‘Yediklerime dikkat
ediyorum, spor yapıyorum ancak bir türlü kilo veremiyorum’ diyenlerin dikkatine! Kilo verememenin sebepleri, hormonel veya metabolik
rahatsızlıklar olabilir. Ancak bu sebeplerin arasında daha sinsi ilerleyen bir
sebep daha var. Gelin birlikte inceleyelim…
Bağırsaklar
sadece besinleri sindirimi ve emiliminde görevli değildir. Aynı zamanda en
önemli özelliklerinden biri de vücudun korunmasında görevli bağışıklık sistemi
hücrelerinin %70-80 inine sahip olmasıdır. Bağırsaklarımız, besinlerin
sindirimi sonucunda oluşan yararlı bileşenleri vücuda geri emerken, zararlı
bileşenleri vücuttan uzaklaştırmaktadır. Ancak günümüzdeki stresli yaşam şartları,
bilinçsiz ilaç kullanımı, gıda katkı maddeleri veya maruz kalınan ağır
metaller, toksin maddelerin sonucunda bağırsaklarımız olduğundan daha geçirgen
hale gelmektedir. Tam olarak parçalanamadan kana
geçen gıdalar, bağışıklık sistemimiz tarafından tanınamazlar ve yabancı bir
maddeymiş gibi saldırıya uğrarlar. Bunun sonucunda da vücutta
iltihaplanmalar ve çeşitli belirtiler görülmeye başlar.
Duyarlılık
oluşan gıdalara karşı oluşan belirtiler ve şiddetleri kişiden kişiye
değişmektedir. Gözlemlenebilecek belirtilerden bazıları: kabızlık, gaz,
hazımsızlık gibi sindirim sistemi şikayetleri, deri döküntüleri, egzama,
halsizlik, baş ağrısı, migren, kronik yorgunluk ve romatizmal şikayetlerdir.
Yapılan
araştırmalarda, vücutta oluşabilecek iltihaplanmaların insülin direnci de oluşturabileceği
düşünülmektedir. Oluşan insülin direnci ise kilo vermeyi zorlaştıran hatta
obeziteye sebebiyet verebilen önemli bir faktördür. Obeziteyle birlikte biriken
yağ dokusu stres hormanlarının artmasına sebep olur ve bunun sonucunda
iltihaplanma artar. Kısır döngüyü bozabilmek için kişinin mutlaka gıda
duyarlılıkları ve gıda alerjisi olup olmadığı sorgulanmalıdır.
Vücuttaki
iltihabi durumun depresyonla ilişki mekanizması henüz net değil ancak, son
yıllarda bu konuyla ilgili yapılan bazı çalışmalarda, gıda duyarlılıklarına
bağlı bağırsaklarda meydana gelebilecek iltihaplanmaların, yaklaşık %95’i ince
bağırsaklardan salgılanan seratonin hormonunun salgılanmasını olumsuz
etkileyebileceği tartışılmaktadır. Seratonin hormonu eksikliği ise duygu durum
bozukluklarına sebebiyet verebilmektedir. Duygu durum bozukluğu da yanlış
beslenme alışkanlığının oluşmasında büyük bir etkendir.
Verdiğimiz
tüm örneklerde olduğu gibi, çözüm sağlıklı beslenme alışkanlığının oluşturulması,
vücutta beklenmedik belirtilere sebep olan besin bileşenlerinin diyetten
uzaklaştırılmasıdır. Bizim de Mora Terapi yöntemiyle yaptığımız alerji
terapilerin temeli, alerjen madde frekanslarının vücuttan silinmesidir. Bu
şekilde izlem süreci boyunca vücuttan uzaklaştırılan ve aynı zamanda vücuttaki
izleri silinen alerjenler, tedavinin sonunda eser miktarda alındığı veya gözden
kaçıp tüketildikleri zaman eskisi gibi vücutta belirti yaratmamaya başlar. Aynı
zamanda tedavide kullandığımız renk terapileri duygu durum bozuklukları için
birebirdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder