Sindirim
sisteminin merkezi olan ve ikinci beyin olarak da tanımlanan bağırsakların
sağlığı, tüm metabolizmayı etkilemektedir. Bağırsaklar dendiğinde ilk akla
gelen sindirim sistemimizdeki görevleridir. Sindirim burada tamamlanır, besin
öğelerinin, suyun ve vitamin-minerallerin neredeyse tamamen emildiği yer
bağırsaklarımızdır.
Bağırsaklarımızdaki
emilimi basitçe anlatmak gerekirse, bağırsak hücreleri arasındaki sıkı bağlar
filtre görevi görür. Bu şekilde oluşturulmuş filtreye benzer yapı,
bağırsaklardan kana sadece besin öğeleri, su, vitamin-mineraller gibi yararlı
bileşenlerin geçmesine izin verir. Bağırsaklarımızdaki bu sıkı bağların
bozulması sonucunda ise Geçirgen
Bağırsak Sendromu dediğimiz problem meydana gelmektedir. Normalden daha
geçirgen hale gelen bağırsaklar sebebiyle kana, yararlı bileşikler ile birlikte
tam olarak sindirilmemiş besin öğeleri, zararlı organizmalar veya toksinler de
karışabilmektedir. Bunun sonucunda da çeşitli metabolik bozukluklar meydana
gelmeye başlar.
Hastalığın
adı geçirgen bağırsak sendromu olduğundan, yalnızca sindirim sistemi
sorunlarıyla belirti veren bir hastalık olduğunu düşünülüyor. Gerçekte ise, tüm
metabolik faaliyetleri etkileyebilen bir sendromdur. Örnek vermek gerekirse pek
çok gıdaya karşı ortaya çıkan alerjiler, enerji düşüklüğü, eklem ağrıları,
fibromiyalji, migren, otoimmün hastalıkların tamamı, tiroid hastalıkları,
metabolizma bozukluğu, obezite, diyabet, hipertansiyon, otizm gibi birçok
sorunun altında geçirgen bağırsak sendromunun olabileceği düşünülmektedir.
Bağırsaklarımızdaki
geçirgenliğin artmasının beslenme yanlışları, kronik stres, toksinler, bağırsak
florasının bozukluğu gibi nedenlerden kaynaklanabileceği düşünülmektedir. Ancak
net bir şekilde bilinen, bu sendromun inflamasyon kaynaklı oluşudur. İnflamasyon,
vücudun savunma mekanizmasının verdiği bir cevaptır. Eğer kanda tanınmayan bir
bileşik tespit edilirse, savunma sistemi hücreleri bu bölgeye saldırmaya
başlar. Örnek olarak, bağırsaklarımız sürekli glüten, kazein gibi alerjen
maddelerle temas ederse sürekli olarak bir inflamasyon söz konusu olur ve bunun
sonucunda bağırsak hücrelerinin yapısında ve bağırsaklarda yaşayan dost
bakterilerin işlevinde bozulmalar meydana gelebilir. Hepsinin sonucunda da
bağırsak geçirgenliğinde artış meydana gelebilmektedir.
Bağırsaklarımızda
yaşayan dost bakterilerden daha önceki yazılarımızda da bahsetmiştik.
Probiyotikler, filtreye benzer yapının üzerinde bir tabaka oluşturarak bağırsak
geçirgenliği konusunda aktif rol oynarlar. Buradaki dost bakterilerden oluşmuş
sağlığa faydalı tabaka yapısı bozulduğunda ise, bu bölgelerde patolojik olan
bakteriler yerleşmekte ve hastalık etmenleri de bu yollardan kolaylıkla vücuda
girebilmektedir. Sonuç olarak bağırsak florasındaki bu olumsuz değişimler
sebebi ile de bağırsak geçirgenliği artabilmektedir.
Bağırsak
geçirgenliğinin artışı, Zonulin adı verilen bir proteinin analizi ile tespit
edilebilmektedir. Zonulin, bağırsak hücrelerini bir arada tutmaya yarayan
proteindir. Ancak, bu proteinin aşırı derecede artışı da bağırsak
geçirgenliğini artırmaktadır. Proteinin artışı, kan testleri yardımıyla kolaylıkla
tespit edilebilmektedir.
Geçirgen
Bağırsak Sendromunu ortadan kaldırmak için, öncelikle bağırsağı tehdit eden
etmenler ortadan kaldırılır, sonrasında da sağlıklı beslenme alışkanlığı
kazandırılması amaçlanır. Tahrip olan bağırsak onarıldıktan sonra ise, uygun
probiyotik takviyesiyle destek yapılır.
Mora Terapi
yöntemi ile yapılan bağırsak terapilerinde, şimdiye kadar bağırsağı tehdit etmiş
olan besinlerin frekansları vücuttan silinerek bu besinlere karşı isteksizlik
oluşturulur. Mora frekans tedavileri ile bağırsaklarda çeşitli sebeplerle meydana
gelmiş olan hasar giderilmiş olur ve birikmiş olan toksin maddeler vücuttan
uzaklaştırılır. Üç aylık glütenden kısıtlı ve basit şeker içermeyen bir
beslenme protokolüyle sağlıklı beslenme davranışı oluşturulur. Aynı zamanda bu
beslenme planı, kefir, yoğurt gibi probiyotik besinlerden zengindir bu şekilde
bağırsaklardaki flora desteklenmiş olur. Bağırsak florasının tam olarak
onarılması için dışarıdan probiyotik takviyesi de önerilmektedir.