Amerika Birleşik Devletleri’nde yetişkinlerin %90’ının yaşamlarının her hangi bir döneminde alkol kullandıkları ve erkeklerin %10’unda kadınların %3-5’inde alkol bağımlılığı gelişme riski olduğu saptanmıştır. Ülkemizde yapılan araştırmalarda, alkol ile karşılaşma ve alkol kullanımı ile ilişkili bozukluk geliştirme olasılığının benzer olduğu görülmektedir.
Alkol kullanım sorunu olanlar zamanlarının büyük bir kısmını alkolle geçirirler, almadıklarında yoksunluk belirtileri gösterirler (sıkıntı, titreme, huzursuzluk, sinirlilik vb,) alkolün kendilerini etkilemediğini belirterek giderek alkol dozunu artırırlar. Aile, iş ve ekonomik sorunlar yaşamaya başlarlar. Yakınlarının uyarılarına –ben bağımlı değilim- şeklinde yanıt veren bu insanlar bilmezler ki sosyal içici olarak başladıkları alkol, beyin hücrelerinde biyokimyasal değişiklikler yaparak –bağımlılık hatalığını- geliştirmiştir. Artık keyif almak için daha çok içmek zorunda olmalarının ve bırakmaya çalıştıklarında çeşitli bahanelerle alkole geri dönüşlerinin sebebi işte budur.
“Neden bazılarımız alkol bağımlısı oluyoruz da bazılarımız olmuyoruz” şeklinde bir soru aklınıza gelebilir. Genetik olarak yatkınlığı olan bireylerde bağımlılık riski artmaktadır. Birinci derece akrabalarında alkol kullanım bozukluğu olan kişilerde bağımlılık geliştirme oranının daha yüksek olduğu bilinmektedir.
Uzun süreli alkol kullanımı beynimizdeki –bağımlılıkla ilgili bölgedeki –hücrelerin normal çalışma şekillerini bozar. Bozulan hücreler artık alkolün küçük miktarlarıyla yetinemeyen hücreler haline gelerek sürekli talep eden anormal yapılar haline gelirler. Ve alkol alınmadığında sorun çıkarmaya başlarlar. Sinirlilik, huzursuzluk, titreme, konsantrasyon bozukluğu, hatta bilinç bulanıklığı gibi alkol yoksunluğu belirtileridir bunlar. Onları susturabilmek ve bu rahatsız edici durumdan kurtulabilmek için yeniden alkol alma zorunluluğu hissederiz. Ve bu kısır döngü sürer gider. Genetik yatkınlığı olan bireylerin hücrelerinde alkolün yarattığı etkinin daha belirleyici olduğu bilinmekle birlikte genetik yatkınlığı olmayan bireylerde de aynı mekanizma ile bağımlılık gelişme riski olduğu unutulmamalıdır.
Depresyon, panik bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, kişilik bozuklukları gibi psikiyatrik problemleri olan kişilerde alkol bağımlılığı gelişme riskinin yüksek olduğu da bilinmektedir. Bu kişiler depresyona ait mutsuzluk, uykusuzluk gibi yakınmalarını ya da panik atağın huzursuzluk ve ölüm korkusu gibi belirtilerini alkolle tedavi etmeye çalıştıklarından zamanla bağımlı hale gelebilmektedirler. Bu nedenle alkol kullanım bozuklukları ele alınırken, eşlik edebilecek diğer psikiyatrik bozuklukların iyi araştırılması ve tedavi planının sadece alkol kullanım bozukluklarına değil aynı zamanda eşlik eden diğer psikiyatrik bozukluklara yönelik olarak planlanması gereklidir.
Dr. Oya Bozkurt
http://www.ntvmsnbc.com/id/24962818/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder