18 Mayıs 2018 Cuma

PREBİYOTİKLER SİNDİRİM SİSTEMİMİZİ NASIL DESTEKLER?



Son zamanlarda sürekli konuşulan, bağırsaklarımızın doğru çalışabilmesi ve bununla birlikte tüm vücudumuzun sağlıklı olabilmesi için gerekli probiyotiklerin, vücudumuz için daha yararlı olabilmelerini destekleyen prebiyotiklerden bahsetmek istiyoruz bu yazımızda.  Nedir bu prebiyotikler?
Sindirim sistemimizde, sindirime uğramadan kalın bağırsaklara kadar ulaşabilen, kalın bağırsaktaki faydalı bakteri gruplarının (Bifidobacterium ve Lactobacilluslar gibi) besin olarak kullanabildikleri, bu bakterilerin çoğalabilmelerini ve aktivite gösterebilmelerini destekleyen besin bileşenlerine prebiyotik denmektedir. Kısaca probiyotiklerimizin enerji kaynaklarıdır diyebiliriz.

Prebiyotikler, besin lifleri olarak da tanımlanabilir ancak her lifli besinin prebiyotik olmadığı unutulmamalıdır. Bir besini prebiyotik olarak sınıflandırabilmemiz için, sindirime dirençli olması, kalın bağırsaklardaki sağlık için gerekli bir veya belirli sayıda bakteri tarafından kullanılabiliyor olması, bu bakterilerin büyümesini ve aktivite gösterebilmesini sağlaması gerekmektedir.

Prebiyotikler çoğu etkilerini kendileri değil, bağırsaklardaki yararlı bakterilerin üzerinde yaptıkları değişikliklerle gösterirler. En önemli görevlerinden bazıları; probiyotiklerin bağırsaklarda yaşayabilmeleri ve aktivite gösterebilmelerini sağlayarak, vitamin sentezi ve mineral madde emilimini artırmak, bağışıklık sistemini güçlendirmektir. Aynı zamanda sindirim sistemini düzenlerler, bağırsaklarda zararlı bakterilerin üremelerine engel olurlar, kalın bağırsak kanseri riskini azaltırlar ve kan kolesterol düzeylerini düşürürler.

Peki prebiyotikleri günlük beslenmemize nasıl ekleyebiliriz? Prebiyotik açıdan zengin besinlere; Hindiba, enginar, taze fasulye, nohut, buğday, arpa, çavdar, soğan, sarımsak, muz, kuşkonmaz, pırasa, yer elması, bamya, yeşil bakla, pazı, ıspanak, lahana, karnabahar, brokoli, kerevizin yeşil yaprakları, semizotu, bulgur, mercimek, keten tohumu, kuru fasulye ve barbunya örnek olarak verilebilmektedir.

Türk Gıda Kodeksi Etiketleme Yönetmeliği’nde, beklenen etkilerin görülebilmesi için prebiyotik bileşen tüketiminin en az 5gr/gün olması gerektiği belirtilmiştir. Günlük olarak besinlerden karşılanabilecek doz kişinin tolerasyonuna göre değişmektedir. Genel bir örnek verecek olursak; bir porsiyon pırasa yemeği veya bir küçük boy muz veya bir küçük boy soğan/sarımsak günlük ihtiyacımızı karşılayabilmektedir. Her gün prebiyotik açısından zengin besinlerden en az 1-2 tanesini diyetimize eklemek faydalı olacaktır. Prebiyotiklerin besinlerle alımının yetersiz olduğu düşünüldüğü durumlarda gıda takviyesi olarak mutlaka beslenme planına eklenmelidir.

Mora terapi yöntemi ile çalışılan kilo kontrolü, metabolik sendrom, insülin direnci, bağırsak mantarı temizliği ve geçirgen bağırsak sendromu gibi pek çok rahatsızlıkta, kişilere verilen probiyotikler, prebiyotiklerle desteklenmektedir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder