöntem ile hastanın önceki  yöntemlere göre daha olumlu bir sonuç veriyor. Hasta beyin fonksiyonlarını çok daha rahat şekilde geri kazanıyor. Tüm bu uygulamaların yanında sektörde medikal alanda 3 boyutlu yazıcılar ile yapay organ üretilebilmesi için çalışmalar dünyada tüm hızı ile sürdürülüyor.

Bilindiği gibi çoğu acil vakalarda özellikle bel bölgesinde veya beyin mekanizmasında meydana gelen kazalarda acil bir yardıma ihtiyaç vardır. Hastaya hemen müdahale edilmesi gerekiyordur ama uygun parçaları bulmak bazen haftaları bazen ise yılları alacaktır. Mesela geçen günlerde yurt dışında meydana gelen bir beyin kanaması geçiren hasta,  3D yazıcılarla yapılan implant sayesinde sağlıklı bir şekilde hayata döndürüldü. Böbrek nakli bekleyen hastalar içinde uygun böbreği bu yazıcılardan çıkartıp sağlıklı bir yaşama kavuşmasında etkili bir yöntem 3D yazıcılar, ilk başta prototip amaçlı kullanılmasına rağmen artık birçok organ naklinde de kullanılmaya başlandı. Böylece sağlık bakımından kötü durumda olan insanlar için büyük bir ışık kaynağı oldu. Çünkü bu yazıcılar inanılmaz şeylere imza atabiliyorlar. Gerektiği zaman organ yapımında kullanılabiliyor. Gerekli olduğu zaman sağlık bakımından artık yaşaması zor olan kişileri tekrar hayata döndürebiliyor. Bunlar mucizevi gibi görünse de gerçek. Bakalım bizleri daha neler bekliyor!