29 Ağustos 2014 Cuma

30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun


Rize'deki Mora Merkezimiz ve Dr. Fatma Seha KETENCİ

Türkiye`de, yılda yaklaşık 100 bin kişi sigara ve sigaraya bağlı hastalıklardan hayatını kaybediyor. Sigara bağımlılığı ise alternatif tedavi yöntemleri sayesinde tek seansta sorun olmaktan çıkıyor.
Rize’de yaklaşık dört aydan beri faaliyet gösteren MORA sigara bırakma merkezi, bağımlılara, kulak arkasından elektrik akımıyla masaj yapılarak uygulanan tedavi yöntemini başarıyla yürütüyor. Ağrısız, acısız ve yan etkisiz olan bu tedavi yönteminde, beynin kendini `nikotinsizlik` durumuna adapte etmesi sırasında yaşanan sıkıntıları ortadan kaldırmak için bağımlılara, kulak arkasından elektrik akımıyla masaj yapılıyor. Bu sırada beyin endorfin hormonu salgılıyor ve nikotin ihtiyacından kurtuluyor.
Sigara bıraktırma merkezinde görevli uzman Doktor Fatma Ketenci, yaptığı açıklamada, sigara bağımlısı kişinin her 2 kulağındaki belirli refleks noktalarına çok düşük gerilimli elektrik akımları uygulayarak vücudun endorfin salgılamasını sağladıklarını söyledi. Endorfin hormonunun kişide sigara içme isteği oluştuğunda devreye girerek vücudun nikotin ihtiyacını giderdiğini kaydeden Erus, uygulamadaki özelliğin nikotine nikotin olarak değil de endorfin olarak cevap vermesi olduğuna dikkat çekti.
Bu tedavi yöntemini uyguladıkları bağımlıların büyük bir kısmının ilk seansta sigarayı bıraktığını anlatan Ketenci, ihtiyaç duyulması halinde kişilere 4 seans daha uygulayabildiklerini belirterek, "Bu programa katılanlara 1 saat süren tek seans yeterlidir. Kişi son sigarasını içtikten 72 saat sonra nikotin vücuttan tamamen atılır. 15 gün içinde beyin nikotine fiziksel bağımlılıktan tamamen kurtulur. 3 ay ile 6 ay içinde de nikotine psikolojik bağımlılık sona erer." diye konuştu.
Şimdiye kadar Rize’de 37 kişi üzerinde bu tedavi yöntemini uyguladıklarını ve 35’inin sigarayı bıraktığını bununla beraber yüzde 92 oranında başarı sağladıklarını vurgulayan Ketenci, “Rize’de ilk defa açmış olduğumuz MORO Rize tedavi merkezine gelen tiryakiler ceplerinde sigara paketi ile geliyorlar, tedavi sonrası paketi çöpe atıyorlar. Çağımızın vebası olan bu illetten tek seansta kurtulmak mümkün” diye konuştu.
MORA TERAPİ
MORA ismi bu tekniğin yaratıcısı Dr. Franz MORELL ve Elektrik  Müh. Eric RASCHE ‘nin soyadlarının baş harflerinin birleşimidir.1970 li yıllarda Almanya’da ve Avrupa’da   biyorezonans metodu olarak kullanılan Mora Terapi zaman içinde tüm dünyaya yayılmış ve son 10 yıldırda Türkiye’de uygulanmaktadır. 
Sağlık Bakanlığı tarafından  onaylı olup hiçbir yan etkisi bulunmamaktadır.
MORA TERAPİ KISACA
Maddenin çevresinde oluşan elektromanyetik alandaki frekansların tedavi amacıyla kullanılmasıdır. Vücuttaki elektriksel aktivite için toksik, problemli bilgi frekansının ters çevrilerek vücuttan silinmesi işlemidir.
 Yurt dışında birçok hastalığın tedavisinde tamamlayıcı tıp olarak kullanılan Mora Terapi ülkemizde, ağırlıklı olarak sigara bağımlılığı, karbonhidrat bağımlılığı ve ağrı tedavisinde uygulanmaktadır.
ETKİ MEKANİZMASI
Elektromanyetik frekanslar ; cilt üzerine konulan elektrotlar , cihazın girişine konan madde ve vücut sıvısının yardımıyla cihaz içine alınır
Optik  uncoupling/ ayırma uygulandıktan sonra frekans moraya özgü bir filtreden geçerek sabit ters fazlı olarak ters çevrilir ve vücuda geri verilir. Bu sayede bağımlılığı olan maddenin vücutta oluşturduğu frekans bilgisi silinir ve böylece bağımlılık ortadan kalkar.
MORA TERAPİ UYGULANIŞI
Kişi önerilen detoks programına  uyguladıktan sonra seansa alınır .
Vücudun belli noktalarına elektrotlar bağlanır, bu işlem 50 dk sürer,işlem esnasında  kişi rahatsızlık verici  herhangi bir şey  hissetmez.Genel olarak rahatlama hali mevcuttur.
Tedavinin devamında  metal para şeklindeki frekans yüklü ÇİP  (göbek altına yapıştırılan) ve kişiye verilen hemeopatik sıvı ( frekans yüklü su) ile sağlanır.
Mora –biyorezonans sigara için tek seanstır . Tedavi etkinliği sağlanamayan  kişilerde ihtiyaç duyulduğunda  bir destek seans ücretsiz olarak verilebilir.
MORA TERAPİ BAŞARI
Sigara üzerine yapılan çalışmalarda kendi iradesiyle destek almadan bırakmaya çalısan her 100 tiryakiden  ancak 3 tanesi başarılı olurken bu başarı oranı MORA TERAPİ ile % 92’dir.
Mora Terapinin etkisi  fiziksel bağımlılık üzerinedir.
KİMLERE UYGULANAMAZ

Epilepsi (sara) hastaları ,kalp pili takılı olan hastalar ve gebeler.
MORA TERAPİ
MORA ismi bu tekniğin yaratıcısı Dr. Franz MORELL ve Elektrik  Müh. Eric RASCHE ‘nin soyadlarının baş harflerinin birleşimidir.1970 li yıllarda Almanya’da ve Avrupa’da   biyorezonans metodu olarak kullanılan Mora Terapi zaman içinde tüm dünyaya yayılmış ve son 10 yıldırda Türkiye’de uygulanmaktadır. 

Dr. Fatma Seha KETENCİ
MORA RİZE
ADRES: EKREM ORHON MAH. LEYLA SOK. ŞİŞMAN APT. KAT 2 NO:2 KÜLTÜR MERKEZİ YANI RİZE
TEL: 0 464 212 11 12

http://www.ajans53.com/Haber/Rizede-Sigara-Tiryakilerine-Tek-Seansta-Cozum-13413.html

15 Ağustos 2014 Cuma

Anne Karnında Obeziteyle Savaş



Çocuk Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Emre Atabek, çağın hastalığı haline gelen obezliğin birçok nedenini olduğunu söyledi. Obezliğin temelinin anne karnında atıldığını hatırlatan Prof. Dr. Atabek, kilosu düşük olduğu için aşırı beslenen bebeğin obezliğe yatkın hale getirildiğini ifade ederek şunları kaydetti:
''Düzensiz bir şekilde bol gıda ve enerji alan çocuğun yağ dokusunda hızlı bir artış görülüyor. Bu da çocuğu şişman biri haline getiriyor. Dünyaya geldikten sonra adaptasyon sürecindeyken çocuğa gıda alımı konusunda aşırı yükleniliyor. Birçok araştırma da erişkin dönemde görülen metabolik bozukluklar gibi rahatsızlıkların düşük doğum ağırlığıyla bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor. Anne karnında bebek, büyümesini oksijen ve gıda desteğiyle sürdürüyor. Anne kendisinin ve bebeğinin beslenmesine çok dikkat etmeli. Bebeğe, anneye ve göbek bağına bağlı hastalıklar nedeniyle anne karnında yeterli gelişemeyen bebek düşük doğum ağırlıklı olarak doğabilmektedir. Bu süreçten sonra dış ortamda aşırı beslenmeye maruz kalan bebek, obezite riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Anne karnındaki açlığı takip eden dış ortamdaki aşırı beslenme yağ dokusuyla sonuçlanıyor. Hareketsiz bir hayat tarzıyla birlikte de genellike 6-7 yaşlarında obezite ortaya çıkmaktadır.''
HASTALIKLARIN TEMELİ BU DÖNEMDE ATILIYORAnne karnındaki dönemin kritik periyodunda yetersiz beslenme metabolik-endokrin değişikliklere yol açabileceğini vurgulayan Atabek, bebekte büyüme sınırlanarak enerji ihtiyacı olanla karşılanmaya çalışılacağını dile getirdi.
Ancak bu adaptasyonun kalıcı yapısal ve fonksiyonel değişikliklere dönüştüğüne ve erişkin hastalıkların temelinin atılmış olduğuna dikkati çeken Atabek, çalışmaların düşük doğum ağırlıklı bebeklerin erişkin dönemde obezite, tip 2 diyabet, anormal karbonhidrat ve lipid metabolizması, hipertansiyon, koroner kalp hastalığı gösterdiğini söyledi.

Bu tür çocukların ilerleyen dönemlerinde kansere yakalanma riskinin de daha fazla olduğunu anlatan Atabek, bu durumun önüne geçebilmek için gebeliğin sağlıklı takibi ve gebelikte problemlere erken müdahale edilmesi önerisinde bulundu.
http://www.ntvmsnbc.com/id/25342606