3 Temmuz 2020 Cuma

Birçoğumuzun Kabusu Migren Hakkında Ne Kadar Bilgiliyiz?

Bu hastalığı halk dilinde tanımlamak için en uygun söz öbeklerinden biri kuşkusuz: “Çeken bilir.”dir. İnsanın hayatını en çok etkileyen hastalıklardan biri migren ağrılarıdır ve şaşırtıcı bir şekilde yaygın olan bu problem, yaşamlarının bir döneminde kadınların %25 – 30’unu, erkeklerin ise %15 – 20’si gibi büyük kesimini etkiler. Bunun yanı sıra söz konusu rahatsızlık bazı dönemlerde bir hayli şiddetlenebilmekte ve bu durum daha çok iş ve aile ortamını etkilemektedir. Örneğin sadece profesyonel hayatımızı düşünecek olur isek, önemli bir iş toplantısı ortasında gelen migren ağrısı hem toplantıyı hem de konsantrasyonunuzu dağıtacaktır. Hiçbirimiz hayat kalitemizin böylesine etkilenmesine göz yummak istemeyiz; bu sebeple migreni iyi tanımak, semptomlarını tanımlayabilmek ve bu bağlamda tedavi uygulatabilmek oldukça önemli.

Genetik de olabilen bu hastalık, diğer baş ağrıları ile karıştırılabilir fakat migren sadece basit ve hafif bir baş ağrısı değildir. Bilimsel tanı olarak migren, otonom sinir sisteminden kaynaklanan bio-elektriksel bir hastalıktır. Otonom sinir sistemimizi de bedenimizin tüm yaşamsal faaliyetlerini yöneten bir ağ gibi düşünebilirsiniz. Karıştırmamak adına çeşitli semptomlarla tanı koyulur. Migrende baş ağrısı kişiden kişiye göre değişkenlik gösterirken 4 ile 72 saat aralığında sürebilir. Bu süre zarfında mide bulantıları, ışığa, kokuya veya sese hassasiyet, uyuşma veya karıncalanma, ense, şakak veya göz çevresinden başlayan ağrı hareket ettikçe çoğalabilir. Atak sırasında, otonom sinir sisteminin temel işlevleri olan damar-sindirim-dolaşım geçici bir süreliğine aksar bu da çeşitli olumsuzlukları beraberinde getirebilir.



Migren hakkında öne çıkan pratik bilgileri ve semptomları şöyle sıralayarak
hastalığı mercek altına alabiliriz:

Baş ağrısı, bulantı, kusma, ışık, ses, koku hassasiyeti en belirgin şikâyetlerdir.
Basit migren en sık, auralı en farklı olanıdır.
Auralıda görsel bulgular, uyuşma, geçici felç gibi nörolojik semptomlar olabilir.
Çocuklarda karın ağrısı, bulantı, kusma ön planda olabilir.
Psikolojik sıkıntılara da yol açabilir.
En büyük iş kaybı nedenidir. Atak sırasında %90 hasta işini sürdüremez.
Ayda ortalama iki atak yaşayan kişi, yılın bir ayını kaybetmektedir.

Değişik migren tiplerinden söz edebiliriz. Haberci / belirtili migren ve haberci / belirtisiz migren en sık rastlanan tiplerdir. Haberci belirtisiz olan daha sık görülür. Haberci belirtili olanda (auralı migren) baş ağrısı öncesinde bazı belirtiler olur. Bunlar daha çok görme ile ilgilidir. Karanlık nokta, görme alanında zikzaklar veya parlayan ışıklar olabilir. Bazı hastalar baş ağrısı öncesinde sanki bir tül perde oluştuğundan veya dış âleme buzlu cam arkasından bakar gibi bir duruma girdiklerini ifade ederler. Daha seyrek olarak vücudun bir tarafında uyuşma veya güçsüzlük bazen de konuşma bozukluğu olur. Bu haberci belirtilerden sonra baş ağrısı başlar. Migren hastalarının büyük çoğunluğunda ise bu haberci belirtiler olmadan baş ağrısı ve diğer buna eşlik eden belirtiler başlar. Bu örnek migren haberci belirtisiz migren olarak adlandırılır (aurasız migren).

Her ne kadar sağlıklı beslenmeyle milyon yıllar yaşayamıyor olsak da yaşam standartlarımızı üst düzeye çıkarmak mümkün. Bu üst düzeye çıkarmaya çalıştığımız sağlığımız migren ataklarını da azaltmaya yardımcı olabilir. Seyhanlar manav reyonundan temin edebileceğiniz taze sebzelerle hazırlayacağınız çorbalar veya püreler, kereviz, haşlanmış yumurta, armut, elma, kivi, papatya veya melisa çayı atakların sayısını azaltabilir. Aynı zamanda migren ilaçlarıyla birlikte kafein tüketimi baş ağrınızın hafiflemesine yardımcı olurken aşırı tüketilmesi durumunda ters etki yaratarak ağrının daha fazla artmasına neden olabilir. 


Peki migrenin tam anlamıyla tedavisi mümkün mü?

Migren genellikle 16-35 yaş arası başlar ve 50 yaş civarında sıklığı azalmaya başlar. Kadınlarda menstruasyonla ilgili migren menopozda kaybolur. Bazı istisnalar hariç migren ileri yaşlarda problem olmaz. Migren tanısı mutlaka ilgili uzman hekim tarafından konur. Baş ağrısına sebep olabilecek birçok faktör olabileceği bunların bir kısmının tehlikeli olabileceği unutulmamalı ve teşhis için mutlaka konunun uzmanına başvurulmalıdır. 



Kronik Migren Hastalarında Biorezonans (MORA) Terapinin Etkisi ve Sonuçları

Yakın zamanda gerçekleşmiş bir örnekte nöroloji kliniğine başvuran, Uluslararası Baş Ağrısı Sınıflaması II’ ye göre epizodik migren tanısı konulan, tedaviye dirençli ve sık atak geçiren 4 kadın (%80) ve 1 (%20) erkek olmak üzere toplam 5 hasta biorezonans terapiye için çalışmaya alınıyor. Mevcut hastaların hepsini aurasız migren hastaları oluştururken, epizodik migren dışında hastalığı olanlar çalışmaya alınmıyor. Hastalara MİDAS testi verilerek, her hasta için MİDAS skoru, baş ağrısı olan toplam gün sayısı ve atak sıklığı belirleniyor. Hastaların almakta olduğu bütün migren proflaksi ilaçları kesilerek, hastalara biorezonans (MORA TERAPİ) uygulanıyor. MORA Terapi seansları atak ve atak dışı olmak üzere iki dönmede uygulanırken, ataklarda sadece renk terapisi ve MTI kupasına analjezikler konularak yapılırken atak dışı dönemde Bioritim, renk ve Bach Çiçekleri kullanılıyor. Bu süreçte hastalara hiçbir medikal tedavi uygulanmıyor; ancak tedavi tamamlandıktan sonra ataklarda kullanımı için basit analjezikler öneriliyor. Hastaların MİDAS skorları 4-10 arasında sonuçlanıyor.  Ağrı şiddeti 0-10 ölçeğine göre “5” düzeyine geldiğinde genel olarak özürlülüğün başladığı kabul edilmektedir


Tedavi başlangıcından önceki 3 ay boyunca hastaların MİDAS ortalama derecesi 8 iken 3 aylık bir tedavi periyodu boyunca MİDAS ortalama skoru 2 olarak belirleniyor. Tedavi sonucunda hastaların sosyal ve iş gücü kaybına neden olan atakları %80 azalmış ve hastalar basit analjeziklere bile yanıt alınır hâle gelmişler. Sonuç olarak migren tedavisinde MORA Terapi farmakolojik tedaviye alternatif olarak değil ilk seçenek olarak düşünülmelidir. Biorezonans Terapi artık bilimsel ve akademik çevrelerde de yerini almalı ve etki mekanizması araştırılmalıdır. 
Asla “Çeken bilir.” demeyeceğiniz, hem kişisel hem de profesyonel hayatınızda herhangi bir hastalık sebebiyle olumsuzluklar yaşamayacağınız, bol sağlıklı ve güçlü günlere...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder